Sayfa 565

 
00:00

bel naḥnü maḥrûmûn.

Arapça:

بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ

Türkçe:

"Hayır, hayır! Biz mahrum edilenleriz."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yok, biz mahrum edilmişiz. (dediler).

Diyanet Vakfı:

Yok yok, doğrusu biz mahrum bırakılmışız!

İngilizce:

Indeed we are shut out (of the fruits of our labour)!

Fransızca:

Ou plutôt nous somme frustrés".

Almanca:

Nein, sondern wir sind Ausgeschlossene."

Rusça:

О нет! Мы лишились этого".

Açıklama:
 
00:00

ḳâle evseṭuhüm elem eḳul leküm levlâ tüsebbiḥûn.

Arapça:

قَالَ أَوْسَطُهُمْ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ

Türkçe:

Ortancaları/ılımlı olanı şöyle dedi: "Ben size söylemedim mi? Tespih etseydiniz ya!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İçlerinde en makul olanı şöyle dedi: "Ben size Rabbinizi tesbih etsenize dememiş miydim?"

Diyanet Vakfı:

İçlerinden en makul olanı şöyle dedi: Ben size "Rabbinizi tesbih etsenize" dememiş miydim?

İngilizce:

Said one of them, more just (than the rest): "Did I not say to you, 'Why not glorify (Allah)?'"

Fransızca:

Le plus juste d'entre eux dit : "Ne vous avais-je pas dit : Si seulement vous avez rendu gloire à Allah ! "

Almanca:

Der Mittlere von ihnen sagte: "Sagte ich euch nicht: würdet ihr doch nur lobpreisen?"

Rusça:

Лучший из них сказал: "Разве я не говорил вам, что надо было прославить Аллаха?"

Açıklama:
 
00:00

ḳâlû sübḥâne rabbinâ innâ künnâ żâlimîn.

Arapça:

قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ

Türkçe:

O zaman dediler ki: "Tespih ederiz seni, ey Rabbimiz! Gerçekten biz zalimler olduk."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Rabbimizi tesbih ederiz, doğrusu biz zalimler imişiz. (dediler).

Diyanet Vakfı:

Rabbimizi tesbih ederiz; doğrusu biz (kendi kendimize) yazık etmişiz, dediler.

İngilizce:

They said: "Glory to our Lord! Verily we have been doing wrong!"

Fransızca:

Ils dirent : "Gloire à notre Seigneur ! Oui, nous avons été injustes".

Almanca:

Sie sagten: "Gepriesen-erhaben ist unser HERR! Gewiß, wir waren Unrecht-Begehende."

Rusça:

Они сказали: "Пречист наш Господь! Мы были несправедливы".

Açıklama:
 
00:00

feaḳbele ba`ḍuhüm `alâ ba`ḍiy yetelâvemûn.

Arapça:

فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَلَاوَمُونَ

Türkçe:

Bunun üzerine birbirlerini kınamaya başladılar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ardından suçu birbirlerine yüklemeye başladılar.

Diyanet Vakfı:

Ardından, kabahati birbirlerine yüklemeye başladılar.

İngilizce:

Then they turned, one against another, in reproach.

Fransızca:

Puis ils s'adressèrent les uns aux autres, se faisant des reproches.

Almanca:

Dann wandten sich die einen von ihnen den anderen zu, sie machten sich gegenseitig Vorwürfe,

Rusça:

Они стали попрекать друг друга

Açıklama:
 
00:00

ḳâlû yâ veylenâ innâ künnâ ṭâgîn.

Arapça:

قَالُوا يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا طَاغِينَ

Türkçe:

"Yazıklar olsun bize, dediler, biz gerçekten azgınlarmışız!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yazıklar olsun bize, dediler, biz azgınlarmışız.

Diyanet Vakfı:

(Nihayet) şöyle dediler: Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz.

İngilizce:

They said: "Alas for us! We have indeed transgressed!

Fransızca:

Ils dirent : "Malheur à nous ! Nous avons été des rebelles.

Almanca:

sie sagten: "Unser Niedergang! Gewiß, wir waren Übertretende.

Rusça:

и сказали: "Горе нам! Мы преступили границы дозволенного.

Açıklama:
 
00:00

`asâ rabbünâ ey yübdilenâ ḫayram minhâ innâ ilâ rabbinâ râgibûn.

Arapça:

عَسَىٰ رَبُّنَا أَن يُبْدِلَنَا خَيْرًا مِّنْهَا إِنَّا إِلَىٰ رَبِّنَا رَاغِبُونَ

Türkçe:

"Umarız, Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir. Biz de her şeyimizle Rabbimize yöneliriz."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ola ki Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir. Biz Rabbimize yönelir, ondan umarız.

Diyanet Vakfı:

Belki Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz (artık) Rabbimizi(O'nun hoşnutluğunu) arzuluyoruz.

İngilizce:

It may be that our Lord will give us in exchange a better (garden) than this: for we do turn to Him (in repentance)!

Fransızca:

Nous souhaitons que notre Seigneur nous le remplace par quelque chose de meilleur. Nous désirons nous rapprocher de notre Seigneur".

Almanca:

Hoffentlich tauscht uns unser HERR Besseres als sie ein. Gewiß, wir sind ALLAH gegenüber Bittende."

Rusça:

Быть может, Господь наш даст нам взамен нечто лучшее. Воистину, мы обращаемся к нашему Господу".

Açıklama:
 
00:00

keẕâlike-l`aẕâb. vele`aẕâbü-l'âḫirati ekber. lev kânû ya`lemûn.

Arapça:

كَذَٰلِكَ الْعَذَابُ ۖ وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَكْبَرُ ۚ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ

Türkçe:

İşte böyledir azap! Âhiretin azabı ise gerçekten çok daha büyüktür. Bir bilselerdi!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İşte azap böyledir. Elbette ahiret azabı daha büyüktür. Fakat bilselerdi.

Diyanet Vakfı:

İşte azap böyledir. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilselerdi!

İngilizce:

Such is the Punishment (in this life); but greater is the Punishment in the Hereafter,- if only they knew!

Fransızca:

Tel fut le châtiment; et le châtiment de l'au-delà est plus grand encore, si seulement ils savaient !

Almanca:

Solcherart ist die Peinigung. Und die Peinigung des Jenseits ist doch noch größer, würden sie es nur wissen.

Rusça:

Такими были мучения, а мучения в Последней жизни будут еще ужаснее! Если бы только они знали!

Açıklama:
 
00:00

inne lilmütteḳîne `inde rabbihim cennâti-nne`îm.

Arapça:

إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّاتِ النَّعِيمِ

Türkçe:

Takva sahipleri için, Rableri katında nimetlerle dolu cennetler vardır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kuşkusuz korunanlar için de, Rableri katında nimetleri bol bahçeler vardır.

Diyanet Vakfı:

Şu da muhakkak ki, takva sahipleri için Rableri katında nimetleri bol cennetler vardır.

İngilizce:

Verily, for the Righteous, are Gardens of Delight, in the Presence of their Lord.

Fransızca:

Les pieux auront auprès de leur Seigneur les jardins de délice.

Almanca:

Gewiß, für die Muttaqi gibt es bei ihrem HERRN die Dschannat des Wohlergehens.

Rusça:

Воистину, для богобоязненных у их Господа приготовлены Сады блаженства.

Açıklama:
 
00:00

efenec`alü-lmüslimîne kelmücrimîn.

Arapça:

أَفَنَجْعَلُ الْمُسْلِمِينَ كَالْمُجْرِمِينَ

Türkçe:

Biz, Müslümanları/Allah'a teslim olanları, suçlular gibi yapar mıyız?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Öyle ya, teslimiyet gösterenleri suçlular gibi tutar mıyız hiç?

Diyanet Vakfı:

Öyle ya, (Allah'a) teslimiyet gösterenleri, (o) günahkarlar gibi tutar mıyız hiç?

İngilizce:

Shall We then treat the People of Faith like the People of Sin?

Fransızca:

Traiterons-Nous les soumis [à Allah] à la manière des criminels ?

Almanca:

Lassen WIR etwa die Muslime wie die schwer Verfehlenden sein?!

Rusça:

Неужели Мы мусульман приравним к грешникам?

Açıklama:
 
00:00

mâ leküm. keyfe taḥkümûn.

Arapça:

مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ

Türkçe:

Neniz var sizin, nasıl hüküm veriyorsunuz?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Neyiniz var, nasıl hüküm veriyorsunuz?

Diyanet Vakfı:

Size ne oluyor? Ne biçim hüküm veriyorsunuz?

İngilizce:

What is the matter with you? How judge ye?

Fransızca:

Qu'avez-vous ? Comment jugez-vous ?

Almanca:

Was ist mit euch, wie urteilt ihr?!

Rusça:

Что с вами? Как вы судите?

Açıklama:

Sayfalar

Sayfa 565 beslemesine abone olun.