Arapça:
مُهْطِعِينَ مُقْنِعِي رُءُوسِهِمْ لَا يَرْتَدُّ إِلَيْهِمْ طَرْفُهُمْ ۖ وَأَفْئِدَتُهُمْ هَوَاءٌ
Çeviriyazı:
mühti`îne muḳni`î ruûsihim lâ yerteddü ileyhim ṭarfühüm. veef'idetühüm hevâ'.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O gün, başlarını dikerek koşacaklar, gözleri kendilerine bile dönmeyecek ve gönülleri bomboş kalacaktır.
Diyanet İşleri:
O gün başları kalkmış, gözleri kendilerine dönemeyecek şekilde sabit kalmış, gönülleri bomboş halde koşup duracaklardır.
Abdulbakî Gölpınarlı:
O gün, başları göğe çevrilmiş, koşup dururlar, göz çevirip kendilerine bile bakmazlar ve yürekleri bomboştur.
Şaban Piriş:
(O gün) Onlar havaya dikilmiş başları, kendilerine dönmeyen donuk gözleri ile bakıp koşuşurlar. Gönülleri ise bomboş...
Edip Yüksel:
Başları boyunları üstüne kaskatı dikilmiş, göz kapakları kıpırdamaksızın korkudan dolayı zihinleri bomboş bir halde koşuşurlar.
Ali Bulaç:
Başlarını dikerek koşarlar, gözleri kendilerine dönüp-çevrilmez. Kalpleri (sanki) bomboştur.
Suat Yıldırım:
O gün onlar başlarını dikmiş, gözleri donup kalmış, kalpleri bomboş koşup dururlar. [54,8; 20,108-111; 70,44]
Ömer Nasuhi Bilmen:
(Öyle ki) Başlarını yukarıya dikerek koşarlar. Gözleri kendilerine dönüp bakamaz ve yürekleri ise bomboş hava kesilmiş bulunur.
Yaşar Nuri Öztürk:
Başlarını dikerek koşuşurlar. Bakışları kendilerine dönmez. Yürekleri tamamen boşalmıştır.
Bekir Sadak:
14:47
İbni Kesir:
O gün
Adem Uğur:
Zihinleri bomboş olarak kendilerine bile dönüp bakamaz durumda, gözleri göğe dikilmiş bir vaziyette koşarlar.
İskender Ali Mihr:
Başlarını dik tutarak (gökyüzüne doğru devamlı bakarak) koşanlar! Onların bakışları, kendilerine dönemez. Veonların kalpleri heva ile (nefsin afetleriyle) doludur (nefsin afetlerinden ibarettir).
Celal Yıldırım:
(O gün) başları yukarıya dikilmiş, gözlerini kendilerine (bile) çevirip bakamazlar
Tefhim ul Kuran:
Başlarını dikerek koşarlar, gözleri kendilerine dönüp çevrilmez. Kalbleri de (sanki) bomboştur.
Fransızca:
Ils courront [suppliant], levant la tête, les yeux hagards et les coeurs vides.
İspanyolca:
corriendo con el cuello extendido, erguida la cabeza, clavada la mirada, el corazón vacío.
İtalyanca:
Verranno umiliati, la testa immobile, gli occhi fissi, il cuore smarrito.
Almanca:
Sie werden ängstlich hineilen mit hochgehaltenen Köpfen, ohne daß ihre Wimpern dabei auch nur zucken. Und sie sind verwirrt.
Çince:
(在那日),他们将抬著头往前奔走,他们的眼睛不敢看自己,他们的心是空虚的。
Hollandaca:
Zij zullen zich haasten vooruit te komen, als de stem des engels tot het oordeel zal oproepen; zij zullen hunne hoofden opheffen, maar zij zullen niet in staat zijn hun gezicht af te wenden van het voorwerp, waarop dat zal zijn gevestigd, en hunne harten zullen ledig wezen.
Rusça:
Они будут спешить с запрокинутыми головами. Взоры не будут возвращаться к ним, а их сердца будут опустошены (переполнены страхом и лишены всех иных чувств).
Somalice:
oyna deg degi oo madax kor yeeli oosan soo noqonayn aragoodu (taagmi indhuhu) Quluubtooduna oy madhantahay «cabsi darteed».
Swahilice:
Nao wako mbioni, vichwa juu, na macho hayapepesi, na nyoyo zao tupu.
Uygurca:
(بۇ كۈندە) ئۇلار باشلىرىنى كۆتۈرۈپ، ئالغا قاراپ چاپىدۇ، كۆزلىرى ئېچىلىپ قالىدۇ، (تېڭىرقىغانلىقتىن) دىللىرى (ئەقىل - ئىدراكتىن) خالىي بولۇپ قالىدۇ
Japonca:
(その日) かれらは首を上げて前の方に走って行き, 目は坐わって自分に戻らず,心は空ろである。
Arapça (Ürdün):
«مهطعين» مسرعين حال «مقنعي» رافعي «رءُوسهم» إلى السماء «لا يرتد إليهم طرفهم» بصرهم «وأفئدتهم» قلوبهم «هواء» خالية من العقل لفزعهم.
Hintçe:
(और अपने अपने सर उठाए भागे चले जा रहे हैं (टकटकी बँधी है कि) उनकी तरफ उनकी नज़र नहीं लौटती (जिधर देख रहे हैं) और उनके दिल हवा हवा हो रहे हैं
Tayca:
พวกเขารีบเร่งเงยศรีษะของพวกเขาขึ้นนัยตาของพวกเขาไม่กระพริบ และจิตใจของพวกเขาลอย
İbranice:
ממהרים, וראשיהם מורמים במבט קפוא, ולבבם יהיה ריק
Hırvatça:
Žurit će, glave im uzdignute, pogled ukočen; a srca će im prazna biti.
Rumence:
şi vor veni rugători, cu capetele ţepene — privirile nu se vor întoarce asupra lor înşişi — şi cu inimile goale.
Transliteration:
MuhtiAAeena muqniAAee ruoosihim la yartaddu ilayhim tarfuhum waafidatuhum hawaon
Türkçe:
Başlarını dikerek koşuşurlar. Bakışları kendilerine dönmez. Yürekleri tamamen boşalmıştır.
Sahih International:
Racing ahead, their heads raised up, their glance does not come back to them, and their hearts are void.
İngilizce:
They running forward with necks outstretched, their heads uplifted, their gaze returning not towards them, and their hearts a (gaping) void!
Azerbaycanca:
Belə ki, onlar başlarını yuxarı qaldırıb, durar, gözlərini də qırpa bilməzlər. Onların qəlbləri də bomboşdur. (Ürəkləri duyğusuzdur, orada xeyirdən heç bir əsər-əlamət yoxdur).
Süleyman Ateş:
(O gün) başlarını dikerek koşarlar, bakışları kendilerine dönmez, (öyle donup kalmıştır sanki). Yüreklerinin içi de bomboş havadır. (Şaşkınlıktan, kafalarında düşünce adına bir şey kalmamıştır).
Diyanet Vakfı:
Zihinleri bomboş olarak kendilerine bile dönüp bakamaz durumda, gözleri göğe dikilmiş bir vaziyette koşarlar.
Erhan Aktaş:
Başlarını yukarı dikerek(1), bakışları donup kalmış bir şekilde umutsuzca koşarlar.(2)
Kral Fahd:
Zihinleri bomboş olarak kendilerine bile dönüp bakamaz durumda, gözleri göğe dikilmiş bir vaziyette koşarlar.
Hasan Basri Çantay:
(O haldeki) hepsi de başlarını dikerek koşacaklar. Gözleri kendilerine bile dönüb bakamayacak. Kalblerinin içi ise (müdhiş korkularından dolayı akıldan) bomboşdur.
Muhammed Esed:
O Gün onlar, başları (bir medet ararcasına) yukarı kalkık, bakışları kendi hallerini göremeyecek kadar çarpılmış, ve kalpleri bomboş, oradan oraya koşuşup dururlar.
Gültekin Onan:
Başlarını dikerek koşarlar, gözleri kendilerine dönüp çevrilmez. Yürekleri (efidetühüm) (sanki) bomboştur.
Ali Fikri Yavuz:
Öyle ki, başlarını dikerek koşacaklar
Portekizce:
Correndo a toda a brida, com as cabeças hirtas, com os olhares inexpressivos e os corações vazios.
İsveççe:
där de skyndar fram med sträckt hals och utan att kunna ta ögonen från [de fasansfulla synerna] - med [en isande] tomhet i hjärtat.
Farsça:
[ترسان به سوی دادگاه قیامت] شتابانند، سرهایشان را بالا گرفته [و دیدگانشان ذلیلانه به برنامه های محشر دوخته شده] تا جایی که پلک هایشان به هم نمی خورد، و دل هایشان [از بیم عذاب فرو ریخته و از تدبیر و چاره جویی] تهی است.
Kürtçe:
بە خێرایی دەڕۆن (بەدەم بانگ کەریانەوە) سەریان بەرزکردۆتەوە (بۆ ئاسمان) پێڵوی چاویان ناتروکێنن و دڵیان خاڵی یە (لە تێگەیشتن)
Özbekçe:
Улар бошларини кўтарган ҳолда югурурлар. Кўзлари ўзларига қайтмайдир. Кўнгиллари эса, бўм-бўш бўлур. (Уларнинг кўзлари даҳшатдан қотиб қолган. Атрофларидаги даҳшатли нарсалардан узилмайди. Ўзларига қайтмайди. Қўрқув туфайли бўм-бўш бўлиб қолган кўнгилларига бирон нарса сиғмайди.)
Malayca:
(Dalam pada itu) mereka terburu-buru (menyahut panggilan ke padang Mahsyar) sambil mendongakkan kepala mereka dengan mata tidak berkelip, dan hati mereka tidak bersemangat (kerana bingung dan cemas).
Arnavutça:
dhe duke vrapuar, me kokë ngrehur, nuk mund t’i lëvizin sytë (e shikojnë me ngulmim); e zemrat e tyre do të jenë të zbrazëta (nga tmerri).
Bulgarca:
забързани, вдигнали глави - погледът им е неподвижен, а сърцата им са пусти.
Sırpça:
Журиће, уздигнутих глава, укоченог погледа; а срца ће да им буду празна.
Çekçe:
kdy lidé přijdou s krky nataženými a s hlavami strnule zdviženými, se zraky neschopnými se odvrátit a se srdci prázdnými.
Urduca:
سر اٹھائے بھاگے چلے جا رہے ہیں، نظریں اوپر جمی ہیں اور دل اڑے جاتے ہیں
Tacikçe:
Мешитобанд, сарҳоро боло гирифтаанд, чашм бар ҳам намезананд ва дилҳояшон холи аз хирад аст.
Tatarca:
Башларын бөгеп, ашыгып-ашыгып ул залимнәр чакыручыга таба килерләр вә куркуларыннан күзләре йомылмас, текәлеп торыр вә күңелләре аялаудан буштыр.
Endonezyaca:
mereka datang bergegas-gegas memenuhi panggilan dengan mangangkat kepalanya, sedang mata mereka tidak berkedip-kedip dan hati mereka kosong.
Amharca:
(ወደ ጠሪው መልአክ) ቸኳዮች ራሶቻቸውን አንጋጣጮች ኾነው (ዓይኖቻቸው ይፈጣሉ)፡፡ ዓይኖቻቸው ወደነርሱ አይመለሱም፡፡ ልቦቻቸውም ባዶዎች ናቸው፡፡
Tamilce:
(அந்நாளில் அந்த அநியாயக்காரர்கள்) விரைந்தவர்களாக, தங்கள் தலைகளை உயர்த்தியவர்களாக வருவர். அவர்களின் பார்வை அவர்களிடம் திரும்பாது; மேலும், அவர்களுடைய உள்ளங்கள் (பயத்தால்) வெற்றிடமாக ஆகிவிடும்.
Korece:
그들은 서둘러 목을 길게 하고 머리를 세우며 그들의 눈들은 두려움으로 가득차 바라보지 못하나니 그들의 마음은 공허하니라
Vietnamca:
(Sau khi nhân loại trở dậy từ mộ), họ kinh hãi chạy nhanh về phía trước (theo tiếng gọi), đầu ngẩng cao, không chớp mắt, và trái tim của họ thì trống rỗng.
Ayet Linkleri: