Sayfa 311

 
00:00

eferaeyte-lleẕî kefera biâyâtinâ veḳâle leûteyenne mâlev veveledâ.

Arapça:

أَفَرَأَيْتَ الَّذِي كَفَرَ بِآيَاتِنَا وَقَالَ لَأُوتَيَنَّ مَالًا وَوَلَدًا

Türkçe:

Ayetlerimizi inkâr edip, "Bana mal da evlat da kesinlikle verilecek." diyeni gördün mü?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şimdi âyetlerimizi inkâr eden ve "Elbette bana mal ve evlat verilecektir." diyen adamı gördün mü?

Diyanet Vakfı:

(Resulüm!) Âyetlerimizi inkar eden ve "Muhakkak surette bana mal ve evlat verilecek" diyen adamı gördün mü?

İngilizce:

Hast thou then seen the (sort of) man who rejects Our Signs, yet says: "I shall certainly be given wealth and children?"

Fransızca:

As-tu vu celui qui ne croit pas à Nos versets et dit : "On me donnera certes des biens et des enfants" ?

Almanca:

Auch sollst du Mitteilung machen über denjenigen, der Unseren Ayat gegenüber Kufr betrieben und gesagt hat: "Ganz gewiß werden mir Vermögen und Kinder zuteil!"

Rusça:

Видел ли ты того, кто не уверовал в Наши знамения и сказал: "Я непременно буду одарен богатством и детьми?"

 
00:00

eṭṭale`a-lgaybe emi-tteḫaẕe `inde-rraḥmâni `ahdâ.

Arapça:

أَطَّلَعَ الْغَيْبَ أَمِ اتَّخَذَ عِندَ الرَّحْمَٰنِ عَهْدًا

Türkçe:

Bu adam gaybı mı öğrendi, yoksa Rahman katında bir söz mü aldı?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O (kâfir), gaybı mı bildi? Yoksa Rahmân (olan Allah) katından bir söz mü aldı?

Diyanet Vakfı:

O, gaybı mı bildi, yoksa Allah'ın katından bir söz mü aldı?

İngilizce:

Has he penetrated to the Unseen, or has he taken a contract with (Allah) Most Gracious?

Fransızca:

Est-il au courant de l'Inconnaissable ou a-t-il pris un engagement avec le Tout Miséricordieux ?

Almanca:

Hat er etwa Einsicht in das Verborgene gehabt oder etwa mit Dem Allgnade Erweisenden eine Abmachung getroffen?!

Rusça:

Разве он знал сокровенное или заключил завет с Милостивым?

 
00:00

kellâ. senektübü mâ yeḳûlü venemüddü lehû mine-l`aẕâbi meddâ.

Arapça:

كَلَّا ۚ سَنَكْتُبُ مَا يَقُولُ وَنَمُدُّ لَهُ مِنَ الْعَذَابِ مَدًّا

Türkçe:

Hayır, hayır! Biz onun söylediğini yazacağız ve onun için azabı uzattıkça uzatacağız.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hayır, asla öyle değil; biz onun söylediklerini yazacağız ve azabını çoğalttıkça çoğaltacağız.

Diyanet Vakfı:

Kesinlikle hayır! Biz onun söylediğini yazacağız ve azabını uzattıkça uzatacağız.

İngilizce:

Nay! We shall record what he says, and We shall add and add to his punishment.

Fransızca:

Bien au contraire ! Nous enregistrerons ce qu'il dit et accroîtrons son châtiment.

Almanca:

Bestimmt nicht! 2 WIR werden registrieren lassen, was er sagt, und werden ihm noch viel mehr von der Peinigung zuteilen lassen.

Rusça:

Нет! Мы запишем его слова и увеличим его мучения.

 
00:00

veneriŝühû mâ yeḳûlü veye'tînâ ferdâ.

Arapça:

وَنَرِثُهُ مَا يَقُولُ وَيَأْتِينَا فَرْدًا

Türkçe:

O dediklerine biz vâris olacağız. Kendisi bir başına bize gelecek.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O söylediği (mal ve evlat gibi) şeyleri de hep elinden alacağız ve o, tek başına bize gelecektir.

Diyanet Vakfı:

Onun dediğine biz varis oluruz, (malı ve evladı bize kalır); kendisi de bize yapayalnız gelir.

İngilizce:

To Us shall return all that he talks of and he shall appear before Us bare and alone.

Fransızca:

C'est Nous qui hériterons ce dont il parle, tandis qu'il viendra à Nous, tout seul.

Almanca:

Und WIR werden ihm das wegnehmen, worüber er sprach. Auch wird er ja ohnehin alleine zu Uns kommen!

Rusça:

Мы унаследуем от него то, о чем он говорил, и он явится к Нам в одиночестве.

 
00:00

vetteḫaẕû min dûni-llâhi âlihetel liyekûnû lehüm `izzâ.

Arapça:

وَاتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ آلِهَةً لِّيَكُونُوا لَهُمْ عِزًّا

Türkçe:

Kendilerine onur ve destek olsunlar diye Allah dışında ilahlar edindiler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlar, kendilerine kuvvet ve şeref kazandırsın diye, Allah'dan başka ilâh edindiler.

Diyanet Vakfı:

Onlar, kendilerine bir itibar ve kuvvet (vesilesi) olsun diye Allah'tan başka tanrılar edindiler.

İngilizce:

And they have taken (for worship) gods other than Allah, to give them power and glory!

Fransızca:

Ils ont adopté des divinités en dehors d'Allah pour qu'ils leur soient des protecteurs (contre le châtiment).

Almanca:

Und sie nahmen sich Götter anstelle von ALLAH, damit diese ihnen Ansehen verleihen.

Rusça:

Они стали поклоняться наряду с Аллахом другим богам, чтобы те одарили их могуществом.

 
00:00

kellâ. seyekfürûne bi`ibâdetihim veyekûnûne `aleyhim ḍiddâ.

Arapça:

كَلَّا ۚ سَيَكْفُرُونَ بِعِبَادَتِهِمْ وَيَكُونُونَ عَلَيْهِمْ ضِدًّا

Türkçe:

Hayır, hayır! Onlar, onların ibadetlerini inkâr edecekler ve onların aleyhinde düşman kesilecekler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hayır, (zannettikleri gibi değil) tapındıkları ilâhlar onların ibadetlerini inkâr edecekler ve aleyhlerine dönüp düşman olacaklardır.

Diyanet Vakfı:

Hayır, hayır! (Taptıkları), onların ibadetlerini tanımayacaklar ve onlara hasım olacaklar.

İngilizce:

Instead, they shall reject their worship, and become adversaries against them.

Fransızca:

Bien au contraire ! [ces divinités] renieront leur adoration et seront pour eux des adversaires.

Almanca:

Bestimmt nicht! Sie werden ihrer Anbetung gegenüber Kufr betreiben und werden ihre Kontrahenten sein.

Rusça:

Но нет! Они отрекутся от поклонения им и станут их противниками.

 
00:00

elem tera ennâ erselne-şşeyâṭîne `ale-lkâfirîne teüzzühüm ezzâ.

Arapça:

أَلَمْ تَرَ أَنَّا أَرْسَلْنَا الشَّيَاطِينَ عَلَى الْكَافِرِينَ تَؤُزُّهُمْ أَزًّا

Türkçe:

Görmedin mi biz, şeytanları inkârcıların üzerine salmışız da onları oynatıp kıvırttırıyorlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Görmedin mi? Biz şeytanları o kâfirler üzerine musallat ettik. Onları (günaha) kışkırtıp duruyorlar.

Diyanet Vakfı:

(Resulüm!) Görmedin mi? Biz, kafirlerin üzerine, kendilerini iyice (isyankarlığa) sevkeden şeytanları gönderdik.

İngilizce:

Seest thou not that We have set the Evil Ones on against the unbelievers, to incite them with fury?

Fransızca:

N'as-tu pas vu que Nous avons envoyé contre les mécréants des diables qui les excitent furieusement [à désobéir] ?

Almanca:

Weißt du etwa nicht, daß WIR die Satane zu den Kafir schickten, damit sie diese ständig aufhetzen?!

Rusça:

Разве ты не видишь, что Мы послали к неверующим дьяволов, чтобы те подстрекали их?

 
00:00

felâ ta`cel `aleyhim. innemâ ne`uddü lehüm `addâ.

Arapça:

فَلَا تَعْجَلْ عَلَيْهِمْ ۖ إِنَّمَا نَعُدُّ لَهُمْ عَدًّا

Türkçe:

Onlar için acele etme. Biz onlar için günleri teker teker sayıyoruz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Öyleyse onların hemen azaba uğratılmalarını isteme. Biz onların (ecel) günlerini sayıyoruz.

Diyanet Vakfı:

Öyle ise onlar hakkında acele etme. Biz onlar için (günlerini) teker teker sayıyoruz.

İngilizce:

So make no haste against them, for We but count out to them a (limited) number (of days).

Fransızca:

Ne te hâte donc pas contre eux : Nous tenons un compte précis de [tous leurs actes].

Almanca:

So hab keine Eile mit ihnen! Denn WIR zählen ihnen nur noch ihre Tage auf.

Rusça:

Посему не торопись с ними! Мы ведем для них счет.

 
00:00

yevme naḥşüru-lmütteḳîne ile-rraḥmâni vefdâ.

Arapça:

يَوْمَ نَحْشُرُ الْمُتَّقِينَ إِلَى الرَّحْمَٰنِ وَفْدًا

Türkçe:

Gün olur, o sakınanları biz, Rahman'ın huzurunda heyet halinde toplarız.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O gün, takva sahiplerini, heyet olarak Rahmân'ın huzuruna toplayacağız.

Diyanet Vakfı:

Takva sahiplerini heyet halinde çok merhametli olan Allah'ın huzurunda toplayacağımız gün.

İngilizce:

The day We shall gather the righteous to (Allah) Most Gracious, like a band presented before a king for honours,

Fransızca:

(Rappelle-toi) le jour où Nous rassemblerons les pieux sur des montures et en grande pompe, auprès du Tout Miséricordieux,

Almanca:

(Und erinnere) an den Tag, wenn WIR die Muttaqi vor Dem Allgnade Erweisenden in Delegation versammeln,

Rusça:

В тот день Мы соберем благочестивых перед Милостивым почтенной делегацией,

 
00:00

venesûḳu-lmücrimîne ilâ cehenneme virdâ.

Arapça:

وَنَسُوقُ الْمُجْرِمِينَ إِلَىٰ جَهَنَّمَ وِرْدًا

Türkçe:

Suçluları da susuz ve yaya olarak cehenneme sevk ederiz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Suçluları da susuz olarak cehenneme süreceğiz.

Diyanet Vakfı:

Günahkarları da susuz olarak cehenneme süreceyiz.

İngilizce:

And We shall drive the sinners to Hell, like thirsty cattle driven down to water,-

Fransızca:

et pousserons les criminels à l'Enfer comme (un troupeau) à l'abreuvoir,

Almanca:

und die schwer Verfehlenden als Herde zu Dschahannam treiben.

Rusça:

а грешников погоним в Геенну, словно на водопой.

Sayfalar

Sayfa 311 beslemesine abone olun.