Arapça:
وَلَقَد تَّرَكْنَاهَا آيَةً فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
Çeviriyazı:
veleḳat teraknâhâ âyeten fehel mim müddekir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bunu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur?
Diyanet İşleri:
And olsun ki Biz, o gemiyi bir ibret olarak bıraktık; öğüt alan yok mudur?
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ve andolsun ki bir delil olarak bıraktık onu, fakat bir ibret alan mı var?
Şaban Piriş:
Onu bir ayet (işaret) olarak bırakmıştık. İbret alan var mı?
Edip Yüksel:
Bunu bir ders olarak bıraktık. Öğüt alan yok mudur?
Ali Bulaç:
Andolsun, Biz bunu bir ayet olarak bıraktık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
Suat Yıldırım:
Biz bir ibret olsun diye, o gemiyi geriye bıraktık. Haydi, var mı ibret alan? [36,41-42]
Ömer Nasuhi Bilmen:
(15-16) Ve şanım hakkı için onu (o gemiyi) bir ibret olmak üzere bıraktık fakat hani yâd edip ibret alan? Artık Benim azabım ve korkutmam nasıl imiş?
Yaşar Nuri Öztürk:
Yemin olsun ki, biz onu bir ibret ve işaret olarak arkaya bıraktık. Yok mu araştırıp öğüt alacak?
Bekir Sadak:
Benim azabim ve uyarmam nasilmis?
İbni Kesir:
Andolsun ki Biz, onu bir ayet olarak bıraktık. Düşünüp ibret alan var mı?
Adem Uğur:
Andolsun ki onu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur?
İskender Ali Mihr:
Ve andolsun ki Biz, onu (o gemiyi) bir âyet (ibret) olarak bıraktık. Buna rağmen tezekkür eden (ibret alan) var mı?
Celal Yıldırım:
And olsun ki biz, o gemiyi bir âyet (açık belge ve tarihî bir ibret) olarak bıraktık. Acaba öğüt ve ibret alan var mıdır?
Tefhim ul Kuran:
Andolsun, biz bunu bir ayet olarak bıraktık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı?
Fransızca:
Et Nous la laissâmes, comme un signe [d'avertissement]. Y a-t-il quelqu'un pour réfléchir ?
İspanyolca:
La dejamos como signo. Pero ¿hay alguien que se deje amonestar?
İtalyanca:
La lasciammo come segno. C'e qualcuno che se ne ricorda?
Almanca:
Und gewiß, bereits ließen WIR es als eine Aya! Gibt es etwa einen sich Erinnernden?!
Çince:
我确已将这件事留作一种迹象,有接受劝告者吗?
Hollandaca:
Wij lieten dat schip tot een teeken dienen. Maar is iemand daardoor gewaarschuwd?
Rusça:
Мы оставили его (корабль или рассказ о Нухе) в качестве знамения. Но есть ли поминающие?
Somalice:
Waxaan uga tagnay (yuu Eebe yidhi) Calaamad (lagu wantoobo) ee ma jirtaa cid wacdoomi (oo wax xusuusan).
Swahilice:
Na bila ya shaka tuliiacha iwe ni Ishara. Lakini je, yupo anaye kumbuka?
Uygurca:
ئۇنى (يەنى توپان بالاسىنى) ئىبرەت قىلىپ قالدۇردۇق، ئىبرەت ئالغۇچى بارمۇ؟
Japonca:
われはこれを一つの印として残した。さて誰か悟ろ者はあるか。
Arapça (Ürdün):
«ولقد تركناها» أبقينا هذه الفعلة «آية» لمن يعتبر بها، أي شاع خبرها واستمر «فهل من مدَّكر» معتبر ومتعظ بها وأصله مذتكر أبدلت التاء دالا مهملة وكذا المعجمة وأدغمت فيها.
Hintçe:
और हमने उसको एक इबरत बना कर छोड़ा तो कोई है जो इबरत हासिल करे
Tayca:
และโดยแน่นอนเราได้ทิ้งมันไว้เป็นสัญญาณหนึ่ง แต่มีผู้ใดบ้างที่รับข้อตักเตือนนั้น
İbranice:
וכבר השארנו אותה כאות, אבל, האם מישהו מפנים את המסר
Hırvatça:
I Mi to ostavismo kao znak - pa ima li ikoga ko bi se prisjetio?
Rumence:
Cum au fost osânda Mea şi prevenirile Mele!
Transliteration:
Walaqad taraknaha ayatan fahal min muddakirin
Türkçe:
Yemin olsun ki, biz onu bir ibret ve işaret olarak arkaya bıraktık. Yok mu araştırıp öğüt alacak?
Sahih International:
And We left it as a sign, so is there any who will remember?
İngilizce:
And We have left this as a Sign (for all time): then is there any that will receive admonition?
Azerbaycanca:
And olsun ki, Biz onu (tufan hadisəsini, yaxud Nuh qövmünün başına gələnləri sonrakı nəsillərə) ibrət üçün saxladıq. Amma heç bir ibrət alan (öyüd-nəsihət qəbul edən) varmı?!
Süleyman Ateş:
Bunu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur?
Diyanet Vakfı:
Andolsun ki onu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur?
Erhan Aktaş:
Ant olsun ki onu(1) bir âyet(2) olarak bıraktık. İbret alan yok mudur?
Kral Fahd:
Andolsun ki onu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur?
Hasan Basri Çantay:
Andolsun ki biz bunu bir âyet olarak bırakmışızdır. O halde bir düşünüb ibret alan var mı?
Muhammed Esed:
Ve böyle (yüzen gemi)leri (insana rahmetimizin) ebedi bir işareti kıldık. Öyleyse, yok mudur ondan ders almak isteyen?
Gültekin Onan:
Andolsun, biz bunu bir ayet olarak bıraktık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı?
Ali Fikri Yavuz:
Celâlim hakkı için, biz bu vak’ayı (veya gemiyi), bir alâmet (ve ibret dersi) olarak bıraktık
Portekizce:
E a expusemos, como sinal. Haverá, porventura, alguém que receberá a admoestação?
İsveççe:
Vi gjorde denna [katastrof] till ett tecken, [ett exempel för människorna] - finns det någon som bevarar den i minnet [och tar lärdom]?
Farsça:
و بی تردید آن سرگذشت را [برای آیندگان] مایه پند و عبرت باقی گذاشتیم، پس آیا پند گیرنده ای هست؟
Kürtçe:
بێگومان ئەو ڕووداوەمان ھێشتەوە تاببێتە پەندێك، جا ئایا کەسێك ھەیە پەند وەرگرێت؟
Özbekçe:
Ва у(ҳодиса)ни белги қилиб қолдирдик. Қани, ибрат олувчи борми?
Malayca:
Dan demi sesungguhnya! Kami telah jadikan bahtera itu sebagai satu tanda yang menjadi pengajaran, maka adakah orang yang mahu beringat dan insaf?
Arnavutça:
Dhe, Ne atë e kemi lënë si dokument, e a ka kush që këshillohet (me të)?
Bulgarca:
И оставихме това за знамение, но има ли кой да се поучи?
Sırpça:
И Ми то остависмо као знак - па има ли икога ко би поуку узео?
Çekçe:
A ponechali jsme ji jako znamení. Což není nikoho, kdo připomněl by si to nyní?
Urduca:
اُس کشتی کو ہم نے ایک نشانی بنا کر چھوڑ دیا، پھر کوئی ہے نصیحت قبول کرنے والا؟
Tacikçe:
Ва албатта он киштиро нишонае сохтем. Оё ҳеҷ пандгирандае ҳаст?
Tatarca:
Тәхкыйк калдырдык ул көймә вакыйгасын галәмәт этеп, әйә ул галәмәтләрдән гыйбрәтләнеп Аллаһуга кайтучы бармы?
Endonezyaca:
Dan sesungguhnya telah Kami jadikan kapal itu sebagai pelajaran, maka adakah orang yang mau mengambil pelajaran?
Amharca:
ተዓምር አድርገንም በእርግጥ ተውናት፡፡ ከተገሳጭም አልለን?
Tamilce:
அதை ஓர் அத்தாட்சியாக திட்டவட்டமாக நாம் விட்டுவைத்தோம். ஆக, நல்லறிவு பெறுபவர் யாரும் இருக்கிறாரா?
Korece:
하나님이 이것을 예증으로 남겼으되 그것을 교훈으로 받아들 일 자 있겠느뇨
Vietnamca:
Thật vậy, TA đã để (câu chuyện đó) được lưu truyền như một bài học (cho hậu thế) để xem ai có nhớ chăng?
Ayet Linkleri: