Arapça:
حَتَّىٰ إِذَا بَلَغَ بَيْنَ السَّدَّيْنِ وَجَدَ مِن دُونِهِمَا قَوْمًا لَّا يَكَادُونَ يَفْقَهُونَ قَوْلًا
Çeviriyazı:
ḥattâ iẕâ belegae beyne-sseddeyni vecede min dûnihimâ ḳavmel lâ yekâdûne yefḳahûne ḳavlâ.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiç söz anlamayan bir kavim bulmuştu.
Diyanet İşleri:
Sonunda, iki dağın arasına varınca, orada nerdeyse hiç laf anlamayan bir millete rastladı.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ta iki setin arasına vardı, onların yanında bir topluluk buldu ki hemen hiçbir söz anlamıyorlardı.
Şaban Piriş:
Sonunda iki dağ arasında, hemen hemen hiçbir söz anlamayan bir kavme rastladı.
Edip Yüksel:
İki seddin arasına varınca, ötesinde, nerdeyse söz anlamayan bir topluluk buldu
Ali Bulaç:
İki seddin arasına kadar ulaştı, onların (sedlerin) önünde hemen hemen hiçbir sözü kavramayan bir kavim buldu.
Suat Yıldırım:
Nihayet iki dağ arasına ulaştığında, onların önünde, hemen hemen hiç söz anlamayan bir millet buldu.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Vaktâ ki, iki dağın arasına kavuştu, onların yakınında bir kavim buldu ki, söz anlayabilmeye yaklaşacak bir halde değildiler.
Yaşar Nuri Öztürk:
Nihayet, iki set arasında ulaştı. Setler arasında öyle bir topluluk buldu ki neredeyse söz anlamıyorlardı.
Bekir Sadak:
Zulkarneyn: «Iste bu, Rabbimin bir rahmetidir. Rabbimin tayin ettigi zaman gelince onu yerle bir eder
İbni Kesir:
En sonunda iki dağın arasına varınca
Adem Uğur:
Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiçbir sözü anlamayan bir kavim buldu.
İskender Ali Mihr:
İki sed arasına ulaştığı zaman o ikisinden (o iki kavimden) başka, (neredeyse hiç) söz anlamayan bir kavim buldu.
Celal Yıldırım:
Tâ ki, iki sed arasına ulaştığında, onların önünde neredeyse hiç söz anlamaz bir millete rastladı.
Tefhim ul Kuran:
18:92
Fransızca:
Et quant il eut atteint un endroit situé entre les Deux Barrières (montagnes), il trouva derrière elles une peuplade qui ne comprenait presque aucun langage.
İspanyolca:
hasta que, llegado a un espacio entre los dos diques, encontró del lado de acá a gente que apenas comprendía palabra.
İtalyanca:
Quando giunse alle due barriere, trovò tra di loro un popolo che quasi non comprendeva alcun linguaggio.
Almanca:
Als er dann (den Ort) zwischen den beiden Wällen erreichte, fand er hinter ihnen Leute, die kaum Gesagtes verstanden.
Çince:
一直到他到达了两山之间的时候,他发现前面有一种人,几乎不懂(他的)话。
Hollandaca:
Tot hij tusschen de twee bergen kwam, aan welker voet hij zeker volk vond, dat weinig verstond van hetgeen gezegd werd.
Rusça:
Когда он достиг двух горных преград, он обнаружил перед ними людей, которые почти не понимали речи.
Somalice:
markuu gaadhay labada xidhmo dhexdooda wuxuu ka helay hortooda qoom aan garanayn hadal (af gaar ah k u hadla).
Swahilice:
Hata alipo fika baina ya milima miwili, alikuta nyuma yake watu ambao takriban hawakuwa wanafahamu lolote.
Uygurca:
زۇلقەرنەين ئىككى تاغ ئارىسىغا يېتىپ بارغاندا، ئىككى تاغ ئالدىدا ھېچقانداق سۆزنى چۈشەنمەيدىغان (يەنى ئۆزىنىڭ تىلىدىن غەيرى تىلنى بىلمەيدىغان) بىر قەۋمنى ئۇچراتتى
Japonca:
かれが2つの山の間に来た時,かれはその麓に凡んど言葉を解しない一種族を見付けた。
Arapça (Ürdün):
«حتى إذا بلغ بين السدين» بفتح السين وضمها هنا وبعدهما جبلان بمنقطع بلاد الترك، سد الإسكندر ما بينهما كما سيأتي «وجد من دونهما» أي أمامهما «قوما لا يكادون يفقهون قولاً» أي لا يفهمونه إلا بعد بطء، وفي قراءة بضم الياء وكسر القاف.
Hintçe:
यहाँ तक कि जब चलते-चलते रोम में एक पहाड़ के (कंगुरों के) दीवारों के बीचो बीच पहुँच गया तो उन दोनों दीवारों के इस तरफ एक क़ौम को (आबाद) पाया तो बात चीत कुछ समझ ही नहीं सकती थी
Tayca:
จนกระทั่งเมื่อเขาไปถึงบริเวณหว่างภูผาทั้งสอง เขาได้พบชนกลุ่มหนึ่งที่เชิงภูผาทั้งสองนั้นซึ่งพวกเขาเกือบจะไม่เข้าใจคำพูดกันเลย
İbranice:
עד שהגיע אל מקום בין שני רכסי הרים, ומצא שם בני-עם שכמעט לא הבינו דיבור
Hırvatça:
Kad stiže između dvije planine, nađe ispred njih narod koji je jedva govor razumijevao.
Rumence:
Când ajunse într-un ţinut străjuit de două zăgazuri, află înapoia lor un popor care abia de înţelegea vreo vorbă.
Transliteration:
Hatta itha balagha bayna alssaddayni wajada min doonihima qawman la yakadoona yafqahoona qawlan
Türkçe:
Nihayet, iki set arasında ulaştı. Setler arasında öyle bir topluluk buldu ki neredeyse söz anlamıyorlardı.
Sahih International:
Until, when he reached [a pass] between two mountains, he found beside them a people who could hardly understand [his] speech.
İngilizce:
Until, when he reached (a tract) between two mountains, he found, beneath them, a people who scarcely understood a word.
Azerbaycanca:
Nəhayət, (sədd salmış olduğu Azərbaycandakı, yaxud Türküstanda Yə’cud–Mə’cüc tayfaları yaşayan ərazidəki) iki dağ arasına gəlib çatdıqda onların ön tərəfindən az qala söz anlamayan (yaxud danışıqları çox çətin başa düşülən) bir tayfa gördü.
Süleyman Ateş:
Nihayet iki sed arasına ulaşınca onların önünde hemen hiç söz anlamayan bir kavim buldu.
Diyanet Vakfı:
Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiçbir sözü anlamayan bir kavim buldu.
Erhan Aktaş:
Nihâyet iki set arasına ulaştığı zaman, onların yanı başında neredeyse hiç söz anlamayan bir halkla karşılaştı.
Kral Fahd:
Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiçbir sözü anlamayan bir kavim buldu.
Hasan Basri Çantay:
Nihayet iki dağ arasına ulaşdığı zaman onların önünde hemen hiç bir söz anlamaz bir kavm buldu.
Muhammed Esed:
Ve derken, iki set arasında (bir yere) vardığında onların yamacında (yaşayan ve onun konuştuğu dilden) çok az şey anlayabilen bir kavme rastladı.
Gültekin Onan:
İki seddin arasına kadar ulaştı, onların (sedlerin) önünde hemen hemen hiç bir sözü kavramayan (yefkahune) bir kavim buldu.
Ali Fikri Yavuz:
Nihayet (sed yaptırmış olduğu Ermenistan ve Azerbaycan’daki) iki dağ arasına vardığı zaman, bu dağların önünde bir kavim buldu ki, söz anlamıyacak durumda idiler (lisan bilmiyorlardı).
Portekizce:
Até que chegou a um lugar entre duas montanhas, onde encontrou um povo que mal podia compreender uma palavra.
İsveççe:
som ledde till [en plats] mellan de två bergskedjorna och vid deras fot fann han ett folk som knappast förstod ett ord [av hans språk].
Farsça:
تا زمانی که میان دو کوه رسید، نزد آن دو کوه، قومی را یافت که هیچ سخنی را به آسانی نمی فهمیدند.
Kürtçe:
ھەتا گەیشتە نێوانی دووبەربەست (نێوان دوو چیا) لەنزیک ئەو دوو بەربەستەدا گەلێکی دی لەھیچ ووتەیەک تێ نەدەگەیشتن (بەزمانی خۆیان نەبێت)
Özbekçe:
То икки тоғ орасига етганида, уларнинг ортида бирон гапни англамайдиган қавмни кўрди.
Malayca:
Sehingga apabila ia sampai di antara dua gunung, ia dapati di sisinya satu kaum yang hampir-hampir mereka tidak dapat memahami perkataan.
Arnavutça:
Kur arriti në mes dy maleve, gjeti afër tyre një popull, i cili, pothuaj nuk kuptonte asnjë të folme.
Bulgarca:
додето стигна между двете планини. Намери в подножието им хора, които почти не схващаха слово.
Sırpça:
Кад стиже између две планине, нађе испред њих народ који је једва говор разумевао.
Çekçe:
až k místu mezi dvěma hrázemi dospěl a pod nimi lid, jenž sotva chápal řeč mluvenou, našel.
Urduca:
یہاں تک کہ جب دو پہاڑوں کے درمیان پہنچا تو اسے ان کے پاس ایک قوم ملی جو مشکل ہی سے کوئی بات سمجھتی تھی
Tacikçe:
То ба миёни ду кӯҳ расид. Дар паси он ду кӯҳ мардумеро дид, ки гӯӣ ҳеҷ суханеро намефаҳманд.
Tatarca:
Хәтта ике тау арасына ирешкәндә шул ике тау алдында бер төрле кавемгә юлыкты, ул кавем белән бик авырлык илә генә аңлаштылар.
Endonezyaca:
Hingga apabila dia telah sampai di antara dua buah gunung, dia mendapati di hadapan kedua bukit itu suatu kaum yang hampir tidak mengerti pembicaraan.
Amharca:
በሁለቱ ጋራዎችም መካከል በደረሰ ጊዜ በአቅራቢያቸው ንግግርን ለማወቅ የማይቃረቡ ሕዝቦችን አገኘ፡፡
Tamilce:
இறுதியாக, (அங்கிருந்த) இரு மலைகளுக்கு இடையில் (உள்ள ஓர் இடத்தை) அவர் அடைந்தபோது அவ்விரண்டிற்கும் முன்னால் (பிறருடைய) எந்த பேச்சையும் எளிதில் விளங்கமுடியாத ஒரு சமுதாயத்தைக் கண்டார்.
Korece:
두 산봉우리에 도착하여 한 마디의 말도 이해 못하는 한 무리 를 발견하였더라
Vietnamca:
(Y ra đi) cho đến khi tới được một nơi giữa hai ngọn núi và thấy gần hai ngọn núi có một đám dân hầu như không hiểu được tiếng nói (của người ngoài).
Ayet Linkleri: