Rubu 113

İngilizce:
Fransızca:
Almanca:
Rusça:
Arapça:

yevme te'tî küllü nefsin tücâdilü `an nefsihâ vetüveffâ küllü nefsim mâ `amilet vehüm lâ yużlemûn.

Türkçe:
Gün olur, herkes kendi nefsi için mücadele eder ve herkese, yaptığının karşılığı tam tamına ödenir; onlar asla zulme uğratılmazlar.
İngilizce:
One Day every soul will come up struggling for itself, and every soul will be recompensed (fully) for all its actions, and none will be unjustly dealt with.
Fransızca:
(Rappelle-toi) le jour où chaque âme viendra, plaidant pour elle-même, et chaque âme sera pleinement rétribuée pour ce qu'elle aura oeuvré sans qu'ils subissent la moindre injustice.
Almanca:
An dem Tag, wenn jede Seele kommt, um sich selbst zu rechtfertigen. Dann wird jeder Seele vergolten, was sie getan hat. Und ihnen wird kein Unrecht widerfahren.
Rusça:
В тот день каждый человек придет и будет препираться за себя сам. Каждому человеку сполна воздастся за то, что он совершил, и с ними не поступят несправедливо.
Arapça:
۞ يَوْمَ تَأْتِي كُلُّ نَفْسٍ تُجَادِلُ عَن نَّفْسِهَا وَتُوَفَّىٰ كُلُّ نَفْسٍ مَّا عَمِلَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O gün, herkes nefsini kurtarmak için uğraşarak gelir ve herkese yaptığı işin karşılığı tamamiyle ödenir ve hiç kimseye de zulmedilmez.
Diyanet Vakfı:
O gün, herkes gelip kendi canını kurtarmak için uğraşır ve herkese yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir, onlara asla zulmedilmez.

veḍarabe-llâhü meŝelen ḳaryeten kânet âminetem muṭmeinnetey ye'tîhâ rizḳuhâ ragadem min külli mekânin fekeferat bien`umi-llâhi feeẕâḳahe-llâhü libâse-lcû`i velḫavfi bimâ kânû yaṣne`ûn.

Türkçe:
Allah, şu ülkeyi/medeniyeti de örnek vermiştir: Güvenli, mutlu-huzurlu idi; rızkı her yandan bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah'ın nimetlerine nankörlük ettiler de Allah kendilerine, sanayi olarak ürettikleri şeyler yüzünden açlık ve korku elbisesini/birlikteliğini/karmaşasını tattırdı.
İngilizce:
Allah sets forth a Parable: a city enjoying security and quiet, abundantly supplied with sustenance from every place: Yet was it ungrateful for the favours of Allah: so Allah made it taste of hunger and terror (in extremes) (closing in on it) like a garment (from every side), because of the (evil) which (its people) wrought.
Fransızca:
Et Allah propose en parabole une ville : elle était en sécurité, tranquille; sa part de nourriture lui venait de partout en abondance. Puis elle se montra ingrate aux bienfaits d'Allah. Allah lui fit alors goûter la violence de la faim et de la peur [en punition] de ce qu'ils faisaient.
Almanca:
Und ALLAH prägte ein Gleichnis (der Bewohner) einer Ortschaft. Sie war(en) sicher und unbesorgt. Ihr Rizq kam zu ihnen reichlich aus jedem Ort, dann betrieb(en) sie Kufr ALLAHs Gaben gegenüber, dann ließ ALLAH sie die Bedeckung von Hunger und Angst fühlen für das, was sie zu bewerkstelligen pflegten.
Rusça:
Аллах привел в качестве притчи селение, которое пребывало в безопасности и покое (Мекку). Они обретали свой удел в изобилии отовсюду, но не благодарили Аллаха за эти блага, и тогда Аллах облек их в одеяние голода и страха за то, что они творили.
Arapça:
وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا قَرْيَةً كَانَتْ آمِنَةً مُّطْمَئِنَّةً يَأْتِيهَا رِزْقُهَا رَغَدًا مِّن كُلِّ مَكَانٍ فَكَفَرَتْ بِأَنْعُمِ اللَّهِ فَأَذَاقَهَا اللَّهُ لِبَاسَ الْجُوعِ وَالْخَوْفِ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah bir şehri misal olarak verdi: Bu şehir güvenli, huzurlu idi, Oraya her yerden rızkı bol bol geliyordu. Ne var ki onlar Allah'ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara, yaptıkları işler yüzünden açlık ve korku elbisesini (felâketini) tattırdı.
Diyanet Vakfı:
Allah, (ibret için) bir ülkeyi örnek verdi: Bu ülke güvenli, huzurlu idi; ona rızkı her yerden bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah'ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara, yaptıklarından ötürü açlık ve korku sıkıntısını tattırdı.

veleḳad câehüm rasûlüm minhüm fekeẕẕebûhü feeḫaẕehümü-l`aẕâbü vehüm żâlimûn.

Türkçe:
Yemin olsun ki, onlara içlerinden bir resul geldi de onu yalanladılar. Bunun üzerine, onlar zulümlerine devam edip dururken azap kendilerini yakaladı.
İngilizce:
And there came to them a Messenger from among themselves, but they falsely rejected him; so the Wrath seized them even in the midst of their iniquities.
Fransızca:
En effet, un Messager des leurs est venu à eux, mais ils l'ont traité de menteur. Le châtiment, donc, les saisit parce qu'ils étaient injustes.
Almanca:
Und gewiß, bereits kam zu ihnen ein Gesandter von ihnen, dann bezichtigten sie ihn des Lügens, dann richtete sie die Peinigung zugrunde, während sie Unrecht-Begehende waren.
Rusça:
К ним явился посланник из их среды, но они не признали его, и мучения постигли их, пока они поступали несправедливо.
Arapça:
وَلَقَدْ جَاءَهُمْ رَسُولٌ مِّنْهُمْ فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمُ الْعَذَابُ وَهُمْ ظَالِمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Andolsun ki, onlara içlerinden bir peygamber geldi de onu yalanladılar. Bunun üzerine zulüm yaparlarken azab da onları yakalayıverdi.
Diyanet Vakfı:
Andolsun ki, onlara kendilerinden peygamber geldi de onu yalanladılar. Onlar zulmederlerken azap onları yakalayıverdi.

fekülû mimmâ razeḳakümü-llâhü ḥalâlen ṭayyibâ. veşkürû ni`mete-llâhi in küntüm iyyâhü ta`büdûn.

Türkçe:
Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal ve temiz olarak yiyin! Eğer yalnız O'na ibadet ediyorsanız, Allah'ın nimetlerine şükredin!
İngilizce:
So eat of the sustenance which Allah has provided for you, lawful and good; and be grateful for the favours of Allah, if it is He Whom ye serve.
Fransızca:
Mangez donc de ce qu'Allah vous a attribué de licite et de bon. Et soyez reconnaissants pour les bienfaits d'Allah, si c'est Lui que vous adorez.
Almanca:
Also esst vom Rizq, das ALLAH euch als gutes Halal gewährte. Und erweist euch den Gaben ALLAHs gegenüber dankbar, solltet ihr Ihm (wirklich) dienen.
Rusça:
Питайтесь дозволенным и благим из того, что Аллах дал вам в удел, и будьте благодарны за милости Аллаха, если вы поклоняетесь Ему.
Arapça:
فَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ حَلَالًا طَيِّبًا وَاشْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ إِن كُنتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Artık Allah'ın size rızık olarak verdiği şeylerden helal ve temiz olarak yiyin. Allah'ın nimetine şükredin, eğer gerçekten O'na ibadet edecekseniz.
Diyanet Vakfı:
Artık, Allah'ın size verdiği rızıktan helal ve temiz olarak yeyin, eğer (gerçekten) yalnız Allah'a ibadet ediyorsanız, onun nimetine şükredin.

innemâ ḥarrame `aleykümü-lmeytete veddeme velaḥme-lḫinzîri vemâ ühille ligayri-llâhi bih. femeni-ḍṭurra gayra bâgiv velâ `âdin feinne-llâhe gafûrur raḥîm.

Türkçe:
O size ancak şunları haram kılmıştır: Ölü/hayvan/leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen hayvan. Bununla birlikte, zorda kalan, başkasının hakkına tecavüz etmemek, sınırı da aşmamak şartıyla bunlardan yerse, Allah bağışlayacak, merhamet edecektir.
İngilizce:
He has only forbidden you dead meat, and blood, and the flesh of swine, and any (food) over which the name of other than Allah has been invoked. But if one is forced by necessity, without wilful disobedience, nor transgressing due limits,- then Allah is Oft-Forgiving, Most Merciful.
Fransızca:
Il vous a, en effet, interdit (la chair) de la bête morte, le sang, la chair de porc, et la bête sur laquelle un autre nom que celui d'Allah a été invoque. Mais quiconque en mange sous contrainte, et n'est ni rebelle ni transgresseur, alors Allah est Pardonneur et Miséricordieux .
Almanca:
Für haram wurde euch nur erklärt: das Verendete, das Blut, das Schweinefleisch und das, welches für Anderes als ALLAH geschächtet wurde. Wer jedoch in Not geriet, ohne daß er übertritt oder übertreibt, dann ist ALLAH gewiß allvergebend, allgnädig.
Rusça:
Он запретил вам мертвечину, кровь, мясо свиньи, а также то, что не заколото во имя Аллаха. Если же кто-либо вынужден съесть запретное, не проявляя ослушания и не преступая пределы необходимого, то ведь Аллах - Прощающий, Милосердный.
Arapça:
إِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةَ وَالدَّمَ وَلَحْمَ الْخِنزِيرِ وَمَا أُهِلَّ لِغَيْرِ اللَّهِ بِهِ ۖ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O size ancak ölü hayvanı, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilenleri haram kıldı. Her kim bu haram şeyleri yemeye mecbur kalırsa (başkasının hakkına) saldırmadan ve aşırı gitmeden yiyebilir. Şüphesiz Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
Diyanet Vakfı:
(Allah) size, sadece ölü hayvanı kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilen hayvanı haram kıldı. Ancak kim mecbur kalırsa (başkalarının haklarına) saldırmaksızın, sınırı da aşmadan (bunlardan yiyebilir). Çünkü Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir.

velâ teḳûlû limâ teṣifü elsinetükümü-lkeẕibe hâẕâ ḥalâlüv vehâẕâ ḥarâmül litefterû `ale-llâhi-lkeẕib. inne-lleẕîne yefterûne `ale-llâhi-lkeẕibe lâ yüfliḥûn.

Türkçe:
Yalan düzerek Allah'a iftira etmek için, dillerinizin uydurma nitelendirmeleriyle "Şu helaldir, şu da haramdır!" demeyin. Yalan düzerek Allah'a iftira edenler kurtulamazlar.
İngilizce:
But say not - for any false thing that your tongues may put forth,- "This is lawful, and this is forbidden," so as to ascribe false things to Allah. For those who ascribe false things to Allah, will never prosper.
Fransızca:
Et ne dites pas, conformément aux mensonges proférés par vos langues : "Ceci est licite, et cela est illicite", pour forger le mensonge contre Allah. Certes, ceux qui forgent le mensonge contre Allah ne réussiront pas.
Almanca:
Und sagt nicht zu dem, was eure Zungen an Lügen beschreiben: "Dies ist halal und dies ist haram", damit ihr im Namen ALLAHs Lügen erfindet. Gewiß, 1 diejenigen, die im Namen ALLAHs Lügen erfinden, werden keinen Erfolg haben.
Rusça:
Не изрекайте своими устами ложь, утверждая, что это - дозволено, а то - запретно, и не возводите навет на Аллаха. Воистину, не преуспеют те, которые возводят навет на Аллаха.
Arapça:
وَلَا تَقُولُوا لِمَا تَصِفُ أَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هَٰذَا حَلَالٌ وَهَٰذَا حَرَامٌ لِّتَفْتَرُوا عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ ۚ إِنَّ الَّذِينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ لَا يُفْلِحُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Dillerinizin yalan vasfetmesi ile: "Şu helaldir, şu haramdır" demeyin; aksi halde Allah'a iftira etmiş olursunuz. Şüphesiz Allah'a yalan uyduranlar asla kurtulamazlar.
Diyanet Vakfı:
Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak "Bu helaldir, şu da haramdır" demeyin, çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş oluyorsunuz. Kuşkusuz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler.

metâ`un ḳalîl. velehüm `aẕâbün elîm.

Türkçe:
Az bir nimetlenme ardından, acıklı bir azap var onlara.
İngilizce:
(In such falsehood) is but a paltry profit; but they will have a most grievous Penalty.
Fransızca:
Ce sera pour eux une piètre jouissance, mais un douloureux châtiment les attend.
Almanca:
Es ist ein winziges Genußgut und für sie ist eine qualvolle Peinigung bestimmt.
Rusça:
Недолго им пользоваться благами, ведь им уготованы мучительные страдания.
Arapça:
مَتَاعٌ قَلِيلٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar için dünyada pek az bir menfaat var, ahirette ise çok acıklı bir azab vardır.
Diyanet Vakfı:
(Kazandıkları) pek az bir menfaattir. Halbuki onlar için elem verici bir azap vardır.

ve`ale-lleẕîne hâdû ḥarramnâ mâ ḳaṣaṣnâ `aleyke min ḳabl. vemâ żalemnâhüm velâkin kânû enfüsehüm yażlimûn.

Türkçe:
Sana anlattıklarımızı daha önce, Yahudilere haram kılmıştık. Biz onlara haksızlık etmedik; aksine, onlar kendi benliklerine zulmediyorlardı.
İngilizce:
To the Jews We prohibited such things as We have mentioned to thee before: We did them no wrong, but they were used to doing wrong to themselves.
Fransızca:
Aux Juifs, Nous avions interdit ce que Nous t'avons déjà relaté. Nous leur avons fait aucun tort; mais ils se faisaient du tort à eux-mêmes.
Almanca:
Und den Juden erklärten WIR für haram all das, was WIR dir vorher berichteten. Und WIR fügten ihnen kein Unrecht zu, sondern sie pflegten, gegen sich selbst Unrecht zu begehen.
Rusça:
А иудеям Мы запретили то, о чем Мы рассказали тебе раньше. Мы не были несправедливы к ним - они сами поступали несправедливо по отношению к себе.
Arapça:
وَعَلَى الَّذِينَ هَادُوا حَرَّمْنَا مَا قَصَصْنَا عَلَيْكَ مِن قَبْلُ ۖ وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلَٰكِن كَانُوا أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sana anlattıklarımızı, daha önce yahudilere de haram kılmıştık. Biz onlara zulmetmemiştik. Fakat onlar kendi kendilerine zulmetmişlerdi.
Diyanet Vakfı:
Sana anlattıklarımızı, daha önce, yahudi olanlara da haram kılmıştık. Biz onlara zulmetmedik, fakat, onlar kendilerine haksızlık ediyorlardı.

ŝümme inne rabbeke lilleẕîne `amilü-ssûe bicehâletin ŝümme tâbû mim ba`di ẕâlike veaṣleḥû inne rabbeke mim ba`dihâ legafûrur raḥîm.

Türkçe:
Şu da var: Rabbin, bilgisizlik yüzünden kötülük işleyip de bunun ardından tövbe edip hallerini düzeltenler lehindedir. Sonra senin Rabbin gerçekten Gafûr ve Rahîm'dir.
İngilizce:
But verily thy Lord,- to those who do wrong in ignorance, but who thereafter repent and make amends,- thy Lord, after all this, is Oft-Forgiving, Most Merciful.
Fransızca:
Puis ton Seigneur envers ceux qui ont commis le mal par ignorance, et se sont par la suite repentis et ont amélioré leur conduite, ton Seigneur, après cela est certes Pardonneur et Miséricordieux.
Almanca:
Ohnedies ist dein HERR denjenigen gegenüber, die das Schlechte aus Unwissen tun, dann danach es bereuen und gottgefällig Gutes tun, dein HERR ist (ihnen) danach gewiß allvergebend, allgnädig!
Rusça:
Воистину, твой Господь прощает и милует тех, кто совершил злодеяние по незнанию, но после этого раскаялся и исправил содеянное.
Arapça:
ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ عَمِلُوا السُّوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابُوا مِن بَعْدِ ذَٰلِكَ وَأَصْلَحُوا إِنَّ رَبَّكَ مِن بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra şüphe yok ki Rabbin, bir cahillikle günah işleyip ardından tevbe eden ve durumunu düzelten kimseleri bağışlar. Şüphesiz ki Rabbin, bu tevbeden sonra Gafurdur, Rahîmdir (çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.)
Diyanet Vakfı:
Sonra şüphesiz Rabbin, cahillik sebebiyle kötülük yapan, sonra da bunun ardından tevbe edip durumunu düzeltenleri (bağışlayacaktır). Çünkü onlar tevbe ettikten sonra Rabbin elbet çok bağışlayan, pek esirgeyendir.

Sayfalar

Rubu 113 beslemesine abone olun.