Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

6

Sûredeki Ayet No: 

91

Ayet No: 

880

Sayfa No: 

139

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَمَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ إِذْ قَالُوا مَا أَنزَلَ اللَّهُ عَلَىٰ بَشَرٍ مِّن شَيْءٍ ۗ قُلْ مَنْ أَنزَلَ الْكِتَابَ الَّذِي جَاءَ بِهِ مُوسَىٰ نُورًا وَهُدًى لِّلنَّاسِ ۖ تَجْعَلُونَهُ قَرَاطِيسَ تُبْدُونَهَا وَتُخْفُونَ كَثِيرًا ۖ وَعُلِّمْتُم مَّا لَمْ تَعْلَمُوا أَنتُمْ وَلَا آبَاؤُكُمْ ۖ قُلِ اللَّهُ ۖ ثُمَّ ذَرْهُمْ فِي خَوْضِهِمْ يَلْعَبُونَ

Çeviriyazı: 

vemâ ḳaderü-llâhe ḥaḳḳa ḳadrihî iẕ ḳâlû mâ enzele-llâhü `alâ beşerim min şey'. ḳul men enzele-lkitâbe-lleẕî câe bihî mûsâ nûrav vehüdel linnâsi tec`alûnehû ḳarâṭîse tübdûnehâ vetuḫfûne keŝîrâ. ve`ullimtüm mâ lem ta`lemû entüm velâ âbâüküm. ḳuli-llâhü ŝümme ẕerhüm fî ḫavḍihim yel`abûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Onlar: "Allah insanlara hiçbir şey göndermemiştir" demekle, Allah'ı gereği gibi tanıyamadılar. De ki: Musa'nın insanlara aydınlık ve hidayet olmak üzere getirdiği, sizin parça parça kâğıtlara çevirdiğiniz, bir kısmını belli ettiğiniz, birçoğunu gizlediğiniz; sizinle babalarınızın, sayesinde bilmediğiniz birçok şeyleri öğrendiğiniz Kitab'ı kim gönderdi? (Onlara karşı sen) "Allah" de. Sonra onları bırak, boş laflara dalarak oyalansınlar.

Diyanet İşleri: 

Allah hiçbir insana bir şey indirmemiştir demekle Allah'ı gereği gibi değerlendiremediler. De ki: "Musa'nın insanlara nur ve yol gösterici olarak getirdiği Kitap'ı kim indirdi? Ki siz onu kağıtlara yazıp bir kısmını gösterip çoğunu gizlersiniz, atalarınızın ve sizin bilmediğiniz size onunla öğretilmiştir." "Allah" de, sonra da onları daldıkları sapıklıkta bırak, oynasınlar.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Allah, hiçbir kimseye hiçbir şey indirmedi dedikleri zaman Allah'ı layıkıyla tanımadılar, ululamadılar. De ki: Musa'nın, insanlara bir ışık ve onları doğru yola sevk eden bir vasıta olarak getirdiği kitabı kim indirdi? Hanisiz onu kağıtlara yazdınız da yayıp açıklarsınız, hükümlerinden çoğunu da gizlersiniz, hani siz de, atalarınız da, bilmediğiniz şeyleri onun sayesinde bildiniz, öğrendiniz. De ki: Allah indirdi, sonra da bırak onları, düştükleri boş iddialarla oyalanıp dursunlar.

Şaban Piriş: 

Allah’ın bir kimseye, hiçbir şey indirmediğini söyleyerek, Allah’ı hakkıyla takdir edemediler. De ki: Öyleyse Musa’nın insanlar için aydınlatıcı ve yol gösterici olarak getirdiği, o kitabı kim indirdi? Siz onu parça parça kâğıtlara (yazıyor) bir kısmını açıklıyor, çoğunu da gizliyorsunuz. Sizin de atalarınızın da bilemediği şeyler (Kur'an'la) size öğretilmiştir. “Allah” (indirdi) de, sonra onları içine daldıkları batıl şeylerde oynamaya bırak.

Edip Yüksel: 

"ALLAH hiç bir insana bir şey indirmez," demekle ALLAH'ı gereği gibi değerlendirmediler. De ki: "Halka bir hidayet ve ışık olarak Musa'nın getirdiği kitabı kim indirdi -ki göstermek için onu kağıtlara yazdığınız halde çoğunu gizliyordunuz. Sizin ve atalarınızın bilmediği şeyleri onun yoluyla öğrendiniz-?" "ALLAH" de ve onları daldıkları sapıklıkta bırak, oynayadursunlar.

