Sayfa 456

vevehebnâ lehû ehlehû vemiŝlehüm me`ahüm raḥmetem minnâ veẕikrâ liüli-l'elbâb.

Türkçe:
Ona bizden bir rahmet ve özü temizlere bir hatırlatma olarak, ailesini ve beraberlerinde, benzerlerini bağışladık.
İngilizce:
And We gave him (back) his people, and doubled their number,- as a Grace from Ourselves, and a thing for commemoration, for all who have Understanding.
Fransızca:
Et Nous lui rendîmes sa famille et la fîmes deux fois plus nombreuse, comme une miséricorde de Notre part et comme un rappel pour les gens doués d'intelligence.
Almanca:
Und WIR schenkten ihm seine Familie und mit ihnen ihresgleichen als Gnade von Uns und Ermahnung für diejenigen mit Verstand.
Rusça:
Мы даровали ему его семью и еще столько же вместе с ними по Нашей милости и как напоминание для обладающих разумом.
Arapça:
وَوَهَبْنَا لَهُ أَهْلَهُ وَمِثْلَهُم مَّعَهُمْ رَحْمَةً مِّنَّا وَذِكْرَىٰ لِأُولِي الْأَلْبَابِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve ona, bütün ailesini ve beraberlerinde bir mislini daha tarafımızdan bir rahmet olarak bahşettik ki, akıl sahipleri için bir ibret olsun.
Diyanet Vakfı:
Bizden bir rahmet ve olgun akıl sahipleri için de bir ibret olmak üzere ona hem ailesini hem de onlarla beraber bir mislini bağışladık.

veḫuẕ biyedike ḍigŝen faḍrib bihî velâ taḥneŝ. innâ vecednâhü ṣâbirâ. ni`me-l`abd. innehû evvâb.

Türkçe:
"Eline bir demet sap al da onunla vur ve yeminine ters düşmüş olma!" dedik. Biz onu sabırlı bulduk. Ne güzel kuldu o! Bize yönelen, yakaran biriydi o.
İngilizce:
And take in thy hand a little grass, and strike therewith: and break not (thy oath). Truly We found him full of patience and constancy. How excellent in Our service! ever did he turn (to Us)!
Fransızca:
"Et prends dans ta main un faisceau de brindilles, puis frappe avec cela . Et ne viole pas ton serment". Oui, Nous l'avons trouvé vraiment endurant. Quel bon serviteur ! Sans cesse il se repentait.
Almanca:
"Und nimm mit deiner Hand ein kleines Bündel, dann schlage mit ihm und sei nicht eidbrüchig!" Gewiß, WIR fanden ihn einen sich in Geduld Übenden. Was für einen guten Diener. Gewiß, er war stets umkehrend.
Rusça:
Возьми в руку пучок, ударь им жену и не преступай клятвы". Воистину, Мы нашли его терпеливым. Как прекрасен был этот раб! Воистину, он всегда обращался к Аллаху.
Arapça:
وَخُذْ بِيَدِكَ ضِغْثًا فَاضْرِب بِّهِ وَلَا تَحْنَثْ ۗ إِنَّا وَجَدْنَاهُ صَابِرًا ۚ نِّعْمَ الْعَبْدُ ۖ إِنَّهُ أَوَّابٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Bir de dedik ki): "Eline bir demet al da onunla (eşine) vur; yemininde durmamazlık etme." Doğrusu biz onu sabırlı bulduk. O ne güzel kul! O hakikaten daima Allah'a yönelmektedir.
Diyanet Vakfı:
Eline bir demet sap al da onunla vur, yeminini böyle yerine getir. Gerçekten biz Eyyub'u sabırlı (bir kul) bulmuştuk. O, ne iyi kuldu! Daima Allah'a yönelirdi.

veẕkür `ibâdenâ ibrâhîme veisḥâḳa veya`ḳûbe üli-l'eydî vel'ebṣâr.

Türkçe:
Güçlü-kuvvetli, bakış ve görüş sahibi kullarımız İbrahim, İshak ve Yakub'u da an!
İngilizce:
And commemorate Our Servants Abraham, Isaac, and Jacob, possessors of Power and Vision.
Fransızca:
Et rappelle-toi Abraham, Isaac et Jacob ? Nos serviteurs puissants et clairvoyants.
Almanca:
Und erwähne Unsere Diener Ibrahim, Ishaq und Ya'qub, diemit Kraft und Einblick waren.
Rusça:
Помяни Наших рабов Ибрахима (Авраама), Исхака (Исаака) и Йакуба (Иакова), могучих и прозорливых.
Arapça:
وَاذْكُرْ عِبَادَنَا إِبْرَاهِيمَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ أُولِي الْأَيْدِي وَالْأَبْصَارِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve Yakub'u da an. Onlar eller ve gözler sahipleri idiler.
Diyanet Vakfı:
(Ey Muhammed!), Kuvvetli ve basiretli kullarımız İbrahim, İshak ve Ya'kub'u da an.

innâ aḫlaṣnâhüm biḫâliṣatin ẕikra-ddâr.

Türkçe:
Biz onları, yurdu düşünme özellikleriyle yücelen tertemiz kullar yaptık.
İngilizce:
Verily We did choose them for a special (purpose)- proclaiming the Message of the Hereafter.
Fransızca:
Nous avons fait d'eux l'objet d'une distinction particulière : le rappel de l'au-delà.
Almanca:
Gewiß, WIR erwählten sie mit einer Auserwählenden aus: Die Erinnerung an die eigentliche Wohnstätte.
Rusça:
Мы избрали их за то, что они искренне поминали Последнюю обитель.
Arapça:
إِنَّا أَخْلَصْنَاهُم بِخَالِصَةٍ ذِكْرَى الدَّارِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çünkü biz onları temiz bir hasletle, hâlis yurt (ahiret) düşüncesine ermiş has kullarımızdan kılmışızdır.
Diyanet Vakfı:
Biz onları özellikle ahiret yurdunu düşünen ihlaslı kimseler kıldık.

veinnehüm `indenâ lemine-lmuṣṭafeyne-l'aḫyâr.

Türkçe:
Ve bizim katımızda onlar seçkin, hayırlı kimselerdendi.
İngilizce:
They were, in Our sight, truly, of the company of the Elect and the Good.
Fransızca:
Ils sont auprès de Nous, certes, parmi les meilleurs élus.
Almanca:
Und gewiß, sie sind bei Uns zweifelsohne von den Auserwählten, von den Besten.
Rusça:
Воистину, они у Нас - в числе избранных, лучших.
Arapça:
وَإِنَّهُمْ عِندَنَا لَمِنَ الْمُصْطَفَيْنَ الْأَخْيَارِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çünkü onlar, nezdimizde seçilmiş en hayırlı kimselerdendir.
Diyanet Vakfı:
Doğrusu onlar bizim katımızda seçkin iyi kimselerdendir.

veẕkür ismâ`île velyese`a veẕe-lkifl. veküllüm mine-l'aḫyâr.

Türkçe:
İsmail'i, Elyese'i, Zülkifll'i de an! Hepsi seçkinlerdendi.
İngilizce:
And commemorate Isma'il, Elisha, and Zul-Kifl: Each of them was of the Company of the Good.
Fransızca:
Et rappelle-toi Ismaël et Elisée, et Zal-Kifl, chacun d'eux parmi les meilleurs.
Almanca:
Und erwähne Isma'il, Alys' und Dhal-kifl! Und alle sind von den Besten.
Rusça:
Помяни Исмаила (Измаила), Альйаса (Елисея) и Зуль Кифла. Все они принадлежат к числу лучших.
Arapça:
وَاذْكُرْ إِسْمَاعِيلَ وَالْيَسَعَ وَذَا الْكِفْلِ ۖ وَكُلٌّ مِّنَ الْأَخْيَارِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İsmail'i, Elyasa'yı, Zü'lKifl'i de an. Hepsi de en hayırlı kimselerdendir.
Diyanet Vakfı:
İsmail'i, Elyesa'yı, Zülkifl'i de an. Hepsi de iyilerdendir.

hâẕâ ẕikr. veinne lilmütteḳîne leḥusne meâb.

Türkçe:
Bir hatırlatmadır bu! Korunup sakınanlar için elbette güzel bir gelecek vardır.
İngilizce:
This is a Message (of admonition): and verily, for the righteous, is a beautiful Place of (Final) Return,-
Fransızca:
Cela est un rappel. C'est aux pieux qu'appartient, en vérité, la meilleure retraite,
Almanca:
Dies ist eine Ermahnung. Und gewiß, für die Muttaqi gibt es doch eine schöne Rückkehr,
Rusça:
Это - Напоминание, и богобоязненным уготовано прекрасное место возвращения -
Arapça:
هَٰذَا ذِكْرٌ ۚ وَإِنَّ لِلْمُتَّقِينَ لَحُسْنَ مَآبٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte bu bir öğüttür. Şüphesiz korunan müttakiler için herhalde güzel bir istikbal (güzel bir dönüş yeri) vardır.
Diyanet Vakfı:
İşte bu, bir hatırlatmadır. Doğrusu Allah'a karşı gelmekten sakınanlara güzel bir gelecek vardır.

cennâti `adnim müfetteḥatel lehümü-l'ebvâb.

Türkçe:
Kapıları kendilerine açılmış Adn cennetleri.
İngilizce:
Gardens of Eternity, whose doors will (ever) be open to them;
Fransızca:
Les Jardins d'Eden, aux portes ouvertes pour eux,
Almanca:
'Adn-Dschannat! Für sie sind die Türen voll geöffnet.
Rusça:
сады Эдема, врата которых будут раскрываться перед ними.
Arapça:
جَنَّاتِ عَدْنٍ مُّفَتَّحَةً لَّهُمُ الْأَبْوَابُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bütün kapıları kendilerine açılmış olan Adn cennetleri vardır.
Diyanet Vakfı:
Kapıları yalnızca kendilerine açılmış Adn cennetleri vardır.

müttekiîne fîhâ yed`ûne fîhâ bifâkihetin keŝîrativ veşerâb.

Türkçe:
Orada, yaslanmış olarak birçok meyve ve içecek isterler.
İngilizce:
Therein will they recline (at ease): Therein can they call (at pleasure) for fruit in abundance, and (delicious) drink;
Fransızca:
où, accoudés, ils demanderont des fruits abondants et des boissons.
Almanca:
Angelehnt sind sie darin. Sie verlangen nach vielerlei Obst und Trank.
Rusça:
Они будут возлежать там, прислонившись, и просить принести им множество фруктов и питье.
Arapça:
مُتَّكِئِينَ فِيهَا يَدْعُونَ فِيهَا بِفَاكِهَةٍ كَثِيرَةٍ وَشَرَابٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İçlerine kurularak orada birçok yemişle, bambaşka bir içki isteyeceklerdir.
Diyanet Vakfı:
Onlar koltuklara yaslanıp kurularak orada bir çok meyveler ve içecekler isterler.

ve`indehüm ḳâṣirâtu-ṭṭarfi etrâb.

Türkçe:
Yanlarında, bakışlarını eşlerine yöneltmiş yaşıt dilberler vardır.
İngilizce:
And beside them will be chaste women restraining their glances, (companions) of equal age.
Fransızca:
Et auprès d'eux seront les belles au regard chaste, toutes du même âge.
Almanca:
Und bei ihnen sind die des Blickes Zurückhaltenden, Gleichaltrige.
Rusça:
Рядом с ними будут сверстницы с потупленными взорами.
Arapça:
۞ وَعِندَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ أَتْرَابٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yanlarında da bakışları yalnız kocalarına dönük hep aynı yaşta dilberler vardır.
Diyanet Vakfı:
Yanlarında, eşlerinden başkasına bakmayan, kendilerine yaşıt güzeller vardır.

Sayfalar

Sayfa 456 beslemesine abone olun.