Sayfa 590

İngilizce:
Fransızca:
Almanca:
Rusça:
Arapça:

ille-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti lehüm ecrun gayru memnûn.

Türkçe:
İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar müstesnadır. Onlar için kesintisiz bir ödül vardır.
İngilizce:
Except to those who believe and work righteous deeds: For them is a Reward that will never fail.
Fransızca:
Sauf ceux qui croient et accomplissent les bonnes oeuvres : à eux une récompense jamais interrompue.
Almanca:
außer denjenigen, die den Iman verinnerlichten und gottgefällig guttaten, für die ist eine nicht endende Belohnung bestimmt.
Rusça:
кроме тех, которые уверовали и совершали праведные деяния. Им уготована награда неиссякаемая.
Arapça:
إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ أَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ancak iman edip iyi ameller işleyenler başkadır. Onlara tükenmez bir ecir vardır.
Diyanet Vakfı:
İman edip salih amel işleyenler başkadır; onlar için arkası kesilmeyen bir mükafat vardır.

vessemâi ẕâti-lbürûc.

Türkçe:
Yemin olsun o burçlarla dolu göğe,
İngilizce:
By the sky, (displaying) the Zodiacal Signs;
Fransızca:
Par le ciel aux constellations !
Almanca:
Bei dem Himmel von Sternbildern,
Rusça:
Клянусь небом с созвездиями Зодиака!
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ وَالسَّمَاءِ ذَاتِ الْبُرُوجِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Burçlar sahibi gökyüzüne,
Diyanet Vakfı:
Burçlara sahip gökyüzüne,

velyevmi-lmev`ûd.

Türkçe:
O vaat olunan güne,
İngilizce:
By the promised Day (of Judgment);
Fransızca:
et par le jour promis !
Almanca:
und bei dem angedrohten Tag,
Rusça:
Клянусь днем обещанным!
Arapça:
وَالْيَوْمِ الْمَوْعُودِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Vaad olunan o güne,
Diyanet Vakfı:
Geleceği bildirilmiş olan güne,

veşâhidiv vemeşhûd.

Türkçe:
Tanıklık edene, tanıklık edilene/seyredene, seyredilene,
İngilizce:
By one that witnesses, and the subject of the witness;-
Fransızca:
et par le témoin et ce dont on témoigne !
Almanca:
und bei dem Zeugen und Bezeugten,
Rusça:
Клянусь свидетельствующим и засвидетельствованным!
Arapça:
وَشَاهِدٍ وَمَشْهُودٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şahitlik edene ve edilene andolsun ki,
Diyanet Vakfı:
(O günde) tanıklık edene ve edilene andolsun ki,

ḳutile aṣḥâbü-l'uḫdûd.

Türkçe:
Ki gebertildi o hendekçi grup/o kamçıları hendek gibi iz bırakan herifler,
İngilizce:
Woe to the makers of the pit (of fire),
Fransızca:
Périssent les gens de l'Ukhdoud ,
Almanca:
Tod sei den Weggenossen des Grabens.
Rusça:
Да сгинут собравшиеся у рва
Arapça:
قُتِلَ أَصْحَابُ الْأُخْدُودِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kahroldu o hendeğin sahipleri,
Diyanet Vakfı:
Kahroldu o hendeğin sahipleri,

ennâri ẕâti-lveḳûd.

Türkçe:
O tutuşturulan ateşin adamları,
İngilizce:
Fire supplied (abundantly) with fuel:
Fransızca:
par le feu plein de combustible,
Almanca:
Das Feuer darin ist mit Brennstoff,
Rusça:
огненного, поддерживаемого растопкой,
Arapça:
النَّارِ ذَاتِ الْوَقُودِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O çıralı ateşin,
Diyanet Vakfı:
O çıralı ateşin,

iẕ hüm `aleyhâ ḳu`ûd.

Türkçe:
Onlar onun başında oturmuşlardı.
İngilizce:
Behold! they sat over against the (fire),
Fransızca:
cependant qu'ils étaient assis tout autour,
Almanca:
als sie um es herum saßen,
Rusça:
Вот они уселись возле него,
Arapça:
إِذْ هُمْ عَلَيْهَا قُعُودٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hani o ateşin başına oturmuşlar,
Diyanet Vakfı:
Onlar (yakanlar) da başlarına oturmuşlar,

vehüm `alâ mâ yef`alûne bilmü'minîne şühûd.

Türkçe:
Ve hepsi, müminlere yaptıklarını seyrediyorlardı.
İngilizce:
And they witnessed (all) that they were doing against the Believers.
Fransızca:
ils étaient ainsi témoins de ce qu'ils faisaient des croyants,
Almanca:
und sie sind über das, was sie mit den Mumin machen, Zeugen.
Rusça:
будучи свидетелями того, что творят с верующими.
Arapça:
وَهُمْ عَلَىٰ مَا يَفْعَلُونَ بِالْمُؤْمِنِينَ شُهُودٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Müminlere yaptıklarını seyrediyorlardı.
Diyanet Vakfı:
Müminlere yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı.

vemâ neḳamû minhüm illâ ey yü'minû billâhi-l`azîzi-lḥamîd.

Türkçe:
Onlardan sadece, Azîz ve Hamîd Allah'a iman ettikleri için öc alıyorlardı.
İngilizce:
And they ill-treated them for no other reason than that they believed in Allah, Exalted in Power, Worthy of all Praise!-
Fransızca:
à qui ils ne leur reprochaient que d'avoir cru en Allah, le Puissant, le Digne de louange,
Almanca:
Und sie mißbilligten an ihnen nichts außer, daß sie den Iman verinnerlichten an ALLAH, Den Allwürdigen, Den Alllobenswürdigen,
Rusça:
Они вымещали им только за то, что те уверовали в Аллаха Могущественного, Достохвального,
Arapça:
وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلَّا أَن يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Müminlere kızmalarının sebebi de, onların yalnız çok güçlü ve övgüye lâyık olan Allah'a iman etmeleri idi.
Diyanet Vakfı:
Onlardan, sırf, aziz ve hamid olan Allah'a iman ettikleri için intikam aldılar.

Sayfalar

Sayfa 590 beslemesine abone olun.