Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

43

Sûredeki Ayet No: 

75

Ayet No: 

4400

Sayfa No: 

495

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

لَا يُفَتَّرُ عَنْهُمْ وَهُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَ

Çeviriyazı: 

lâ yüfetteru `anhüm vehüm fîhi müblisûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Onların azâbı hafifletilmez ve onlar azab içersinde ümitsizdirler.

Diyanet İşleri: 

Azaba hiç ara verilmez, onlar orada tamamen umutsuzdurlar.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Azapları hafifletilmiyecek ve orada ümitsiz bir halde kalacaklar.

Şaban Piriş: 

Onlardan (azap) hafifletilmeyecek ve orada onlar ümitlerini kaybetmiş kimselerdir.

Edip Yüksel: 

Onlardan hafifletilmez ve onlar orada ümitsizdirler.

Ali Bulaç: 

Onlardan (azap) hafifletilmeyecek ve orda onlar umutlarını kaybetmiş kimselerdir.

Suat Yıldırım: 

Azapları hiç gevşetilmeyecek,orada bütün ümitlerini yitirmiş olarak kalacaklardır.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Onlardan (bu azab) hafifletilmeyecektir ve onlar bunun içinde şiddetli bir ümitsizliğe düşmüş kimselerdir.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Azapları hafifletilmeyecektir; onun içinde ümitsiz kalacaklardır.

Bekir Sadak: 

De ki: «Eger Rahman olan Allah´in cocugu olsa, kulluk edenlerin ilki ben olurdum.»

İbni Kesir: 

Azablarına ara verilmeyecek ve orada tamamen ümitsiz kalacaklardır.

Adem Uğur: 

Azapları hafifletilmeyecektir. Onlar azap içinde kurtuluştan ümit kesmişlerdir.

İskender Ali Mihr: 

(Azap) onlardan hafifletilmez. Ve onlar, orada (Allah´ın rahmetinden) ümit kesmiş olanlardır.

Celal Yıldırım: 

Kendilerinden azaba ara verilip gevşetilmiyecek ve orada ümitsizlik içindedirler.

Tefhim ul Kuran: 

Onlardan (azab) hafifletilmeyecek ve orada onlar umutlarını kaybetmiş kimselerdir.

Fransızca: 

qui ne sera jamais interrompu pour eux et où ils seront en désespoir.

İspanyolca: 

castigo que no se les remitirá, y serán presa de la desesperación.

İtalyanca: 

che non sarà mai attenuato e in cui si dispereranno.

Almanca: 

Ihnen wird sie nicht gemildert, und sie sind darin verzweifelt.

Çince: 

那刑罚不稍减轻,他们将在其中沮丧。

Hollandaca: 

Zij zal voor hen niet verlicht worden, en zij zullen daarin vertwijfelen.

Rusça: 

Им не будет дано передышки, и они пребудут там в отчаянии.

Somalice: 

Lagamana fudaydiyo dhexdiiseyna ku quustaan (aamusaanna).

Swahilice: 

Hawatapumzishwa nayo na humo watakata tamaa.

Uygurca: 

ئۇلاردىن ئازاب (بىردەممۇ) يېنىكلىتىلمەيدۇ، ئۇلار دوزاختا (ھەر قانداق ياخشىلىقتىن) ئۈمىدسىزلەردۇر

Japonca: 

(懲罰は)かれらのために軽減されず,その中で全く希望を失う。

Arapça (Ürdün): 

«لا يُفَتَّرُ» يخفف «عنهم وهم فيه مبلسون» ساكتون سكوت يأس.

Hintçe: 

जो उनसे कभी नाग़ा न किया जाएगा और वह इसी अज़ाब में नाउम्मीद होकर रहेंगें

Tayca: 

การลงโทษนั้นจะไม่ถูกลดหย่อนแก่พวกเขา และในการลงโทษนั้นพวกเขาเป็นผู้หมดหวัง

İbranice: 

ולא יוקל (העונש) עליהם, והם יהיו אומללים ומיואשים לעולם ועד

Hırvatça: 

ona im neće ublažena biti i nikakve nade u spas neće imati. Oni će u njoj očajni biti.

Rumence: 

şi nu le va fi curmată. Acolo vor fi deznădăjduiţi.

Transliteration: 

La yufattaru AAanhum wahum feehi mublisoona

Türkçe: 

Azapları hafifletilmeyecektir; onun içinde ümitsiz kalacaklardır.

Sahih International: 

It will not be allowed to subside for them, and they, therein, are in despair.

İngilizce: 

Nowise will the (Punishment) be lightened for them, and in despair will they be there overwhelmed.

Azerbaycanca: 

Onlardan (bu əzab) yüngülləşdirilməyəcəkdir; onlar orada əllərini hər şeydən üzmüş olacaqlar!

Süleyman Ateş: 

(Azab) Kendilerinden hiç hafifletilmeyecektir. Onlar azab içinde umutsuzdurlar!

Diyanet Vakfı: 

Azapları hafifletilmeyecektir. Onlar azap içinde kurtuluştan ümit kesmişlerdir.

Erhan Aktaş: 

Onlardan azap hafifletilmez. Onlar, orada umutlarını kesmiş olanlardır.

Kral Fahd: 

azapları hafifletilmeyecektir. Onlar azap içinde kurtuluştan ümit kesmişlerdir.

Hasan Basri Çantay: 

(Bu azâb) onlardan hafifletilmeyecek. Onlar bunun içinde ümidsiz susacaklardır.

Muhammed Esed: 

bu (azap), onlar için hiç hafifletilmeyecek ve orada çaresizlik, ümitsizlik içinde kaybolup gidecekler.

Gültekin Onan: 

Onlardan (azab) hafifletilmeyecek ve orada onlar umutlarını kaybetmiş kimselerdir.

Ali Fikri Yavuz: 

Kendilerinden o azab hafifletilmez. Onlar bunun içinden (kurtulmaktan) ümidi kesmişlerdir.

Portekizce: 

O qual não lhes será atenuado e no qual estarão desesperados.

İsveççe: 

utan någon lindring i plågorna, och de skall sjunka ned i djup förtvivlan.

Farsça: 

[عذاب را] از آنان سبک نگردانند و آنان در آنجا [از نجات خود] نومیدند،

Kürtçe: 

سزایان لەسەر سووك ناکرێت وە ئەوان لەناو ئەو سزایەدا بێ ئومێدن

Özbekçe: 

У улардан енгиллатилмас ва улар у (азоб)да ноумид ҳолда қолурлар. (Яъни, азоб аҳли жаҳаннамдан ҳеч енгиллатилмайди. Улар ўша азоб ичида ноумид бўлган ҳолларида абадий қолиб кетадилар.)

Malayca: 

Tidak diringankan azab itu daripada mereka, dan mereka tinggal menderitainya dengan berputus asa (daripada mendapat sebarang pertolongan),

Arnavutça: 

ai (dënimi) nuk do t’u lehtësohet atyre kurrfarë shprese për shpëtim nuk do të kenë (duke u vënë në heshtje).

Bulgarca: 

То не ще бъде облекчено и ще ги обземе отчаяние.

Sırpça: 

она неће да им буде ублажена и никакве наде у спас неће да имају. Они ће у њој да буду очајни.

Çekçe: 

a nedočkají se přerušení, však budou tam v beznaději.

Urduca: 

کبھی اُن کے عذاب میں کمی نہ ہو گی، اور وہ اس میں مایوس پڑے ہوں گے

Tacikçe: 

Азобашон кам намешавад ва онҳо аз ноумедӣ хомуш бошанд.

Tatarca: 

Алардан ґәзаб аз гына да җиңеләйтелмәс вә алар котылудан өметләрен өзеп тик торырлар.

Endonezyaca: 

Tidak diringankan azab itu dari mereka dan mereka di dalamnya berputus asa.

Amharca: 

ከእነርሱ (ቅጣቱ) አይቀለልላቸውም፡፡ እነርሱም በእርሱ ውስጥ ተሰፋ ቆራጮች ናቸው፡፡

Tamilce: 

அவர்களை விட்டும் தண்டனை குறைக்கப்படாது. இன்னும், அவர்கள் அ(ந்த தண்டனைகள் குறைக்கப்படும் என்ப)தில் நம்பிக்கை இழந்திருப்பார்கள்.

Korece: 

그들을 위해 그 벌이 가벼워질 수 없으니 그들은 그 안에서 절망하도다

Vietnamca: 

Trong đó, chúng sẽ không được giảm nhẹ hình phạt và chúng sẽ vô cùng tuyệt vọng.