
feḳuṭi`a dâbiru-lḳavmi-lleẕîne żalemû. velḥamdü lillâhi rabbi-l`âlemîn.
Türkçe:
Böylece, zulme saplanan topluluğun kökü kesilmişti; hamd olsun âlemlerin Rabbi'ne!
İngilizce:
Of the wrong-doers the last remnant was cut off. Praise be to Allah, the Cherisher of the worlds.
Fransızca:
Ainsi fut exterminé le dernier reste de ces injustes. Et louange à Allah, Seigneur de l'Univers !
Almanca:
So wurden die Leute, die Unrecht begangen haben, ausgerottet. Und alhamdulillah: alles Lob gebührt ALLAH, Dem HERRN aller Schöpfung.
Rusça:
Беззаконники были уничтожены до основания. Хвала Аллаху, Господу миров!
Arapça:
فَقُطِعَ دَابِرُ الْقَوْمِ الَّذِينَ ظَلَمُوا ۚ وَالْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Böylece zulmeden kavmin kökü kesildi. Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun.
Diyanet Vakfı:
Böylece zulmeden toplumun kökü kesildi. Hamd, alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. (Allah'ın verdiği nimete şükredecekleri yerde nankörlük ettiler, böylece kendilerine zulmettiler. Yüce Allah da yeryüzünü onların zulüm ve küfürlerinden temizlemek için onları helak etti.)

ḳul era'eytüm in eḫaẕe-llâhü sem`aküm veebṣâraküm veḫateme `alâ ḳulûbiküm men ilâhün gayru-llâhi ye'tîküm bih. ünżur keyfe nüṣarrifü-l'âyâti ŝümme hüm yaṣdifûn.
Türkçe:
De ki: "Düşünün bakalım; Allah, işitme gücünüzü, gözlerinizi alsa, kalpleriniz üzerine mühür bassa, Allah'tan başka hangi ilah onları size geri verecek?" Bak nasıl türlü türlü açıklıyoruz ayetleri, yine de yüz çeviriyorlar!
İngilizce:
Say: "Think ye, if Allah took away your hearing and your sight, and sealed up your hearts, who - a god other than Allah - could restore them to you?" See how We explain the signs by various (symbols); yet they turn aside.
Fransızca:
Dis : "Voyez-vous ? Si Allah prenait votre ouïe et votre vue, et scellait vos coeurs, quelle divinité autre qu'Allah vous les rendrait ? Regarde comment, à leur intention, Nous clarifions les preuves ! Pourtant ils s'en détournent.
Almanca:
Sag: " Wie seht ihr es? Sollte ALLAH euch euer Gehör und euer Sehvermögen wegnehmen und eure Herzen versiegeln, welche Gottheit außer ALLAH wird euch dies zurückgeben?" Siehe, wie WIR die Ayat verdeutlichen, dann sie sich davon abwenden.
Rusça:
Скажи: "Скажите мне, если Аллах отнимет ваш слух и ваше зрение и запечатает ваши сердца, какое божество, кроме Аллаха, вернет вам все это?" Посмотри, как Мы разъясняем знамения, однако они все еще отворачиваются.
Arapça:
قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَخَذَ اللَّهُ سَمْعَكُمْ وَأَبْصَارَكُمْ وَخَتَمَ عَلَىٰ قُلُوبِكُم مَّنْ إِلَٰهٌ غَيْرُ اللَّهِ يَأْتِيكُم بِهِ ۗ انظُرْ كَيْفَ نُصَرِّفُ الْآيَاتِ ثُمَّ هُمْ يَصْدِفُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Söyleyin bakalım, eğer Allah kulaklarınızı ve gözlerinizi alır da kalblerinize mühür vurursa, Allah'tan başka onları size getirecek tanrı kimdir?". Dikkat et, âyetlerimizi nasıl türlü türlü açıklıyoruz, sonra da onlar yüz çeviriyorlar?
Diyanet Vakfı:
De ki: Ne dersiniz; eğer Allah kulaklarınızı sağır, gözlerinizi kör eder, kalplerinizi de mühürlerse bunları size Allah'tan başka hangi tanrı geri verebilir! Bak, delilleri nasıl açıklıyoruz. Onlar hala yüz çeviriyorlar!

ḳul era'eyteküm in etâküm `aẕâbü-llâhi bagteten ev cehraten hel yühlekü ille-lḳavmu-żżâlimûn.
Türkçe:
Şunu da söyle: "Düşünün bakalım; Allah'ın azabı size ansızın, açıktan geliverse, zalimler topluluğundan başkası mı helâk edilecek?"
İngilizce:
Say: "Think ye, if the punishment of Allah comes to you, whether suddenly or openly, will any be destroyed except those who do wrong?
Fransızca:
Dis : "Que vous en semble ? Si le châtiment d'Allah vous venait à l'improviste ou au grand jour, qui seront détruits sinon les gens injustes ? "
Almanca:
Sag: " Wie seht ihr es? Sollte euch ALLAHs Peinigung unerwartet oder voraussehbar überkommen, werden etwa andere damit zugrunde gerichtet außer den unrecht-begehenden Leuten?"
Rusça:
Скажи: "Скажите мне, если наказание Аллаха поразит вас неожиданно или открыто, разве будет погублен кто-либо, кроме несправедливых людей?"
Arapça:
قُلْ أَرَأَيْتَكُمْ إِنْ أَتَاكُمْ عَذَابُ اللَّهِ بَغْتَةً أَوْ جَهْرَةً هَلْ يُهْلَكُ إِلَّا الْقَوْمُ الظَّالِمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Söyler misiniz bana! Size Allah'ın azabı ansızın veya açıkça gelirse, zalim toplumdan başkası mı helak olur?"
Diyanet Vakfı:
De ki: Söyler misiniz; size Allah'ın azabı ansızın veya açıkça gelirse, zalim toplumdan başkası mı helak olur?

vemâ nürsilü-lmürselîne illâ mübeşşirîne vemünẕirîn. femen âmene veaṣleḥa felâ ḫavfün `aleyhim velâ hüm yaḥzenûn.
Türkçe:
Biz o gönderilen elçileri, müjdeciler ve uyarıcılar olmaktan öte bir şey için göndermiyoruz. İman edip hayrı ve barışı yerleştirenlere korku yoktur. Tasalanmayacaklardır onlar.
İngilizce:
We send the messengers only to give good news and to warn: so those who believe and mend (their lives),- upon them shall be no fear, nor shall they grieve.
Fransızca:
Nous n'envoyons des messagers qu'en annonciateurs et avertisseurs : ceux qui croient donc et se réforment, nulle crainte sur eux et ils ne seront point affligés.
Almanca:
Und WIR entsenden die Gesandten nur als Überbringer froher Botschaft und als Warner. Wer dann den Iman verinnerlicht und gottgefällig Gutes tut, diese überkommt keine Furcht und sie werden nicht traurig werden.
Rusça:
Мы отправляем посланников только добрыми вестниками и предостерегающими увещевателями. Те, которые уверовали и совершали праведные деяния, не познают страха и не будут опечалены.
Arapça:
وَمَا نُرْسِلُ الْمُرْسَلِينَ إِلَّا مُبَشِّرِينَ وَمُنذِرِينَ ۖ فَمَنْ آمَنَ وَأَصْلَحَ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz peygamberleri, ancak rahmetimizin müjdecileri ve azabımızın habercileri olmak üzere göndeririz. Artık kim iman edip durumunu düzeltirse, onlara hiç korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır.
Diyanet Vakfı:
Biz, peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar üzüntü de çekmeyecekler.

velleẕîne keẕẕebû biâyâtinâ yemessühümü-l`aẕâbü bimâ kânû yefsüḳûn.
Türkçe:
Ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, fenalığa bulaşmaları yüzünden kendilerine azap dokunacaktır.
İngilizce:
But those who reject our signs,- them shall punishment touch, for that they ceased not from transgressing.
Fransızca:
Et ceux qui traitent de mensonges Nos preuves, le châtiment les touchera, à cause de leur perversité.
Almanca:
Doch diejenigen, die Unsere Ayat verleugnen, werden von der Peinigung erfaßt wegen dem, was sie an Fisq zu betreiben pflegten.
Rusça:
А тех, которые считают ложью Наши знамения, коснутся мучения за то, что они были нечестивцами.
Arapça:
وَالَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا يَمَسُّهُمُ الْعَذَابُ بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, yapmakta oldukları fenalıklar yüzünden onlara azap dokunacaktır.
Diyanet Vakfı:
Âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, yoldan çıkmalarından dolayı onlar azap çekeceklerdir.

ḳul lâ eḳûlü leküm `indî ḫazâinü-llâhi velâ a`lemü-lgaybe velâ eḳûlü leküm innî melek. in ettebi`u illâ mâ yûḥâ ileyy. ḳul hel yestevi-l'a`mâ velbeṣîr. efelâ tetefekkerûn.
Türkçe:
Onlara şunu söyle: "Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gaybı da bilmem ben! Size ben bir meleğim de demiyorum. Yalnız bana vahyedilene uyarım ben!" Sor onlara: "Körle gören bir olur mu? Hâlâ düşünmüyor musunuz?"
İngilizce:
Say: "I tell you not that with me are the treasures of Allah, nor do I know what is hidden, nor do I tell you I am an angel. I but follow what is revealed to me." Say: "can the blind be held equal to the seeing?" Will ye then consider not?
Fransızca:
Dis[-leur]: "Je ne vous dis pas que je détiens les trésors d'Allah, ni que je connais l'Inconnaissable, et je ne vous dis pas que je suis un ange. Je ne fais que suivre ce qui m'est révélé." Dis : "Est-ce que sont égaux l'aveugle et celui qui voit ? Ne réfléchissez-vous donc pas ? "
Almanca:
Sag: "Ich sage euch nicht, daß ich über dieMagazine von ALLAHs (Rizq) verfüge. Auch kenne ich das Verborgene nicht. Noch sage ich euch ebenfalls nicht, daß ich ein Engel sei. Ich folge doch nur dem, was mir an Wahy zuteil wird." Sag: "Sind etwa der Blinde und der Sehende gleich? Denkt ihr etwa nicht nach?!"
Rusça:
Скажи: "Я не говорю вам, что при мне сокровищницы Аллаха, и я не ведаю сокровенного. Я не говорю вам, что являюсь ангелом. Я следую лишь тому, что ниспосылается мне в откровении". Скажи: "Разве равны слепой и зрячий? Неужели вы не поразмыслите?"
Arapça:
قُل لَّا أَقُولُ لَكُمْ عِندِي خَزَائِنُ اللَّهِ وَلَا أَعْلَمُ الْغَيْبَ وَلَا أَقُولُ لَكُمْ إِنِّي مَلَكٌ ۖ إِنْ أَتَّبِعُ إِلَّا مَا يُوحَىٰ إِلَيَّ ۚ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الْأَعْمَىٰ وَالْبَصِيرُ ۚ أَفَلَا تَتَفَكَّرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Size Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Gaybı da bilmiyorum. Ve size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum." De ki: "Kör ile gören bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?"
Diyanet Vakfı:
De ki: Ben size, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben, sadece bana vahyolunana uyarım. De ki: Kör ile gören hiç bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?

veenẕir bihi-lleẕîne yeḫâfûne ey yuḥşerû ilâ rabbihim leyse lehüm min dûnihî veliyyüv velâ şefî`ul le`allehüm yetteḳûn.
Türkçe:
Rablerinin huzurunda haşredileceklerinden korkanları, o vahiy ile uyar ki korunabilsinler. Onların O'ndan başka ne bir dostu vardır ne de şefaatçısı.
İngilizce:
Give this warning to those in whose (hearts) is the fear that they will be brought (to judgment) before their Lord: except for Him they will have no protector nor intercessor: that they may guard (against evil).
Fransızca:
Et avertis par ceci (le Coran), ceux qui craignent d'être rassemblés devant leur Seigneur, qu'ils n'auront hors d'Allah ni allié ni intercesseur. Peut-être deviendraient-ils pieux !
Almanca:
Und ermahne damit diejenigen, die fürchten, zu ihrem HERRN versammelt zu werden, während es für sie (dabei) anstelle von Ihm weder Wali noch Fürbittenden gibt, damit sie Taqwa gemäß handeln.
Rusça:
Предостерегай им тех, которые страшатся того, что будут собраны перед своим Господом тогда, когда не будет у них, помимо Него, ни покровителя, ни заступника. Быть может, они устрашатся!
Arapça:
وَأَنذِرْ بِهِ الَّذِينَ يَخَافُونَ أَن يُحْشَرُوا إِلَىٰ رَبِّهِمْ ۙ لَيْسَ لَهُم مِّن دُونِهِ وَلِيٌّ وَلَا شَفِيعٌ لَّعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları Kur'an'la uyar. Onlar için Allah'tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi vardır. Gerekir ki Allah'tan korkarlar.
Diyanet Vakfı:
Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları onunla (Kur'an ile) uyar. Onlar için Rablerinden başka ne bir dost, ne de bir aracı vardır; belki sakınırlar.

velâ taṭrudi-lleẕîne yed`ûne rabbehüm bilgadâti vel`aşiyyi yürîdûne vecheh. mâ `aleyke min ḥisâbihim min şey'iv vemâ min ḥisâbike `aleyhim min şey'in fetaṭrudehüm fetekûne mine-żżâlimîn.
Türkçe:
Sabah akşam, yüzünü isteyerek Rablerine yalvarıp yakaranları kovma! Onların hesabından bir şey sana ait olmadığı gibi, senin hesabından bir şey de onlara ait değildir. O halde onları kovarsan zalimlerden olursun.
İngilizce:
Send not away those who call on their Lord morning and evening, seeking His face. In naught art thou accountable for them, and in naught are they accountable for thee, that thou shouldst turn them away, and thus be (one) of the unjust.
Fransızca:
Et ne repousse pas ceux qui, matin et soir, implorent leur Seigneur, cherchant Sa Face "Wajh". Leur demander compte ne t'incombe en rien, et te demander compte ne leur incombe en rien. En les repoussent donc, tu serais du nombre des injustes. .
Almanca:
Und schicke nicht diejenigen weg, die Bittgebete an ihren HERRN am Morgen und am Abend im Streben nach Seinem Wohlgefallen richten. DU verantwortest nichts von ihrer Rechenschaft und sie verantworten nichts von deiner Rechenschaft. Denn, wenn du sie wegschickst, so gehörst du zu den Unrecht-Begehenden.
Rusça:
Не прогоняй тех, которые взывают к своему Господу утром и перед закатом, стремясь к Его Лику. Ты нисколько не в ответе за них, и они нисколько не в ответе за тебя. Если же ты прогонишь их, то окажешься одним из беззаконников.
Arapça:
وَلَا تَطْرُدِ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُم بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِيِّ يُرِيدُونَ وَجْهَهُ ۖ مَا عَلَيْكَ مِنْ حِسَابِهِم مِّن شَيْءٍ وَمَا مِنْ حِسَابِكَ عَلَيْهِم مِّن شَيْءٍ فَتَطْرُدَهُمْ فَتَكُونَ مِنَ الظَّالِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sırf Allah'ın rızasını dileyerek sabah akşam Rab'lerine dua edenleri huzurundan kovma. Onların hesabından sen sorumlu değilsin, onlar da senin hesabından sorumlu değiller. Onları yanından kovduğun takdirde zalimlerden olursun.
Diyanet Vakfı:
Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşam O'na yalvaranları kovma! Onların hesabından sana bir sorumluluk; senin hesabından da onlara herhangi bir sorumluluk yoktur ki onları kovup ta zalimlerden olasın!
