Sayfa Sayfa Kur'an Gösterimi

Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 535
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
5021 535 56 42 27 فِي سَمُومٍ وَحَمِيمٍ fî semûmiv veḥamîm. İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar. [They will be] in scorching fire and scalding water Sayfa 535, Cuz 27, الواقعة, Al-Waqia—الواقعة
5022 535 56 43 27 وَظِلٍّ مِّن يَحْمُومٍ veżillim miy yaḥmûm. İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar. And a shade of black smoke, Sayfa 535, Cuz 27, الواقعة, Al-Waqia—الواقعة
5023 535 56 44 27 لَّا بَارِدٍ وَلَا كَرِيمٍ lâ bâridiv velâ kerîm. İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar. Neither cool nor beneficial. Sayfa 535, Cuz 27, الواقعة, Al-Waqia—الواقعة
5024 535 56 45 27 إِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذَٰلِكَ مُتْرَفِينَ innehüm kânû ḳable ẕâlike mütrafîn. Çünkü onlar, bundan önce, dünyada, nimet içinde bulunurlar iken, büyük günah işlemekte direnir dururlardı. Indeed they were, before that, indulging in affluence, Sayfa 535, Cuz 27, الواقعة, Al-Waqia—الواقعة
5025 535 56 46 27 وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنثِ الْعَظِيمِ vekânû yüṣirrûne `ale-lḥinŝi-l`ażîm. Çünkü onlar, bundan önce, dünyada, nimet içinde bulunurlar iken, büyük günah işlemekte direnir dururlardı. And they used to persist in the great violation, Sayfa 535, Cuz 27, الواقعة, Al-Waqia—الواقعة
5026 535 56 47 27 وَكَانُوا يَقُولُونَ أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ vekânû yeḳûlûne eiẕâ mitnâ vekünnâ türâbev ve`iżâmen einnâ lemeb`ûŝûn. Şöyle söylerlerdi: "Öldüğümüzde, toprak ve kemik yığını olduğumuzda mı, biz mi tekrar dirileceğiz?" And they used to say, "When we die and become dust and bones, are we indeed to be resurrected? Sayfa 535, Cuz 27, الواقعة, Al-Waqia—الواقعة
5027 535 56 48 27 أَوَآبَاؤُنَا الْأَوَّلُونَ eveâbâüne-l'evvelûn. Önce gelip geçmiş babalarımız da mı? And our forefathers [as well]?" Sayfa 535, Cuz 27, الواقعة, Al-Waqia—الواقعة
5028 535 56 49 27 قُلْ إِنَّ الْأَوَّلِينَ وَالْآخِرِينَ ḳul inne-l'evvelîne vel'âḫirîn. De ki: "Şüphesiz öncekiler de, sonrakiler de belli bir günün belirli bir vaktinde toplanacaklardır." Say, [O Muhammad], "Indeed, the former and the later peoples Sayfa 535, Cuz 27, الواقعة, Al-Waqia—الواقعة
5029 535 56 50 27 لَمَجْمُوعُونَ إِلَىٰ مِيقَاتِ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ lemecmû`ûne ilâ mîḳâti yevmim ma`lûm. De ki: "Şüphesiz öncekiler de, sonrakiler de belli bir günün belirli bir vaktinde toplanacaklardır." Are to be gathered together for the appointment of a known Day." Sayfa 535, Cuz 27, الواقعة, Al-Waqia—الواقعة
Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 536
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
5030 536 56 51 27 ثُمَّ إِنَّكُمْ أَيُّهَا الضَّالُّونَ الْمُكَذِّبُونَ ŝümme inneküm eyyühe-ḍḍâllûne-lmükeẕẕibûn. Sonra, siz ey sapıklar, yalanlayanlar! Then indeed you, O those astray [who are] deniers, Sayfa 536, Cuz 27, الواقعة, Al-Waqia—الواقعة
5031 536 56 52 27 لَآكِلُونَ مِن شَجَرٍ مِّن زَقُّومٍ leâkilûne min şecerim min zeḳḳûm. Doğrusu bir zakkum ağacından yiyeceksiniz. Will be eating from trees of zaqqum Sayfa 536, Cuz 27, الواقعة, Al-Waqia—الواقعة
5032 536 56 53 27 فَمَالِئُونَ مِنْهَا الْبُطُونَ femâliûne minhe-lbüṭûn. Karınlarınızı onunla dolduracaksınız; And filling with it your bellies Sayfa 536, Cuz 27, الواقعة, Al-Waqia—الواقعة
5033 536 56 54 27 فَشَارِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ الْحَمِيمِ feşâribûne `aleyhi mine-lḥamîm. Onun üzerine kaynar su içeceksiniz; And drinking on top of it from scalding water Sayfa 536, Cuz 27, الواقعة, Al-Waqia—الواقعة
5034 536 56 55 27 فَشَارِبُونَ شُرْبَ الْهِيمِ feşâribûne şürbe-lhîm. Hem de susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz; And will drink as the drinking of thirsty camels. Sayfa 536, Cuz 27, الواقعة, Al-Waqia—الواقعة
5035 536 56 56 27 هَٰذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ الدِّينِ hâẕâ nüzülühüm yevme-ddîn. İşte onlara, ceza günü sunulacak konukluk budur. That is their accommodation on the Day of Recompense. Sayfa 536, Cuz 27, الواقعة, Al-Waqia—الواقعة
5036 536 56 57 27 نَحْنُ خَلَقْنَاكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ naḥnü ḫalaḳnâküm felevlâ tüṣaddiḳûn. Sizi yaratan Biziz; hala tasdik etmez misiniz? We have created you, so why do you not believe? Sayfa 536, Cuz 27, الواقعة, Al-Waqia—الواقعة
5037 536 56 58 27 أَفَرَأَيْتُم مَّا تُمْنُونَ eferaeytüm mâ tümnûn. Söyleyin; akıttığınız meniden insanı yaratan siz misiniz, yoksa Biz mi yaratmaktayız? Have you seen that which you emit? Sayfa 536, Cuz 27, الواقعة, Al-Waqia—الواقعة
5038 536 56 59 27 أَأَنتُمْ تَخْلُقُونَهُ أَمْ نَحْنُ الْخَالِقُونَ eentüm taḫlüḳûnehû em naḥnü-lḫâliḳûn. Söyleyin; akıttığınız meniden insanı yaratan siz misiniz, yoksa Biz mi yaratmaktayız? Is it you who creates it, or are We the Creator? Sayfa 536, Cuz 27, الواقعة, Al-Waqia—الواقعة
5039 536 56 60 27 نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ الْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ naḥnü ḳaddernâ beynekümü-lmevte vemâ naḥnü bimesbûḳîn. Ölümü aranızda Biz tayin ettik; sizi ortadan kaldırıp benzerlerinizi yerinize getirmeyi, sizi bilmediğiniz şekilde var etmeyi dilesek kimse önümüze geçemez. We have decreed death among you, and We are not to be outdone Sayfa 536, Cuz 27, الواقعة, Al-Waqia—الواقعة
5040 536 56 61 27 عَلَىٰ أَن نُّبَدِّلَ أَمْثَالَكُمْ وَنُنشِئَكُمْ فِي مَا لَا تَعْلَمُونَ `alâ en nübeddile emŝâleküm venünşieküm fî mâ lâ ta`lemûn. Ölümü aranızda Biz tayin ettik; sizi ortadan kaldırıp benzerlerinizi yerinize getirmeyi, sizi bilmediğiniz şekilde var etmeyi dilesek kimse önümüze geçemez. In that We will change your likenesses and produce you in that [form] which you do not know. Sayfa 536, Cuz 27, الواقعة, Al-Waqia—الواقعة

Sayfalar

CSV