Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

7

Sûredeki Ayet No: 

100

Ayet No: 

1054

Sayfa No: 

163

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

أَوَلَمْ يَهْدِ لِلَّذِينَ يَرِثُونَ الْأَرْضَ مِن بَعْدِ أَهْلِهَا أَن لَّوْ نَشَاءُ أَصَبْنَاهُم بِذُنُوبِهِمْ ۚ وَنَطْبَعُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ

Çeviriyazı: 

evelem yehdi lilleẕîne yeriŝûne-l'arḍa mim ba`di ehlihâ el lev neşâü eṣabnâhüm biẕünûbihim. venaṭbe`u `alâ ḳulûbihim fehüm lâ yesme`ûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne vâris olanlara hâlâ şu gerçek belli olmadı mı ki: Eğer biz dileseydik onları da günahlarından dolayı musibetlere uğratırdık! Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar (gerçekleri) işitmezler.

Diyanet İşleri: 

Kalblerini kapatıp mühürleriz de birşey duymazlar.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Oralarda yaşayanların helakinden sonra miraslarına konarak yurtlarını elde edenler, hala anlamazlar mı ki dilersek, suçları yüzünden onları da musibetlere uğratırız ve kalplerini mühürleriz de işitmezler.

Şaban Piriş: 

Oranın önceki halkından sonra yeryüzüne varis olanlara belli olmadı mı? Ki eğer dilersek onları günahlarıyla birlikte yakalarız, yok ederiz, kalplerini de damgalarız da işitmezler.

Edip Yüksel: 

Önceki nesillerin yerine yeryüzüne varis olanlara belli olmadı mı ki, eğer dilesek onları da günahlarıyla cezalandırarak kalplerini mühürleriz de işitemezler.

Ali Bulaç: 

(Bütün bunlar,) Sakinlerinden sonra yeryüzüne mirasçı olanları doğruya erdirme(ye veya ortaya çıkarmaya yetmez) mi? Eğer Biz dilemiş olsaydık onlara günahları nedeniyle bir musibet isabet ettirirdik; ve kalplerine damgalar vururduk da onlar böylelikle işitmeyenler olurlardı.

Suat Yıldırım: 

Önceki sahiplerinden sonra dünya mülküne vâris olanlar hâlâ şu gerçeği anlamadılar mı ki, eğer dilemiş olsaydık kendilerini de günahları sebebiyle musîbetlere uğratırdık?Fakat biz kalplerini mühürleriz de onlar işitmez, anlamaz hâle gelirler. [20,128; 32,29; 14,44-45; 19,98; 22-45-46]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Yere kadim ahalisinden sonra varis olacaklar için tebeyyün etmedi mi ki, eğer Biz dilemiş olsak onları da günahları sebebiyle musibetlere uğratırdık ve kalblerini mühürlerdik de artık onlar işitemezlerdi.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Tüm bu olanlar, eski sahiplerinden sona yeryüzüne mirasçı olanlara şunu göstermedi mi? Dilersek onları günahları yüzünden belaya çarptırırız, kalpleri üzerine mühür basarız da artık söz dinleyemez olurlar.

Bekir Sadak: 

Bana Allah´a karsi ancak gercegi soylemek yarasir. Size Rabbinizden bir mucize getirdim, Israilogullarini benimle beraber koyver» dedi.

İbni Kesir: 

Sahiplerinden sonra, yeryüzüne varis olanlara besbelli değilmidir ki

Adem Uğur: 

Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne vâris olanlara hâla şu gerçek belli olmadı mı ki: Eğer biz dileseydik onları da günahlarından dolayı musibetlere uğratırdık! Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar (gerçekleri) işitmezler.

İskender Ali Mihr: 

Ve de onun (o ülkenin) halkından sonra, yeryüzüne varis olanları hidayete erdirmez mi? Eğer dileseydik günahları sebebiyle onlara (musibetler) isabet ettirirdik. Ve kalplerinin üstünü tabederdik (açılamaz damga vururduk) de artık onlar işitmezlerdi.

Celal Yıldırım: 

Önceki yerlilerinden sonra yeryüzüne vâris olanlar şu gerçeği hâlâ anlayamadılar mı ? Dilemiş olsaydık onları da günahları karşılığında felâkete uğratır ve kalbleri üzerine mühür basardık. (Böylece) işitmez ve anlamaz duruma gelirlerdi.

Tefhim ul Kuran: 

(Bütün bunlar,) Sakinlerinden sonra yeryüzüne mirasçı olanları doğruya erdirme (ye veya ortaya çıkarmaya yetmez) mi? Eğer biz dilemiş olsaydık onlara günahları nedeniyle bir musibet isabet ettirirdik

Fransızca: 

N'est-il pas prouvé à ceux qui reçoivent la terre en héritage des peuples précédents que, si Nous voulions, Nous les frapperions pour leurs péchés et scellerions leurs coeurs, et ils n'entendraient plus rien ?

İspanyolca: 

¿No hemos indicado a los que han heredado la tierra después de sus anteriores ocupantes que, si Nosotros quisiéramos. les afligiríamos por sus pecados, sellando sus corazones de modo que no pudieran oír?

İtalyanca: 

Non è forse palese a coloro che ricevono l'eredità della terra che, se Noi volessimo, li colpiremmo per i loro peccati e sigilleremmo i loro cuori, sicché non udrebbero più nulla?

Almanca: 

Wurde etwa denjenigen, welche das Land nach seinen (vorherigen) Bewohnern beerben, noch nicht deutlich, daß WIR, hätten WIR es gewollt, sie wegen ihrer Verfehlungen zugrunde richten können?! Doch WIR versiegeln ihre Herzen, so vernehmen sie nichts mehr.

Çince: 

继先民之后而为大地的主人公的人们,假若我意欲,我必因他们的罪恶而惩治他们;并且封闭他们的心,故他们不听劝谏。难道他们不明白这个道理吗?

Hollandaca: 

En is het niet duidelijk bewezen voor hen die de aarde van hare vroegere bewoners hebben geërfd, dat, indien het ons behaagde, wij hen om hunne zonden kunnen kastijden? Doch wij zullen hunne harten verzegelen en zij zullen niets hooren.

Rusça: 

Разве не ясно тем, которые унаследовали землю от ее прежних жителей, что если бы Мы пожелали, то покарали бы их за грехи? Мы запечатываем их сердца, и они не способны слышать.

Somalice: 

Miyeyna u Caddaanin kuwa Dhaxlaya Dhulka Ehelkiisa (Halaagiisa) ka dib haddaan doono Waan qaban lahayn Dambigooda Dartiis, oon Dabooli lahayn Quluubtooda oyna wax Maqlin.

Swahilice: 

Je, hawahidiki hawa wanao rithi ardhi baada ya wale wenyewe kwamba tukitaka tutawapatiliza kwa madhambi yao, na tutapiga muhuri juu ya nyoyo zao, na kwa hivyo hawatasikia?

Uygurca: 

زېمىننىڭ ئىلگىرىكى ئىگىلىرى (ھالاك بولغان) دىن كېيىن (زېمىنغا) ۋارىس بولغۇچىلارنى، خالىساق، گۇناھى تۈپەيلىدىن ھالاك قىلىدىغانلىقىمىز، دىللىرىنى پىچەتلىۋېتىدىغانلىقىمىز ئۇلارغا (يەنى زېمىنغا ۋارىسلىق قىلغۇچىلارغا) ئايان بولمىدىمۇ؟ ئۇلار (ھەق سۆزنى) ئاڭلىمايدۇ

Japonca: 

そこの(減び去った)住民の後,その地を継いだ者たちにとって,すなわちわれがもし望むならば,自らの罪によって滅ぼすことも出来る。またわれはかれらの心に封印をして,聞く耳を持たなくしてしまうことも出来るということは。

Arapça (Ürdün): 

«أو لم يهد» يتبيَّن «للذين يرثون الأرض» بالسكنى «من بعد» هلاك «أهلها أن» فاعل مخففة واسمها محذوف أي أنه «لو نشاء أصبناهم» بالعذاب «بذنوبهم» كما أصبنا من قبلهم. والهمزةُ في المواضع الأربعة للتوبيخ والفاء والواو الداخلة عليهما للعطف، وفي قراءة بسكون الواو في الموضع الأول عطفا بأو «و» نحن «نطبع» نختم «على قلوبهم فهم لا يسمعون» الموعظة سماع تدبر.

Hintçe: 

क्या जो लोग अहले ज़मीन के बाद ज़मीन के वारिस (व मालिक) होते हैं उन्हें ये मालूम नहीं कि अगर हम चाहते तो उनके गुनाहों की बदौलत उनको मुसीबत में फँसा देते (मगर ये लोग ऐसे नासमझ हैं कि गोया) उनके दिलों पर हम ख़ुद (मोहर कर देते हैं कि ये लोग कुछ सुनते ही नहीं

Tayca: 

“และก็ยังมิได้ประจักษ์แก่บรรดาผู้ที่ได้รับแผ่นดิน สืบทอดหลังจากเจ้าของมันดอกหรือว่าหากเราประสงค์แล้ว เราก็ให้ภัยพิบัติประสบแก่พวกเขาแล้ว เนื่องด้วยบรรดาบาปกรรมของพวกเขาและเราจะประทับตราบนหัวใจของพวกเขา แล้วพวกเขาก็จะไม่ได้ยิน

İbranice: 

האם לא התברר לאלה היורשים את הארץ אחרי תושביה (הקודמים,) שלו רצינו היינו מענישים אותם על חטאיהם? והיינו אוטמים את לבבם והם היו לא שומעים

Hırvatça: 

Zar nije jasno onima koji nasljeđuju Zemlju nakon prijašnjih stanovnika njezinih da ćemo i njih, ako budemo htjeli, zbog grijeha njihovih kazniti ili im srca zapečatiti, pa neće moći čuti?!

Rumence: 

Nu am arătat oare celor care moştenesc pământul după cei care au fost, că dacă am vrea, i-am lovi pentru păcatele lor, iar inimile li le-am pecetlui, şi nimic nu vor mai auzi.

Transliteration: 

Awalam yahdi lillatheena yarithoona alarda min baAAdi ahliha an law nashao asabnahum bithunoobihim wanatbaAAu AAala quloobihim fahum la yasmaAAoona

Türkçe: 

Tüm bu olanlar, eski sahiplerinden sona yeryüzüne mirasçı olanlara şunu göstermedi mi? Dilersek onları günahları yüzünden belaya çarptırırız, kalpleri üzerine mühür basarız da artık söz dinleyemez olurlar.

Sahih International: 

Has it not become clear to those who inherited the earth after its [previous] people that if We willed, We could afflict them for their sins? But We seal over their hearts so they do not hear.

İngilizce: 

To those who inherit the earth in succession to its (previous) possessors, is it not a guiding, (lesson) that, if We so willed, We could punish them (too) for their sins, and seal up their hearts so that they could not hear?

Azerbaycanca: 

Yer üzünün (qədim) sakinlərindən sonra ona varis olanlara (onların yerinə gələnlərə) aydın olmadımı ki, əgər Biz istəsəydik, onları da günahlarına görə müsibətlərə düçar edər, ürəklərini möhürləyərdik (düşüncə və təfəkkür qabiliyyətindən məhrum edərdik) və onlar da (öyüd-nəsihət) eşıtməzdilər?

Süleyman Ateş: 

(Geçmiştekilerin başlarına gelenler), sahiplerinden sonra şu toprağa varis olanları yola getirmedi mi (hala anlamadılar mı) ki biz dilesek, kendilerini de günahlarıyle cezalandırırız ve kalblerini mühürleriz, artık hiç işitmezler.

Diyanet Vakfı: 

Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne varis olanlara hala şu gerçek belli olmadı mı ki: Eğer biz dileseydik onları da günahlarından dolayı musibetlere uğratırdık! Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar (gerçekleri) işitmezler.

Erhan Aktaş: 

Önceki halklardan sonra yeryüzüne mirasçı olanların, doğru yolu bulmaları gerekmez miydi? Eğer biz dileseydik onları da suçlarından dolayı cezalandırırdık. Kalplerini mühürlerdik de duymaz olurlardı.

Kral Fahd: 

Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne vâris olanlara hâla şu gerçek belli olmadı mı ki: Eğer biz dileseydik onları da günahlarından dolayı musibetlere uğratırdık! Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar (gerçekleri) işitmezler.

Hasan Basri Çantay: 

(Evvelki) saahiblerinden sonra yer yüzüne vâris olanlara haalâ şu (hakıykat) belli olmadı mı ki eğer biz dileseydik onları da günâhlarından dolayı musıybetlere uğratırdık. Biz onların kalbleri üzerine mühür basarız. Binâen´aleyh (hakıykatı) işitmezler.

Muhammed Esed: 

Öyleyse, önceki kuşakların izinden yeryüzüne varis olanlar için (şu gerçek) hala ortaya çıkmadı mı, eğer dileseydik kendi günahları yüzünden onları (da) pekala çarpabilirdik; hem de (hakikati) işitmesinler diye kalplerine mühür basarak!

Gültekin Onan: 

(Bütün bunlar) Ehlinden sonra yeryüzünde mirasçı olanları doğruya erdirme(ye veya ortaya çıkarmaya yetmez) mi? Eğer biz dilemiş olsaydık onlara günahları nedeniyle bir musibet isabet ettirirdik ve kalplerine damgalar vururduk da onlar böylelikle işitmeyenler olurlardı.

Ali Fikri Yavuz: 

Yeryüzünün eski sahipleri azabla helâk olduktan sonra, yeryüzüne varis olanlara hâlâ şu gerçek belli olmadı mı ki, eğer biz dilemiş olsaydık, öncekiler gibi, bunlara da günahlarının cezasını verirdik. Fakat biz kalblerinin üzerlerini mühürleriz de, onlar, gerçeği işitmezler.

Portekizce: 

Não é, porventura, elucidativo para aqueles que herdaram a terra dos seus antepassados que, se quiséssemos,exterminá-los-íamos por seus pecados e selaríamos os seus corações para que não compreendessem?

İsveççe: 

Är det inte uppenbart för dem som har tagit jorden i arv efter dess [tidigare] inbyggare att Vi, om Vi så ville, kunde straffa dem för deras synder och försegla deras hjärtan så att de inte [längre] kan höra [rösten som varnar och förmanar]?

Farsça: 

آیا [سرگذشت عبرت آموز پیشینیان] برای کسانی که زمین را پس از صاحبانش به ارث می برند، روشن نکرده که اگر ما بخواهیم آنان را به کیفر گناهانشان می رسانیم و بر دل هایشان مهر می زنیم، پس آنان [دعوت حق را] نشنوند؟

Kürtçe: 

ئایا ڕوون نەبۆتەوە بۆ ئەوانەی زەویان بە میرات بۆ دەمێنێتەوە دوای (تیا چوونی) خاوەنە پێشوەکانیان ئەگەر بمانەوێت بەھۆی گوناھەکانیانەوە دووچاری بەڵایان دەکەین وە مۆر دەنێین بەسەر دڵیاندا ئیتر ئەوان (ھیچ پەند وئامۆژگارییەک) نابیستن

Özbekçe: 

Ерга унинг аҳлидан кейин меросхўр бўлганларга, агар хоҳласак, гуноҳлари туфайли уларга мусибат етказишимиз ва қалбларига муҳр босиб, эшитмайдиган қилиб қўйишимиз аён бўлмадими?!

Malayca: 

Adakah (yang demikian itu tersembunyi dan) tidak jelas kepada orang-orang yang mewarisi negeri itu sesudah penduduknya (hilang lenyap kerana ditimpa bencana), bahawa kalau Kami kehendaki tentulah Kami akan menimpakan mereka pula dengan azab disebabkan dosa-dosa mereka, dan Kami meteraikan di atas hati mereka sehingga mereka tidak dapat mendengar (nasihat-nasihat pengajaran)?

Arnavutça: 

A nuk iu është e qartë atyre që e trashëguan tokën e banorëve të mëparshëm të saj, se, nëse Na dëshirojmë, - i dënojmë ata për mëkatet e tyre dhe u vëmë vulë në zemrat e tyre, e ata nuk e ndiejnë (nuk e pranojnë).

Bulgarca: 

Нима Той не показа на онези, които наследиха земята след нейните [предишни] жители, че ако Ние желаем, бихме ги поразили заради греховете им и бихме запечатали сърцата им, та да не чуват?

Sırpça: 

Зар није јасно онима који наслеђују Земљу након претходних њених становника да ћемо и њих, ако будемо хтели, због њихових греха да казнимо или да им срца запечатимо, па неће моћи да чују савет и опомену?!

Çekçe: 

Což nebylo ukázáno těm, kdož zdědili zemi po jejich obyvatelích dřívějších, že kdybychom chtěli, postihli bychom je za hříchy jejich? Však zapečetili jsme srdce jejich, takže nic neslyší.

Urduca: 

اور کیا اُن لوگوں کو جو سابق اہل زمین کے بعد زمین کے وارث ہوتے ہیں، اِس امر واقعی نے کچھ سبق نہیں دیا کہ اگر ہم چاہیں تو ان کے قصوروں پر انہیں پکڑ سکتے ہیں؟ (مگر وہ سبق آموز حقائق سے تغافل برتتے ہیں) اور ہم ان کے دلوں پر مہر لگا دیتے ہیں، پھر وہ کچھ نہیں سنتے

Tacikçe: 

Оё барои онон, ки заминро аз пешиниён ба ирс бурдаанд, равшан нашудааст, ки агар бихоҳем, онҳоро низ ба ҷазои гуноҳонашон ба уқубат мерасонем ва бар дилҳояшон мӯҳр мениҳем, то шунидаи натавонанд?

Tatarca: 

Халыклары һәлак булган Җиргә соңыннан хуҗа булган кешеләргә Аллаһу тәгаләнең: "Әгәр теләсәк, гөнаһлары өчен һәлак итәрбез һәм күңелләрен мөһерләрбез, аннары хак сүзне ишетми торган булырлар", – дигән хәбәре килмәдеме?

Endonezyaca: 

Dan apakah belum jelas bagi orang-orang yang mempusakai suatu negeri sesudah (lenyap) penduduknya, bahwa kalau Kami menghendaki tentu Kami azab mereka karena dosa-dosanya; dan Kami kunci mati hati mereka sehingga mereka tidak dapat mendengar (pelajaran lagi)?

Amharca: 

ለእነዚያ ምድርን ከባለቤቶችዋ (ጥፋት) በኋላ ለሚወርሱት ብንሻ ኖሮ በኃጢኣቶቻቸው የምንቀጣቸው መኾናችን አልተገለጸላቸውምን በልቦቻቸውም ላይ እናትማለን፡፡ ስለዚህ እነርሱ አይሰሙም፡፡

Tamilce: 

இன்னும், பூமிக்கு, அதில் (முன்பு) வசித்தவர்களுக்கு பின்னர் வாரிசானவர்களுக்கு - நாம் நாடினால் அவர்களுடைய பாவங்களின் காரணமாக அவர்களை (தண்டனையினால் உடனே) சோதித்திருப்போம் - என்பது தெளிவாகவில்லையா? இன்னும், அவர்களுடைய உள்ளங்கள் மீது முத்திரையிடுவோம். ஆகவே, (இவர்கள் நல்லுபதேசங்களை) செவியுற மாட்டார்கள்.

Korece: 

선조들을 계승받아 대지를 물려 받은 이들에게 그것은 하나 의 교훈이 아니더뇨 하나님이 원 하사 그들이 죄지을 때 하나님은 그들을 멸망케 하고 마음을 봉하 니 그들은 듣지 못하더라

Vietnamca: 

Lẽ nào không là bài học cho những kẻ thừa kế trái đất sau khi cư dân (của các thị trấn trước đây đã bị tiêu diệt)? Nếu muốn, TA có thể tiêu diệt chúng bởi tội lỗi của chúng, TA có thể niêm kín con tim của chúng để chúng không nghe được (chân lý).