Arapça:
وَلَقَدْ أَنذَرَهُم بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا بِالنُّذُرِ
Çeviriyazı:
veleḳad enẕerahüm baṭşetenâ fetemârav binnüẕür.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Lût), onları bizim yakalamamıza karşı uyarmıştı. Fakat ikazlara karşı kuşku duydular,
Diyanet İşleri:
Lut, and olsun ki, onları Bizim yakalamamızla uyarmıştı, ama onlar uyarmaları şüphe ile karşılayarak dinlemediler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ve andolsun ki o, bizim helakimizle korkutmuştu onları da onlar, bu korkutuşlardan şüpheye düşmüşlerdi.
Şaban Piriş:
Lût, onları şiddetli azabımız hakkında uyarmıştı. Ama onlar, uyarıları şüphe ile karşıladılar.
Edip Yüksel:
Onları bu yakalayışımıza karşı uyarmıştı; ancak onlar uyarıları kuşkuyla karşıladılar.
Ali Bulaç:
Oysa andolsun, zorlu yakalamamıza karşı onları uyarmıştı. Fakat onlar, bu uyarıları kuşkuyla karşılayıp-yalanlamakta direttiler.
Suat Yıldırım:
Lût onları Bizim yakalarından tutup azaba çarptıracağımızı söyleyerek tehdit etmişti. Ama onlar uyarmalara karşı şüpheye düştüler.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Celâlim hakkı için onları satvetimizin şiddetiyle korkutmuş idi. Fakat onlar bu korkutuş ile şekk ve şüphede bulundular (onu tasdik etmediler).
Yaşar Nuri Öztürk:
Yemin olsun, Lût onları bizim yakalayışımız hakkında uyarmıştı da onlar, uyarılarla ilgili olarak kuşkulanıp çekişmişlerdi.
Bekir Sadak:
Mucizelerimizin hepsini yalanladilar. Bunun uzerine onlari guc ve kuvvet sahibi olana yakisir bir sekilde yakaladik.
İbni Kesir:
Andolsun ki
Adem Uğur:
Andolsun ki, Lût onları bizim şiddetli azabımızla uyardı. Fakat onlar bu tehditleri kuşkuyla karşıladılar.
İskender Ali Mihr:
Ve andolsun ki, Lut (A.S), onları “şiddetli azabımızla yakalamamız” konusunda uyardı. Fakat onlar, bu uyarılardan şüphe ettiler.
Celal Yıldırım:
Ve and olsun ki, Lût, onları bizim şiddetli tutup kahretmemize karşı uyardı
Tefhim ul Kuran:
Oysa andolsun, zorlu yakalamamıza karşı onları uyarmıştı. Fakat onlar, bu uyarıları kuşkuyla karşılayıp yalanlamakta direttiler.
Fransızca:
Il les avait pourtant avertis de Nos représailles. Mais ils mirent les avertissements en doute.
İspanyolca:
Les había prevenido contra Nuestro rigor, pero pusieron en duda las advertencias.
İtalyanca:
Egli li aveva avvisati del Nostro castigo, ma dubitarono di questi moniti.
Almanca:
Und gewiß, bereits warnten WIR sie vor Unserer Gewalttat, dann zweifelten sie die Warnungen an.
Çince:
他确已将我的惩治警告他们,但他们以怀疑的态度否认警告。
Hollandaca:
En Lot had hen gewaarschuwd voor onze gestrenge kastijding; maar zij twijfelden aan die waarschuwing.
Rusça:
Он предостерег их от Нашей Хватки, но они усомнились в его предостережениях.
Somalice:
Nabi-Luudh wuxuu uga digay qoomkiisii qabashadannada (daran), wayse shakiyeen digiddaas.
Swahilice:
Na hakika yeye aliwaonya adhabu yetu; lakini wao waliyatilia shaka hayo maonyo.
Uygurca:
شۈبھىسىزكى، لۇت ئۇلارنى بىزنىڭ جازالىشىمىزدىن ئاگاھلاندۇردى، ئۇلار ئاگاھلاندۇرۇشلاردىن شەكلەندى
Japonca:
(ルートは)わが懲罰をかれらに警告したのだが,かれらはその警告に就いて疑惑の念を抱いた。
Arapça (Ürdün):
«ولقد أنذرهم» خوفهم لوط «بطشتنا» أخذتنا إياهم بالعذاب «فتماروا» تجادلوا وكذبوا «بالنذر» بإنذاره.
Hintçe:
और लूत ने उनको हमारी पकड़ से भी डराया था मगर उन लोगों ने डराते ही में शक़ किया
Tayca:
และโดยแน่นอนเขา (ลูฏ) ได้ตักเตือนพวกเขาถึงการลงโทษของเรา แต่พวกเขาได้โต้แย้งข้อตักเตือน (ของเรา)
İbranice:
וכבר הזהירם (לוט) מבוא מהלומתינו, אך הם לא האמינו לאזהרה
Hırvatça:
A on im je bio prijetio silom Našom, ali su oni u upozoritelje i upozorenja sumnjali.
Rumence:
Ei i-au vrut oaspeţii săi de la el, însă Noi le-am lovit ochii cu orbire. “Gustaţi osânda Mea şi prevenirile Mele!”
Transliteration:
Walaqad antharahum batshatana fatamaraw bialnnuthuri
Türkçe:
Yemin olsun, Lût onları bizim yakalayışımız hakkında uyarmıştı da onlar, uyarılarla ilgili olarak kuşkulanıp çekişmişlerdi.
Sahih International:
And he had already warned them of Our assault, but they disputed the warning.
İngilizce:
And (Lut) did warn them of Our Punishment, but they disputed about the Warning.
Azerbaycanca:
And olsun ki, (Lut) onları Bizim əzabımızla qorxutmuş, onlar isə bu təhdidlərə (xəbərdarlıqlara) şübhə edib inanmamışdılar.
Süleyman Ateş:
Lut, onları bizim yakalamamıza karşı uyarmıştı, fakat uyarılara karşı kuşku duydular.
Diyanet Vakfı:
Andolsun ki, Lut onları bizim şiddetli azabımızla uyardı. Fakat onlar bu tehditleri kuşkuyla karşıladılar.
Erhan Aktaş:
Ant olsun ki yakalayıp tutuşumuza karşı onları uyarmıştı. Ne var ki onlar bu uyarıları kuşku ile karşıladılar.
Kral Fahd:
Andolsun ki, Lût onları bizim şiddetli azabımızla uyardı. Fakat onlar bu tehditleri kuşkuyla karşıladılar.
Hasan Basri Çantay:
Andolsun ki (Lût) onlara (kendilerini) azâb ile yakalayacağımızı da haber vermişdi. Fakat onlar bu korkutmaları şübhe ile tekzîb etdiler.
Muhammed Esed:
Aslında o, Bizim cezalandırma gücümüz konusunda onları uyarmıştı; ama onlar bu uyarılara hep şüpheyle baktılar,
Gültekin Onan:
Oysa andolsun, zorlu yakalamamıza karşı onları uyarmıştı. Fakat onlar, bu uyarıları kuşkuyla karşılayıp yalanlamakta direttiler.
Ali Fikri Yavuz:
And olsun ki, Lût, azabımızla onları korkutmuştu
Portekizce:
E (Lot) já os havia admoestado, quanto ao Nosso castigo; porém, duvidaram das admoestações.
İsveççe:
[Lot] varnade dem för Vårt stränga straff; men de trodde inte på varningarnas [allvar]
Farsça:
به راستی لوط آنان را به مؤاخذه سخت ما بیم داده بود، ولی [آنان با وی] در بیمها و هشدارها [یش] سرسختانه می ادله و ستیزه کردند.
Kürtçe:
بە ڕاستی (لوط) گەلەکەی ترساند لەتۆڵەی سەختی ئێمە، بەڵام ئەوان گومانیان ھەبوو لەو ترساندنە وبڕوایان پێی نەبوو
Özbekçe:
Дарҳақиқат, у(Лут) уларни Бизнинг (азобга) тутишимиздан огоҳлантирган эди. Бас, улар огоҳлантиришларга ишонмадилар.
Malayca:
Dan demi sesungguhnya! Nabi Lut telah memberi amaran kepada mereka mengenai azab seksa Kami; dalam pada itu, mereka tetap mendustakan amaran-amaran itu.
Arnavutça:
Me të vërtetë, ai (Luti) i paralajmëroi ata me fuqinë e dënimit Tonë, e ata polemizuan duke i mohuar paralajmërimet.
Bulgarca:
Той ги предупреди за Нашето мъчение, но те се усъмниха в предупреждението.
Sırpça:
А он им је био претио Нашом силом, али су они сумњали у упозоритеље и упозорења.
Çekçe:
Ačkoliv Lot je varoval před Naší přísností, oni pochybovali o varování
Urduca:
لوطؑ نے اپنی قوم کے لوگوں کو ہماری پکڑ سے خبردار کیا مگر وہ ساری تنبیہات کو مشکوک سمجھ کر باتوں میں اڑاتے رہے
Tacikçe:
Аз интиқоми сахти Мо тарсонидашон, вале бо бимдиҳандагон ба ҷидол (хусумат) бархостанд.
Tatarca:
Тәхкыйк Лут аларны Безнең ґәзабыбыз белән куркытты, алар каршы килделәр вә Лут белән әрепләштеләр.
Endonezyaca:
Dan sesungguhnya dia (Luth) telah memperingatkan mereka akan azab-azab Kami, maka mereka mendustakan ancaman-ancaman itu.
Amharca:
ብርቱይቱን አያያዛችንንም በእርግጥ አስጠነቀቃቸው፡፡ በማስጠንቀቂያዎቹም ተከራከሩ፡፡
Tamilce:
திட்டவட்டமாக நமது தண்டனையை அவர் அவர்களுக்கு எச்சரித்தார். ஆக, அவர்கள் அந்த எச்சரிக்கையை சந்தேகித்தனர்.
Korece:
그는 그들에게 하나님의 벌 을 경고했으나 그들은 그 경고에 대하여 논쟁을 했노라
Vietnamca:
Quả thật, (Lut) đã từng cảnh báo chúng về sự trừng phạt của TA, nhưng chúng đã phớt lờ sự cảnh báo.
Ayet Linkleri: