Mekkî

 
00:00

elḳâri`ah.

Arapça:

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الْقَارِعَةُ

Türkçe:

O Kaaria, o şiddetli ses çıkararak çarpan.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kâria! (Çarpacak kıyamet) Nedir o kâria? Kârianın ne olduğunu sen bilir misin?

Diyanet Vakfı:

Kapı çalan!

İngilizce:

The (Day) of Noise and Clamour:

Fransızca:

Le fracas !

Almanca:

Es ist Al-qari'a.

Rusça:

Великое бедствие (День воскресения)!

 
00:00

me-lḳâri`ah.

Arapça:

مَا الْقَارِعَةُ

Türkçe:

Nedir Kaaria?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kâria! (Çarpacak kıyamet) Nedir o kâria? Kârianın ne olduğunu sen bilir misin?

Diyanet Vakfı:

Nedir o kapı çalan?

İngilizce:

What is the (Day) of Noise and Clamour?

Fransızca:

Qu'est-ce que le fracas ?

Almanca:

Was ist Al-qari'a?!

Rusça:

Что такое Великое бедствие (День воскресения)?

 
00:00

vemâ edrâke me-lḳâri`ah.

Arapça:

وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْقَارِعَةُ

Türkçe:

Kaaria'nın ne olduğunu sana bildiren nedir?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kâria! (Çarpacak kıyamet) Nedir o kâria? Kârianın ne olduğunu sen bilir misin?

Diyanet Vakfı:

O kapı çalanın ne olduğunu bilir misin?

İngilizce:

And what will explain to thee what the (Day) of Noise and Clamour is?

Fransızca:

Et qui te dira ce qu'est le fracas ?

Almanca:

Und was weißt du, was Al-qari'a ist?!

Rusça:

Откуда ты мог знать, что такое Великое бедствие (День воскресения)?

 
00:00

yevme yekûnü-nnâsü kelferâşi-lmebŝûŝ.

Arapça:

يَوْمَ يَكُونُ النَّاسُ كَالْفَرَاشِ الْمَبْثُوثِ

Türkçe:

O gün insanlar, çırpınarak yayılmış pervaneler gibi olurlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O gün insanlar yayılmış pervaneler gibi olurlar.

Diyanet Vakfı:

İnsanların, ateşin etrafını sarmış pervaneler gibi olur,

İngilizce:

(It is) a Day whereon men will be like moths scattered about,

Fransızca:

C'est le jour où les gens seront comme des papillons éparpillés,

Almanca:

An dem Tag, wenn die Menschen wie verstreute Motten sind,

Rusça:

В тот день люди будут подобны рассеянным мотылькам,

 
00:00

vetekûnü-lcibâlü kel`ihni-lmenfûş.

Arapça:

وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِ الْمَنفُوشِ

Türkçe:

Dağlar, didilmiş renkli yün gibi olur.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Dağlar atılmış renkli yünler gibi olur.

Diyanet Vakfı:

Dağların da atılmış renkli yüne dönüştüğü gündür (o Karia!)

İngilizce:

And the mountains will be like carded wool.

Fransızca:

et les montagnes comme de la laine cardée;

Almanca:

und die Berge wie gezupfte Wolle sind.

Rusça:

а горы будут подобны расчесанной шерсти.

 
00:00

feemmâ men ŝeḳulet mevâzînüh.

Arapça:

فَأَمَّا مَن ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ

Türkçe:

İşte o gün, tartıları ağır basan kişi,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O gün kimin tartıları ağır basarsa o, hoşnut olacağı bir hayat içindedir.

Diyanet Vakfı:

O gün kimin tartılan ameli ağır gelirse.

İngilizce:

Then, he whose balance (of good deeds) will be (found) heavy,

Fransızca:

quant à celui dont la balance sera lourde

Almanca:

Also hinsichtlich desjenigen, dessen Gewogenes schwer ist,

Rusça:

Тогда тот, чья чаша Весов окажется тяжелой,

 
00:00

fehüve fî `îşetir râḍiyeh.

Arapça:

فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَّاضِيَةٍ

Türkçe:

Evet o kişi, hoşnutluk verici bir yaşayış içindedir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O gün kimin tartıları ağır basarsa o, hoşnut olacağı bir hayat içindedir.

Diyanet Vakfı:

İşte o, hoşnut edici bir yaşayış içinde olur.

İngilizce:

Will be in a life of good pleasure and satisfaction.

Fransızca:

il sera dans une vie agréable;

Almanca:

so hat er ein angenehmes Leben.

Rusça:

обретет приятную жизнь.

 
00:00

veemmâ men ḫaffet mevâzînüh.

Arapça:

وَأَمَّا مَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ

Türkçe:

Tartıları hafif çekeninse,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kimin tartıları hafif gelirse, onun anası da (varacağı yer, sığınacağı durağı) hâviye (uçurum)dır.

Diyanet Vakfı:

Ameli yeğni olana gelince.

İngilizce:

But he whose balance (of good deeds) will be (found) light,-

Fransızca:

et quant à celui dont la balance sera légère,

Almanca:

Und hinsichtlich desjenigen, dessen Gewogenes leicht ist,

Rusça:

Тому же, чья чаша Весов окажется легкой,

 
00:00

feümmühû hâviyeh.

Arapça:

فَأُمُّهُ هَاوِيَةٌ

Türkçe:

Anası, Hâviye'dir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kimin tartıları hafif gelirse, onun anası da (varacağı yer, sığınacağı durağı) hâviye (uçurum)dır.

Diyanet Vakfı:

İşte onun anası (yeri, yurdu) Haviye'dir.

İngilizce:

Will have his home in a (bottomless) Pit.

Fransızca:

sa mère [destination] est un abîme très profond.

Almanca:

so ist seine Mutter Hawiya .

Rusça:

пристанищем будет Пропасть.

 
00:00

vemâ edrâke mâ hiyeh.

Arapça:

وَمَا أَدْرَاكَ مَا هِيَهْ

Türkçe:

Onun ne olduğunu sana bildiren nedir?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O uçurumun ne olduğunu sen nereden bileceksin?

Diyanet Vakfı:

Nedir o (Haviye) bilir misin?

İngilizce:

And what will explain to thee what this is?

Fransızca:

Et qui te dira ce que c'est ?

Almanca:

Und was weißt du, was diese ist?!

Rusça:

Откуда ты мог знать, что это такое?

Sayfalar

Mekkî beslemesine abone olun.