Sayfa 269

veelḳâ fi-l'arḍi ravâsiye en temîde biküm veenhârav vesübülel le`alleküm tehtedûn.

Türkçe:
Sizi çalkayıp sarsar diye yerküreye ağır dağlar, ırmaklar, yollar koydu. İyiye ve doğruya ulaşmanız umulmaktadır.
İngilizce:
And He has set up on the earth mountains standing firm, lest it should shake with you; and rivers and roads; that ye may guide yourselves;
Fransızca:
Et Il a implanté des montagnes immobiles dans la terre afin qu'elle ne branle pas en vous emportant avec elle de même que des rivières et des sentiers, pour que vous vous guidiez,
Almanca:
Und ER setzte auf Erden Felsenberge, damit sie mit euch nicht schwankt, sowie Flüsse und Wege, damit ihr Rechtleitung findet.
Rusça:
Он поместил на земле незыблемые горы, дабы она не колебалась вместе с вами, а также реки и дороги, дабы вы могли идти верным путем.
Arapça:
وَأَلْقَىٰ فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَن تَمِيدَ بِكُمْ وَأَنْهَارًا وَسُبُلًا لَّعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah, yeryüzü sizi sarsmasın diye oraya sabit dağlar yerleştirdi. Yolunuzu bulmanız için de nehirler ve yollar yarattı.
Diyanet Vakfı:
Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağları, yolunuzu bulmanız için de ırmakları ve yolları yarattı.

ve`alâmât. vebinnecmi hüm yehtedûn.

Türkçe:
Ve nice işaretler! Yıldızla da onlar, yol ve yön doğrulturlar.
İngilizce:
And marks and sign-posts; and by the stars (men) guide themselves.
Fransızca:
ainsi que des points de repère. Et au moyen des étoiles [les gens] se guident .
Almanca:
Ebenso (setzte ER) Merkmale. Und mit dem Stern finden sie Rechtleitung.
Rusça:
Он создал приметы. А по звездам они находят правильную дорогу.
Arapça:
وَعَلَامَاتٍ ۚ وَبِالنَّجْمِ هُمْ يَهْتَدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Daha birçok âlametler yarattı. İnsanlar geceleyin de Allah'ın yarattığı yıldızlarla yönlerini bulurlar.
Diyanet Vakfı:
Daha nice alametler (yarattı). Onlar, yıldızlarla da yollarını doğrulturlar.

efemey yaḫlüḳu kemel lâ yaḫlüḳ. efelâ teẕekkerûn.

Türkçe:
Yaratan, yaratmayana benzer mi? Hiç düşünmüyor musunuz?
İngilizce:
Is then He Who creates like one that creates not? Will ye not receive admonition?
Fransızca:
Celui qui crée est-il semblable à celui qui ne crée rien ? Ne vous souvenez-vous pas ?
Almanca:
Ist Derjenige, Der erschafft, etwa demjenigen gleichzusetzen, der nichts erschafft?! Wollt ihr euch etwa nicht besinnen?!
Rusça:
Разве Тот, Кто творит, подобен тому, кто не творит? Неужели вы не помяните назидание?
Arapça:
أَفَمَن يَخْلُقُ كَمَن لَّا يَخْلُقُ ۗ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hiç yaratan (Allah), yaratmayan (putlar) gibi olur mu? Artık siz düşünmez misiniz?
Diyanet Vakfı:
O halde, yaratan (Allah), yaratmayan (putlar) gibi olur mu? Hala düşünmüyor musunuz?

vein te`uddû ni`mete-llâhi lâ tuḥṣûhâ. inne-llâhe legafûrur raḥîm.

Türkçe:
Allah'ın nimetlerini saymaya kalkarsanız, onların sonunu getiremezsiniz. Allah, gerçekten Gafûr ve Rahîm'dir.
İngilizce:
If ye would count up the favours of Allah, never would ye be able to number them: for Allah is Oft-Forgiving, Most Merciful.
Fransızca:
Et si vous comptez les bienfaits d'Allah, vous ne saurez pas les dénombrer. Car Allah est Pardonneur, et Miséricordieux.
Almanca:
Und wenn ihr ALLAHs Gaben aufzählen würdet, würdet ihr sie nie umfassend erfassen. Gewiß, ALLAH ist doch allvergebend, allgnädig.
Rusça:
Если вы станете считать милости Аллаха, то не пересчитаете их! Воистину, Аллах - Прощающий, Милосердный.
Arapça:
وَإِن تَعُدُّوا نِعْمَةَ اللَّهِ لَا تُحْصُوهَا ۗ إِنَّ اللَّهَ لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Halbuki Allah'ın nimetlerini teker teker saymaya kalkışsanız, onları sayamazsınız. Muhakkak ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
Diyanet Vakfı:
Allah'ın nimetini saymaya kalksanız, onu sayamazsınız. Hakikaten Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir.

vellâhü ya`lemü mâ tüsirrûne vemâ tü`linûn.

Türkçe:
Allah, sizin gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilir.
İngilizce:
And Allah doth know what ye conceal, and what ye reveal.
Fransızca:
Et Allah sait ce que vous cachez et ce que vous divulguez.
Almanca:
Und ALLAH kennt das, was ihr verheimlicht und was ihr offenlegt.
Rusça:
Аллах ведает то, что вы утаиваете, и то, что вы совершаете открыто.
Arapça:
وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah, gizlediğinizi de açıkladığınızı da bilir.
Diyanet Vakfı:
Allah, gizlediğinizi de açıkladığınızı da bilir.

velleẕîne yed`ûne min dûni-llâhi lâ yaḫlüḳûne şey'ev vehüm yuḫleḳûn.

Türkçe:
Allah dışında yakardıklarınız hiçbir şey yaratamazlar; onların kendileri yaratılmaktadır.
İngilizce:
Those whom they invoke besides Allah create nothing and are themselves created.
Fransızca:
Et ceux qu'ils invoquent en dehors d'Allah ne créent rien, et ils sont eux-mêmes créés.
Almanca:
Und diejenigen, an die sie anstelle von ALLAH Bittgebete richten, erschaffen nichts, sondern sie werden selbst erschaffen.
Rusça:
А те, к кому они обращаются с молитвами вместо Аллаха, не могут ничего сотворить, тогда как сами они были сотворены.
Arapça:
وَالَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ لَا يَخْلُقُونَ شَيْئًا وَهُمْ يُخْلَقُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kâfirlerin Allah'tan başka yalvardıkları (putlar) ise, hiçbir şey yaratamazlar. Çünkü onlar, kendileri yaratılmışlardır.
Diyanet Vakfı:
Allah'ı bırakıp da taptıkları (putlar), hiçbir şey yaratamazlar. Çünkü onlar kendileri yaratılmışlardır.

emvâtün gayru aḥyâ'. vemâ yeş`urûne eyyâne yüb`aŝûn.

Türkçe:
Hayat bulmaz ölülerdir onlar. Ne zaman dirilteceklerini bile bilmezler.
İngilizce:
(They are things) dead, lifeless: nor do they know when they will be raised up.
Fransızca:
Ils sont morts, et non pas vivants, et ils ne savent pas quand ils seront ressuscités.
Almanca:
Sie sind Leblose, keine Lebendigen. Und sie merken nicht, wann sie erweckt werden.
Rusça:
Они мертвы, не живы и не знают, когда они будут воскрешены.
Arapça:
أَمْوَاتٌ غَيْرُ أَحْيَاءٍ ۖ وَمَا يَشْعُرُونَ أَيَّانَ يُبْعَثُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O putlar, hep ölüdürler, diri değildirler ve insanların öldükten sonra ne zaman dirileceklerini de bilmezler.
Diyanet Vakfı:
Onlar diriler değil, ölülerdir. Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.

ilâhüküm ilâhüv vâḥid. felleẕîne lâ yü'minûne bil'âḫirati ḳulûbühüm münkiratüv vehüm müstekbirûn.

Türkçe:
Tanrınız bir tek tanrıdır. Böyle iken, âhirete inanmayanlar, kibre saplandıkları için kalpleri inkârcı olmuştur.
İngilizce:
Your Allah is one Allah: as to those who believe not in the Hereafter, their hearts refuse to know, and they are arrogant.
Fransızca:
Votre Dieu est un Dieu unique. Ceux qui ne croient pas en l'au-delà leurs coeurs nient (l'unicité d'Allah) et ils sont remplis d'orgueil.
Almanca:
Euere Gottheit ist eine einzige Gottheit. Und diejenigen, die keinen Iman an das Jenseits verinnerlichen - ihre Herzen leugnen es und sie sind sich in Arroganz Erhebende.
Rusça:
Ваш Бог - Бог Единственный. Но сердца тех, которые не верует в Последнюю жизнь, отвергают истину, а сами они - высокомерные гордецы.
Arapça:
إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ ۚ فَالَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ قُلُوبُهُم مُّنكِرَةٌ وَهُم مُّسْتَكْبِرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İlâhınız bir tek ilâhtır. Bununla beraber ahirete inanmayanların kalbleri inkârcı, kendileri de böbürlenen kimselerdir.
Diyanet Vakfı:
İlahınız bir tek Tanrıdır. Fakat ahirete inanmayanlar var ya, onların kalpleri inkarcı, kendileri de böbürlenen kimselerdir.

lâ cerame enne-llâhe ya`lemü mâ yüsirrûne vemâ yü`linûn. innehû lâ yüḥibbü-lmüstekbirîn.

Türkçe:
Hiç kuşkusuz Allah, onların sakladıklarını da açığa vurduklarını da biliyor. Hiç kuşkusuz, O, büyüklük taslayanları sevmiyor.
İngilizce:
Undoubtedly Allah doth know what they conceal, and what they reveal: verily He loveth not the arrogant.
Fransızca:
Nul doute qu'Allah sait ce qu'ils cachent et ce qu'ils divulguent. Et assurément Il n'aime pas les orgueilleux.
Almanca:
Zweifellos eindeutig ist es, daß ALLAH das kennt, was sie verheimlichen und was sie offenlegen. Gewiß, ER liebt nicht die sich in Arroganz Erhebenden.
Rusça:
Несомненно, Аллах знает то, что вы утаиваете, и то, что вы обнародуете. Воистину, Он не любит высокомерных.
Arapça:
لَا جَرَمَ أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ ۚ إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْتَكْبِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz ki Allah, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilir. Doğrusu Allah, kendilerini büyük görüp hakkı kabul etmeyenleri sevmez.
Diyanet Vakfı:
Hiç şüphesiz Allah, onların gizleyeceklerini de açıklayacaklarını da bilir. O, büyüklük taslayanları asla sevmez.

veiẕâ ḳîle lehüm mâẕâ enzele rabbüküm ḳâlû esâṭîru-l'evvelîn.

Türkçe:
Onlara, "Rabbiniz ne indirdi" dendiğinde şöyle dediler: "Öncekilerin masallarını."
İngilizce:
When it is said to them, "What is it that your Lord has revealed?" they say, "Tales of the ancients!"
Fransızca:
Et lorsqu'on leur dit : "Qu'est-ce que votre Seigneur a fait descendre ? " Ils disent : "Des légendes anciennes ! "
Almanca:
Und wenn ihnen gesagt wird: "Was sandte euer HERR hinab?" Sagten sie: "Die Legenden der Vorfahren."
Rusça:
Когда им говорят: "Что ниспослал вам Господь?" - они говорят: "Сказки древних народов!"
Arapça:
وَإِذَا قِيلَ لَهُم مَّاذَا أَنزَلَ رَبُّكُمْ ۙ قَالُوا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlara: "Rabbiniz ne indirdi? denildiği zaman "Öncekilerin efsanelerini" dediler.
Diyanet Vakfı:
Onlara: Rabbiniz ne indirdi? denildiği zaman, "Öncekilerin masallarını" derler.

Sayfalar

Sayfa 269 beslemesine abone olun.