
`inde sidrati-lmüntehâ.
Türkçe:
Son sınır ağacı, Sidretül Münteha yanında.
İngilizce:
Near the Lote-tree beyond which none may pass:
Fransızca:
près de la Sidrat-ul-Muntaha ,
Almanca:
bei der äußersten Sidra ,
Rusça:
у Лотоса крайнего предела,
Arapça:
عِندَ سِدْرَةِ الْمُنتَهَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sidretü'lMüntehâ'nın yanında.
Diyanet Vakfı:
Sidretü'l-Münteha'nın yanında.

`indehâ cennetü-lme'vâ.
Türkçe:
O ağacın yanındadır sığınılacak bahçe.
İngilizce:
Near it is the Garden of Abode.
Fransızca:
près d'elle se trouve le jardin de Maawa :
Almanca:
bei dieser ist die Dschanna der Unterkunft,
Rusça:
возле которого находится Сад пристанища.
Arapça:
عِندَهَا جَنَّةُ الْمَأْوَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ki Cennetü'lMe'vâ onun yanındadır.
Diyanet Vakfı:
Cennetü'l-Me'va da onun yanındadır.

iẕ yagşe-ssidrate mâ yagşâ.
Türkçe:
O vakit kuşatıp sarıyordu Sidre'yi kuşatıp saran,
İngilizce:
Behold, the Lote-tree was shrouded (in mystery unspeakable!)
Fransızca:
au moment où le lotus était couvert de ce qui le couvrait.
Almanca:
da zur Sidra die kommen, die kommen.
Rusça:
Лотос покрыло то, что его покрыло (золотая саранча, или группы ангелов, или повеление Аллаха).
Arapça:
إِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sidre'yi kaplayan kaplıyordu.
Diyanet Vakfı:
Sidre'yi kaplayan kaplamıştı.

mâ zâga-lbeṣaru vemâ ṭagâ.
Türkçe:
Göz ne kayıp şaştı ne azıp haddi aştı.
İngilizce:
(His) sight never swerved, nor did it go wrong!
Fransızca:
La vue n'a nullement dévié ni outrepassé la mesure.
Almanca:
Weder verfehlte der Blick, noch überschritt er.
Rusça:
Его взор не уклонился в сторону и не излишествовал.
Arapça:
مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Peygamberin) gözü şaşmadı ve sınırı aşmadı.
Diyanet Vakfı:
Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı.

leḳad raâ min âyâti rabbihi-lkübrâ.
Türkçe:
Yemin olsun ki Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.
İngilizce:
For truly did he see, of the Signs of his Lord, the Greatest!
Fransızca:
Il a bien vu certaines des grandes merveilles de son Seigneur.
Almanca:
Gewiß, bereits sah er von den großen Ayat seines HERRN!
Rusça:
Он увидел величайшие из знамений своего Господа.
Arapça:
لَقَدْ رَأَىٰ مِنْ آيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Andolsun ki o, Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü gördü.
Diyanet Vakfı:
Andolsun o, Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.

eferaeytümü-llâte vel`uzzâ.
Türkçe:
Gördünüz mü Uzza'yı, Lât'ı.
İngilizce:
Have ye seen Lat. and 'Uzza,
Fransızca:
Que vous en semble [des divinités] Lat et Uzza,
Almanca:
Wie seht ihr es mit Al-lat und Al-'uz-za
Rusça:
Не видели ли вы аль-Лат и аль-Уззу,
Arapça:
أَفَرَأَيْتُمُ اللَّاتَ وَالْعُزَّىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Siz de gördünüz değil mi o Lât ve Uzza'yı?
Diyanet Vakfı:
Gördünüz mü o Lat ve Uzza'yı?

vemenâte-ŝŝâliŝete-l'uḫrâ.
Türkçe:
Ve ötekini, üçüncüsü olan Menât'ı.
İngilizce:
And another, the third (goddess), Manat?
Fransızca:
ainsi que Manat, cette troisième autre ?
Almanca:
sowie die andere Dritte Manat ?!"
Rusça:
и еще третью - Манат?
Arapça:
وَمَنَاةَ الثَّالِثَةَ الْأُخْرَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve üçüncü olarak da öteki (put) Menat'ı?
Diyanet Vakfı:
Ve üçüncüleri olan ötekini, Menat'ı.

elekümü-ẕẕekeru velehü-l'ünŝâ.
Türkçe:
Erkek size, dişi Allah'a mı?
İngilizce:
What! for you the male sex, and for Him, the female?
Fransızca:
Sera-ce à vous le garçon et à Lui la fille ?
Almanca:
Ist euch etwa das Männliche und Sein ist das Weibliche?!
Rusça:
Неужели у вас - потомки мужского пола, а у Него - потомки женского пола?
Arapça:
أَلَكُمُ الذَّكَرُ وَلَهُ الْأُنثَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Size erkek O'na dişi öyle mi?
Diyanet Vakfı:
Demek erkek size, dişi O'na öyle mi?

tilke iẕen ḳismetün ḍîzâ.
Türkçe:
İşte bu, insafsız bir bölüştürme.
İngilizce:
Behold, such would be indeed a division most unfair!
Fransızca:
Que voilà donc un partage injuste !
Almanca:
Dies ist sicher eine ungerechte Teilung.
Rusça:
Это было бы несправедливым распределением.
Arapça:
تِلْكَ إِذًا قِسْمَةٌ ضِيزَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Öyle ise bu çok insafsızca bir taksim.
Diyanet Vakfı:
O zaman bu, insafsızca bir taksim!

in hiye illâ esmâün semmeytümûhâ entüm veâbâüküm mâ enzele-llâhü bihâ min sülṭân. iy yettebi`ûne ille-żżanne vemâ tehve-l'enfüs. veleḳad câehüm mir rabbihimü-lhüdâ.
Türkçe:
Bunlar, sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka şeyler değildir. Onlar hakkında Allah bir kanıt indirmemiştir. Onlar, sadece sanıya, bir de nefislerin hoşlandığı şeylere uyuyorlar. Yemin olsun, onlara hidayet Rablerinden gelmiştir.
İngilizce:
These are nothing but names which ye have devised,- ye and your fathers,- for which Allah has sent down no authority (whatever). They follow nothing but conjecture and what their own souls desire!- Even though there has already come to them Guidance from their Lord!
Fransızca:
Ce ne sont que des noms que vous avez inventés, vous et vos ancêtres. Allah n'a fait descendre aucune preuve à leur sujet. Ils ne suivent que la conjecture et les passions de [leurs] âmes, alors que la guidée leur est venue de leur Seigneur.
Almanca:
Es sind nur Namen, die ihr und eure Ahnen gegeben habt, für die ALLAH keinen Beweis hinabsandte. Sie folgen doch nur dem Spekulieren und dem, was die Seelen begehren! Und gewiß, bereits kam zu ihnen von ihrem HERRN die Rechtleitung.
Rusça:
Они - всего лишь имена, которыми нарекли их вы и ваши отцы, относительно которых Аллах не ниспослал никакого доказательства. Они следуют только предположениям и тому, чего желают души, хотя верное руководство от их Господа уже явилось к ним.
Arapça:
إِنْ هِيَ إِلَّا أَسْمَاءٌ سَمَّيْتُمُوهَا أَنتُمْ وَآبَاؤُكُم مَّا أَنزَلَ اللَّهُ بِهَا مِن سُلْطَانٍ ۚ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْأَنفُسُ ۖ وَلَقَدْ جَاءَهُم مِّن رَّبِّهِمُ الْهُدَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar hiçbir şey değil, sırf sizin ve babalarınızın taktığınız (boş) isimlerdir. Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmedi. Onlar yalnız zanna ve nefislerin sevdasına uyuyorlar. Halbuki onlara Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir.
Diyanet Vakfı:
Bunlar (putlar), sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Onlar ancak zanna ve nefislerinin arzusuna uyuyorlar. Halbuki kendilerine Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir.
Sayfalar
