Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

10

Sûredeki Ayet No: 

102

Ayet No: 

1466

Sayfa No: 

220

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَهَلْ يَنتَظِرُونَ إِلَّا مِثْلَ أَيَّامِ الَّذِينَ خَلَوْا مِن قَبْلِهِمْ ۚ قُلْ فَانتَظِرُوا إِنِّي مَعَكُم مِّنَ الْمُنتَظِرِينَ

Çeviriyazı: 

fehel yenteżirûne illâ miŝle eyyâmi-lleẕîne ḫalev min ḳablihim. ḳul fenteżirû innî me`aküm mine-lmünteżirîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Onlar, kendilerinden önce gelmiş geçmiş olanların uğradıkları felaket günleri gibisinden başkasını mı bekliyorlar? De ki, "Bekleyin, ben de sizinle beraber bekleyenlerden olacağım."

Diyanet İşleri: 

Kendilerinden önce geçenlerin başlarına gelen olaylardan başka bir şey mi bekliyorlar? "Bekleyin, ben de sizinle beraber beklemekteyim" de.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Onlar, kendilerinden önce gelip geçenlerin uğradıkları felaket günlerine benzer günlerden başka bir şey mi bekliyorlar? De ki: Bekleyin bakalım, şüphe yok ki ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.

Şaban Piriş: 

Kendilerinden önce gelip geçmişlerin (başlarından geçen azap) günlerinin bir benzerini mi bekliyorlar? (Öyle mi) Bekleyin, ben de sizinle beraber beklemekteyim, de!

Edip Yüksel: 

Kendilerinden öncekilerin yaşadığı günlerin bir benzerini mi bekliyorlar? De ki, "Bekleyin, ben de sizinle birlikte beklemekteyim."

Ali Bulaç: 

Kendilerinden önce gelip geçmişlerin (başlarından geçen) günlerin bir benzerinden başkasını mı bekliyorlar? De ki: "Bekleyedurun. Şüphesiz ben de sizlerle birlikte bekleyenlerdenim."

Suat Yıldırım: 

Onlar, sadece kendilerinden önce gelip geçmiş milletlerin başlarına gelen felaketli günler gibi bir gün gözlüyorlar değil mi?De ki: “Gözleyin, ben de sizinle beraber bekliyorum.”

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Artık onlar beklemezler, ancak kendilerinden evvel geçmiş olanların günlerinin mislini beklerler. De ki: «Bekleyiniz, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Onlar, sırf kendilerinden önce gelip geçenlerin günleri gibisini bekliyorlar. De ki: "Bekleyin! Sizinle beraber ben de bekleyenlerdenim."

Bekir Sadak: 

Allah sana bir sikinti verirse, onu O´ndan baskasi gideremez. Sana bir iyilik dilerse O´nun nimetini engelleyecek yoktur. O´nu kullarindan diledigine verir. O, bagislayandir, merhametlidir.

İbni Kesir: 

Kendilerinden önce geçenlerin başlarına gelen günler gibisinden başkasını mı bekliyorlar? De ki: Bekleyin, ben de sizinle beraber beklemekteyim.

Adem Uğur: 

Onlar, kendilerinden önce gelip geçmiş toplumların (acıklı) günlerinin benzerlerinden başkasını mı bekliyorlar? De ki: Haydi bekleyin! Şüphesiz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.

İskender Ali Mihr: 

Yoksa onlardan önce geçmiş olan günlerin benzerinden başkasını mı bekliyorlar? “Artık bekleyin, muhakkak ki ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.” de.

Celal Yıldırım: 

Onlar ancak kendilerinden önce gelip geçenlerin günleri gibi bir gün beklemekteler, değil mi ? De ki: Bekleyin, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.

Tefhim ul Kuran: 

Kendilerinden önce gelip geçmişlerin (başlarından geçen) günlerin bir benzerlerinden başkasını mı bekliyorlar? De ki: «Bekleyedurun. Şüphesiz ben de sizlerle birlikte bekleyenlerdenim.»

Fransızca: 

Est-ce qu'ils attendent autre chose que des châtiments semblables à ceux des peuples antérieurs ? Dis : "Attendez ! Moi aussi, j'attends avec vous".

İspanyolca: 

¿Qué esperan, pues, sino días como los de quienes pasaron antes de ellos? Di: «¡Esperad! Yo también soy de los que esperan».

İtalyanca: 

Cos'altro aspettano, se non giorni simili a quelli di coloro che vissero prima di loro? Di': «Aspettate, sarò con voi tra coloro che aspettano».

Almanca: 

Warten sie denn auf etwas anderes als auf Ähnliches wie die Tage derjenigen, die vor ihnen vergangen sind?! Sag: "Wartet nur ab! Gewiß, ich bin mit euch einer der Abwartenden."

Çince: 

他们只等待在他们之前逝去者所遭的那种苦难日子。你说:你们等待吧!我确是与你们一起等待的。

Hollandaca: 

Verwachten zij dus een ander dan een verschrikkelijk oordeel, dat over degenen geveld werd, die u voorafgingen? Zeg: Wacht en ik zal met u wachten.

Rusça: 

Неужели они ждут дней, подобных тем, которые наступили для их предшественников? Скажи: "Ждите, и я подожду вместе с вами".

Somalice: 

ma waxay sugi waxaan ahayn Ayaamihii kuwii tagay hortood oo kale, waxaad dhahdaa suga anna waan idinla sugiye.

Swahilice: 

Basi, je! Wanangojea jingine ila kama yaliyo tokea siku za watu walio pita kabla yao? Ngojeni! Nami ni pamoja nanyi katika wanao ngoja.

Uygurca: 

ئۇلار پەقەت ئۆزلىرىدىن بۇرۇن ئۆتكەنلەرگە كەلگەن كۈنلەرنىڭ (يەنى ئازابنىڭ) (ئۆزلىرىگە كېلىشىنى) كۈتىدۇ». (ئى مۇھەممەد! ئۇلارغا) ئېيتقىنكى، «سىلەر (زۇلۇمنىڭ ئاقىۋىتىنى) كۈتۈڭلار، مەنمۇ سىلەر بىلەن بىرلىكتە ھەقىقەتەن (سىلەرنىڭ ھالاك بولۇشۇڭلارنى) كۈتكۈچىمەن»

Japonca: 

かれら以前に過ぎ去った人びとの日(に起こったの)と同じこと以外に,かれらは(何を)期待するのか。言ってやるがいい。「それなら待て,わたしもまたあなたがたと共に待つものである。」

Arapça (Ürdün): 

«فهل» فما «ينتظرون» بتكذيبك «إلا مثل أيام الذين خلوا من قبلهم» من الأمم أي مثل وقائعهم من العذاب «قل فانتظروا» ذلك «إني معكم من المنتظرين».

Hintçe: 

तो ये लोग भी उन्हें सज़ाओं के मुन्तिज़र (इन्तजार में) हैं जो उनसे क़ब्ल (पहले) वालो पर गुज़र चुकी हैं (ऐ रसूल उनसे) कह दो कि अच्छा तुम भी इन्तज़ार करो मैं भी तुम्हारे साथ यक़ीनन इन्तज़ार करता हूँ

Tayca: 

พวกเขาจะไม่คอยดูสิ่งใด ๆ นอกจากการคอยดูเยี่ยงวันทั้งหลายของบรรดาผู้ที่ล่วงลับไปก่อนพวกเขา จงกล่าวเถิด (มุฮัมมัด) “พวกท่านจงคอยดูเถิด แท้จริงฉันจะเป็นคนหนึ่งในหมู่ผู้คอยดู”

İbranice: 

האם הם מחכים לימים (של עונש) כמו הימים של אלה שעברולפניהם.אמור':חכו!ואנימחכהביןהמחכיםעמכם,' הּוד

Hırvatça: 

Zar oni čekaju da ih snađe nešto slično onome što je snašlo one koji su prije njih bili i nestali?! Reci: "Pa čekajte, i ja ću s vama čekati!"

Rumence: 

Ce aşteaptă? Ce altceva, dacă nu zile asemănătoare cu cele ale celor care-au fost înaintea lor? Spune: “Aşteptaţi, căci şi eu aştept cu voi”

Transliteration: 

Fahal yantathiroona illa mithla ayyami allatheena khalaw min qablihim qul faintathiroo innee maAAakum mina almuntathireena

Türkçe: 

Onlar, sırf kendilerinden önce gelip geçenlerin günleri gibisini bekliyorlar. De ki: "Bekleyin! Sizinle beraber ben de bekleyenlerdenim."

Sahih International: 

So do they wait except for like [what occurred in] the days of those who passed on before them? Say, "Then wait; indeed, I am with you among those who wait."

İngilizce: 

Do they then expect (any thing) but (what happened in) the days of the men who passed away before them? Say: "Wait ye then: for I, too, will wait with you."

Azerbaycanca: 

Onlar ancaq özlərindən əvvəl gəlib-gedənlərin günləri (başlarına gələn müsibətlər) kimi bir gün gözləyirlər!” De: “Gözləyin, doğrusu, mən də sizinlə birlikdə gözləyənlərdənəm!”

Süleyman Ateş: 

Onlar sadece kendilerinden önce gelip geçenlerin başlarına gelen günler gibisini bekliyorlar öyle mi? De ki: "O halde bekleyin, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim!"

Diyanet Vakfı: 

Onlar, kendilerinden önce gelip geçmiş toplumların (acıklı) günlerinin benzerlerinden başkasını mı bekliyorlar? De ki: Haydi bekleyin! Şüphesiz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.

Erhan Aktaş: 

Kendilerinden öncekilerin başından geçen felaketlerin bir benzerini mi bekliyorlar? De ki: “Bekleyin, ben de sizinle beraber bekliyorum.”

Kral Fahd: 

Onlar, kendilerinden önce gelip geçmiş toplumların (acıklı) günlerinin benzerlerinden başkasını mı bekliyorlar? De ki: Haydi bekleyin! Şüphesiz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.

Hasan Basri Çantay: 

Onlar, kendilerinden evvel (gelib) geçmiş (kavm) lerin (o acıklı) günleri gibi (bir gün) den başkasını mı bekliyorlar?. De ki: «Haydi (o günü) bekleyin. Şübhesiz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.»

Muhammed Esed: 

O halde, kendilerinden önce gelip geçen (inkarcıların yaşadığı felaket) günlerinden başka günler mi bekliyorlar? De ki: "Öyleyse, (olacak olanı) bekleyin bakalım; doğrusu ben de sizinle beraber bekleyeceğim!"

Gültekin Onan: 

Kendilerinden önce gelip geçmişlerin (başlarından geçen) günlerin bir benzerinden başkasını mı bekliyorlar? De ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Müşrikler, ancak kendilerinden önce gelip geçmiş olanların günleri gibi, (acıklı) bir gün bekliyorlar. De ki: “- Bekleyin, ben de sizinle beraber bekliyenlerdenim.”

Portekizce: 

Aguardam, acaso, outra sorte que não seja a de seus antecessores? Dize-lhes ainda: Aguardai, pois, que aguardareiconvosco.

İsveççe: 

Kan de vänta något annat än samma olycksöde som drabbade deras föregångare? Säg: "Vänta då [på det som skall komma]! Jag skall vänta med er."

Farsça: 

پس آیا جز مانند روزهای [سخت و شکننده] کسانی را که پیش از آنان درگذشتند، انتظار می برند؟ بگو: پس منتظر بمانید که من [هم] با شما از منتظرانم.

Kürtçe: 

دەی چاوەڕوانی چی دەکەن بێجگە لە ڕووداوێک وەک ڕووداوەکانی ئەوانەی کە لە پێشیانەوە ڕابوردن بڵێ دەی چاوەڕوان بکەن بەڕاستی منیش لەگەڵ ئێوەدا لە چاوەڕوانکارانم

Özbekçe: 

Улар фақат ўзларидан олдин ўтганларнинг кунларига ўхшаш кунларга интизор бўлмоқдаларми? Сен: «Бас, интизор бўлинглар. Албатта, мен ҳам сизлар билан интизор бўлгувчиларданман», деб айт.

Malayca: 

Maka orang-orang yang tersebut tidak menunggu melainkan (azab Allah) sebagaimana kejadian-kejadian yang berlaku kepada orang-orang yang ingkar yang terdahulu daripada mereka. Katakanlah (wahai Muhammad): "Tunggulah, sesungguhnya aku juga bersama-sama kamu dari orang-orang yang menunggu".

Arnavutça: 

Vallë, a presin ata tjetër gjë, përpos (dënimeve) të ngjashme si të atyre që kanë përjetuar më parë. Thuaj: “Pritni ju (dënimin) se edhe unë po pres me ju!”

Bulgarca: 

Нима очакват дни, различни от тези на отминалите преди тях? Кажи: “Чакайте! И аз чакам с вас.”

Sırpça: 

Зар они чекају да их снађе нешто слично ономе што је снашло оне који су били пре њих и нестали?! Реци: „Па чекајте, и ја ћу са вама да чекам!“

Çekçe: 

Co jiného mohou očekávat, než dny podobné dnům těch, kdož před nimi již zanikli? Rci: 'Čekejte tedy a já také spolu s vámi budu čekat!'

Urduca: 

اب یہ لوگ اِس کے سوا اور کس چیز کے منتظر ہیں کہ وہی برے دن دیکھیں جو اِن سے پہلے گزرے ہوئے لوگ دیکھ چکے ہیں؟ اِن سے کہو “اچھا، انتظار کرو، میں بھی تمہارے ساتھ انتظار کرتا ہوں"

Tacikçe: 

Интизори рӯзеро мекашанд монанди рӯзҳое, ки пешиниёнашон мунтазираш буданд? Бигӯ; «Интизор бикашед, ки ман низ бо шумо мунтазирам!»

Tatarca: 

Хәзерге кәферләр, әүвәлге кәферләргә килгән ґәзаблы авыр көннәрне көтәләр. Әйт: "Ни көтсәгез дә көтегез, Аллаһудан сезгә ґәзаб киләчәк көн бар, көтегез. Мин дә сезнең белән бергә сезгә ґәзаб килүен көтәм".

Endonezyaca: 

Mereka tidak menunggu-nunggu kecuali (kejadian-kejadian) yang sama dengan kejadian-kejadian (yang menimpa) orang-orang yang telah terdahulu sebelum mereka. Katakanlah: "Maka tunggulah, sesungguhnya akupun termasuk orang-orang yang menunggu bersama kamu".

Amharca: 

የእነዚያን ከእነሱ በፊት ያለፉትን ሕዝቦች ቀኖች ብጤ እንጂ ሌላን ይጠባበቃሉን «ተጠባበቁ፤ እኔ ከናንተ ጋር ከሚጠባበቁት ነኝ» በላቸው፡፡

Tamilce: 

ஆக, அவர்கள் தங்களுக்கு முன் சென்றவர்களின் நாள்களைப் போன்றதைத் தவிர (வேறு எதையும்) அவர்கள் எதிர்பார்க்கின்றனரா? “நீங்கள் (உங்கள் விஷயத்தில் அல்லாஹ்வின் தீர்ப்பை) எதிர்பாருங்கள்; நிச்சயமாக நான் உங்களுடன் எதிர்பார்ப்பவர்களில் இருக்கிறேன்” என்று (நபியே) கூறுவீராக.

Korece: 

그들은 이전에 지나갔던 선조들의 날들을 기다리느뇨 기다리 라 일러가로되 실로 나는 너희가 멸망함을 기다리고 있노라

Vietnamca: 

Phải chăng chúng chờ đợi (sự trừng phạt đã xảy ra) trong những ngày của những người đã đi trước chúng? Ngươi (hỡi Thiên Sứ Muhammad) hãy nói (với chúng): “Vậy các ngươi hãy cứ chờ đợi, quả thật Ta cũng sẽ chờ đợi cùng các ngươi.”

Rubu tag: 

Hizb tag: