Sayfa 398

feenceynâhü veaṣḥâbe-ssefîneti vece`alnâhâ âyetel lil`âlemîn.

Türkçe:
Biz, Nûh'u ve gemi halkını kurtardık ve o gemiyi âlemlere ibret yaptık.
İngilizce:
But We saved him and the companions of the Ark, and We made the (Ark) a Sign for all peoples!
Fransızca:
Puis Nous les sauvâmes, lui et les gens de l'arche; et Nous en fîmes un avertissement pour l'univers.
Almanca:
Dann erretteten WIR ihn und diejenigen vom Schiff und machten es zur Aya für die ganze Schöpfung.
Rusça:
Мы спасли его вместе с теми, кто был в ковчеге, и сделали его (ковчег или чудесное спасение) знамением для миров.
Arapça:
فَأَنجَيْنَاهُ وَأَصْحَابَ السَّفِينَةِ وَجَعَلْنَاهَا آيَةً لِّلْعَالَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret yaptık.
Diyanet Vakfı:
Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık ve bunu alemlere bir ibret yaptık.

veibrâhime iẕ ḳâle liḳavmihi-`büdü-llâhe vetteḳûh. ẕâliküm ḫayrul leküm in küntüm ta`lemûn.

Türkçe:
İbrahim'i de gönderdik. Toplumuna şöyle demişti: "Allah'a kulluk/ibadet edin, O'ndan sakının. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır."
İngilizce:
And (We also saved) Abraham: behold, he said to his people, "Serve Allah and fear Him: that will be best for you- If ye understand!
Fransızca:
Et Abraham, quand il dit à son peuple : "Adorez Allah, et craignez-Le : cela vous est bien meilleur si vous saviez".
Almanca:
Und Ibrahim als er seinen Leuten sagte: "Dient ALLAH und handelt Taqwa gemäß Ihm gegenüber! Dies ist besser für euch, solltet ihr es wissen.
Rusça:
А вот Ибрахим (Авраам) сказал своему народу: "Поклоняйтесь Аллаху и бойтесь Его! Так будет лучше для вас, если бы вы только знали.
Arapça:
وَإِبْرَاهِيمَ إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاتَّقُوهُ ۖ ذَٰلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İbrahim'i de gönderdik. O kavmine şöyle demişti: "Allah'a kulluk edin, O'na karşı gelmekten sakının. Eğer bilmiş olsanız bu sizin için daha hayırlıdır."
Diyanet Vakfı:
İbrahim'i de gönderdik. O kavmine şöyle demişti: Allah'a kulluk edin. O'na karşı gelmekten sakının. Eğer bilmiş olsanız bu sizin için daha hayırlıdır.

innemâ ta`büdûne min dûni-llâhi evŝânev vetaḫluḳûne ifkâ. inne-lleẕîne ta`büdûne min dûni-llâhi lâ yemlikûne leküm rizḳan febtegû `inde-llâhi-rrizḳa va`büdûhü veşkürû leh. ileyhi türce`ûn.

Türkçe:
"Allah'ın berisinden; bir takım putlara tapıyorsunuz, yalan/iftira üretiyorsunuz. Sizin Allah dışında kulluk/kölelik ettikleriniz size hiçbir rızık veremezler. Rızkı Allah katında arayın; O'na kulluk edin, O'na şükredin. O'na döndürüleceksiniz."
İngilizce:
For ye do worship idols besides Allah, and ye invent falsehood. The things that ye worship besides Allah have no power to give you sustenance: then seek ye sustenance from Allah, serve Him, and be grateful to Him: to Him will be your return.
Fransızca:
Vous n'adorez que des idoles, en dehors d'Allah, et vous forgez un mensonge. Ceux que vous adorez en dehors d'Allah ne possèdent aucun moyen pour vous procurer nourriture; recherchez votre subsistance auprès d'Allah. Adorez-Le et soyez-Lui reconnaissants. C'est à Lui que vous serez ramenés.
Almanca:
Ihr dient anstelle von ALLAH doch nur Götzen und ihr erfindet nur Ifk-Lüge . Gewiß, diejenigen, denen ihr anstelle von ALLAH dient, haben für euch kein Rizq, so strebt das Rizq bei ALLAH an, dient Ihm und erweist euch Ihm gegenüber dankbar! Zu Ihm werdet ihr zurückgebracht.
Rusça:
Вы поклоняетесь вместо Аллаха идолам и измышляете ложь. Воистину, те, кому вы поклоняетесь вместо Аллаха, не способны даровать вам пропитание. Ищите же пропитание у Аллаха, поклоняйтесь Ему и благодарите Его. К Нему вы будете возвращены".
Arapça:
إِنَّمَا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ أَوْثَانًا وَتَخْلُقُونَ إِفْكًا ۚ إِنَّ الَّذِينَ تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ لَا يَمْلِكُونَ لَكُمْ رِزْقًا فَابْتَغُوا عِندَ اللَّهِ الرِّزْقَ وَاعْبُدُوهُ وَاشْكُرُوا لَهُ ۖ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Siz Allah'ı bırakıp sadece birtakım putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık veremezler. O halde rızkı Allah katında arayın. O'na kulluk edin. Ancak O'na döndürüleceksiniz.
Diyanet Vakfı:
Siz Allah'ı bırakıp birtakım putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık veremezler. O halde rızkı Allah katında arayın. O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Ancak O'na döndürüleceksiniz.

vein tükeẕẕibû feḳad keẕẕebe ümemüm min ḳabliküm. vemâ `ale-rrasûli ille-lbelâgu-lmübîn.

Türkçe:
"Eğer yalanlarsanız bilin ki, sizden önceki ümmetler de yalanlamıştı. Resule de düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir."
İngilizce:
And if ye reject (the Message), so did generations before you: and the duty of the messenger is only to preach publicly (and clearly).
Fransızca:
Et si vous criez au mensonge, d'autres nations avant vous, ont aussi traité (leurs prophètes) de menteurs. Au Messager, cependant, n'incombe que la transmission claire.
Almanca:
Und solltet ihr ableugnen, so haben bereits viele Umam vor euch abgeleugnet." Und dem Gesandten obliegt nur das deutliche Verkünden.
Rusça:
Если вы сочтете это ложью, то ведь до вас целые народы считали это ложью, но на Посланника возложена только ясная передача откровения.
Arapça:
وَإِن تُكَذِّبُوا فَقَدْ كَذَّبَ أُمَمٌ مِّن قَبْلِكُمْ ۖ وَمَا عَلَى الرَّسُولِ إِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer (size tebliğ edileni) yalan sayarsanız, bilin ki sizden önceki birçok milletler de yalan saymışlardı. Peygambere düşen yalnız açık bir tebliğdir.
Diyanet Vakfı:
Eğer (size tebliğ edileni) yalan sayarsanız, bilin ki sizden önceki birçok milletler de (kendilerine tebliğ edileni) yalan saymışlardır. Peygamber'e düşen, yalnız açık bir tebliğdir.

evelem yerav keyfe yübdiü-llâhü-lḫalḳa ŝümme yü`îdüh. inne ẕâlike `ale-llâhi yesîr.

Türkçe:
Hiç görmediler mi, Allah, yaratmayı nasıl başlatıyor, sonra onu tekrarlıyor/yeni baştan yapıyor. Kuşkusuz bu, Allah için çok kolaydır.
İngilizce:
See they not how Allah originates creation, then repeats it: truly that is easy for Allah.
Fransızca:
Ne voient-ils pas comment Allah commence la création puis la refait ? Cela est facile pour Allah.
Almanca:
Haben sie etwa nicht wahrgenommen, wie ALLAH die Schöpfung beginnen läßt, dann sie wiederholen läßt?! Gewiß, dies ist für ALLAH etwas Leichtes.
Rusça:
Неужели они не видят, как Аллах создает творение в первый раз, а затем воссоздает его. Воистину, это для Аллаха легко.
Arapça:
أَوَلَمْ يَرَوْا كَيْفَ يُبْدِئُ اللَّهُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ ۚ إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'ın mahlukunu ilk baştan nasıl yarattığını, sonra bunu tekrarladığını görmediler mi? Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır.
Diyanet Vakfı:
Allah'ın, yaratılanı ilk baştan nasıl yarattığını, (ölümden) sonra bunu(nasıl) tekrarladığını görmediler mi? Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır.

ḳul sîrû fi-l'arḍi fenżurû keyfe bedee-lḫalḳa ŝümme-llâhü yünşiü-nneş'ete-l'âḫirah. inne-llâhe `alâ külli şey'in ḳadîr.

Türkçe:
De ki: "Yeryüzünde dolaşın da yaratılışın nasıl başladığına bir bakın. İleride Allah öteki oluşmaya da vücut verecektir. Allah, her şeye Kadîr'dir.
İngilizce:
Say: "Travel through the earth and see how Allah did originate creation; so will Allah produce a later creation: for Allah has power over all things.
Fransızca:
Dis : "Parcourez la terre et voyez comment Il a commencé la création. Puis comment Allah crée la génération ultime. Car Allah est Omnipotent".
Almanca:
Sag: "Zieht auf der Erde umher, dann seht nach, wie die Schöpfung begann. Dann wird ALLAH das letzte Entstehen entstehen lassen. Gewiß, ALLAH ist über alles allmächtig.
Rusça:
Скажи: "Постранствуйте по земле и посмотрите, как Он создал творение в первый раз. Затем Аллах создаст конечное творение (воскресит мертвых). Воистину, Аллах способен на всякую вещь.
Arapça:
قُلْ سِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانظُرُوا كَيْفَ بَدَأَ الْخَلْقَ ۚ ثُمَّ اللَّهُ يُنشِئُ النَّشْأَةَ الْآخِرَةَ ۚ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da, Allah ilk baştan nasıl yaratmış bakın. İşte Allah bundan sonra (aynı şekilde) ahiret hayatını da yaratacaktır." Gerçekten Allah her şeye kadirdir.
Diyanet Vakfı:
De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, Allah ilk baştan nasıl yaratmış bir bakın. İşte Allah bundan sonra (aynı şekilde) ahiret hayatını da yaratacaktır. Gerçekten Allah her şeye kadirdir.

yü`aẕẕibü mey yeşâü veyerḥamü mey yeşâ'. veileyhi tuḳlebûn.

Türkçe:
Dilediğine/dileyene azap eder, dilediğine/dileyene rahmet eder. O'na döndürüleceksiniz.
İngilizce:
He punishes whom He pleases, and He grants Mercy to whom He pleases, and towards Him are ye turned.
Fransızca:
Il châtie qui Il veut et fait miséricorde à qui Il veut; c'est vers Lui que vous serez ramenés.
Almanca:
ER peinigt, wen ER will, und ER erweist Gnade, wem ER will. Und zu Ihm werdet ihr zurückgebracht.
Rusça:
Он подвергает мучениям, кого пожелает, и милует, кого пожелает, и к Нему вы будете возвращены.
Arapça:
يُعَذِّبُ مَن يَشَاءُ وَيَرْحَمُ مَن يَشَاءُ ۖ وَإِلَيْهِ تُقْلَبُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, dilediğine azab eder, dilediğine rahmet eder. Ancak O'na döndürüleceksiniz.
Diyanet Vakfı:
O, dilediğine azabeder, dilediğini esirger. Ancak O'na döndürüleceksiniz.

vemâ entüm bimü`cizîne fi-l'arḍi velâ fi-ssemâ'. vemâ leküm min dûni-llâhi miv veliyyiv velâ neṣîr.

Türkçe:
Siz ne yerde ne de gökte kimseyi âciz bırakamazsınız. Ve sizin, Allah'tan başka ne bir dostunuz vardır ne de bir yardımcınız.
İngilizce:
Not on earth nor in heaven will ye be able (fleeing) to frustrate (his Plan), nor have ye, besides Allah, any protector or helper.
Fransızca:
Et vous ne pourrez vous opposer à Sa puissance ni sur terre, ni au ciel; et il n'y a pas pour vous, en dehors d'Allah, ni allié ni secoureur.
Almanca:
Und ihr macht (Ihm) weder auf Erden noch im Himmel zu schaffen. Und ihr habt anstelle von ALLAH weder Wali noch Beistehenden.
Rusça:
Вы не сможете сбежать ни на земле, ни на небе, и не будет у вас покровителей и помощников помимо Аллаха".
Arapça:
وَمَا أَنتُم بِمُعْجِزِينَ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ ۖ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ اللَّهِ مِن وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Siz ne yeryüzünde, ne de gökte (Allah'ı) aciz bırakamazsınız. Allah'tan başka bir dost ve yardımcı da bulamazsınız.
Diyanet Vakfı:
Siz ne yeryüzünde ne de gökte (Allah'ı) aciz bırakamazsınız. Allah'tan başka bir dost ve yardımcı da bulamazsınız.

velleẕîne keferû biâyâti-llâhi veliḳâihî ülâike yeisû mir raḥmetî veülâike lehüm `aẕâbün elîm.

Türkçe:
Allah'ın ayetlerini ve Allah'a varmayı inkâr edenler, işte onlar, rahmetimden ümidi kesmişlerdir. Ve bunlar için acıklı bir azap öngörülmüştür.
İngilizce:
Those who reject the Signs of Allah and the Meeting with Him (in the Hereafter),- it is they who shall despair of My Mercy: it is they who will (suffer) a most grievous Penalty.
Fransızca:
Et ceux qui ne croient pas aux versets d'Allah et à Sa rencontre, désespèrent de Ma miséricorde. Et ceux-là auront un châtiment douloureux.
Almanca:
Und diejenigen, die Kufr ALLAHs Ayat und Seiner Begegnung gegenüber betrieben, diese verzweifeln an Meiner Gnade. Und für diese ist eine qualvolle Peinigung bestimmt.
Rusça:
Те, которые не веруют в знамения Аллаха и во встречу с Ним, потеряли надежду на Мою милость. Именно им уготованы мучительные страдания.
Arapça:
وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ اللَّهِ وَلِقَائِهِ أُولَٰئِكَ يَئِسُوا مِن رَّحْمَتِي وَأُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'ın âyetlerini ve O'na kavuşmayı inkâr edenler var ya, işte onlar benim rahmetimden ümitlerini kesmişlerdir ve onlar için acıklı bir azab vardır.
Diyanet Vakfı:
Allah'ın ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkar edenler -işte onlar- benim rahmetimden ümitlerini kesmişlerdir ve onlar için acıklı bir azap vardır.
Sayfa 398 beslemesine abone olun.