Arapça:
فَتَقَطَّعُوا أَمْرَهُم بَيْنَهُمْ زُبُرًا ۖ كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ
Çeviriyazı:
feteḳaṭṭa`û emrahüm beynehüm zübürâ. küllü ḥizbim bimâ ledeyhim feriḥûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Derken insanlar kendi aralarındaki işlerini parça parça böldüler. Her grup, kendinde bulunan ile sevinip böbürlendi.
Diyanet İşleri:
Ama insanlar din konusunda aralarında bölük bölük oldular. Her bölük kendi tuttuğu yoldan memnundur.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Fakat din hususunda ayrıldılar ve ayrılanlar, kendi kitaplarından başka kitapları inkar ettiler ve her bölük, kendi elindekine razı oldu, onunla övünmiye koyuldu.
Şaban Piriş:
İşlerini aralarında bölük bölük/grup grup ayırdılar. Her grup kendi yanında olanla sevinip, ferahlıyor.
Edip Yüksel:
Fakat, onlar işlerini çeşitli kitaplara ayırdılar. Her grup kendi yanında bulunandan hoşnut...
Ali Bulaç:
Ancak onlar, işlerini kendi aralarında (farklı) kitaplar halinde böldüler; her bir grup, kendi ellerinde olanla yetinip sevinmektedir.
Suat Yıldırım:
Ama peygamberleri izlediklerini iddia eden ümmetler fırkalara ayrılıp bölük bölük oldular. Her grup, kendilerine ait görüşten ötürü memnun ve mutludur.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Fakat ümmetler, fırka fırka olarak aralarında dinlerini parçaladılar. Her fırka kendi yanlarında olan ile mesrurlardır.
Yaşar Nuri Öztürk:
Fakat onlar işlerini aralarında parçalayıp çeşitli zübürlere/kutsallaştırılmış hizip kitaplarına ayırdılar. Her hizip, yalnız kendi yanındakiyle sevinip övünmektedir.
Bekir Sadak:
23:57
İbni Kesir:
Ama onlar işlerini kendi aralarında bölük bölük ayırdılar. Her bölük kendi tuttuğu yoldan memnundur.
Adem Uğur:
Ne var ki insanlar kendi aralarındaki işlerini parça parça böldüler. Her gurup kendilerinde bulunan (fikir ve davranış) ile sevinip böbürlenmektedirler.
İskender Ali Mihr:
Fakat onlar, (dînin) emirlerini kendi aralarında kısımlara (fırkalara) ayırarak böldüler. Grupların hepsi, kendilerindeki (kabul ettikleri) ile ferahlanırlar.
Celal Yıldırım:
Ama ne var ki (gerçek bu olmakla beraber) ümmetler kendi aralarında bölünüp parça parça oldular, her biri sahip bulunduğu (din ve mezhep) ile kendi halinden memnun ve mutludur.
Tefhim ul Kuran:
Ancak onlar, işlerini kendi aralarında (farklı) kitaplar halinde parçalayıp bölündüler
Fransızca:
Mais ils se sont divisés en sectes, chaque secte exultant de ce qu'elle détenait.
İspanyolca:
Pero se dividieron en sectas, con Escrituras, contento cada grupo con lo suyo.
İtalyanca:
Ma essi si divisero in sette e ogni fazione si gloria di ciò che possiede.
Almanca:
Dann zerteilten sie sich ihre Angelegenheit untereinander in Gruppen. Jede Partei findet Gefallen an dem, worüber sie verfügt.
Çince:
但他们为教义而分裂成许多宗派,各派都因自己的教义而沾沾自喜。
Hollandaca:
Maar de menschen hebben den godsdienst in verschillende secten verdeeld; ieder gedeelte verheugt zich in hetgeen zij volgen.
Rusça:
Но они разорвали свою религию на части, и каждая секта радуется тому, что имеет.
Somalice:
Waxayse y kala Goosteen Amarkooda Dhexdooda Kooxo, Xisbi kastana waxa Agtooda ah yey ku Faraxsanyihiin.
Swahilice:
Lakini walikatiana jambo lao mapande mbali mbali. Kila kundi likifurahia kwa waliyo nayo.
Uygurca:
ئۇلار (يەنى ئۈممەتلەر) دىنىي جەھەتتە نۇرغۇن پىرقىلەرگە بۆلۈندى، ھەر پىرقە ئۆز دىنى بىلەن خۇشالدۇر
Japonca:
それなのにかれらは諸宗派に分裂した。しかも各派は自分たちが素晴らしいと言っている。
Arapça (Ürdün):
«فتقطعوا» أي الأتباع «أمرهم» دينهم «بينهم زبرا» حال من فاعل تقطعوا أي أحزابا متخالفين كاليهود والنصارى وغيرهم «كل حزب بما لديهم» أي عندهم من الدين «فرحون» مسرورون.
Hintçe:
तो बस मुझी से डरते रहो फिर लोगों ने अपने काम (में एख़तिलाफ करके उस) को टुकड़े टुकड़े कर डाला हर गिरो जो कुछ उसके पास है उसी में निहाल निहाल है
Tayca:
พวกเขาได้แตกแยกกันในเรื่องของพวกเขา ระหว่างพวกเขากันเอง แต่ละฝ่ายก็พอใจในสิ่งที่ตนเองยึดถือ
İbranice:
ואולם התפלגו ביניהם, ועשו להם ספרים, וכל סיעה מחזיקה בדעותיה, ובמה שיש להם הם שמחים (למרות שהתרחקו מהצדק)
Hırvatça:
A oni su se u pitanjima vjere svoje podijelili na skupine, svaka stranka s onim što imaju radosna.
Rumence:
Ei au rupt însă porunca lor în fărâme, fiece obşte bucurându-se de ceea ce a apucat.
Transliteration:
FataqattaAAoo amrahum baynahum zuburan kullu hizbin bima ladayhim farihoona
Türkçe:
Fakat onlar işlerini aralarında parçalayıp çeşitli zübürlere/kutsallaştırılmış hizip kitaplarına ayırdılar. Her hizip, yalnız kendi yanındakiyle sevinip övünmektedir.
Sahih International:
But the people divided their religion among them into sects - each faction, in what it has, rejoicing.
İngilizce:
But people have cut off their affair (of unity), between them, into sects: each party rejoices in that which is with itself.
Azerbaycanca:
Amma (ümmətlər) öz dinini aralarında parçalayıb firqə-firqə oldular (müxtəlif məzhəblərə ayrıldılar). Hər firqə öz dininə sevinir. (Öz dinini haqq, digər dinləri batil hesab edib bundan məmnun olur).
Süleyman Ateş:
Fakat işlerini aralarında parçalayıp, çeşitli Kitaplara ayırdılar. Her parti, kendi yanında bulunanla sevinmektedir.
Diyanet Vakfı:
Ne var ki insanlar kendi aralarındaki işlerini parça parça böldüler. Her gurup kendilerinde bulunan (fikir ve davranış) ile sevinip böbürlenmektedirler.
Erhan Aktaş:
Sonra işlerini aralarında parça parça ettiler. Her bir grup kendine olanla yetinmektedir.
Kral Fahd:
Ne var ki peygamberlerin tabileri, dinlerini aralarında bölük pörçük etmişlerdir. Bu sebeple her grup kendi yanındakiyle sevinip böbürlenmektedir.
Hasan Basri Çantay:
Fakat (o kavmler) dînlerde (muhtelif) fırkalara ayrılmak, her fırka kendi ellerindeki (nezdlerindeki dîn) ile böbürlenmek suretiyle parça parça oldular.
Muhammed Esed:
Ama (sizi izlediklerini söyleyen toplumlar) aralarındaki bu birliği bozup parça parça oldular; her hizip (ancak) kendi benimsediği (öğretinin dar ve katı kalıpları) içinde rahat soluk alır oldu.
Gültekin Onan:
Ancak onlar, buyruklarını kendi aralarında (farklı) kitaplar halinde böldüler
Ali Fikri Yavuz:
Nihayet milletler, dinleri hususunda, aralarında parçalara bölündüler. Her fırka kendi din ve mezhebine güveniyor, hak olduğuna inanıyor.
Portekizce:
Porém, os povos se dividiram em diferentes seitas, e casa se satisfazia com a sua crença.
İsveççe:
Men [människorna] har slagit sönder denna enhet och splittrats i sekter, där medlemmarna i varje sekt [framhäver] och gläds åt sina [särdrag].
Farsça:
پس کار [آیین] خود را میان خویش قطعه قطعه کردند [و گروه گروه شدند] ، در حالی که هر گروهی به آن [آیینی] که نزد آنان است خوشحال و شادمانند [که آیینشان بر حق است.]
Kürtçe:
(شوێنکەوتوانیان) ئاینەکەیان (کەیەک ئاین بوو) پارچە پارچە کرد لەنێوان خۆیاندا بەچەند پارچەیەک جا ھەر کۆمەڵ و دەستەیەکیان دڵخۆشن بەو (بەشە ئاینەی) کەھەیانە
Özbekçe:
Бас, улар ишларини ўз ораларида пора-пора қилиб бўлиб юбордилар. Ҳар фирқа ўз ҳузурларидаги нарса ила хурсанддирлар. (Пайғамбарлар бир динда бўлган эдилар. Аммо улардан кейингилар ягона динни турли фирқаларга парчалаб юбордилар.)
Malayca:
Kemudian umat Rasul-rasul itu berpecah-belah dalam urusan ugama mereka kepada beberapa pecahan, tiap-tiap golongan bergembira dengan apa yang ada pada mereka.
Arnavutça:
Ata, u ndanë në grupe – në çështje të fesë së tyre. Çdo grup ishte i kënaqur me atë që kishte,
Bulgarca:
Но [общностите] се разделиха на групи и всяка от тях ликува с това, което е у нея.
Sırpça:
А народи су се у питањима своје вере поделили на скупине, свака странка задовољна са оним што има.
Çekçe:
Však lidé se rozštěpili ve věci své na sekty a strana každá se radovala jen z toho, co jí bylo vlastní.
Urduca:
مگر بعد میں لوگوں نے اپنے دین کو آپس میں ٹکڑے ٹکڑے کر لیا ہر گروہ کے پاس جو کچھ ہے اُسی میں وہ مگن ہے
Tacikçe:
Пас дини худро фирқа-фирқа карданд ва ҳар фирқае ба равише, ки интихоб карда буд, дилхуш буд.
Tatarca:
Күп кавемнәр Аллаһ хөкемнәрен бозып, үзара низагълашып төрле мәзһәбләргә бүленделәр, һәрбер адашкан фирка үзенең батыл дине белән мактанырлар вә аны хак дип белерләр.
Endonezyaca:
Kemudian mereka (pengikut-pengikut rasul itu) menjadikan agama mereka terpecah belah menjadi beberapa pecahan. Tiap-tiap golongan merasa bangga dengan apa yang ada pada sisi mereka (masing-masing).
Amharca:
(ከዚያ ተከታዮቻቸው) የሃይማኖት ነገራቸውንም በመካከላቸው ክፍልፍሎች አድርገው ቆራረጡ፡፡ ሕዝብ ሁሉ እነርሱ ዘንድ ባለው ሃይማኖት ተደሳቾች ናቸው፡፡
Tamilce:
ஆக, அவர்கள் தங்களது மார்க்கத்தை தங்களுக்கு மத்தியில் பல வேதங்களாக(வும் பல பிரிவுகளாகவும்) பிரித்துக் கொண்டனர். ஒவ்வொரு பிரிவும் தங்களிடம் உள்ளதைக் கொண்டு பெருமைப்படுகிறார்கள்.
Korece:
그러나 백성들은 하나의 종 교에서 여러 종파로 분열한 후 각종파에 만족하고 있노라
Vietnamca:
Thế nhưng họ đã chia rẽ thành những giáo phái riêng biệt và mỗi giáo phái hân hoan với điều mình đang có.
Ayet Linkleri: