Arapça:
لَا يُفَتَّرُ عَنْهُمْ وَهُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَ
Çeviriyazı:
lâ yüfetteru `anhüm vehüm fîhi müblisûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onların azâbı hafifletilmez ve onlar azab içersinde ümitsizdirler.
Diyanet İşleri:
Azaba hiç ara verilmez, onlar orada tamamen umutsuzdurlar.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Azapları hafifletilmiyecek ve orada ümitsiz bir halde kalacaklar.
Şaban Piriş:
Onlardan (azap) hafifletilmeyecek ve orada onlar ümitlerini kaybetmiş kimselerdir.
Edip Yüksel:
Onlardan hafifletilmez ve onlar orada ümitsizdirler.
Ali Bulaç:
Onlardan (azap) hafifletilmeyecek ve orda onlar umutlarını kaybetmiş kimselerdir.
Suat Yıldırım:
Azapları hiç gevşetilmeyecek,orada bütün ümitlerini yitirmiş olarak kalacaklardır.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Onlardan (bu azab) hafifletilmeyecektir ve onlar bunun içinde şiddetli bir ümitsizliğe düşmüş kimselerdir.
Yaşar Nuri Öztürk:
Azapları hafifletilmeyecektir; onun içinde ümitsiz kalacaklardır.
Bekir Sadak:
De ki: «Eger Rahman olan Allah´in cocugu olsa, kulluk edenlerin ilki ben olurdum.»
İbni Kesir:
Azablarına ara verilmeyecek ve orada tamamen ümitsiz kalacaklardır.
Adem Uğur:
Azapları hafifletilmeyecektir. Onlar azap içinde kurtuluştan ümit kesmişlerdir.
İskender Ali Mihr:
(Azap) onlardan hafifletilmez. Ve onlar, orada (Allah´ın rahmetinden) ümit kesmiş olanlardır.
Celal Yıldırım:
Kendilerinden azaba ara verilip gevşetilmiyecek ve orada ümitsizlik içindedirler.
Tefhim ul Kuran:
Onlardan (azab) hafifletilmeyecek ve orada onlar umutlarını kaybetmiş kimselerdir.
Fransızca:
qui ne sera jamais interrompu pour eux et où ils seront en désespoir.
İspanyolca:
castigo que no se les remitirá, y serán presa de la desesperación.
İtalyanca:
che non sarà mai attenuato e in cui si dispereranno.
Almanca:
Ihnen wird sie nicht gemildert, und sie sind darin verzweifelt.
Çince:
那刑罚不稍减轻,他们将在其中沮丧。
Hollandaca:
Zij zal voor hen niet verlicht worden, en zij zullen daarin vertwijfelen.
Rusça:
Им не будет дано передышки, и они пребудут там в отчаянии.
Somalice:
Lagamana fudaydiyo dhexdiiseyna ku quustaan (aamusaanna).
Swahilice:
Hawatapumzishwa nayo na humo watakata tamaa.
Uygurca:
ئۇلاردىن ئازاب (بىردەممۇ) يېنىكلىتىلمەيدۇ، ئۇلار دوزاختا (ھەر قانداق ياخشىلىقتىن) ئۈمىدسىزلەردۇر
Japonca:
(懲罰は)かれらのために軽減されず,その中で全く希望を失う。
Arapça (Ürdün):
«لا يُفَتَّرُ» يخفف «عنهم وهم فيه مبلسون» ساكتون سكوت يأس.
Hintçe:
जो उनसे कभी नाग़ा न किया जाएगा और वह इसी अज़ाब में नाउम्मीद होकर रहेंगें
Tayca:
การลงโทษนั้นจะไม่ถูกลดหย่อนแก่พวกเขา และในการลงโทษนั้นพวกเขาเป็นผู้หมดหวัง
İbranice:
ולא יוקל (העונש) עליהם, והם יהיו אומללים ומיואשים לעולם ועד
Hırvatça:
ona im neće ublažena biti i nikakve nade u spas neće imati. Oni će u njoj očajni biti.
Rumence:
şi nu le va fi curmată. Acolo vor fi deznădăjduiţi.
Transliteration:
La yufattaru AAanhum wahum feehi mublisoona
Türkçe:
Azapları hafifletilmeyecektir; onun içinde ümitsiz kalacaklardır.
Sahih International:
It will not be allowed to subside for them, and they, therein, are in despair.
İngilizce:
Nowise will the (Punishment) be lightened for them, and in despair will they be there overwhelmed.
Azerbaycanca:
Onlardan (bu əzab) yüngülləşdirilməyəcəkdir; onlar orada əllərini hər şeydən üzmüş olacaqlar!
Süleyman Ateş:
(Azab) Kendilerinden hiç hafifletilmeyecektir. Onlar azab içinde umutsuzdurlar!
Diyanet Vakfı:
Azapları hafifletilmeyecektir. Onlar azap içinde kurtuluştan ümit kesmişlerdir.
Erhan Aktaş:
Onlardan azap hafifletilmez. Onlar, orada umutlarını kesmiş olanlardır.
Kral Fahd:
azapları hafifletilmeyecektir. Onlar azap içinde kurtuluştan ümit kesmişlerdir.
Hasan Basri Çantay:
(Bu azâb) onlardan hafifletilmeyecek. Onlar bunun içinde ümidsiz susacaklardır.
Muhammed Esed:
bu (azap), onlar için hiç hafifletilmeyecek ve orada çaresizlik, ümitsizlik içinde kaybolup gidecekler.
Gültekin Onan:
Onlardan (azab) hafifletilmeyecek ve orada onlar umutlarını kaybetmiş kimselerdir.
Ali Fikri Yavuz:
Kendilerinden o azab hafifletilmez. Onlar bunun içinden (kurtulmaktan) ümidi kesmişlerdir.
Portekizce:
O qual não lhes será atenuado e no qual estarão desesperados.
İsveççe:
utan någon lindring i plågorna, och de skall sjunka ned i djup förtvivlan.
Farsça:
[عذاب را] از آنان سبک نگردانند و آنان در آنجا [از نجات خود] نومیدند،
Kürtçe:
سزایان لەسەر سووك ناکرێت وە ئەوان لەناو ئەو سزایەدا بێ ئومێدن
Özbekçe:
У улардан енгиллатилмас ва улар у (азоб)да ноумид ҳолда қолурлар. (Яъни, азоб аҳли жаҳаннамдан ҳеч енгиллатилмайди. Улар ўша азоб ичида ноумид бўлган ҳолларида абадий қолиб кетадилар.)
Malayca:
Tidak diringankan azab itu daripada mereka, dan mereka tinggal menderitainya dengan berputus asa (daripada mendapat sebarang pertolongan),
Arnavutça:
ai (dënimi) nuk do t’u lehtësohet atyre kurrfarë shprese për shpëtim nuk do të kenë (duke u vënë në heshtje).
Bulgarca:
То не ще бъде облекчено и ще ги обземе отчаяние.
Sırpça:
она неће да им буде ублажена и никакве наде у спас неће да имају. Они ће у њој да буду очајни.
Çekçe:
a nedočkají se přerušení, však budou tam v beznaději.
Urduca:
کبھی اُن کے عذاب میں کمی نہ ہو گی، اور وہ اس میں مایوس پڑے ہوں گے
Tacikçe:
Азобашон кам намешавад ва онҳо аз ноумедӣ хомуш бошанд.
Tatarca:
Алардан ґәзаб аз гына да җиңеләйтелмәс вә алар котылудан өметләрен өзеп тик торырлар.
Endonezyaca:
Tidak diringankan azab itu dari mereka dan mereka di dalamnya berputus asa.
Amharca:
ከእነርሱ (ቅጣቱ) አይቀለልላቸውም፡፡ እነርሱም በእርሱ ውስጥ ተሰፋ ቆራጮች ናቸው፡፡
Tamilce:
அவர்களை விட்டும் தண்டனை குறைக்கப்படாது. இன்னும், அவர்கள் அ(ந்த தண்டனைகள் குறைக்கப்படும் என்ப)தில் நம்பிக்கை இழந்திருப்பார்கள்.
Korece:
그들을 위해 그 벌이 가벼워질 수 없으니 그들은 그 안에서 절망하도다
Vietnamca:
Trong đó, chúng sẽ không được giảm nhẹ hình phạt và chúng sẽ vô cùng tuyệt vọng.
Ayet Linkleri: