Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

6

Sûredeki Ayet No: 

48

Ayet No: 

837

Sayfa No: 

133

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَمَا نُرْسِلُ الْمُرْسَلِينَ إِلَّا مُبَشِّرِينَ وَمُنذِرِينَ ۖ فَمَنْ آمَنَ وَأَصْلَحَ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

Çeviriyazı: 

vemâ nürsilü-lmürselîne illâ mübeşşirîne vemünẕirîn. femen âmene veaṣleḥa felâ ḫavfün `aleyhim velâ hüm yaḥzenûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Biz peygamberleri, ancak rahmetimizin müjdecileri ve azabımızın habercileri olmak üzere göndeririz. Artık kim iman edip durumunu düzeltirse, onlara hiç korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır.

Diyanet İşleri: 

Peygamberleri ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderiyoruz. Kim inanır ve nefsini ıslah ederse onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Biz, peygamberleri ancak müjdeci ve korkutucu olarak gönderdik. Şu halde inananlara ve kendilerini düzgün bir hale getirenlere ne korku vardır, ne de mahzun olur onlar.

Şaban Piriş: 

Biz, elçileri yalnız müjdeciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman edip, salih amel işlerse o kimselere bir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.

Edip Yüksel: 

Biz elçileri, ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak gönderiyoruz. Kim inanıp kendini düzeltirse, onlara bir korku yok, onlar üzülmeyecekler de.

Ali Bulaç: 

Biz elçileri müjde vericiler ve uyarıp-korkutucular olmaktan başka (bir nedenle) göndermiyoruz. Şu halde kim iman ederse ve (davranışlarını) düzeltirse, artık onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.

Suat Yıldırım: 

Biz peygamberleri sadece müjdeci ve uyarıcı olarak gönderiyoruz. O halde kim iman eder, kendisini ve işlerini düzeltirse onlara asla korku yoktur. Onlar hiçbir üzüntüye de mâruz kalmayacaklardır.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Biz peygamberleri göndermeyiz, ancak mübeşşirler ve münzirler olmak üzere göndeririz. İmdi her kim imân eder ve (halini) ıslahta bulunursa artık onlar için bir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Biz o gönderilen elçileri, müjdeciler ve uyarıcılar olmaktan öte bir şey için göndermiyoruz. İman edip hayrı ve barışı yerleştirenlere korku yoktur. Tasalanmayacaklardır onlar.

Bekir Sadak: 

Sabah aksam, Rabblerinin rizasini isteyerek O´na yalvaranlari kovma. Onlarin hesabindan sana bir sorumluluk yoktur, senin hesabindan da onlara bir sorumluluk yoktur ki onlari kovarak zulmedenlerden olasin.

İbni Kesir: 

Biz, peygamberleri ancak müjdeci ve uyarıcı olarak göndeririz. Öyleyse her kim ki inanır ve ıslah ederse

Adem Uğur: 

Biz, peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar üzüntü de çekmeyecekler.

İskender Ali Mihr: 

Biz resûlleri “uyarıcılar ve müjdeleyiciler” olmaktan başka (bir şey için) göndermeyiz. Artık kim âmenû olur (Allah´a ulaşmayı dilerse) ve ıslâh olursa (nefs tezkiyesi ve tasfiyesi yaparsa) artık onlara korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar.

Celal Yıldırım: 

Biz, peygamberleri ancak müjdeciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Artık kim imân edip kendini düzeltirse, onlar üzerinde´ hiçbir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir de.

Tefhim ul Kuran: 

Biz elçileri müjde vericiler ve uyarıp korkutucular olmaktan başka (bir nedenle) göndermiyoruz. Şu halde kim iman ederse ve (davranışlarını) düzeltirse, artık onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olacak değildirler.

Fransızca: 

Nous n'envoyons des messagers qu'en annonciateurs et avertisseurs : ceux qui croient donc et se réforment, nulle crainte sur eux et ils ne seront point affligés.

İspanyolca: 

No mandamos a los enviados sino como nuncios de buenas nuevas y para advertir. Quienes crean y se enmienden, no tienen que temer y no estarán tristes.

İtalyanca: 

Non mandammo gli inviati se non come nunzi e ammonitori: quanto a chi crede e si emenda, non avrà nulla da temere e non sarà afflitto.

Almanca: 

Und WIR entsenden die Gesandten nur als Überbringer froher Botschaft und als Warner. Wer dann den Iman verinnerlicht und gottgefällig Gutes tut, diese überkommt keine Furcht und sie werden nicht traurig werden.

Çince: 

我只派遣众使者作报喜者和警告者。谁信道而且行善,谁在将来没有恐惧,也不忧愁。

Hollandaca: 

Wij zenden onze gezanten niet anders dan goede tijdingen dragende, en bedreigingen aan te kondigen. Wie dus gelooven en berouw gevoelen zullen, over deze zal geene vrees komen; nimmer zullen zij bedroefd worden.

Rusça: 

Мы отправляем посланников только добрыми вестниками и предостерегающими увещевателями. Те, которые уверовали и совершали праведные деяния, не познают страха и не будут опечалены.

Somalice: 

Rasuulada waxaan u Dirraa inay Bishaareeyaan oo Digaan, Ciddii Rumaysa Xaqa oo Wanaajiya (Camalka) Cabsi iyo Murug midna ma Saarro.

Swahilice: 

Na hatuwatumi Mitume ila huwa ni wabashiri na waonyaji. Na wenye kuamini na wakatenda mema haitakuwa khofu juu yao, wala hawatahuzunika.

Uygurca: 

بىز پەيغەمبەرلەرنى پەقەت (ساۋاب بىلەن) خۇش خەۋەر بەرگۈچى، (ئازابتىن) ئاگاھلاندۇرغۇچى قىلىپ ئەۋەتىمىز، ئىمان ئېيتقان ۋە (ئەمەللىرىنى) تۈزىگەن كىشىلەرگە (كەلگۈسىدىن) غەم قىلىش، (كەتكەنگە) قايغۇرۇش يوقتۇر

Japonca: 

われは,吉報の伝達者か警告者の外には,使徒を遣さない。だから信仰して身を修める者には,恐れもなく憂いもないであろう。

Arapça (Ürdün): 

«وما نرسل المرسلين إلا مبشِّرين» من آمن بالجنة «ومنذرين» من كفر بالنار «فمن آمن» بهم «وأصلح» عمله «فلا خوف عليهم ولا هم يحزنون» في الآخرة.

Hintçe: 

और हम तो रसूलों को सिर्फ इस ग़रज़ से भेजते हैं कि (नेको को जन्नत की) खुशख़बरी दें और (बदो को अज़ाब जहन्नुम से) डराएं फिर जिसने ईमान कुबूल किया और अच्छे अच्छे काम किए तो ऐसे लोगों पर (क़यामत में) न कोई ख़ौफ होगा और न वह ग़मग़ीन होगें

Tayca: 

และเราจะไม่ส่งบรรดาร่อซูลมา นอกจากในฐานะผู้แจ้งข่าวดี และผู้ตักเตือนเท่านั้น ดังนั้นผู้ใดที่ศรัทธาและปรับปรุงแก้ไขแล้ว ก็ไม่มีความกลัวใด ๆ แก่พวกเขา และทั้งพวกเขาก็จะไม่เสียใจ

İbranice: 

אכן אנחנו שולחים את השליחים רק כמבשרים ומזהירים, וכל אלה אשר האמינו ועשו את הטוב אין חשש לגורלם ולא ייעצבו

Hırvatça: 

Mi šaljemo poslanike samo zato da donose radosne vijesti i da opominju; neka se zato oni koji vjeruju i dobra djela čine ničega ne boje i ni za čime neka ne tuguju.

Rumence: 

Noi nu i-am trimis pe trimişi decât ca vestitori şi predicatori. Cei care cred şi se îndreaptă nu vor cunoaşte teamă şi nu vor fi mâhniţi.

Transliteration: 

Wama nursilu almursaleena illa mubashshireena wamunthireena faman amana waaslaha fala khawfun AAalayhim wala hum yahzanoona

Türkçe: 

Biz o gönderilen elçileri, müjdeciler ve uyarıcılar olmaktan öte bir şey için göndermiyoruz. İman edip hayrı ve barışı yerleştirenlere korku yoktur. Tasalanmayacaklardır onlar.

Sahih International: 

And We send not the messengers except as bringers of good tidings and warners. So whoever believes and reforms - there will be no fear concerning them, nor will they grieve.

İngilizce: 

We send the messengers only to give good news and to warn: so those who believe and mend (their lives),- upon them shall be no fear, nor shall they grieve.

Azerbaycanca: 

Biz peyğəmbərləri ancaq müjdə verənlər və (əzabla) qorxudanlar sifətilə göndərdik. İman gətirib yaxşı işlər görənlərin heç bir qorxusu yoxdur və onlar qəm-qüssə görməzlər!

Süleyman Ateş: 

Biz elçileri sadece müjdeciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim inanır ve uslanırsa onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.

Diyanet Vakfı: 

Biz, peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar üzüntü de çekmeyecekler.

Erhan Aktaş: 

Biz elçileri ancak haberdar edici ve uyarıcı olarak gönderdik. Kim îmân eder kendisini düzeltirse, onlara korku yoktur, onlar üzülmeyecekler de.

Kral Fahd: 

Biz, peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar üzüntü de çekmeyecekler.

Hasan Basri Çantay: 

Biz peygamberleri rahmetimizin müjdecileri ve azabımızın habercileri olmakdan başka (hal ve sıfatlarla) göndermeyiz. O halde kim îman eder ve (kendini) düzeltirse onların üzerine hiç bir korku yokdur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.

Muhammed Esed: 

Biz, elçileri(mizi) yalnızca müjdeci ve uyarıcı olarak göndeririz: bu nedenle, iman edip doğru ve yararlı işler yapanlar ne korkacak ne de üzüleceklerdir;

Gültekin Onan: 

Biz elçileri müjde vericiler ve uyarıp korkutucular olmaktan başka (bir nedenle) göndermiyoruz. Şu halde kim inanırsa ve (davranışlarını) düzeltirse, artık onlar için korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır.

Ali Fikri Yavuz: 

Biz, peygamberleri, ancak müminleri cennetle müjdeleyici ve kâfirleri cehennemle korkutucu olarak gönderdik. o halde, kim iman edip hâlini düzeltirse, onlara korku yoktur ve onlar, mahzun olacak da değillerdir.

Portekizce: 

Não enviamos os mensageiros, senão como alvissareiros e admoestadores; e aqueles que crêem e se emendam não serãopresas do temor, nem se atribularão.

İsveççe: 

Vi sänder Våra budbärare enbart som förkunnare av hoppets budskap och som varnare. De som tror och gör bot och bättring skall därför inte känna fruktan och ingen sorg skall tynga dem,

Farsça: 

و پیامبران را جز مژده دهنده و بیم رسان نمی فرستیم؛ پس کسانی که ایمان بیاورند و [مفاسد خود را] اصلاح کنند نه بیمی بر آنان است و نه اندوهگین می شوند.

Kürtçe: 

وە نێرراوەکانمان نەناردووە مەگەر بە موژدەدەر و ترسێنەرنەبێت جا ھەرکەس بڕوای ھێناو کردەوەی چاکی کرد ئەوە ھیچ مەترسی یەکیان لەسەر نابێ و غەمباریش نابن

Özbekçe: 

Биз Пайғамбарларни фақат башорат берувчи ва огоҳлантирувчи қилиб юборамиз. Ким иймон келтириб, амали солиҳ қилса, уларга хавфу хатар йўқ ва улар ранжимаслар.

Malayca: 

Dan tiadalah Kami utuskan Rasul-rasul itu melainkan sebagai pembawa berita gembira dan pembawa amaran; kemudian sesiapa yang beramal soleh, maka tidak ada kebimbangan (dari berlakunya kejadian yang tidak baik) terhadap mereka, dan mereka tidak akan berdukacita.

Arnavutça: 

Na ua dërguam pejgamberët vetëm si sihariques dhe qortues. Pra kushdo që beson dhe bën mirë, mos të frikësohen e as nuk do të pikëllohen.

Bulgarca: 

Ние изпращаме пратениците единствено като благовестители и предупредители. За които вярват и се поправят - за тях не ще има страх и не ще скърбят.

Sırpça: 

Ми шаљемо посланике само зато да доносе радосне вести и да опомињу; нека се зато они који верују и чине добра дела ничега не боје и ни за чим нека не тугују.

Çekçe: 

My posíláme posly jen jako hlasatele zvěsti radostné a jako varovatele; ti, kdož uvěří a polepší se, ti nemusí mít strach a nebudou zarmouceni.

Urduca: 

ہم جو رسول بھیجتے ہیں اسی لیے تو بھیجتے ہیں کہ وہ نیک کردار لوگوں کے لیے خوش خبری دینے والے اور بد کرداروں کے لیے ڈرانے والے ہوں پھر جو لوگ ان کی بات مان لیں اور اپنے طرز عمل کی اصلاح کر لیں ان کے لیے کسی خوف اور رنج کا موقع نہیں ہے

Tacikçe: 

Мо паёмбаронро ҷуз барои мужда додан ё бим кардан намефиристем. Пас ҳар кас, ки имон овард ва кори шоистае кард, бимнок ва ғамгин намешавад!

Tatarca: 

Рәсүлләрне җәннәт белән шатландыручы вә җәһәннәм ґәзабы белән куркытучы итеп кенә күндерәбез. Иман китереп Коръән юлы белән тәрбияләнеп төзәлгән мөэминнәргә ахирәттә курку һәм кайгы булмас.

Endonezyaca: 

Dan tidaklah Kami mengutus para rasul itu melainkan untuk memberikan kabar gembira dan memberi peringatan. Barangsiapa yang beriman dan mengadakan perbaikan, maka tak ada kekhawatiran terhadap mereka dan tidak pula mereka bersedih hati.

Amharca: 

መልክተኞችንም አብሳሪና አስፈራሪ አድርገን እንጅ አንልክም፡፡ ያመኑና መልካምን የሠሩ ሰዎችም በእነርሱ ላይ ፍርሃት የለባቸውም፤ እነሱም አያዝኑም፡፡

Tamilce: 

நற்செய்தியாளர்களாக, எச்சரிப்பவர்களாகவே தவிர தூதர்களை நாம் அனுப்புவதில்லை. ஆகவே, எவர்கள் (உண்மையாகவே) நம்பிக்கை கொண்டு (நல்லமல்களை செய்து தங்களை) சீர்திருத்தினார்களோ அவர்கள் மீது பயமில்லை. இன்னும், அவர்கள் கவலைப் படமாட்டார்கள்.

Korece: 

선지자들을 보냄은 복음의 전달자로써 그리고 경고자로써 이니라 그리하매 믿음을 갖고 선행 을 행하는 자 그들에게는 두려움 도 슬픔도 없노라

Vietnamca: 

TA (Allah) đã không cử phái các vị Thiên Sứ đến ngoại trừ vì mục đích báo tin mừng (về Thiên Đàng cho những người có đức tin) và cảnh báo (về Hỏa Ngục cho những kẻ vô đức tin). Do đó, ai có đức tin và cải thiện bản thân thì họ sẽ không phải lo sợ cũng sẽ không phải buồn phiền.