
vece`alnâ ẕürriyyetehû hümü-lbâḳîn.
Türkçe:
Onun zürriyetini, evet onları kalıcılar yaptık.
İngilizce:
And made his progeny to endure (on this earth);
Fransızca:
et Nous fîmes de sa descendance les seuls survivants.
Almanca:
Und WIR machten seine Nachkommenschaft die Übriggebliebenen.
Rusça:
и сохранили только его потомство.
Arapça:
وَجَعَلْنَا ذُرِّيَّتَهُ هُمُ الْبَاقِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hem onun neslini bâki kalanlar kıldık.
Diyanet Vakfı:
Biz yalnız Nuh'un soyunu kalıcı kıldık.

veteraknâ `aleyhi fi-l'âḫirîn.
Türkçe:
Sonrakiler içinde, ona işaret eden bir şey bıraktık.
İngilizce:
And We left (this blessing) for him among generations to come in later times:
Fransızca:
et Nous avons perpétué son souvenir dans la postérité,
Almanca:
Und WIR ließen über ihn (Lob) bei den Letzten.
Rusça:
Мы оставили о нем в последующих поколениях добрую молву.
Arapça:
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hem de sonradan gelenler içinde güzel bir namını bıraktık.
Diyanet Vakfı:
Sonradan gelenler içinde ona iyi bir nam bıraktık

selâmün `alâ nûḥin fi-l`âlemîn.
Türkçe:
Selam olsun Nûh'a âlemler içinde!
İngilizce:
Peace and salutation to Noah among the nations!
Fransızca:
Paix sur Noé dans tout l'univers !
Almanca:
Salam sei über Nuh unter den Menschen.
Rusça:
Мир Нуху (Ною) среди миров!
Arapça:
سَلَامٌ عَلَىٰ نُوحٍ فِي الْعَالَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bütün âlemler içinde Nuh'a selam olsun.
Diyanet Vakfı:
Bütün alemlerden Nuh'a selam olsun!

innâ keẕâlike neczi-lmuḥsinîn.
Türkçe:
İşte böyle ödüllendiririz biz, güzel düşünüp güzel davrananları.
İngilizce:
Thus indeed do we reward those who do right.
Fransızca:
Ainsi récompensons-Nous les bienfaisants.
Almanca:
Gewiß, WIR vergelten solcherart den Muhsin.
Rusça:
Воистину, так Мы воздаем творящим добро.
Arapça:
إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.
Diyanet Vakfı:
İşte biz iyileri böyle mükafatlandırırız.

innehû min `ibâdine-lmü'minîn.
Türkçe:
O, bizim inanan kullarımızdandı.
İngilizce:
For he was one of our believing Servants.
Fransızca:
Il était, certes, un de Nos serviteurs croyants.
Almanca:
Gewiß, er ist von unseren imanverinnerlichenden Dienern.
Rusça:
Воистину, он - один из Наших верующих рабов.
Arapça:
إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı.
Diyanet Vakfı:
Zira o, bizim inanmış kullarımızdan idi.

ŝümme agraḳne-l'âḫarîn.
Türkçe:
Sonra ötekileri boğuverdik.
İngilizce:
Then the rest we overwhelmed in the Flood.
Fransızca:
Ensuite Nous noyâmes les autres.
Almanca:
Dann ertränkten WIR die anderen.
Rusça:
Затем Мы потопили всех остальных.
Arapça:
ثُمَّ أَغْرَقْنَا الْآخَرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra diğerlerini suda boğduk.
Diyanet Vakfı:
Nihayet ötekileri (inanmayanları) suda boğduk.

veinne min şî`atihî leibrâhîm.
Türkçe:
Hiç kuşkusuz, İbrahim de onun grubundandı.
İngilizce:
Verily among those who followed his Way was Abraham.
Fransızca:
Du nombre de ses coreligionnaires, certes, fut Abraham.
Almanca:
Und gewiß, von seiner Gefolgschaft ist doch Ibrahim.
Rusça:
Ибрахим (Авраам) был одним из его приверженцев.
Arapça:
۞ وَإِنَّ مِن شِيعَتِهِ لَإِبْرَاهِيمَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz ki İbrahim de onun kolundandı.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz İbrahim de onun (Nuh'un) milletinden idi.

iẕ câe rabbehû biḳalbin selîm.
Türkçe:
Rabbine, tertemiz bir kalple gelmişti.
İngilizce:
Behold! he approached his Lord with a sound heart.
Fransızca:
Quand il vint à son Seigneur avec un cur sain.
Almanca:
Als er zu seinem HERRN mit einem aufrichtigen Herz kam.
Rusça:
Вот он пришел к своему Господу с непорочным сердцем.
Arapça:
إِذْ جَاءَ رَبَّهُ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çünkü o, Rabbine tertemiz bir kalb ile gelmişti.
Diyanet Vakfı:
Çünkü Rabbine kalb-i selim ile geldi.

iẕ ḳâle liebîhi veḳavmihî mâẕâ ta`büdûn.
Türkçe:
Babasına ve toplumuna sormuştu: "Siz neye kulluk/ibadet ediyorsunuz?"
İngilizce:
Behold! he said to his father and to his people, "What is that which ye worship?
Fransızca:
Quand il dit à son père et à son peuple : "Qu'est-ce que vous adorez ? "
Almanca:
Als er zu seinem Vater und zu seinen Leuten sagte: "Wem dient ihr?!
Rusça:
Он сказал своему отцу и своему народу: "Чему вы поклоняетесь?
Arapça:
إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَاذَا تَعْبُدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O babasına ve kavmine şöyle demişti: "Siz nelere tapıyorsunuz?"
Diyanet Vakfı:
Hani o, babasına ve kavmine: Siz kime kulluk ediyorsunuz? demişti.

eifken âliheten dûne-llâhi türîdûn.
Türkçe:
"Allah'ın berisinden birtakım uydurma ilahları mı istiyorsunuz?"
İngilizce:
Is it a falsehood- gods other than Allah- that ye desire?
Fransızca:
Cherchez-vous, dans votre égarement, des divinités en dehors d'Allah ?
Almanca:
Wollt ihr etwa erdichtete Lüge, Gottheiten anstelle von ALLAH?!
Rusça:
Неужели вы жаждете других богов, помимо Аллаха, измышляя ложь?
Arapça:
أَئِفْكًا آلِهَةً دُونَ اللَّهِ تُرِيدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yalancılık etmek için mi Allah'tan başka ilâhlar istiyorsunuz?
Diyanet Vakfı:
"Allah'tan başka bir takım uydurma ilahlar mı istiyorsunuz?"
Sayfalar
