
liyevmin `ażîm.
Türkçe:
Çok büyük bir gün için.
İngilizce:
On a Mighty Day,
Fransızca:
en un jour terrible,
Almanca:
zu einem gewaltigen Tag,
Rusça:
в Великий день -
Arapça:
لِيَوْمٍ عَظِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Büyük bir gün için.
Diyanet Vakfı:
Büyük bir günde

yevme yeḳûmü-nnâsü lirabbi-l`âlemîn.
Türkçe:
Bir gün ki, insanlar, âlemlerin Rabbi huzurunda kıyama geçerler.
İngilizce:
A Day when (all) mankind will stand before the Lord of the Worlds?
Fransızca:
le jour où les gens se tiendront debout devant le Seigneur de l'Univers ?
Almanca:
wenn dieMenschen für den HERRN aller Schöpfung aufstehen?!
Rusça:
в тот день, когда люди предстанут перед Господом миров?
Arapça:
يَوْمَ يَقُومُ النَّاسُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Öyle bir gün ki, insanlar o gün Rabblerinin huzurunda divan duracaklar.
Diyanet Vakfı:
Öyle bir gün ki, insanlar o günde alemlerin Rabbinin huzurunda divan duracaklardır.

kellâ inne kitâbe-lfüccâri lefî siccîn.
Türkçe:
Hayır, iş düşündükleri gibi değil! Rezilliğe batmışların kitabı, karanlık ve pis bir çukurun, Siccîn'in ta içindedir.
İngilizce:
Nay! Surely the record of the wicked is (preserved) in Sijjin.
Fransızca:
Non... ! Mais en vérité le livre des libertins sera dans le Sijjin
Almanca:
Gewiß, nein! Gewiß, das Register der öffentlich die Verfehlung Begehenden ist doch in Sidsch-dschin!
Rusça:
Но нет! Книга грешников окажется в Сиджжине.
Arapça:
كَلَّا إِنَّ كِتَابَ الْفُجَّارِ لَفِي سِجِّينٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hayır hayır, kötülerin yazısı muhakkak Siccin'dedir.
Diyanet Vakfı:
Doğrusu günahkarların yazısı, muhakkak Siccin'de olmaktır.

vemâ edrâke mâ siccîn.
Türkçe:
Siccîn'in ne olduğunu sana gösteren nedir?
İngilizce:
And what will explain to thee what Sijjin is?
Fransızca:
et qui te dira ce qu'est le Sijjin ? -
Almanca:
Und was weißt du, was Sidsch-dschin ist?!
Rusça:
Откуда ты мог знать, что такое Сиджжин?
Arapça:
وَمَا أَدْرَاكَ مَا سِجِّينٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bildin mi sen, Siccin nedir?
Diyanet Vakfı:
Siccin nedir, bilir misin?

kitâbüm merḳûm.
Türkçe:
Rakamlandırılmış bir kitaptır o.
İngilizce:
(There is) a Register (fully) inscribed.
Fransızca:
un livre déjà cacheté (achevé).
Almanca:
Es ist ein versiegeltes/gekennzeichnetes Register.
Rusça:
Это - книга начертанная.
Arapça:
كِتَابٌ مَّرْقُومٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yazılmış bir kitaptır o.
Diyanet Vakfı:
(O günahkarların yazısı) Amellerin sayılıp yazıldığı bir kitaptır.

veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.
Türkçe:
Vay haline o gün, yalanlayanların!
İngilizce:
Woe, that Day, to those that deny-
Fransızca:
Malheur, ce jour-là, aux négateurs,
Almanca:
Niedergang ist an diesem Tag für die Ableugner bestimmt,
Rusça:
Горе в тот день обвиняющим во лжи,
Arapça:
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Vay haline yalanlayanların o gün!
Diyanet Vakfı:
O gün vay haline yalancıların!

elleẕîne yükeẕẕibûne biyevmi-ddîn.
Türkçe:
Onlar ki din gününü yalanlarlar.
İngilizce:
Those that deny the Day of Judgment.
Fransızca:
qui démentent le jour de la Rétribution.
Almanca:
diejenigen, die den Tag des Din ableugnen.
Rusça:
которые считают ложью День воздаяния!
Arapça:
الَّذِينَ يُكَذِّبُونَ بِيَوْمِ الدِّينِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar ceza gününü yalanlayanlardır.
Diyanet Vakfı:
Ki onlar, ceza gününü yalan sayarlar.

vemâ yükeẕẕibü bihî illâ küllü mü`tedin eŝîm.
Türkçe:
Onu ancak her şımarıp azmış, günaha batmış olan yalanlar.
İngilizce:
And none can deny it but the Transgressor beyond bounds the Sinner!
Fransızca:
Or, ne le dément que tout transgresseur, pécheur :
Almanca:
Und ihn leugnet nur jeder verfehlende Grenzüberschreitende ab.
Rusça:
Его считает ложью только преступник и грешник.
Arapça:
وَمَا يُكَذِّبُ بِهِ إِلَّا كُلُّ مُعْتَدٍ أَثِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onu ancak sınırı aşan ve günaha düşkün olanlar yalanlar.
Diyanet Vakfı:
Onu ancak hükümleri çiğneyen ve günaha dalan kimseler yalanlar.

iẕâ tütlâ `aleyhi âyâtünâ ḳâle esâṭîru-l'evvelîn.
Türkçe:
Ayetlerimiz ona okunduğunda, "Daha öncekilerin efsaneleri!" deyiverir.
İngilizce:
When Our Signs are rehearsed to him, he says, "Tales of the ancients!"
Fransızca:
qui, lorsque Nos versets lui sont récités, dit : "[Ce sont] des contes d'anciens ! "
Almanca:
Als ihm Unsere Ayat vorgetragen wurden, sagte er: "Dies sind die Legenden der Früheren."
Rusça:
Когда ему читают Наши аяты, он говорит: "Это - сказки древних народов!"
Arapça:
إِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِ آيَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ona âyetlerimiz okunduğu zaman, "eskilerin masalları" der.
Diyanet Vakfı:
Böyle birine ayetlerimiz okununca "Eskilerin masalları" derdi.

kellâ bel râne `alâ ḳulûbihim mâ kânû yeksibûn.
Türkçe:
İşin esası o değil! Onların kazanmakta oldukları, kalplerinin üstünde pas oluşturmuştur.
İngilizce:
By no means! but on their hearts is the stain of the (ill) which they do!
Fransızca:
Pas du tout, mais ce qu'ils ont accompli couvre leurs coeurs .
Almanca:
Gewiß, nein! Sondern es überkam ihre Herzen, was sie zu erwerben pflegten.
Rusça:
Но нет! Их сердца окутаны тем, что они приобрели.
Arapça:
كَلَّا ۖ بَلْ ۜ رَانَ عَلَىٰ قُلُوبِهِم مَّا كَانُوا يَكْسِبُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hayır hayır, öyle değil. Aksine onların kazandığı günahlar kalplerinin üzerine pas olmuştur.
Diyanet Vakfı:
Hayır! Bilakis onların işlemekte oldukları (kötülükler) kalplerini kirletmiştir.
Sayfalar
