Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

35

Sûredeki Ayet No: 

32

Ayet No: 

3692

Sayfa No: 

438

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

ثُمَّ أَوْرَثْنَا الْكِتَابَ الَّذِينَ اصْطَفَيْنَا مِنْ عِبَادِنَا ۖ فَمِنْهُمْ ظَالِمٌ لِّنَفْسِهِ وَمِنْهُم مُّقْتَصِدٌ وَمِنْهُمْ سَابِقٌ بِالْخَيْرَاتِ بِإِذْنِ اللَّهِ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ الْفَضْلُ الْكَبِيرُ

Çeviriyazı: 

ŝümme evraŝne-lkitâbe-lleẕîne-ṣṭafeynâ min `ibâdinâ. feminhüm żâlimül linefsih. veminhüm muḳteṣid. veminhüm sâbiḳum bilḫayrâti biiẕni-llâh. ẕâlike hüve-lfaḍlü-lkebîr.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Sonra biz o kitabı kullarımızdan süzüp seçtiklerimize miras bıraktık. Onlardan da nefislerine zulmeden var, orta yolu tutan var, Allah'ın izniyle hayırlarda ileri geçenler var. İşte bu büyük lütuftur.

Diyanet İşleri: 

Sonra bu Kitap'ı kullarımızdan seçtiğimiz kimselere miras bırakmışızdır. Onlardan kimi kendine yazık eder, kimi orta davranır, kimi de, Allah'ın izniyle, iyiliklere koşar. İşte büyük lütuf budur.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Sonra kitabı, kullarımızdan seçtiklerimize miras bıraktık; derken onlardan nefsine zulmeden var ve onlardan mutedil hareket eden var ve onlardan, hayırlarda herkesten ileri giden var Allah izniyle; işte bu, pek büyük bir lütuf ve ihsandır.

Şaban Piriş: 

Sonra bu kitaba, kullarımızdan seçtiğimizi mirasçı kılarız. Onlardan kendine zulmeden var, muktesıd/orta giden var, Allah'ın izniyle hayırlarda ileri geçenler vardır. İşte en büyük fazilet budur.

Edip Yüksel: 

Sonra kullarımızdan seçtiklerimizi kitaba varis kıldık. Onlardan kimi kendilerine zulmedenlerdir, kimi orta yolu tutar, kimi de ALLAH'ın izniyle iyi işlerde öncüdür. İşte büyük lütuf budur.

Ali Bulaç: 

Sonra Kitab'ı kullarımızdan seçtiklerimize miras kıldık. Artık onlardan kimi kendi nefsine zulmeder, kimi orta bir yoldadır, kimi de Allah'ın izniyle hayırlarda yarışır öne geçer. İşte bu, büyük fazlın kendisidir.

Suat Yıldırım: 

Sonra Biz, kitabı seçtiğimiz kullarımıza miras verdik.Kullarımızdan kimi nefsine zulmeder. Kimi mûtedildir, orta yolu tutar. Kimi de Allah'ın izniyle hayırlarda öne geçer. İşte büyük lütuf budur.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Sonra o kitabı kullarımızdan seçip ayırt ettiklerimize miras kıldık. İmdi onlardan nefsine zulmeden vardır ve onlardan mutedil olan vardır ve onlardan izn-i ilâhî ile hayırlarda ileri geçen vardır. İşte bu, en büyük bir keremdir.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Sonra, kullarımız arasından seçtiklerimizi kitaba mirasçı kıldık. İçlerinden öz nefsine zulmeden var. Orta yolda gideni var. Allah'ın izniyle hayırlarda öne geçeni var. İşte bu, büyük lütfun ta kendisidir.

Bekir Sadak: 

Allah suphesiz, goklerin ve yerin gaybini bilir. Dogrusu O kalplerde olani bilendir.

İbni Kesir: 

Sonra Biz

Adem Uğur: 

Sonra Kitab´ı, kullarımız arasından seçtiklerimize verdik. Onlardan (insanlardan) kimi kendisine zulmeder, kimi ortadadır, kimi de Allah´ın izniyle hayırlarda öne geçmek için yarışır. İşte büyük fazilet budur.

İskender Ali Mihr: 

Sonra kullarımızdan seçtiklerimizi kitaba varis kıldık. Böylece onlardan bir kısmı nefsine zulmedicidir, onlardan bir kısmı muktesittir. Onlardan bir kısmı da Allah´ın izniyle hayırlarda yarışanlardır. İşte o ki o, büyük fazldır.

Celal Yıldırım: 

Sonra da Kitab´ı kullarımızdan seçip beğendiklerimize miras bıraktık. Artık onlardan bir kısmı kendine haksızlık eder

Tefhim ul Kuran: 

Sonra Kitabı kullarımızdan seçtiklerimize miras kıldık. Artık onlardan kimi kendi nefsine zulmeder, kimi kendi orta yoldadır, kimi de Allah´ın izniyle hayırlarda yarışır, öne geçer. İşte bu, büyük fazlın kendisidir.

Fransızca: 

Ensuite, Nous fîmes héritiers du Livre ceux qui de Nos serviteurs que Nous avons choisis. Il en est parmi eux qui font du tort à eux-mêmes, d'autres qui se tiennent sur une voie moyenne, et d'autres avec la permission d'Allah devancent [tous les autres] par les bonnes actions; telle est la grâce infinie.

İspanyolca: 

Luego, hemos dado en herencia la Escritura a aquéllos de Nuestros siervos que hemos elegido. Algunos de ellos son injustos consigo mismos; otros, siguen una vía media; otros, aventajan en el bien obrar, con permiso de Alá. Ése es el gran favor.

İtalyanca: 

Facemmo poi eredi della Scrittura i Nostri servi che scegliemmo. Fra essi c'è chi fa torto a sé stesso, chi segue una via intermedia, chi vince la gara del bene con il permesso di Allah: questa è la grazia immensa.

Almanca: 

Dann ließen WIR die Schrift diejenigen erben, die WIR von Unseren Dienern auserwählten. So ist manch einer von ihnen sich selbst gegenüber ein Unrecht-Begehender, manch einer von ihnen ist gemäßigt und manch einer ist initiativ Eilender mit dem gottgefällig Guten mit ALLAHs Zustimmung. Dies ist die große Gunst.

Çince: 

然后,我使我所拣选的仆人们继承经典;他们中有自欺的,有中和,有奉真主的命令而争先行善的。那确是宏恩。

Hollandaca: 

En wij hebben het boek van den Koran als erfgoed gegeven aan degenen onzer dienaren die daartoe door ons werden uitgekozen. Er is menigeen onder hen, die zijne eigen ziel beleedigt, en er is een ander van hen die den middenweg houdt , en er is een ander van hen, die, door Gods verlof, de overigen in goede werken overtreft. Dit is eene groote uitnemendheid.

Rusça: 

Потом Мы дали Писание в наследие тем из Наших рабов, которых Мы избрали. Среди них есть такие, которые несправедливы к самим себе, умеренные и опережающие других в добрых делах с дозволения Аллаха. Это и есть большая милость.

Somalice: 

Markaasaan dhaxalsiinay kitaabka kuwaan dooranay oo addoomadanada ka mid ah, waxaase ka mid ah mid dulmiyay naftiisa, iyo mid dhexdhexaystay, iyo mid ku hanuunay khayrka idanka Eebe, arrintaasna waa fadli weyn.

Swahilice: 

Kisha tumewarithisha Kitabu hao ambao tuliwateuwa miongoni mwa waja wetu. Kati yao yupo aliye jidhulumu nafsi yake, na yupo wa katikati, na yupo aliye tangulia katika mambo ya kheri, kwa idhini ya Mwenyezi Mungu. Hiyo ndiyo fadhila kuu.

Uygurca: 

ئاندىن بىز كىتاب (يەنى قۇرئان) نى بەندىلىرىمىزدىن بىز تاللىغان كىشىلەرگە مىراس قىلىپ بەردۇق. ئۇلارنىڭ بەزىسى ئۆزىگە زۇلۇم قىلغۇچىدۇر (يەنى قۇرئاننى تىلاۋەت قىلغان بىلەن ئەمەل قىلمايدۇ)، بەزىسى ئوتتۇراھالدۇر (يەنى كۆپ چاغلاردا قۇرئانغا ئەمەل قىلىپ، قىسمەن چاغلاردا ئەمەل قىلمايدۇ) ۋە بەزىسى اﷲ نىڭ ئىزنى بويىچە ياخشى ئىشلارنى قىلىشقا ئالدىرىغۇچىدۇر. ئەنە شۇ كاتتا مەرھەمەتتۇر

Japonca: 

その後,われはしもべの中から選んだ者に,この啓典を継がせた。だがかれらの中には,自ら魂を誤った者も,中間の道をとる者もあった。またかれらの中の或る者は,アッラーの御許しのもとに,率先して種々の善行に勤しむ者もあった。それは偉大な御恵みである。

Arapça (Ürdün): 

«ثم أورثنا» أعطينا «الكتاب» القرآن «الذين اصطفينا من عبادنا» وهم أمتك «فمنهم ظالم لنفسه» بالتقصير في العمل به «ومنهم مقتصد» يعمل به أغلب الأوقات «ومنهم سابق بالخيرات» يضم إلى العلم التعليم والإرشاد إلى العمل «بإذن الله» بإرادته «ذلك» أي إيراثهم الكتاب «هو الفضل الكبير».

Hintçe: 

फिर हमने अपने बन्दगान में से ख़ास उनको कुरान का वारिस बनाया जिन्हें (अहल समझकर) मुन्तख़िब किया क्योंकि बन्दों में से कुछ तो (नाफरमानी करके) अपनी जान पर सितम ढाते हैं और कुछ उनमें से (नेकी बदी के) दरमियान हैं और उनमें से कुछ लोग खुदा के इख़तेयार से नेकों में (औरों से) गोया सबकत ले गए हैं (इन्तेख़ाब व सबक़त) तो खुदा का बड़ा फज़ल है

Tayca: 

และเราได้ให้คัมภีร์ เป็นมรดกสืบทอดมา แก่บรรดาผู้ที่เราคัดเลือกแล้วจากปวงบ่าวของเรา บางคนในหมู่พวกเขาเป็นผู้อธรรมแก่ตัวเอง และบางคนในหมู่พวกแป็นผู้เดินสายกลางและบางคนในหมู่พวกเขาเป็นผู้รุดหน้าในการทำความดีทั้งหลาย ด้วยอนุมัติของอัลลอฮฺ นั่นคือความโปรดปรานอันใหญ่หลวง

İbranice: 

אכן, נתנו את הספר לאלה אשר בחרנו מבין עבדינו. ביניהם יש כאלה המקפחים את עצמם, מהם העושים (רק) כנדרש מהם, ומהם מקדימים לעשות מעשים טובים. זה הוא החסד הגדול מאלוהים

Hırvatça: 

Mi ćemo učiniti da Knjigu poslije naslijede oni Naši robovi koje Mi izaberemo; bit će onih koji će prema sebi nasilje učiniti, bit će onih umjerenih, bit će i onih koji će, Allahovom voljom, u dobrima prednjačiti - za to će veliku blagodat dobiti:

Rumence: 

Noi am dat Cartea moştenire robilor Noştri pe care i-am ales: printre ei este cel care se nedreptăţeşte singur, precum şi cel cumpătat, cel care o ia înaintea tuturor cu faptele sale bune, cu îngăduinţa lui Dumnezeu. Acesta este harul cel mare!

Transliteration: 

Thumma awrathna alkitaba allatheena istafayna min AAibadina faminhum thalimun linafsihi waminhum muqtasidun waminhum sabiqun bialkhayrati biithni Allahi thalika huwa alfadlu alkabeeru

Türkçe: 

Sonra, kullarımız arasından seçtiklerimizi kitaba mirasçı kıldık. İçlerinden öz nefsine zulmeden var. Orta yolda gideni var. Allah'ın izniyle hayırlarda öne geçeni var. İşte bu, büyük lütfun ta kendisidir.

Sahih International: 

Then we caused to inherit the Book those We have chosen of Our servants; and among them is he who wrongs himself, and among them is he who is moderate, and among them is he who is foremost in good deeds by permission of Allah. That [inheritance] is what is the great bounty.

İngilizce: 

Then We have given the Book for inheritance to such of Our Servants as We have chosen: but there are among them some who wrong their own souls; some who follow a middle course; and some who are, by Allah's leave, foremost in good deeds; that is the highest Grace.

Azerbaycanca: 

Sonra Kitabı bəndələrimizdən seçdiklərimizə (Muhəmməd ümmətinə) miras verdik. Onlardan kimisi özünə zülm edər (pis əməlləri yaxşı əmələrdən çox olar), kimisi mö’tədil (pis əməlləri ilə yaxşı əməlləri bərabər) olar, kimisi də Allahın izni ilə yaxşı işlərdə (başqalarını ötüb) irəli keçər (yaxşı əməlləri pis əməllərindən çox olar). Bu (Kitaba varis olmaq) böyük lütfdür!

Süleyman Ateş: 

Sonra Kitabı kullarımız arasından seçtiklerimize miras verdik. Onlardan kimi nefsine zulmedendir, kimi orta gidendir, kimi de Allah'ın izniyle hayırlarda öne geçendir. İşte büyük lutuf budur.

Diyanet Vakfı: 

Sonra Kitab'ı, kullarımız arasından seçtiklerimize verdik. Onlardan (insanlardan) kimi kendisine zulmeder, kimi ortadadır, kimi de Allah'ın izniyle hayırlarda öne geçmek için yarışır. İşte büyük fazilet budur.

Erhan Aktaş: 

Sonra kullarımızdan seçtiğimiz kimselere Kitâp’ı miras bıraktık. Onlardan bir kısmı kendilerine zûlmederler, onlardan bir kısmı ortalama bir yol tutarlar, onlardan bir kısmı da Allah’ın izniyle hayırlarda önde giderler.(1) İşte büyük fazilet budur.

Kral Fahd: 

Sonra Kitab'ı, kullarımız arasından seçtiklerimize verdik. Onlardan (insanlardan) kimi kendisine zulmeder, kimi ortadadır, kimi de Allah’ın izniyle hayırlarda öne geçmek için yarışır. İşte büyük fazilet budur.

Hasan Basri Çantay: 

Sonra bir o kitabı kullarımızdan (beğenib) seçdiklerimize mîras bırakdık. İşte onlardan kimi nefsine zulmedendir, onların ba´zısı mu´tedildir, onlardan bir kısmı da Allahın izniyle hayrat (ve hasenat yarışların) da öncü ol (up kazan) andır. İşte bu, büyük fazl (-u kerem) in ta kendisidir.

Muhammed Esed: 

Biz, bu ilahi vahyi kullarımızdan seçtiklerimize miras olarak bahşettik. Onlardan bazısı kendilerine zulmeder, bazısı (doğru ile eğri arasında) ara yolu tercih eder, bir kısmı da Allah´ın izniyle iyilikte başı çekenlerden olur. Bu (ise) en büyük fazilettir.

Gültekin Onan: 

Sonra Kitabı kullarımızdan seçtiklerimize miras kıldık. Artık onlardan kimi kendi nefsine zulmeder, kimi orta bir yoldadır, kimi de Tanrı´nın izniyle hayırlarda yarışır, öne geçer. İşte bu, büyük fazlın kendisidir.

Ali Fikri Yavuz: 

Sonra biz Kur’an’ı, kullarımızdan (diğer ümmetler üzerine) seçtiklerimize, (Hz. Muhammed aleyhissâlatü vesselâm’ın ümmetine) miras kılmağa hüküm verdik. Onlardan da kimi, (Kur’an’la amelde kusur etmekle) nefislerine zulüm edicidir, kimi kötülük ve iyiliği müsavi gidendir, kimi de Allah’ın izniyle hayırlarda ileri geçendir. İşte bu (Kur’an’a varis olmak), büyük ihsandır.

Portekizce: 

Então, fizemos herdar o Livro a quem elegemos dentre os Nossos servos; porém, entre eles há aqueles que se condenam,outros que são parcimoniosos e outros que se emulam na beneficência, com o beneplácito de Deus. Eis a magnífica graça:

İsveççe: 

Och Vi lämnar denna gudomliga Skrift i arv till dem Vi utser av Våra tjänare. Bland dem finns den som [syndar och] begår orätt mot sig själv, den som [i sitt handlande] går en medelväg, och den som med Guds hjälp överträffar de andra i att göra gott. Detta [arv] är en stor nåd [från Gud].

Farsça: 

سپس این کتاب را به کسانی از بندگانمان که برگزیدیم به میراث دادیم؛ پس برخی از آنان [در ترک عمل به کتاب] ستمکار بر خویش اند، و برخی از آنان میانه رو، و برخی از آنان به اذن خدا در کارهای خیر [بر دیگران] پیشی می گیرند، این است آن فضل بزرگ.

Kürtçe: 

لەپاشان ئەم قورئانەمان بەخشی بەکەسانێك کە لەناو بەندەکانماندا ھەڵمان بژاردن ئەمجا ھەندێکیان ستەمکارن لەخودی خۆیان وھەندێکیان مام ناوەندین و ھەندێکی تریان بەفەرمانی خوا پێشکەوتوون بەھۆی چاکەکانیانەوە ئەم (قورئان پێدانە) لەخۆیدا فەزڵێکی گەورەیە

Özbekçe: 

Сўнгра бу китобни Ўз бандаларимиздан танлаб олганларимизга мерос қилдик. Бас, улардан ўзига ўзи зулм қилувчилари бор, улардан ўртачалари бор ва улардан Аллоҳнинг изни ила яхшиликларга ўзувчилар ҳам бор. Ана шу айни улуғ фазлдир. (Аллоҳ таоло Ўзининг боқий мўъжизаси бўлмиш ҳақ китоби–Қуръони Каримни Муҳаммаднинг (с. а. в.) умматига мерос қилиб берди. Бу иноятда шон-шараф ҳам, жуда улкан масъулият ҳам бор. Улар ўша шон-шарафга номуносиб ва зиммасидаги масъулиятни англаб етмаган осийлардир. Бу тоифадаги одамларнинг ёмонликлари яхшиликларидан кўп бўлган Улар ўзларига ишониб топширилган ҳақ китобга муносиб бўла олмай ўзларига ўзлари зулм қилганлардир. Уламоларимиз «ўртачалар»–фарз ва вожиб амалларни адо этадиган, ҳаромлардан узоқ бўлган, баъзи мустаҳабларни тарк этиб, баъзи макруҳларни қилган кишилардир, дейдилар. Улар барча фарз, вожиб ва суннат амалларни тўлиқ адо этадилар. Барча ҳаром, шубҳали ва макруҳ амаллардан узоқда бўладилар. Бунинг устига номига яхшилик бўлса, ҳаммадан ўзиб етиб борадилар.)

Malayca: 

Kemudian Kami jadikan Al- Quran itu diwarisi oleh orang-orang yang Kami pilih dari kalangan hamba-hamba Kami; maka di antara mereka ada yang berlaku zalim kepada dirinya sendiri (dengan tidak mengindahkan ajaran Al-Quran), dan di antaranya ada yang bersikap sederhana, dan di antaranya pula ada yang mendahului (orang lain) dalam berbuat kebaikan dengan izin Allah. Yang demikian itu ialah limpah kurnia yang besar (dari Allah semata-mata).

Arnavutça: 

Pastaj, Ne u kemi dhënë Librin (Kur’anin) robërve Tanë të zgjedhur. Disa prej tyre i kanë bërë dëm vetes (duke bërë mëkate), e disa prej tyre janë në rrugë të mesme, e disa prej tyre shkojnë përpara me të mira, me lejën e Perëndisë. Kjo është dhunti e madhe,

Bulgarca: 

После оставихме Книгата в наследство на онези, които Ние избрахме сред Нашите раби. Някои от тях сами угнетяват себе си, други са умерени, а трети изпреварват в добрините с позволението на Аллах. Това е великата благодат.

Sırpça: 

Ми ћемо учинити да Књигу после наследе оне Наше слуге које Ми изаберемо. Биће оних који ће се према себи огрешити, биће оних чија ће добра и лоша дела подједнако тешка бити, и биће и оних који ће, Божјом вољом, својим добрим делима друге надмашити. И то је благодат велика.

Çekçe: 

Potom jsme učinili dědici Písma ty, jež jsme si vyvolili mezi služebníky Svými. A jsou mezi nimi ti, kdož sami sobě ukřivdili, jiní, kteří jsou uprostřed, a další, kteří se předstihují v dobrých skutcích z dovolení Božího. A to je přízeň veliká:

Urduca: 

پھر ہم نے اس کتاب کا وارث بنا دیا اُن لوگوں کو جنہیں ہم نے (اِس وراثت کے لیے) اپنے بندوں میں سے چن لیا اب کوئی تو ان میں سے اپنے نفس پر ظلم کرنے والا ہے، اور کوئی بیچ کی راس ہے، اور کوئی اللہ کے اذن سے نیکیوں میں سبقت کرنے والا ہے، یہی بہت بڑا فضل ہے

Tacikçe: 

Сипас китобро ба касоне аз бандагонамон, ки баргузида будем, ба мерос додем. Баъзе бар худ ситам карданд ва баъзе роҳи миёнаро баргузиданд ва баъзе ба фармони Худо дар корҳои нек пешӣ гирифтанд. Ва ин аст бахшоише бузург!

Tatarca: 

Соңра үзебез сайлап ихтыяр иткән колларыбызга Коръәнне бирдек, аларның кайберләре кулларындагы Коръән белән гамәл кылмыйча үзләренә золым итүчеләрдер, вә кайберләре күбрәк вакытта хәерле эшләрне эшләүчеләрдер, һәм бәгъзеләре Аллаһ теләге вә ярдәме белән һәрвакыт хәерле эшләрдә алдан йөрерләр ягъни, диннең вә мөселманнарның төзәлүләренә һәм куәтләнүләренә күп көч куярлар, иң туры юлны күрсәтүче Коръәннең иңдерелүе кешеләргә Аллаһуның олугъ юмартлыгыдыр.

Endonezyaca: 

Kemudian Kitab itu Kami wariskan kepada orang-orang yang Kami pilih di antara hamba-hamba Kami, lalu di antara mereka ada yang menganiaya diri mereka sendiri dan di antara mereka ada yang pertengahan dan diantara mereka ada (pula) yang lebih dahulu berbuat kebaikan dengan izin Allah. Yang demikian itu adalah karunia yang amat besar.

Amharca: 

ከዚያም እነዚያን ከባሮቻችን የመረጥናቸውን መጽሐፉን አወረስናቸው፡፡ ከእነርሱም ነፍሱን በዳይ አልለ፡፡ ከእነርሱም መካከለኛ አልለ፡፡ ከእነሱም በአላህ ፈቃድ በበጎ ሥራዎች ቀዳሚ አልለ፡፡ ያ (ማውረስ)፤ እርሱ ታላቅ ችሮታ ነው፡፡

Tamilce: 

பிறகு, இந்த வேதத்தை நமது அடியார்களில் நாம் தேர்ந்தெடுத்தவர்களுக்கு (கற்பித்து) கொடுத்தோம். அவர்களில் தனக்குத் தானே தீமை செய்தவரும் இருக்கிறார். அவர்களில் (அமல்களில்) நடுநிலையானவரும் இருக்கிறார். இன்னும், அவர்களில் அல்லாஹ்வின் அனுமதிப்படி நன்மைகளில் முந்தி செல்பவரும் இருக்கிறார். இதுதான் மாபெரும் சிறப்பாகும்.

Korece: 

그런 후 하나님은 종 가운데서 선택한 그에게 그 성서를 상 속하였으나 그들 중에는 스스로 를 욕되게 하는 자들이 있었고 또그들 중에는 주저하는 자들이 있 었으며 또 그들 중에는 하나님의 허락으로 선행에 앞장서는 자들도있었더라 그것은 바로 커다란 은 혜라

Vietnamca: 

Rồi TA đã để cho những người mà TA đã lựa chọn trong đám bầy tôi của TA thừa hưởng Kinh Sách (Qur’an). Tuy nhiên, trong số họ, có người tự làm hại bản thân mình; có người ở mức chính giữa; và có người là những người luôn tiên phong trong việc làm tốt dưới sự chấp thuận của Allah, đây là hồng phúc lớn nhất.

Rubu tag: 

Hizb tag: