Arapça:
وَإِذَا رَأَوْهُمْ قَالُوا إِنَّ هَٰؤُلَاءِ لَضَالُّونَ
Çeviriyazı:
veiẕâ raevhüm ḳâlû inne hâülâi leḍâllûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Müminleri gördükleri vakit; "işte bunlar sapıklar" diyorlardı.
Diyanet İşleri:
İnananları gördükleri zaman: "Doğrusu bunlar sapık olanlardır" derlerdi.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ve onları görünce de şüphe yok ki derler bunlar, elbette sapıklar.
Şaban Piriş:
Onları gördükleri zaman: "İşte bunlar, doğru yoldan sapmış" derlerdi.
Edip Yüksel:
Onları gördüklerinde, "Bunlar sapıklardır!" derlerdi.
Ali Bulaç:
Onları gördükleri zaman ise: "Bunlar elbette şaşkın-sapıklardır" derlerdi.
Suat Yıldırım:
Onları gördükleri zaman: “Şunlar kaçık insanlar, anormal tipler!” derlerdi.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve onları gördükleri vakit derlerdi ki: «İşte bunlar sapıklardır.»
Yaşar Nuri Öztürk:
İnananları gördüklerinde: "Şunlar var ya! Şaşkın, sapık bunlar!" derlerdi.
Bekir Sadak:
84:1
İbni Kesir:
Onları gördükleri vakit
Adem Uğur:
Müminleri gördüklerinde: "
İskender Ali Mihr:
Ve onları gördükleri zaman: “Muhakkak ki onlar gerçekten dalâlette olanlardır.” dediler.
Celal Yıldırım:
Ve imân edenleri gördükleri vakit, «bunlar hiç şüphesiz sapıtmışlardır» derlerdi.
Tefhim ul Kuran:
Onları gördükleri zaman ise: «Bunlar kuşkusuz şaşkın sapıklardır» derlerdi.
Fransızca:
et les voyant, ils disaient : "Ce sont vraiment ceux-là les égarés".
İspanyolca:
cuando les veían, decían: «¡Sí, están extraviados!»
İtalyanca:
e quando li vedevano, dicevano: «Davvero sono fuorviati!».
Almanca:
Und als sie sie sahen, sagten sie: "Gewiß, diese sind doch Abirrende.
Çince:
当他们遇见信士们的时候,他们说:这等人确是迷误的。
Hollandaca:
En als zij hen zien, zeggen zij: Waarlijk, deze zijn verdoolde menschen.
Rusça:
а завидя их, они говорили: "Воистину, эти впали в заблуждение".
Somalice:
Markay arkaan Mu'miniintana waxay dhahaan kuwaasi waa dhunsanyihiin.
Swahilice:
Na wanapo waona husema: Hakika hawa ndio khasa walio potea.
Uygurca:
مۆمىنلەرنى كۆرگەندە: «بۇلار شەكسىز ئاداشقانلار» دېيىشەتتى
Japonca:
かれらはかれら(信者)を見かけると,「本当にこれらの者は迷っています。」と言う。
Arapça (Ürdün):
«وإذا رأوْهم» أي المؤمنين «قالوا إن هؤلاء لضالون» لإيمانهم بمحمد صلى الله عليه وسلم.
Hintçe:
और जब उन मोमिनीन को देखते तो कह बैठते थे कि ये तो यक़ीनी गुमराह हैं
Tayca:
และเมื่อพวกเขาเห็นบรรดาผู้ศรัทธาพวกเขาก็กล่าวว่า แท้จริงชนเหล่านี้เป็นผู้หลงทางแน่นอน
İbranice:
וכאשר הם היו רואים אותם, הם היו אומרים בזלזול ''אלה בוודאי תעו בדרך
Hırvatça:
A kad bi ih vidjeli, rekli bi: "Ovi su, doista, zalutali",
Rumence:
Când îi vedeau, spuneau: “Aceştia sunt cei rătăciţi!”
Transliteration:
Waitha raawhum qaloo inna haolai ladalloona
Türkçe:
İnananları gördüklerinde: "Şunlar var ya! Şaşkın, sapık bunlar!" derlerdi.
Sahih International:
And when they saw them, they would say, "Indeed, those are truly lost."
İngilizce:
And whenever they saw them, they would say, "Behold! These are the people truly astray!"
Azerbaycanca:
Onlar (mö’minləri) gördükdə: “Doğrusu, bunlar (haqq yoldan) azanlardır!” – deyirdilər.
Süleyman Ateş:
İnananları gördüklerinde: "Şunlar sapık insanlar" derlerdi.
Diyanet Vakfı:
Müminleri gördüklerinde: "Şüphesiz bunlar sapıtmış" derlerdi.
Erhan Aktaş:
Îmân Edenleri gördükleri zaman, “İşte bunlar, kesinlikle sapkın olanlardır.” diyorlardı.
Kral Fahd:
Müminleri gördüklerinde: «Şüphesiz bunlar sapıtmış» derlerdi.
Hasan Basri Çantay:
Onları gördükleri zaman «Bunlar muhakkak sapıklardır» terlerdi.
Muhammed Esed:
ve ne zaman (inananları) görseler, onlara: "Yazık, bu (insa)nlar doğru yoldan sapmış!" derler.
Gültekin Onan:
Onları gördükleri zaman ise: "
Ali Fikri Yavuz:
Müminleri gördükleri vakit: “- İşte bunlar sapıklardır.” diyorlardı.
Portekizce:
E quando os viam, diziam: Em verdade, estes estão extraviados!
İsveççe:
Och när de ser dem säger de: "De där [människorna] har sannerligen gått vilse!"
Farsça:
و هنگامی که مؤمنان را می دیدند، می گفتند: بی تردید اینان گمراه اند؛
Kürtçe:
وە کاتێکیش بیانبینینایە ئەیانووت: ئەمانە گومڕان
Özbekçe:
Ва агар у(мўмин)ларни кўрсалар, «албатта ановилар адашганлар», дер эдилар.
Malayca:
Dan apabila mereka melihat orang-orang yang beriman, mereka berkata: "Sesungguhnya orang-orang itu adalah golongan yang sesat!"
Arnavutça:
ata (mëkatarët), kur i shihnin (besimtarët), thonin: “Këta, me të vërtetë, janë të humbur”, -
Bulgarca:
И когато ги виждаха, казваха: “Тези са заблудени.”
Sırpça:
А кад би их видели, рекли би: „Ови су, заиста, залутали“,
Çekçe:
a když je viděli, volali: 'Věru jsou to zbloudilí!',
Urduca:
اور جب انہیں دیکھتے تو کہتے تھے کہ یہ بہکے ہوئے لوگ ہیں
Tacikçe:
Ва чун ононро медиданд, мегуфтанд, ки инҳо гумроҳанд.
Tatarca:
Әгәр мөселманнарны күрсәләр, бу кешеләр адашканнар, ата-баба юлын ташлаганнар, дияләр иде.
Endonezyaca:
Dan apabila mereka melihat orang-orang mukmin, mereka mengatakan: "Sesungguhnya mereka itu benar-benar orang-orang yang sesat",
Amharca:
ባዩዋቸውም ጊዜ «እነዚህ በእርግጥ ተሳሳቾች ናቸው» ይሉ ነበር፡፡
Tamilce:
இன்னும், அவர்கள் இவர்களைப் பார்க்கும்போது “நிச்சயமாக இவர்கள் வழிதவறியவர்கள்’’ எனக் கூறுகிறார்கள்.
Korece:
믿는자를 볼 때면 보라 이들이 방황한 자들이라 하더라
Vietnamca:
Và khi nhìn thấy họ, chúng nói với nhau: “Những kẻ này mới chính là những tên lầm lạc!”
Ayet Linkleri: