Arapça:
ثُمَّ نُنَجِّي رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا ۚ كَذَٰلِكَ حَقًّا عَلَيْنَا نُنجِ الْمُؤْمِنِينَ
Çeviriyazı:
ŝümme nüneccî rusülenâ velleẕîne âmenû keẕâlik. ḥaḳḳan `aleynâ nünci-lmü'minîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra biz, peygamberlerimizi ve iman edenleri kurtarırız. İşte biz böyleyiz. Müminleri kurtarmak üzerimize düşen bir görevdir.
Diyanet İşleri:
Sonra Biz, peygamberlerimizi ve inananları böylece kurtarırız, inananları (verdiğimiz söz gereğince) kurtarmamız Bize haktır.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Sonra peygamberlerimizi ve inananları böylece kurtarırız biz ve inananları kurtarmak, bir haktır bize.
Şaban Piriş:
Sonra biz rasûllerimizi ve iman edenleri kurtarırız. İman edenleri kurtarmak üzerimize bir haktır.
Edip Yüksel:
Sonunda elçilerimizi ve inananları kurtarırız. Evet, inananları kurtarmak bizim değişmez bir yasamızdır.
Ali Bulaç:
Sonra Biz, elçilerimizi ve iman edenleri böyle kurtarırız; mü'minleri kurtarmamız Bizim üzerimize bir haktır.
Suat Yıldırım:
Sonra Biz, resûllerimizi ve iman edenleri kurtarırız.Böylece müminleri kurtarmak üzerimize düşen bir borçtur.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Sonra Biz peygamberlerimizi ve imân etmiş olanları kurtarırız. Böylece Bizim üzerimize bir haktır ki, mü´minleri necâta erdiririz.
Yaşar Nuri Öztürk:
Sonunda biz, resullerimizi ve iman edenleri kurtarıyoruz. İşte böyledir. Üzerimize bir borç olarak, inananları kurtarırız.
Bekir Sadak:
De ki: «Ey insanlar! Rabbinizden size gercek gelmistir. Dogru yola giren ancak kendisi icin girmis ve sapitan da kendi zararina olarak sapitmistir. Ben sizin bekciniz degilim.»
İbni Kesir:
Sonra Biz, peygamberlerimizi ve iman edenleri kurtarırız. Böylece üstümüze bir hak olarak mü´minleri kurtaracağız.
Adem Uğur:
Biz, sonra peygamberlerimizi ve aynı şekilde iman edenleri kurtarırız. İnananları üzerimize bir borç olarak kurtaracağız.
İskender Ali Mihr:
Sonra Biz, resûllerimizi ve âmenû olan kimseleri böyle kurtarırız. Mü´minleri kurtarmamız üzerimize haktır.
Celal Yıldırım:
Sonra da peygamberlerimizi ve imân edenleri böylece kurtarırız. Mü´minleri de (azâb geldiğinde) kurtarmamız üzerimize bir haktır.
Tefhim ul Kuran:
Sonra biz, peygamberlerimizi ve iman edenleri böyle kurtarırız
Fransızca:
Ensuite, Nous délivrerons Nos messagers et les croyants. C'est ainsi qu'il Nous incombe [en toute justice] de délivrer les croyants.
İspanyolca:
Luego, salvaremos a Nuestros enviados y a los que hayan creído. Salvar a los creyentes es deber Nuestro.
İtalyanca:
Infine salveremo i Nostri messaggeri e coloro che credono. Salvare i credenti è incombenza Nostra.
Almanca:
Dann erretten WIR Unsere Gesandten und diejenigen, die den Iman verinnerlicht haben. Solcherart obliegt es Uns, die Mumin zu erretten.
Çince:
嗣后,我拯救了我的使者们和信道的人们,我将这样负责拯救一般信士。
Hollandaca:
Dan zullen wij onze gezanten bevrijden en hen die gelooven. Dit is eene rechtvaardigheid welke wij verschuldigd zijn, dat wij de ware geloovigen bevrijden.
Rusça:
Потом Мы спасем Наших посланников и тех, которые уверовали. Таким образом Нам надлежит спасать верующих.
Somalice:
markaasaan korinnaa Rasuulada iyo kuwa rumeeyey saasaana Xaq nagu ah, inaan u korinno Mu'miniinta.
Swahilice:
Kisha Sisi huwaokoa Mitume wetu na walio amini. Ndio kama hivyo, inatustahiki kuwaokoa Waumini.
Uygurca:
ئاندىن كېيىن پەيغەمبەرلىرىمىزنى، مۆمىنلەرنى (ئازابتىن) قۇتقۇزدۇق، مۆمىنلەرنى قۇتقۇزۇشقا مۇشۇنداق مەسئۇل بولىمىز
Japonca:
その中われは,使徒たちと信仰する者たちを救うであろう。このように信者を救うのは,われの免れられない務めである。
Arapça (Ürdün):
«ثم نُنجّي» المضارع لحكاية الحال الماضي «رسلنا والذين آمنوا» من العذاب «كذلك» الإنجاء «حقا علينا نُنجي المؤمنين» النبي وأصحابه حين تعذيب المشركين.
Hintçe:
फिर (नुज़ूले अज़ाब के वक्त) हम अपने रसूलों को और जो लोग ईमान लाए उनको (अज़ाब से) तलूउ बचा लेते हैं यूँ ही हम पर लाज़िम है कि हम ईमान लाने वालों को भी बचा लें
Tayca:
แล้วเราจะช่วยบรรดาร่อซูลของเราและบรรดาผู้ศรัทธาให้รอดพ้น เช่นนั้นแหละเป็นหน้าที่เรา ที่เราจะช่วยเหลือบรรดามุอ์มินให้รอดพ้น
İbranice:
לאחר מכן, אנו נציל את שליחינו ואת המאמינים, כי עשינו זאת כחובה עלינו להציל את המאמינים
Hırvatça:
Poslije smo spasavali poslanike Naše i one koji su vjerovali. Eto, tako je dužnost Naša da spasimo vjernike.
Rumence:
Noi îi mântuim pe trimişii Noştri şi pe credincioşi: mântuirea credincioşilor este de datoria Noastră.
Transliteration:
Thumma nunajjee rusulana waallatheena amanoo kathalika haqqan AAalayna nunjee almumineena
Türkçe:
Sonunda biz, resullerimizi ve iman edenleri kurtarıyoruz. İşte böyledir. Üzerimize bir borç olarak, inananları kurtarırız.
Sahih International:
Then We will save our messengers and those who have believed. Thus, it is an obligation upon Us that We save the believers
İngilizce:
In the end We deliver Our messengers and those who believe: Thus is it fitting on Our part that We should deliver those who believe!
Azerbaycanca:
Sonra peyğəmbərlərimizi və iman gətirənləri xilas edərik. Mö’minləri (verdiyimiz və’də əməl edərək) belə xilas etmək Bizə vacibdir.
Süleyman Ateş:
Sonunda elçilerimizi ve inananları kurtarırız. İşte böyle, üzerimize bir borç olarak mü'minleri kurtarırız.
Diyanet Vakfı:
Biz, sonra peygamberlerimizi ve aynı şekilde iman edenleri kurtarırız. İnananları üzerimize bir borç olarak kurtaracağız.
Erhan Aktaş:
Sonra Resûllerimizi ve Îmân Edenleri kurtarırız. Îmân Edenleri kurtarmak üzerimize bir haktır.
Kral Fahd:
Biz, sonra peygamberlerimizi ve aynı şekilde iman edenleri kurtarırız. İnananları üzerimize bir borç olarak kurtaracağız.
Hasan Basri Çantay:
Nihayet biz resullerimizi ve îman edenleri selâmete erdiririz. (Müşriklere azâb çatdığı zaman) böylece mü´minleri de, üstümüzde bir hak olarak, kurtaracağız.
Muhammed Esed:
(Çünkü bu konudaki değişmeyen uygulama şudur: hakkı inkar edip ayetlerimizi yalanlamaya kalkışanların felaketlerini hazırlarız;) ve buna karşılık elçilerimizi ve imana erişenleri kurtarırız. İşte bize hak olan, böylece inananları kurtarmamızdır.
Gültekin Onan:
Sonra biz, elçilerimizi ve inananları böyle kurtarırız
Ali Fikri Yavuz:
Sonra kâfirlere azap inince, Peygamberlerimizi ve Onlara iman edenleri kurtarıyorduk. İşte böylece, müminleri de, üzerimizde bir hak olarak, (müşrikler azab çektiği zaman), kurtaracağız.
Portekizce:
Então, salvaremos os Nossos mensageiros, juntamente com os fiéis, porque é Nosso dever salvá-los.
İsveççe:
Till sist [när straffet faller över förnekarna av sanningen] räddar Vi Våra sändebud och de troende; det är för Oss något ovillkorligt att de troende räddas!
Farsça:
آن گاه پیامبران خود و کسانی را که ایمان آورده اند [روز نزول عذاب] می رهانیم، همین گونه بر ما فریضه و لازم است که مؤمنان را نجات دهیم.
Kürtçe:
پاشان ئێمە ڕزگاری دەکەین (لە کاتی ناڕەحەتیدا) پێغەمبەرانمان و ئەوانەی بڕوایان ھێناوە ئابەو شێوە پێویستە لەسەرمان ئیمان داران ڕزگار بکەین
Özbekçe:
Сўнгра Пайғамбарларимизга ва иймон келтирганларга нажот берамиз. Шундай қилиб, мўминларга нажот бермоғимиз зиммамиздаги бурчдир. (Охир-оқибатда мўминларнинг нажот топиши ҳақдир. Бу вазифани Аллоҳ таоло Ўзига бурч қилиб олгандир. Бу ҳақиқатни мўмин-мусулмонлар, айниқса, даъватчилар жуда яхши англаб етмоқлари лозим.)
Malayca:
Kemudian Kami selamatkan Rasul Kami dan orang-orang yang beriman. Demikianlah juga, sebagai kewajipan Kami, Kami selamatkan orang-orang yang beriman yang menurutmu).
Arnavutça:
Pastaj, Na do t’i shpëtojmë pejgamberët Tanë dhe ata që kanë besuar. Kjo është detyra (e premtuar) e Jona, që t’i shpëtojmë besimtarët.
Bulgarca:
После спасяваме Нашите пратеници и онези, които са повярвали. Така Наш дълг е да спасяваме вярващите.
Sırpça:
Затим би спасили Наше посланике и оне који су веровали. Ето, тако је Наша обавеза да спасимо вернике.
Çekçe:
My potom posly Své a ty, kdož uvěřili, zachráníme a je Naší povinností věřící zachraňovat.
Urduca:
پھر (جب ایسا وقت آتا ہے تو) ہم اپنے رسولوں کو اور اُن لوگوں کو بچا لیا کرتے ہیں جو ایمان لائے ہوں ہمارا یہی طریقہ ہے ہم پر یہ حق ہے کہ مومنوں کو بچا لیں
Tacikçe:
Он гоҳ паёмбаронамон ва касонеро, ки имон овардаанд, мераҳонем. Зеро бар Мо фариза аст, ки мӯъминонро бираҳонем.
Tatarca:
Соңра Без рәсүлебезне вә аларга ияргән мөэминнәрне коткарырбыз. Мөэминнәрне коткармак Безгә тиеш вә лязем булды.
Endonezyaca:
Kemudian Kami selamatkan rasul-rasul Kami dan orang-orang yang beriman, demikianlah menjadi kewajiban atas Kami menyelamatkan orang-orang yang beriman.
Amharca:
ከዚያም መልክተኞቻችንን እነዚያንም ያመኑትን እናድናለን፡፡ እንደዚሁም ምእምናንን (ከጭንቅ ሁሉ) እናድናለን፡፡ (ይህ) በእኛ ላይ ተረጋገጠ፡፡
Tamilce:
பிறகு, நம் தூதர்களையும் நம்பிக்கை கொண்டவர்களையும் நாம் பாதுகா(த்துவிட்டு நிராகரிப்பாளர்களை அழி)ப்போம். இவ்வாறே, (உம்மையும் உம்முடன்) நம்பிக்கை கொண்டவர்களை(யும்) நாம் பாதுகாப்போம். இது நம்மீது கடமையாகும்.
Korece:
그런후 하나님께서 우리의 선지자들과 믿는 자들을 구제하리 니 하나님은 반드시 믿는 자들을 구제하시니라
Vietnamca:
Sau khi (hình phạt giáng xuống), TA đã giải cứu các Sứ Giả của TA cùng với những người đã tin tưởng. Đó là trách nhiệm của TA trong việc giải cứu những người có đức tin.
Ayet Linkleri: