Arapça:
قَالُوا سَوَاءٌ عَلَيْنَا أَوَعَظْتَ أَمْ لَمْ تَكُن مِّنَ الْوَاعِظِينَ
Çeviriyazı:
ḳâlû sevâün `aleynâ eve`ażte em lem teküm mine-lvâ`iżîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Dediler ki: Sen ha vaaz etmişsin, ha vaaz edenlerden olmamışsın, bizce birdir."
Diyanet İşleri:
İster öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bizce birdir.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Bizce bir dediler, istersen öğüt ver bize, istersen öğüt verenlerden olma.
Şaban Piriş:
Onlar da şöyle dediler:Öğüt versen de vermesen de bizim için birdir.
Edip Yüksel:
Dediler ki, "Öğüt versen de vermesen de bizce birdir."
Ali Bulaç:
Dediler ki: "Bizim için fark etmez; öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da."
Suat Yıldırım:
“Sen” dediler, “Ha böyle nasihat etmiş, ha etmemişsin, bize göre hepsi bir.Bizim tuttuğumuz yol, önceki atalarımızın sürüp gelen âdetlerinden başka bir şey değildir.Biz bundan ötürü de cezalandırılacak değiliz!” [11,53]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Dediler ki: «Öğüt versen de veya öğüt verenlerden olmasan da bize karşı müsavîdir.»
Yaşar Nuri Öztürk:
Dediler: "Sen ha öğüt vermişsin ha öğüt verenlerden olmamışsın. Bizim için fark etmez."
Bekir Sadak:
(142-15) 2 Kardesleri Salih onlara: «Allah´a karsi gelmekten sakinmaz misiniz? Dogrusu ben size gonderilmis guvenilir bir elciyim
İbni Kesir:
Dediler ki: Öğüt versen de, yahut öğüt verenlerden olmasan da bizim için eşittir.
Adem Uğur:
(Onlar) şöyle dediler: Sen öğüt versen de, vermesen de bizce birdir.
İskender Ali Mihr:
“Sen, bize vaazetsen de veya vaazedenlerden olmasan da bizim için eşittir.” dediler.
Celal Yıldırım:
Onlar dediler ki: Öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da bizim için fark etmez, birdir.
Tefhim ul Kuran:
Dediler ki: «Bizim için farketmez
Fransızca:
Ils dirent : "Que tu nous exhortes ou pas, cela nous est parfaitement égal !
İspanyolca:
Dijeron: «¡Nos da lo mismo que nos amonestes o no!
İtalyanca:
Dissero: «Che tu ci ammonisca o non lo faccia, per noi è la stessa cosa.
Almanca:
Sie sagten: "Uns ist es gleich, ob du uns ermahnst, oder ob du nicht von den Ermahnern wärst.
Çince:
他们说:无论你劝告与否,这对于我们是一样的。
Hollandaca:
Zij antwoordden: Het is ons gelijk, of gij ons al dan niet vermaant.
Rusça:
Они сказали: "Нам все равно, будешь ты увещевать или не будешь в числе тех, которые увещевают.
Somalice:
Waxay Dheheen waxaa Isu kaanna Mid ah Waanisayaa ama Maadan Waanininaa.
Swahilice:
Wakasema: Ni mamoja kwetu, ukitupa mawaidha au hukuwa miongoni mwa watoao mawaidha.
Uygurca:
ئۇلار ئېيتتى: «نەسىھەت قىلامسەن، قىلمامسەن، بەرىبىر بىزگە ئوخشاش
Japonca:
かれらは言った。「あなたが説教しても説教しなくても,わたしたちにとっては同じことです。
Arapça (Ürdün):
«قالوا سواء علينا» مستو عندنا «أوعظت أم لم تكن من الواعظين» أصلا أي لا نرعوي لوعظك.
Hintçe:
वह लोग कहने लगे ख्वाह तुम नसीहत करो या न नसीहत करो हमारे वास्ते (सब) बराबर है
Tayca:
พวกเขากล่าวว่า มีผลเท่ากันที่เรา ท่านจะตักเตือนหรือไม่เป็นผู้ตักเตือนเราก็ตาม
İbranice:
אמרו: 'אחת היא לנו אם תתרה בנו ובין אם
Hırvatça:
Rekoše oni: "Nama je svejedno savjetovao ti ili ne bio savjetnik,
Rumence:
“Deopotrivă ne este dacă ne ţii predici ori dacă nu ne ţii!
Transliteration:
Qaloo sawaon AAalayna awaAAathta am lam takun mina alwaAAitheena
Türkçe:
Dediler: "Sen ha öğüt vermişsin ha öğüt verenlerden olmamışsın. Bizim için fark etmez."
Sahih International:
They said, "It is all the same to us whether you advise or are not of the advisors.
İngilizce:
They said: "It is the same to us whether thou admonish us or be not among (our) admonishers!
Azerbaycanca:
Onlar dedilər: “Bizə öyüd-nəsihət versən də, verməsən də, bizim üçün eynidir (dinimizdən dönən deyilik).
Süleyman Ateş:
Dediler ki: "Öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da bizce birdir."
Diyanet Vakfı:
(Onlar) şöyle dediler: Sen öğüt versen de, vermesen de bizce birdir.
Erhan Aktaş:
“Bize öğüt versen de veya öğüt verenlerden olmasan da bizim için birdir.” dediler.
Kral Fahd:
(Onlar) şöyle dediler: Sen öğüt versen de, vermesen de bizce birdir.
Hasan Basri Çantay:
Dediler: «Va´z etsen de, yahud va´z edicilerden olmasan da bize göre birdir».
Muhammed Esed:
(Ama bütün bu uyarılara karşı onlar:) "Bize öğüt veriyor olsan da, olmasan da, bizim için fark etmez!" dediler.
Gültekin Onan:
Dediler ki: "
Ali Fikri Yavuz:
Onlar dediler ki: “- Sen öğüd versen de, öğüd verenlerden olmasan da bizce farkı yoktur.
Portekizce:
Responderam-lhe: bem pouco se nos dá que nos exortes ou que não sejas um dos exortadores,
İsveççe:
De svarade: "Det är likgiltigt för oss om du förmanar oss eller inte förmanar oss;
Farsça:
گفتند: تو پند و اندرز دهی یا ندهی برای ما یکسان است!!
Kürtçe:
ووتیان (بەھود علیە السلام) لای ئێمە یەکسانە ئامۆژگاری بکەیت یا ئامۆژگاری نەکەیت
Özbekçe:
Улар: «Биз учун ваъз қилсанг ҳам ёки ваъз қилгувчилардан бўлмасанг ҳам, барибир.
Malayca:
Mereka menjawab: "Sama sahaja bagi kami, sama ada engkau beri nasihat pengajaran, atau engkau tidak menjadi dari orang-orang yang memberi nasihat pengajaran.
Arnavutça:
Ata thanë: “Për ne, është njëlloj – na këshillove ti (neve), ose nuk na këshillove.
Bulgarca:
Казаха: “Все ни е едно дали проповядваш, или не си от проповедниците.
Sırpça:
Они рекоше: „Нама је свеједно саветовао ти или не саветовао,
Çekçe:
Odpověděli: 'Je nám jedno, zda varuješ nás či zda nejsi varovatelem;
Urduca:
انہوں نے جواب دیا "تو نصیحت کر یا نہ کر، ہمارے لیے یکساں ہے
Tacikçe:
Гуфтанд: «Барюй мо яксон аст, ки моро панд диҳӣ ё панд надиҳӣ.
Tatarca:
Кәферләр әйттеләр: "Безгә һич аермасы юк, кирәк – безне вәгазьдә, кирәк – безне вәгазь кыйлучыдан бул, без вәгазеңне кабул итмибез, куркыткан ґәзабыңнан курыкмыйбыз.
Endonezyaca:
Mereka menjawab: "Adalah sama saja bagi kami, apakah kamu memberi nasehat atau tidak memberi nasehat,
Amharca:
(እነርሱም) አሉ «ብትገስጽም ወይም ከገሳጮቹ ባትኾንም በእኛ ላይ እኩል ነው፤ (ያለንበትን አንለቅም)፡፡
Tamilce:
அவர்கள் கூறினார்கள்: நீர் உபதேசிப்பதும்; அல்லது, உபதேசிக்காமல் இருப்பதும் எங்களுக்கு சமம்தான்.
Korece:
그들이 대답하길 네가 설교 하든 아니하든 우리에게는 마찬가 지라
Vietnamca:
(Đám dân của Hud đáp lại lời kêu gọi của Y), nói: “Dù ngươi có cảnh báo hay không cảnh báo, điều đó cũng bằng thừa đối với bọn ta mà thôi.”
Ayet Linkleri: