Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

14

Sûredeki Ayet No: 

44

Ayet No: 

1794

Sayfa No: 

261

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَأَنذِرِ النَّاسَ يَوْمَ يَأْتِيهِمُ الْعَذَابُ فَيَقُولُ الَّذِينَ ظَلَمُوا رَبَّنَا أَخِّرْنَا إِلَىٰ أَجَلٍ قَرِيبٍ نُّجِبْ دَعْوَتَكَ وَنَتَّبِعِ الرُّسُلَ ۗ أَوَلَمْ تَكُونُوا أَقْسَمْتُم مِّن قَبْلُ مَا لَكُم مِّن زَوَالٍ

Çeviriyazı: 

veenẕiri-nnâse yevme ye'tîhimü-l`aẕâbü feyeḳûlü-lleẕîne żalemû rabbenâ eḫḫirnâ ilâ ecelin ḳarîbin nücib da`veteke venettebi`i-rrusül. evelem tekûnû aḳsemtüm min ḳablü mâ leküm min zevâl.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Ey Peygamber! İnsanları, azabın geleceği gün ile korkut. O gün, zalimler şöyle diyecekler: "Ey Rabbimiz! Bizi yakın bir zamana kadar ertele de senin davetine uyalım ve peygamberlere tâbi olalım." Onlara: "Daha önce ahirete intikal etmeyeceğinize dair yemin etmemiş miydiniz?" denilir.

Diyanet İşleri: 

İnsanları, kendilerine azabın geleceği gün ile uyar. Haksızlık edenler: "Rabbimiz! Bizi yakın bir süreye kadar ertele de çağrına gelelim, peygamberlere uyalım" derler. Siz daha önce, sonunuzun gelmeyeceğine yemin etmemiş miydiniz! Üstelik kendilerine yazık edenlerin yerlerinde oturdunuz. Onlara, yaptıklarımız da sizlere açıklanmıştı. Size misaller de vermiştik.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Kendilerine azabın gelip çatacağı o günü haber ver, korkut insanları. Zulmedenler diyecekler ki: Rabbimiz, yakın bir zamanadek bırak bizi, tekrar dünyaya dönelim de davetine icabet edelim ve peygamberlere uyalım. Siz değil misiniz daha önce, bize bir zeval yoktur diye yemin edenler?

Şaban Piriş: 

İnsanları, kendilerine azabın geleceği gün ile uyar. Zulmedenler: Rabbimiz! Bizi yakın bir süreye kadar ertele de davetine uyalım, peygamberlere tabi olalım, derler. Daha önce, sizin için bir zeval olmadığına, yemin etmemiş miydiniz?

Edip Yüksel: 

Halkı, azabın kendilerine geleceği gün konusunda uyar. Zalimler, "Rabbimiz bizi yakın bir süreye kadar ertele de senin çağrına katılalım ve elçilere uyalım," diyecekler. Oysa daha önce siz, sonunuzun gelmeyeceğine yemin etmemiş miydiniz?

Ali Bulaç: 

Azabın kendilerine geleceği gün (ile) insanları uyarıp-korkut ki, (o gün) zulmedenler, şöyle diyecekler: "Bizi yakın bir süreye kadar ertele ki, Senin çağrına cevap verelim ve elçilere uyalım." Oysa daha önce, kendiniz için hiç zeval yoktur diye and içenler, sizler değil miydiniz?

Suat Yıldırım: 

Hem, azabın geleceği günü hatırlatarak insanları uyar!O gün zalimler: “Ey bizim Rabbimiz! diyecekler, ne olur, bize kısa bir süre ver de senin çağrına uyma imkânı bulalım ve peygamberlerin izince gidelim.”Peki, daha önce hiç zeval bulmayıp sürekli yaşayacağınıza dair yemin eden siz değil miydiniz? [23,99-100; 6,27-28]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve nâsı korkut, o azabın kendilerine geleceği bir gün ile ki, o zalim olanlar diyeceklerdir ki: «Ey Rabbimiz! Bizi bir yakın vakte kadar tehir et, senin davetine icabet edelim, ve peygamberlere tâbi olalım.» (Onlara denilecektir ki:) «Sizin için bir zeval yoktur diye siz evvelce yemin etmiş değil mi idiniz?»

Yaşar Nuri Öztürk: 

İnsanları, azabın kendilerine ulaşacağı gün konusunda uyar. O gün, zalimler şöyle derler: "Ey Rabbimiz! Bizi yakın bir süreye kadar geri bırak da çağrına cevap verip resullere uyalım." Daha önce siz, kendiniz için çöküş ve bitiş yoktur diye yemin etmediniz mi?

Bekir Sadak: 

O gun, suclulari zincirlere vurulmus olarak gorursun.

İbni Kesir: 

İnsanları, kendilerine azabın geleceği gün ile uyar. Zulmedenler derler ki: Rabbımız

Adem Uğur: 

Kendilerine azabın geleceği, bu yüzden zalimlerin: &quot

İskender Ali Mihr: 

Azabın onlara geleceği gün ile insanları uyar. O zaman zalimler şöyle diyecek: “Rabbimiz, bizi yakın bir süreye kadar tehir et (bize zaman ver). Senin davetine icabet edelim ve resûllere tâbî olalım.” Daha önce “sizin için bir zeval olmadığına” yemin eden siz değil misiniz?

Celal Yıldırım: 

İnsanları azabın geleceği gün hakkında uyar! Zulmedenler diyecekler ki, «ey Rabbimiz! Bizi yakın bir geleceğe kadar ertele ki dâvetine olumlu cevap vererek gelelim, peygamberlere uyalım.» Ama daha önce sizin için zeval (=sonunuzun gelmesi) yok diye yemin eden sizler değil miydiniz?

Tefhim ul Kuran: 

Azabın kendilerine geleceği gün (ile) insanları uyarıp korkut ki, (o gün) zulmedenler, şöyle diyecekler: «Bizi yakın bir süreye kadar ertele ki, Senin çağrına cevap verelim ve peygamberlere uyalım.» Oysa daha önce, kendiniz için hiç zeval yoktur diye and içenler sizler değil miydiniz?

Fransızca: 

Et avertis les gens du jour où le châtiment les atteindra et ceux qui auront été injustes diront : "ô notre Seigneur accorde-nous un court délai, nous répondrons à Ton appel et suivront les messagers". - N'avez-vous pas juré auparavant que vous ne deviez jamais disparaître ?

İspanyolca: 

¡Prevén a los hombres contra el día en que tendrá lugar el Castigo! Entonces, dirán los impíos: «¡Señor! ¡Remítenos a un plazo próximo para que respondamos a Tu llamada y sigamos a los enviados!» «¿No jurasteis en otra ocasión que no conoceríais el ocaso?

İtalyanca: 

Avverti le genti [a proposito] del Giorno in cui li colpirà il castigo. [Allora] coloro che saranno stati ingiusti diranno: &laqno; O Signor nostro, concedici una breve dilazione: risponderemo al Tuo appello e seguiremo i messaggeri». &laqno; Non giuravate dianzi, che per voi non ci sarebbe stato declino?

Almanca: 

Und warne die Menschen vor einem Tag, an dem ihnen die Peinigung zuteil wird, dann werden diejenigen, die Unrecht begingen, sagen: "Unser HERR! Halte uns für eine kurze Zeit zurück, dann werden wir Deiner Botschaft annehmen und den Gesandten folgen." Habt ihr etwa vorher nicht zu schwören gepflegt, daß ihr nicht vergehen würdet?!

Çince: 

你应当警告众人,将来要有这样的一日,刑罚将来临他们,而不义者将说:我们的主啊!求你让我们延迟到一个临近的定期,以便我们响应你的号召,顺从你的使者。难道你们以前没有发誓说,你们绝不会灭亡吗?

Hollandaca: 

Daarom dreig de menschen met den dag, waarop hun de straf zal worden opgelegd. Waarop zij, die onrechtvaardig hebben gehandeld, zullen zeggen: O Heer! geef ons uitstel tot een nabij gelegen tijdstip. En wij zullen uwe oproeping tot het geloof gehoorzamen en uwe gezanten volgen. Maar men zal hun antwoorden: Zwoert gij niet vroeger, dat gij nimmer zoudt veranderen?

Rusça: 

Предостерегай людей от того дня, когда к ним явятся мучения. Тогда те, которые поступали несправедливо, скажут: "Господь наш! Дай нам отсрочку на маленький срок, и мы ответим на Твой призыв и последуем за посланниками". Им будет сказано: "Разве раньше вы не клялись, что не покинете земной мир?

Somalice: 

uga did dadka maalintuu u iman cadaab oy odhan kuwii dulmi falay eebow dib noogu dhig muddo dhaw aan ajiibno yeedhidaadee oon raacno rasuuladee, miyeydaan ahayn kuwii ku dhaartay horay inaydaan tegayn.

Swahilice: 

Na waonye watu siku itapo wajia adhabu, na walio dhulumu waseme: Ewe Mola wetu Mlezi! Tuakhirishe muda kidogo tuitikie wito wako na tuwafuate Mitume. Kwani nyinyi si mliapa zamani kwamba hamtaondokewa?

Uygurca: 

(ئى مۇھەممەد!) كىشىلەرنى (يەنى كۇففارلارنى) ئازاب كېلىدىغان كۈن (يەنى قىيامەت كۈنى) دىن ئاگاھلاندۇرغىن، (بۇ كۈندە) زالىملار: «پەرۋەردىگارىمىز! بىزگە قىسقىغىنا ۋاقىت مۆھلەت بەرگىن (يەنى دۇنياغا قايتۇرغىن)، دەۋىتىڭنى قوبۇل قىلايلى، پەيغەمبەرلەرگە ئەگىشەيلى» دەيدۇ. (ئۇلارغا) سىلەر ئىلگىرى، بىز ھەرگىز يوقالمايمىز، دەپ قەسەم ئىچمىگەنمىدىڭلار؟ (دېيىلىدۇ)

Japonca: 

それで懲罰がかれらに下る日を,人びとに警告しなさい。その時不義の徒は言うであろう。「主よ,短い期間の御猶子を願います。わたしたちはあなたの呼び掛けに答えて,使徒に従います。」(主は答えて仰せられよう)。「何と,以前あなたがたは,衰退する(ような)ことはないのだと,誓っていたではないか。

Arapça (Ürdün): 

«وأنذر» خوِّف يا محمد «الناس» الكفار «يوم يأتيهم العذاب» هو يوم القيامة «فيقول الذين ظلموا» كفروا «ربنا أخرنا» بأن تردنا إلى الدنيا «إلى أجل قريب نجب دعوتك» بالتوحيد «ونتبع الرسل» فيقال لهم توبيخا «أو لم تكونوا أقسمتم» حلفتم «من قبل» في الدنيا «ما لكم من» زائدة «زوال» عنها إلى الآخرة.

Hintçe: 

और (ऐ रसूल) लोगों को उस दिन से डराओ (जिस दिन) उन पर अज़ाब नाज़िल होगा तो जिन लोगों ने नाफरमानी की थी (गिड़गिड़ा कर) अर्ज़ करेगें कि ऐ हमारे पालने वाले हम को थोड़ी सी मोहलत और दे दे (अबकी बार) हम तेरे बुलाने पर ज़रुर उठ खड़े होगें और सब रसूलों की पैरवी करेगें (तो उनको जवाब मिलेगा) क्या तुम वह लोग नहीं हो जो उसके पहले (उस पर) क़समें खाया करते थे कि तुम को किसी तरह का ज़व्वाल (नुक्सान) नहीं

Tayca: 

และจงเตือนมนุษย์ถึงวันที่การลงโทษจะมาหาพวกเขา บรรดาผู้อธรรมจะกล่าวว่า “โอ้พระเจ้าของเรา โปรดประวิงเวลาแก่เราจนถึงกำหนดอันใกล้นี้ เพื่อเราจะได้สนองตอบการเชิญชวนของพระองค์ และเราจะปฏิบัติตามบรรดาร่อซูล” และพวกเจ้ามิได้สาบานแต่ก่อนนี้ดอกหรือว่า พวกเจ้านั้นจะไม่สูญสลาย

İbranice: 

הזהר את האנשים מפני היום אשר בו יבוא עליהם העונש. אז יגידו אלה אשר קיפחו: 'ריבוננו! אחר אותנו לזמן קרוב, כדי שניענה לקריאתך ונלך בעקבות השליחים.' (אז אלוהים יאמר:) 'האם לא נשבעתם כי לעולם לא תוחזרו לתחיה

Hırvatça: 

Ti opominji ljude Danom kada će im kazna doći, kad će oni koji su zulum činili - govoriti: "Gospodaru naš, ostavi nas još samo kratko vrijeme, odazvat ćemo se pozivu Tvome i slijedit ćemo poslanike!", a zar se prije niste zaklinjali da s ovog svijeta nećete otići?

Rumence: 

Previne-i pe oameni asupra Zilei în care le va veni osânda! Cei care vor fi fost nedrepţi, vor spune atunci: “Domnul nostru! Mai păsuieşte-ne până la un alt soroc apropiat ca noi să răspundem la chemarea Ta şi să-i urmăm pe trimişi.” “Nu aţi jurat odinio

Transliteration: 

Waanthiri alnnasa yawma yateehimu alAAathabu fayaqoolu allatheena thalamoo rabbana akhkhirna ila ajalin qareebin nujib daAAwataka wanattabiAAi alrrusula awalam takoonoo aqsamtum min qablu ma lakum min zawalin

Türkçe: 

İnsanları, azabın kendilerine ulaşacağı gün konusunda uyar. O gün, zalimler şöyle derler: "Ey Rabbimiz! Bizi yakın bir süreye kadar geri bırak da çağrına cevap verip resullere uyalım." Daha önce siz, kendiniz için çöküş ve bitiş yoktur diye yemin etmediniz mi?

Sahih International: 

And, [O Muhammad], warn the people of a Day when the punishment will come to them and those who did wrong will say, "Our Lord, delay us for a short term; we will answer Your call and follow the messengers." [But it will be said], "Had you not sworn, before, that for you there would be no cessation?

İngilizce: 

So warn mankind of the Day when the Wrath will reach them: then will the wrong-doers say: "Our Lord! respite us (if only) for a short term: we will answer Thy call, and follow the messengers!" "What! were ye not wont to swear aforetime that ye should suffer no decline?

Azerbaycanca: 

İnsanları onlara əzab gələcəyi günlə qorxut. O gün zalımlar: “Ey Rəbbimiz! Bizə bir az möhlət ver. Biz Sənin də’vətini qəbul edər (iman gətirər) və peyğəmbərlərə tabe olarıq!” deyərlər. Bəs əvvəlcə sizə heç bir zaval toxunmayacağı barədə and içməmişdiniz?!

Süleyman Ateş: 

İnsanları, kendilerine azabın geleceği şu güne karşı uyar ki, zalimler: "Rabbimiz, derler, bizi yakın bir süreye kadar ertele de senin çağrına gelelim, elçilere uyalım! "Peki, önceden sizin için hiç zeval olmadığına (sürekli yaşayacağınıza) yemin etmemiş miydiniz?"

Diyanet Vakfı: 

Kendilerine azabın geleceği, bu yüzden zalimlerin: "Ey Rabbimiz! Yakın bir müddete kadar bize süre ver de senin davetine uyalım ve peygamberlere tabi olalım" diyecekleri gün hakkında insanları uyar. (Onlara denilir ki:) "Daha önce, sizin için bir zeval olmadığına, yemin etmemiş miydiniz? "

Erhan Aktaş: 

Azâbın kendilerine geleceği gün ile insanları uyar. O zaman kendilerine haksızlık(1) yapanlar: “Rabb’imiz! Bize biraz daha süre ver de Senin çağrını kabul edelim ve Resûllere uyalım.” diyecekler. Allah da: “Daha önce sizin için bir tükenişin, inişe geçişin olmadığına yemin edenler sizler değil miydiniz?” diyecek.

Kral Fahd: 

(Ey Muhammed!) Kendilerine azabın geleceği, bu yüzden zalimlerin: «Ey Rabbimiz! Yakın bir müddete kadar bize süre ver de senin davetine uyalım ve peygamberlere tâbi olalım» diyecekleri gün hakkında insanları uyar. (Onlara denilir ki:) «Halbuki siz daha önce, sizin için (dünyadan âhirete) göçüş olmadığına yemin etmemiş miydiniz?»

Hasan Basri Çantay: 

İnsanlara o azabın kendilerine geleceği günün, tehlikesini anlat ki (o gün) o zaalimler: «Ey Rabbimiz, bizi yakın bir müddete kadar gecikdir de Senin da´vetine icabet edelim, peygamberlere tâbi olalım» diyecek (ler) dir. Halbuki daha evvel siz (dünyâda) kendinize «hiç bir zeval yokdur» diye yemîn etmediniz miydi?

Muhammed Esed: 

Bunun içindir ki, insanları, azabın başlarına geleceği Gün için uyar; o Gün ki, zulmedenler: "Ey Rabbimiz!" derler, "Bize kısa bir süre daha ver ki Senin çağrına icabet edelim; Senin elçilerine uyup peşlerinden gidelim!" (Fakat Allah da onlara:) "Siz bir vakitler kıyamet gibi, ceza gibi bir şeyin sizin için sözkonusu olmadığına yemin edip durmuyor muydunuz?" (diye karşılık verecektir).

Gültekin Onan: 

Azabın kendilerine geleceği gün (ile) insanları uyarıp korkut ki (o gün) zulmedenler şöyle diyecekler: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

İnsanlara, azabın kendilerine geleceği günü haber verip onları korkut ki, o gün, zulmedenler şöyle diyecektir: “-Ey Rabbimiz! Bize yakın bir zamana kadar izin ver

Portekizce: 

Admoesta, pois, os humanos sobre o dia em que os açoitará o castigo, e os iníquos dirão: ó Senhor nosso, poupa-nos pormais um pouco. Obedeceremos ao Teu apelo e seguiremos os mensageiros! (Ser-lhes-á respondido): Mas não jurastes antesque não seríeis aniquilados?

İsveççe: 

Varna människorna för den Dag då straffet når dem, då de som ständigt begick orätt kommer att säga: "Herre! Ge oss en kort frist så att vi får [tid att] besvara Din kallelse och följa sändebuden!" [Men de skall få till svar:] "Gick ni inte förut ed på att det för er inte fanns någon nedgång?

Farsça: 

و مردم را از روزی که عذاب به سویشان می آید، هشدار ده. پس کسانی که ستم ورزیده اند، می گویند: پروردگارا! ما را تا [سرآمدی نزدیک؟ و] مدتی کوتاه مهلت ده تا دعوتت را اجابت کنیم، و از پیامبرانت پیروی نماییم. [ولی به آنان گویند:] شما نبودید که پیش از این سوگند یاد می کردید که هرگز برای شما زوال و فنایی نیست؟!

Kürtçe: 

وە (ئەی موحەممەد ﷺ) خەڵکی ئاگاداربکە و بترسێنە لەو ڕۆژەی کە سزایان بۆ دێت ئەمجا ئەوانەی کەستەمیان کردووە دەڵێن ئەی پەروەردگارمان بۆ ماوەیەکی کەم دوامان بخە تا وەڵامی بانگەوازەکەت بدەینەوە و شوێنی پێغەمبەران بکەوین ئەی ئێوە نەبوون پێشتر سوێندتان خوارد کە ھەرگیز لە ناوناچن

Özbekçe: 

Сен одамларни уларга азоб келадиган Кундан огоҳлантир. Ўшанда зулм қилганлар: «Эй Роббимиз, бизни озгина вақт қўйиб тургин, Сенинг даъватингни қабул қиламиз ва Пайғамбарларга эргашамиз», дерлар. Бундан олдин сизларга завол йўқлигига қасам ичмаган эдингизми?!

Malayca: 

Dan berilah amaran (wahai Muhammad) kepada manusia yang ingkar itu jangan mereka lupakan hari kiamat yang padanya mereka akan didatangi azab, kerana pada saat itu, orang-orang yang berlaku zalim akan merayu dengan berkata: "Wahai Tuhan kami, (kembalikanlah kami ke dunia dan) berilah tempoh kepada kami hingga ke suatu masa yang dekat, supaya kami menyahut seruanMu (untuk mengesakanMu dan mentaati perintahMu), dan supaya kami menurut ugama yang disampaikan oleh Rasul-rasul itu". Dan (rayuan mereka akan ditolak dengan dikatakan kepada mereka): "Tidakkah kamu telah diberikan tempoh untuk berbuat demikian, dan bukankah kamu telah bersumpah (semasa kamu dalam dunia) dahulu, bahawa keadaan kamu tidak akan mengalami sebarang perubahan?

Arnavutça: 

Ti, paralajmëroji njerëzit për Ditën që atyre do t’u vie dënimi, e zullumqarët do të thonë: “O Zoti ynë, na lë (kthena në jetë) neve vetëm edhe pak kohë; na do t’i pëgjigjemi thirrjes Tënde dhe do t’i pasojmë pejgamberët!” (Ju thuhet atyre): “E vallë, a nuk jeni betuar më parë se nuk ka për ju zhdukje?

Bulgarca: 

И предупреди хората за Деня, в който ще дойде при тях мъчението! Тогава угнетителите ще кажат: “Господи наш, забави ни за кратък срок, та да отвърнем на Твоя зов и да последваме пратениците.” Нима и по-рано не се клехте, че не ще има край за вас?

Sırpça: 

Ти опомињи људе Даном када ће казна да им дође, кад ће они који су неправедни били – да говоре: „Господару наш, остави нас још само кратко време, одазваћемо се Твоме позиву и следићемо посланике!“ А зар се пре нисте заклињали да са овог света нећете да одете?

Çekçe: 

Varuj lidi přede dnem, kdy trest se k nim dostaví a kdy řeknou ti, kdož byli nespravedliví: 'Pane náš, dej nám odklad do blízké lhůty a my pak odpovíme na výzvu Tvou a posly následovat budeme.' 'Což jste již dříve nepřísahali, že pro vás zánik neplatí?

Urduca: 

اے محمدؐ، اُس دن سے تم اِنہیں ڈراؤ جبکہ عذاب اِنہیں آلے گا اُس وقت یہ ظالم کہیں گے کہ "اے ہمارے رب، ہمیں تھوڑی سی مہلت اور دے دے، ہم تیری دعوت کو لبیک کہیں گے اور رسولوں کی پیروی کریں گے" (مگر انہیں صاف جواب دے دیا جائے گا کہ) کیا تم وہی لوگ نہیں ہو جو اِس سے پہلے قسمیں کھا کھا کر کہتے تھے کہ ہم پر تو کبھی زوال آنا ہی نہیں ہے؟

Tacikçe: 

Мардумро аз он рӯз, ки азоб фаро мерасад, битарсон. Ситамкорон мегӯянд: «Бор Худоё, моро андаке мӯҳлат дех, то даъвати Туро иҷобат кунем ва ба паёмбаронн Ту пайравӣ кунем». Оё шумо пеш аз ин савганд намехӯрдед, ки ҳаргиз завол намеёбед? (намемиред).

Tatarca: 

Дәхи адәмнәрне куркыт, аларга ґәзаб килә торган көн белән, ул көндә залимнәр әйтерләр: "Ий Раббыбыз, безне дөньяга кайтарып аз гына яшәт, Синең әмерләреңне кабул итеп рәсүлләреңә дә иярер идек!" Аллаһ җавап бирер: "Әйә сез ант итүчеләр түгел идегезме? Безнең малыбыз бетә торган түгел вә кыямәт тә булмый", – дип.

Endonezyaca: 

Dan berikanlah peringatan kepada manusia terhadap hari (yang pada waktu itu) datang azab kepada mereka, maka berkatalah orang-orang yang zalim: "Ya Tuhan kami, beri tangguhlah kami (kembalikanlah kami ke dunia) walaupun dalam waktu yang sedikit, niscaya kami akan mematuhi seruan Engkau dan akan mengikuti rasul-rasul". (Kepada mereka dikatakan): "Bukankah kamu telah bersumpah dahulu (di dunia) bahwa sekali-kali kamu tidak akan binasa?

Amharca: 

ሰዎችንም ቅጣቱ የሚመጣባቸውን ቀን አስፈራራቸው፡፡ እነዚያም የበደሉት «ጌታችን ሆይ! ወደ ቅርበ ጊዜ ድረስ አቆየን፡፡ ጥሪህን እንቀበላለንና መልክተኞቹንም እንከተላለንና» ይላሉ፡፡ «ከአሁን በፊት (በምድረ ዓለም) ለእናንተ ምንም መወገድ የላችሁም በማለት የማላችሁ አልነበራችሁምን» (ይባላሉ)፡፡

Tamilce: 

(நபியே!) மேலும், மக்களை அவர்களுக்கு தண்டனை வரும் ஒரு நாளைப் பற்றி அச்சமூட்டி எச்சரிப்பீராக! ஆக, (அந்நாளில்) அநியாயக்காரர்கள் கூறுவார்கள்: “எங்கள் இறைவா! சமீபமான ஒரு தவணை (வரும்) வரை எங்களை (இன்னும்) பிற்படுத்து! நாங்கள் உன் அழைப்புக்கு பதிலளிப்போம்; இன்னும், தூதர்களைப் பின்பற்றுவோம்.” (இறைவன் கூறுவான்:) “உங்களுக்கு (உலகத்தில்) அழிவே இல்லை என்று இதற்கு முன்னர் நீங்கள் சத்தியம் செய்(து மறுமையை நம்பா)திருக்கவில்லையா?”

Korece: 

사람들에게 재앙이 올 그날 을 경고하니 죄인들이 말하길 주 여 얼마간 저희를 유예하여 주소 서 저희는 당신의 부름에 복종하 고 선지자들을 따르겠나이다 하니가라사대 너희는 이전에 너희에게종말이 오지 아니할 것이라 맹세 하지 아니했더뇨

Vietnamca: 

(Hỡi Thiên Sứ Muhammad!) Ngươi hãy cảnh báo nhân loại về Ngày mà sự trừng phạt sẽ đến với họ. Lúc đó, những kẻ làm điều sai quấy sẽ khẩn cầu: “Lạy Thượng Đế của bầy tôi, xin Ngài trì hoãn cho bầy tôi thêm một thời gian ngắn nữa, chắc chắn bầy tôi sẽ đáp lại lời kêu gọi của Ngài và đi theo các vị Sứ Giả (của Ngài).” (Allah phán): “Chẳng phải các ngươi đã từng thề thốt khẳng định rằng các ngươi sẽ không suy tàn (chết) đó sao?”