Ali Bulaç: 

Onlar: "Allah, beşere hiçbir şey indirmemiştir" demekle Allah'ı, kadrinin hakkını vererek takdir edemediler. De ki: "Musa'nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği ve sizin de (parça parça) kağıtlar üzerinde yazılı kılıp (bir kısmını) açıkladığınız ve çoğunu göz ardı ettiğiniz kitabı kim indirdi? Sizin ve atalarınızın bilmediği şeyler size öğretilmiştir." De ki: "Allah." Sonra onları bırak, içine 'daldıkları saçma uğraşılarında' oyalanıp-dursunlar.

Suat Yıldırım: 

Bazı Yahudiler de Allah'ı gereği gibi tanımadılar. Çünkü “Allah hiçbir insana hiçbir şey indirmemiştir.” dediler.Sen onlara de ki: “Peki, Mûsâ’nın insanlara bir nûr ve rehber olmak üzere getirdiği ve sizin de parça parça kâğıtlar haline koyup işinize geleni gösterdiğiniz, fakat çoğunu gizlediğiniz ve sizin de babalarınızın da bilmediğiniz birçok şeyleri sayesinde öğrendiğiniz o kitabı kim indirdi?”Ey Resulüm sen: “Allah indirdi.” de! sonra bırak daldıkları batıllarında oynaya dursunlar. [10,2; 17,94-95]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve (Yahudiler) Allah Teâlâ´nın kadrini O´nun şan-ı ulûhiyetine layık olacak bir surette takdir edemediler. Çünkü, «Allah insanlara birşey indirmiş değildir,» dediler. De ki: «Musa´nın bir nûr ve nâs için bir hüda olarak getirmiş olduğu kitabı kim indirmiştir? Siz onu parça parça kağıtlara yazıyor, meydana koyuyorsunuz ve birçoğunu da gizliyorsunuz ve sizin babalarınızın bilmediklerini öğretilmiş oluyorsunuz». Sen «Allah» de, sonra onları bırak, daldıkları batakta oynayıp dursunlar.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Allah'ı, kadrine/şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar. Çünkü, "Allah, insana hiçbir şey vahyetmemiştir." dediler. De ki "Mûsa'nın insanlara bir ışık, bir kılavuz olarak getirdiği kitabı kim indirdi? Siz o kitabı birtakım parşömenler yapıp ortaya sürüyorsunuz, birçoğunu da saklıyorsunuz. Size, sizin de atalarınızın da bilmediği şeyler öğretildi." "Allah!" de, sonra bırak onları saplandıkları batakta oynayadursunlar.

Bekir Sadak: 

Tanyerini agartan, geceyi dinlenme zamani, gunes ve ayi vakit olcusu kilandir. Bu, Guclu olan´in, Bilen´in nizamidir.

İbni Kesir: 

Allah

Adem Uğur: 

(Yahudiler) Allah´ı gereği gibi tanımadılar. Çünkü &quot

İskender Ali Mihr: 

“Ve Allah, beşere bir şey indirmedi.” dedikleri zaman O´nun kadrini hakkıyla takdir edemediler. “İnsanlar için hidayet edici ve bir nur olan Hz. Musa´nın getirdiği kitabı kim indirdi?” de. Onu kâğıtlara (yazıp) açıklıyorsunuz, çoğunu gizliyorsunuz. Babalarınızın ve sizin bilmediğiniz şeyler size öğretildi. “Allah” de, sonra onları daldıkları şeylerde bırak oynasınlar.

Celal Yıldırım: 

(Yahudiler), Allah insana hiçbir şey indirmemiştir, diyerek Allah´ın kadr-u kıymetini, azamet ve kudretini bilip anlayamadılar. De ki: Musa´ nın insanlara bir nûr, bir hidâyet olarak getirdiği kitabı kim indirdi ? —ki siz onu ayrı ayrı kâğıtlara yazarak kimini ortaya çıkarıp açıklıyorsunuz, çoğunu da gizliyorsunuz. Ne sizin, ne babalarınızın bilmediğiniz şeyler (o kitapla) size öğretilmiştir—. De ki: (Tevrat´ı) Allah indirmiştir. Sonra da onları bırak da daldıkları şeyde oynayadursunlar.

Tefhim ul Kuran: 

Onlar: «Allah, beşere hiç bir şey indirmemiştir» demekle Allah´ı, kadrinin hakkını vererek takdir edemediler. De ki: «Musa´nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği ve sizin de (parça parça) kâğıtlar üzerinde yazılı kılıp (bir kısmını) açıkladığınız ve çoğunu gözardı ettiğiniz kitabı kim indirdi? Sizin ve atalarınızın bilmediği şeyler size öğretilmiştir.» De ki: «Allah.» Sonra da Onları bırak, içine ´daldıkları saçma uğraşılarında´ oyalanıp dursunlar.

Fransızca: 

Ils n'apprécient pas Allah comme Il le mérite quand ils disent : "Allah n'a rien fait descendre sur un humain." Dis : "Qui a fait descendre le Livre que Moïse a apporté comme lumière et guide, pour les gens ? Vous le mettez en feuillets, pour en montrer une partie, tout en cachant beaucoup. Vous avez été instruits de ce que vous ne saviez pas, ni vous ni vos ancêtres. Dis : "C'est Allah". Et puis, laisse-les s'amuser dans leur égarement.

İspanyolca: 

No han valorado a Alá debidamente cuando han dicho: «Alá no ha revelado nada a un mortal». Di: «Y ¿quién ha revelado la Eiscrituro que Moisés trajo, luz y dirección para los hombres? la ponéis en pergaminos, que enseñáis, pero ocultáis una gran parte. Se os enseñó lo que no sabíais, ni vosotros ni vuestros padres». Di: «¡Fue Alá!». Y déjales que pasen el rato en su parloteo.

İtalyanca: 

Non prestano ad Allah la considerazione che Gli spetta quando dicono: «Allah non ha fatto scendere nulla su di un uomo!». Chiedi: «Chi ha fatto scendere la Scrittura su Mosè, come luce e guida per le genti? [Scrittura] che avete trascritta in volumi [diversi] divulgandone una parte e nascondendone una parte assai notevole e tramite la quale siete stati istruiti su cose che né voi né i vostri antenati conoscevate? Di': «Allah» e lascia che si divertano a discutere.

Almanca: 

Keineswegs haben sie ALLAH verherrlicht, wie es Ihm gebührt, als sie sagten: "ALLAH hat keinem Menschen irgend etwas hinabgesandt." Sag: "Wer hat denn die Schrift hinabgesandt, mit der Musa als Licht und als Rechtleitung für die 1 Menschen kam? Ihr macht sie zu Schreibblättern, die ihr offenlegt, aber auch vieles davon verheimlicht. Und euch wurde auch das gelehrt, was weder ihr gewußt habt noch eure Väter." Sag: "ALLAH (sandte sie hinab)" Dann laß sie sich mit ihrem Lästern vergnügen!

Çince: 

他们对于真主没有真正的认识,当时,他们说:真主没有把任何物降示给任何人。你说:谁降示了穆萨所传授的、可以做世人的光明和向导的天经呢?你们把那部天经抄录在一些散纸上,你们发表一部分,隐藏大部分。你们曾受过自己和祖先所未认识的教训。你说:是真主。然后,任随他们在妄言中游戏。

Hollandaca: 

Zij waardeeren God niet zoo als hij het verdient, als zij zeggen: God heeft niets aan de menschen geopenbaard. Zeg: Wie heeft dan het boek geopenbaard, dat Mozes heeft gebracht, om er het licht en den gids der menschen van te maken; het boek, dat gij op bladen schrijft; het boek, dat gij vertoont, en waarvan gij echter een groot gedeelte verbergt? Gij zijt onderricht geworden, van hetgeen gij evenmin als uwe vaderen wist. Zeg hun: God is het, en laten zij zich dan met hunne ijdele gesprekken vermaken.

Rusça: 

Они не оценили Аллаха должным образом, когда сказали: "Аллах ничего не ниспосылал человеку". Скажи: "Кто же ниспослал в качестве света и верного руководства для людей Писание, с которым пришел Муса (Моисей), и которое вы превратили в отдельные листы, показывая некоторые из них и скрывая многие другие? А ведь вас обучили тому, чего не знали ни вы, ни ваши отцы". Скажи: "Аллах". Затем оставь их забавляться собственным празднословием.

Somalice: 

Mayna Waynaynin kebe Waynaantiiia Xaqa ah, Mackay Dhw been Kuma son Dejin hebe Dad waxba, waxtad t}hahdaa yaa 500 Dejiyey Kitaahkii uu Iayimid Nahi M anne Isagoo ftiin Hanuunna u ab Dadka ood YeeIaysecn wurqado and Muujisaan. nodsin qurisuan wan Budun, waxawna laydin Baray waxaydaan Aqoonin idinku iya Aubaynnlkiin, waxaud Dhuhdau Eebaa (sun Dejiyey) markaus saga tag Dhumbaahudusnda lyagon Ciyaari

Swahilice: 

Na hawakumkadiria Mwenyezi Mungu kwa haki ya kadri yake, walipo sema: Mwenyezi Mungu hakumteremshia mwanaadamu chochote. Sema: Nani aliyo teremsha Kitabu alicho kuja nacho Musa, chenye nuru na uwongofu kwa watu, mlicho kifanya kurasa kurasa mkizionyesha, na mengi mkiyaficha. Na mkafunzwa mlio kuwa hamyajui nyinyi wala baba zenu? Sema: Mwenyezi Mungu. Kisha waache wacheze katika porojo lao.

Uygurca: 

ئۇلار اﷲ نى ھەقىقىي رەۋىشتە تونۇمىدى. ئۇلار (يەنى يەھۇدىيلار) ئۆز ۋاقتىدا: «اﷲ ھېچ كىشىگە ھېچ نەرسە نازىل قىلمىدى» دېدى (يەنى ۋەھيىنى ۋە پەيغەمبەرلەرنى ئىنكار قىلدى). (ئى مۇھەممەد!) ئېيتقىنكى، «مۇسا ئېلىپ كەلگەن ۋە كىشىلەرگە نۇر، ھىدايەت بولغان كىتابنى كىم نازىل قىلدى؟ ئۇ كىتابنى پارچە - پارچە قەغەزلەرگە كۆچۈرۈپ، بىر قىسىمىنى ئاشكارىلاپ، كۆپ قىسىمىنى يوشۇرىسىلەر. (ئى يەھۇدىيلار!) سىلەرگە ئۆزۈڭلار ۋە ئاتا - بوۋاڭلار بىلمىگەن نەرسىلەر بىلدۈرۈلدى، (بۇ قۇرئاننى) اﷲ (نازىل قىلدى)». ئاندىن، ئۇلارنى تەرك ئەتكىنكى، ئۇلار باتىللىرىدا (يەنى قالايمىقان سۆزلىرىدە) ئويناپ يۈرسۇن

Japonca: 

かれらが「アッラーは人間に何も(啓示を)下されていない。」と言うのは,アッラーを尊崇すべきように,尊崇していないからである。言ってやるがいい。「ムーサーが(湾?)した,人間にたいする光明と導きの啓典を,下したのは誰か。あなたがたはそれを紙に書いて,それ(のあるもの)を示すが,多くを隠すではないか。あなたがたもあなたがたの祖先たちも知らなかったことを,教えられたではないか。」言ってやるがいい。「アッラーであられる。」だから放って置け,かれらには空論で遊戯に耽らせておきなさい。

Arapça (Ürdün): 

«وما قدروا» أي اليهود «الله حق قدره» أي ما عظموه حق عظمته أو ما عرفوه حق معرفته «إذ قالوا» للنبي صلى الله عليه وسلم وقد خاصموه في القرآن «ما أنزل الله على بشر من شيء قل» لهم «من أنزل الكتاب الذي جاء به موسى نورا وهدى للناس تجعلونه» بالياء والتاء في المواضع الثلاثة «قراطيس» أي يكتبونه في دفاتر مقطعة «يبدونها» أي ما يحبون إبداءه منها «ويخفون كثيرا» ما فيها كنعت محمد صلى الله عليه وسلم «وعلمتم» أيها اليهود في القرآن «ما لم تعلموا أنتم ولا آباؤكم» من التوراة ببيان ما التبس عليكم واختلفتم فيه «قل الله» أنزله إن لم يقولوه لا جواب غيره «ثم ذرهم في خوضهم» باطلهم «يلعبون».

Hintçe: 

और बस और उन लोगों (यहूद) ने ख़ुदा की जैसी क़दर करनी चाहिए न की इसलिए कि उन लोगों ने (बेहूदे पन से) ये कह दिया कि ख़ुदा ने किसी बशर (इनसान) पर कुछ नाज़िल नहीं किया (ऐ रसूल) तुम पूछो तो कि फिर वह किताब जिसे मूसा लेकर आए थे किसने नाज़िल की जो लोगों के लिए रौशनी और (अज़सरतापा(सर से पैर तक)) हिदायत (थी जिसे तुम लोगों ने अलग-अलग करके काग़जी औराक़ (कागज़ के पन्ने) बना डाला और इसमें को कुछ हिस्सा (जो तुम्हारे मतलब का है वह) तो ज़ाहिर करते हो और बहुतेरे को (जो ख़िलाफ मदआ है) छिपाते हो हालॉकि उसी किताब के ज़रिए से तुम्हें वो बातें सिखायी गयी जिन्हें न तुम जानते थे और न तुम्हारे बाप दादा (ऐ रसूल वह तो जवाब देगें नहीं) तुम ही कह दो कि ख़ुदा ने (नाज़िल फरमाई)

Tayca: 

และพวกเขา มิได้ให้ความยิ่งใหญ่แก่อัลลอฮ์ตามควรแก่ความยิ่งใหญ่ของพระองค์ จงรำลึกขณะที่พวกเขากล่าวว่า อัลลอฮ์มิได้ทรงประทานสิ่งใดแก่ปุถุชนคนใด จงกล่าวเถิด(มุฮัมมัด) ว่าผู้ใดเล่าที่ได้ทรงประทานลงมา ซึ่งคัมภีร์ที่มูซานำมาเป็นแสงสว่าง และคำแนะนำแก่มนุษย์ซึ่งพวกท่านได้บันทึกไว้ในกระดาษ โดยที่จะได้เปิดเผยมันและก็ปกปิดมันไว้มากมาย และพวกเจ้า ถูกสอนในสิ่งที่ทั้งพวกเจ้า และบรรพบุรุษของพวกเจ้ามิได้รู้มาก่อน จงกล่าวเถิด(มุฮัมมัด) ว่า (ผู้ทรงประทาน) คืออัลลอฮ์นั่นเอง แล้วจงปล่อยพวกเขาสนุกสนามกันในการวิพากษ์วิจารณ์ของพวกเขาต่อไป

İbranice: 

הם לא העריכו את אלוהים כראוי לו, כאשר אמרו, 'לא הוריד אלוהים אל בני האנוש כלום .' אמור, 'מי הוריד את הספר (התורה) אשר בא בו משה כמאור והדרכה לאנשים? אמנם, אתם עושים אותו מגילות שחלק מהן אתם מגלים אך רבות מהן אתם מעלימים, ואתם למדתם (מן הקוראן) מה שלא ידע

Hırvatça: 

Oni ne poznaju Allaha kako treba, kad govore: "Nijednom čovjeku Allah nije ništa objavio!" Reci: "A ko je objavio Knjigu koju je donio Musa kao svjetlo i uputu ljudima, koju na listove stavljate i pokazujete, a mnogo i krijete, i poučeni ste onome što ni vi ni preci vaši niste znali?" Reci: "Allah!" Zatim ih ostavi, neka se lažima svojim zabavljaju.

Rumence: 

Ei nu-L măsoară pe Dumnezeu cu adevărata Sa măsură, când spun: “Dumnezeu n-a pogorât nimic asupra unui om!” Spune: “Cine a pogorât Cartea cu care a venit Moise ca lumină şi călăuzire pentru oameni? Voi o scrieţi pe pergamente ca să o arătaţi, însă ascund

Transliteration: 

Wama qadaroo Allaha haqqa qadrihi ith qaloo ma anzala Allahu AAala basharin min shayin qul man anzala alkitaba allathee jaa bihi moosa nooran wahudan lilnnasi tajAAaloonahu qarateesa tubdoonaha watukhfoona katheeran waAAullimtum ma lam taAAlamoo antum wala abaokum quli Allahu thumma tharhum fee khawdihim yalAAaboona

Türkçe: 

Allah'ı, kadrine/şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar. Çünkü, "Allah, insana hiçbir şey vahyetmemiştir." dediler. De ki "Mûsa'nın insanlara bir ışık, bir kılavuz olarak getirdiği kitabı kim indirdi? Siz o kitabı birtakım parşömenler yapıp ortaya sürüyorsunuz, birçoğunu da saklıyorsunuz. Size, sizin de atalarınızın da bilmediği şeyler öğretildi." "Allah!" de, sonra bırak onları saplandıkları batakta oynayadursunlar.

Sahih International: 

And they did not appraise Allah with true appraisal when they said, "Allah did not reveal to a human being anything." Say, "Who revealed the Scripture that Moses brought as light and guidance to the people? You [Jews] make it into pages, disclosing [some of] it and concealing much. And you were taught that which you knew not - neither you nor your fathers." Say, "Allah [revealed it]." Then leave them in their [empty] discourse, amusing themselves.

İngilizce: 

No just estimate of Allah do they make when they say: "Nothing doth Allah send down to man (by way of revelation)" Say: "Who then sent down the Book which Moses brought?- a light and guidance to man: But ye make it into (separate) sheets for show, while ye conceal much (of its contents): therein were ye taught that which ye knew not- neither ye nor your fathers." Say: "Allah (sent it down)": Then leave them to plunge in vain discourse and trifling.

Azerbaycanca: 

Onlar (yəhudilər): “Allah heç bir bəşərə bir şey (Qur’an) nazil etməmişdir”, - deməklə Allahı layiqincə qiymətləndirmədilər. De: “Musanın insanlara bir nur və hidayət olaraq gətirdiyi kitabı (Tövratı) kim nazil etmişdir? Siz onu vərəqlərə yazıb göstərir, bir çoxunu da gizlədirsiniz. (Əslində) siz (Qur’an vasitəsilə) özünüzün və atalarınızın bilmədiklərini öyrənmiş olursunuz. (Ya Rəsulum!) Sən: “Allah!” deyib çağır, sonra da onları burax ki, düşdükləri bataqlıqda oynaya-oynaya qalsınlar. (Özlərinin dedi-qodularında, pis işlərində və yaramaz əqidələrində davam etsinlər).

Süleyman Ateş: 

Allah'ı şanına yaraşır biçimde tanıyamadılar, zira "Allah, insana bir şey indirmedi" dediler. De ki: "Öyleyse Musa'nın, insanlara nur ve yol gösterici olarak getirdiği, ki siz onu parça parça kağıtlar haline getirip gösteriyorsunuz, çoğunu da gizliyorsunuz- ve ne sizin, ne de babalarınızın bilmediği şeylerin size öğretildiği Kitabı kim indirdi?" "Alah" de, sonra bırak onları, daldıkları bataklıkta oynayadursunlar.

Diyanet Vakfı: 

(Yahudiler) Allah'ı gereği gibi tanımadılar. Çünkü "Allah hiçbir beşere bir şey indirmedi" dediler. De ki: Öyle ise Musa'nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği Kitab'ı kim indirdi? Siz onu kağıtlara yazıp (istediğinizi) açıklıyor, çoğunu da gizliyorsunuz. Sizin de atalarınızın da bilemediği şeyler (Kur'an'da) size öğretilmiştir. (Resulüm) sen "Allah" de, sonra onları bırak, daldıkları bataklıkta oynayadursunlar!

Erhan Aktaş: 

Allah’ı gereği gibi takdir etmediler. “Allah, beşere(1) hiçbir şey indirmedi.” dediler. De ki: “Mûsâ’nın insanlar için bir nûr(2) ve hidâyet olarak getirdiği; sizin yazılı sayfalar haline getirip bir kısmını açıklayıp ama çoğunu da gizlediğiniz; sizin de atalarınızın da bilmediğiniz şeyler, kendisiyle size öğretilen Kitâp’ı kim indirdi?” Sen, “Allah” de. Ve sonra bırak onları, daldıkları bataklıkta oynaya dursunlar!

Kral Fahd: 

(Yahudiler) Allah'ın hiçbir beşere (kitap olarak) hiçbir şey indirmediğini söylemekle, Allah'ı lâyık olduğu veçhile takdir edemediler. (Ey Muhammed! Onlara) de ki: "Öyleyse Musâ'nın insanlar için nûr ve hidâyet olarak getirdiği, sizin de yapraklar haline getirip (bir kısmını) açıkladığınız, çoğunu da gizlediğiniz, siz ve babalarınız hiçbir şey bilmezken öğretildiğiniz o kitabı Kim indirdi?" (Ey Muhammed! Onlara) "Allah" de, sonra da onları kendi bataklıklarında oynamaya bırak.

Hasan Basri Çantay: 

Yahudiler de) Allahın kadrini, ona lâyık olacak bir suretde, hakkıyle takdir etmediler. Çünkü «Allah hiç bir beşere hiç bir şey indirmedi» dediler. Söyle (onlara) ki: «Musânın insanlara bir nur ve hidâyet olmak üzere getirdiği ve sizin de parça parça kâğıdlar haaline koyub (işinize geleni gösterib) açıkladığınız, (fakat) çoğunu gizlediğiniz o´ kitabı kim indirdi? Sizin de, atalarınızın da bilmediğiniz şeyler (Kuranda) size öğretilmişdir». (Habîbim) sen «Allah» de (geç) ve sonra onları bırak ki daldıkları batakda oynaya dursunlar!

Muhammed Esed: 

Nitekim onlar, "Allah insana hiçbir şey vahyetmemiştir!" derken Allahı gereği gibi kavramadıklarını göstermişlerdir. De ki: "Kim indirdi Musanın insanlara bir ışık ve rehber olarak getirdiği ve sizin (sırf) kağıt parçaları olarak gördüğünüzü, (o kadar) çok gizlediğiniz halde bir gösteri aracı yaptığınız o ilahi kelamı? Halbuki (onunla) size ne sizin ne de atalarınızın bilmediği şeyler öğretilmişti." "Allah (o ilahi kelamı vahyetmiştir)!" de; ve sonra da bırak, onlar boş laflarla oyalanıp dursunlar.

Gültekin Onan: 

Onlar: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Yahudî’ler, Allah’ın kadrini gereği gibi tanıyamadılar. Çünkü: “- Allah, hiç bir insana bir şey indirmedi”, dediler. (Vahy ve kitabları inkâr ettiler.) Onlara de ki: “- Mûsâ’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği ve sizin de parça parça kağıtlar haline koyup hesabınıza geleni açıkladığınız, fakat çoğunu gizlediğiniz o kitabı kim indirdi? Sizin bilmediğiniz ve atalarınızın da bilmediği şeyler, size, (Peygamber diliyle Kur’an’da) öğretilmiştir. Ey Rasûlüm, sen, Allah (o kitabı indirdi) de. Sonra onları bırak, batıl dedikodularında oynaya dursunlar.

Portekizce: 

Não aquilatam o Poder de Deus como devem, quando dizem: Deus nada revelou a homem algum! Dize: Quem, então,revelou o Livro, apresentado por Moisés - luz e orientação para os humanos - que copiais em pergaminhos, do qual mostraialgo e ocultais muito, e mediante o qual fostes instruídos de tudo quanto ignoráveis, vós e vossos antepassados? Dize-lhes,em seguida: Deus! E deixa-os, então, entregues às suas cismas.

İsveççe: 

De underskattar Guds [makt och Hans visdom] som säger: "Gud har inte uppenbarat något för mänskligheten." Säg: "Vem sände den uppenbarelse som Moses medförde som ett ljus och en vägledning för människorna? Ni skriver av den på ark som ni visar upp, samtidigt som ni döljer mycket. Och [där] har ni fått lära er vad varken ni eller era förfäder visste." Säg: "Gud [har sänt den]" - och låt dem sedan fortsätta att förströ sig med sina hårklyverier.

Farsça: 

[یهودیان بر ضد پیامبر اسلام به سفسطه گری پرداختند چون] آنان خدا را آن گونه که سزاوار اوست نشناختند، چرا که گفتند: خدا بر هیچ بشری چیزی نازل نکرده. بگو: کتابی را که موسی آورده چه کسی نازل کرده؟ کتابی که برای مردمْ نور [و روشنگر حقایق] و [سرتاسر] هدایت است، شما آن را در طومارهای پراکنده قرار می دهید، بخشی از آن را [که دلخواه شماست برای مردم] آشکار می کنید و بسیاری از آن را [که گواه نبوّت پیامبر اسلام است] پنهان می دارید و حال آنکه حقایقی که نه شما می دانستید و نه پدرانتان [به وسیله تورات] به شما آموخته شد. بگو: خدا، سپس آنان را رها کن تا در باطل گویی و خرافاتشان بازی کنند.

Kürtçe: 

وەک پێویست خوایان نەناسی و ڕێزیان نەگرت کاتێ ووتیان خوا ھیچ شتێکی نەناردۆتە خوارەوە بۆ ھیچ ئادەمیەک بڵێ ئەی کێ ئەو کتێبەی ناردە خوارەوە کە موسا ھێنای (ئەو کتێبە) ڕووناکی و ڕێنمونی بوو بۆ خەڵک (پێش دەستکاری کردنی لەلایەن جولەکەکانەوە) ئێوە ئەو (کتێبە) دەکەنە چەند پەڕە و کاغەزێک بەشێکی (کە قازانجتانە) ئاشکرای دەکەن و زۆریشی (کەزیانی خۆتانە) دەیشارنەوە شتانێک فێر کراوون کەئێوە نەتان دەزانی نەخۆتان و نە باو و باپیرانتان بڵێ ھەرخوا (کتێبی بۆ موسا ناردووە) پاشان لێیان گەڕێ لەناو بەتاڵی خۆیاندا گاڵتەو یاری بکەن و ڕۆبچن

Özbekçe: 

Улар, Аллоҳ башарга ҳеч нарса туширгани йўқ, деганларида, Аллоҳни тўғри тақдирламадилар. Сен: «Мусо кишиларга ҳидоят ва нур этиб олиб келган, уни сиз қоғозга тушириб олиб, баъзисини зоҳир, кўпини махфий қилган; ва сиз ҳам, ота-боболарингиз ҳам билмаган нарсаларни сизга ўргатган китобни ким туширди?!» деб айт. «Аллоҳ» деб айт. Сўнгра уларни тек қўй, шунғиган нарсаларида ўйнайверсинлар. (Нима учун Тавротни Мусога Аллоҳ нозил қилганини тан оладилар, бироқ Қуръонга келганда, Аллоҳ башарга ҳеч нарса нозил қилган йўқ, дейдилар?! Ёки Таврот ҳам нозил бўлмаганми?! Йўқ, ундай эмас, «Таврот»ни Аллоҳдан нозил бўлган илоҳий китоб, деб биладилар. Яҳудийлар Тавротни ёзиб олишгач, ундан ўзларига мувофиқ ўринларни одамларга кўрсатишар, мувофиқ келмаган ўринларини эса, махфий тутишар эди.)

Malayca: 

Dan tiadalah mereka (kaum Yahudi) menghormati Allah sesuai dengan penghormatan yang sebenarnya ketika mereka berkata: "Allah tidak menurunkan sesuatu pun kepada manusia". Bertanyalah (kepada kaum Yahudi yang ingkar itu): "Siapakah yang menurunkan Kitab (Taurat) yang dibawa oleh Nabi Musa sebagai cahaya dan petunjuk bagi manusia, yang kamu jadikan dia lembaran-lembaran kertas, sambil kamu perlihatkan (kepada orang ramai sebahagian kecil daripadanya) dan kamu sembunyikan kebanyakannya; sedang kamu pula diajarkan (dengan pengajaran- pengajaran yang terkandung di dalamnya), yang tidak diketahui oleh kamu (sebelum itu) dan tidak juga oleh datuk nenek kamu?" Katakanlah (kepada mereka): "Allah jualah (yang menurunkannya)", kemudian, biarkanlah mereka leka bermain-main dalam kesesatannya.

Arnavutça: 

Hebrenjt nuk e njohtën si duhet Perëndinë kur thanë: “Perëndia asgjë nuk i ka zbritur njeriut”. Thuaj: “E kush e shpalli Librin, që e solli Musai si dritë dhe udhërrëfyes për njerëzit, të cilin ju e keni shpërndarë në fleta, nga të cilat (disa) i tregoni, e shumicën e fshehni. Edhe ju jeni mësuar (me mësimin e Muhammedit) për atë që nuk keni ditur as ju, as etërit tuaj. Thuaj: “Perëndia u ka shpallur (atë Libër)!” Pastaj lërni ata, që të argëtohen me gënjeshtrat e tyre, (në të cilat janë zhytur).

Bulgarca: 

И не оцениха [неверниците] Аллах с истинското му величие, когато рекоха: “Аллах не низпосла нищо на човек.” Кажи: “Кой тогава низпосла Писанието, което Муса донесе като светлина и напътствие за хората? Пишете го върху отрязъци, които показвате, но и мног

Sırpça: 

Они не познају Аллаха како треба, кад говоре: „Ниједном човеку Аллах није ништа објавио!“ Реци: „А ко је објавио Књигу коју је донео Мојсије као светло и упуту људима, коју на листове стављате и показујете, а много и кријете, и подучени сте ономе што ни ви ни преци ваши нисте знали?“ Реци: „Аллах!“ Затим их остави, нека се лажима својим забављају.

Çekçe: 

A neocenili Boha pravou hodnotou Jeho, když říkají: 'Bůh vůbec nic neseslal smrtelníku nějakému!' Zeptej se: 'A kdo tedy seslal Písmo, s nímž přišel Mojžíš, aby bylo světlem a vedením pro lidi? Píšete je na svitky pergamenu, které zčásti ukazujete, avšak

Urduca: 

ان لوگوں نے اللہ کا بہت غلط اندازہ لگایا جب کہا کہ اللہ نے کسی بشر پر کچھ نازل نہیں کیا ہے ان سے پوچھو، پھر وہ کتاب جسے موسیٰؑ لایا تھا، جو تمام انسانوں کے لیے روشنی اور ہدایت تھی، جسے تم پارہ پارہ کر کے رکھتے ہو، کچھ دکھاتے ہو اور بہت کچھ چھپا جاتے ہو، اور جس کے ذریعہ سے تم کو وہ علم دیا گیا جو نہ تمہیں حاصل تھا اور نہ تمہارے باپ دادا کو، آخر اُس کا نازل کرنے والا کون تھا؟ بس اتنا کہہ دو کہ اللہ، پھر اُنہیں اپنی دلیل بازیوں سے کھیلنے کے لیے چھوڑ دو

Tacikçe: 

Вақте ки мегӯянд, ки Худо бар ҳеҷ инсоне чизе нозил накардааст, Худоро ончунон, ки лоиқи Ӯст, нашинохтаанд, бигӯ: «Китоберо, ки Мӯсо барои рӯшноӣ ва ҳидояти мардум овард, чӣ касе бар ӯ нозил карда буд? Онро бар коғазҳо навиштед, порае аз онро ошкор месозед, вале бештаринро пинҳон медоред. Ба шумо чизҳо омӯхтанд, ки аз ин пеш на шумо медонистед ва на падаронатон медонистанд. Бигӯ: «Он Оллоҳ аст!» Он гоҳ раҳояшон соз, то ҳамчунон ба ботили худ дилхуш бошанд.

Tatarca: 

Гафил кешеләр, Аллаһуны хак-тиешле зурлау илә зурламыйлар. (Шуның өчен Аның әмерләрен үтәмиләр). Әйттеләр: "Аллаһ кеше затына һич китап иңдермәде", – дип. Син аларга әйт: "Муса китергән Тәүратны кем иңдерде? Ул Тәүрат кешеләргә белем яктылыгы һәм һидәят, аны кәгазьләргә язасыз, бәгъзе хөкемнәрен изһар кыласыз вә күбрәген яшерәсез, янә үзегез һәм аталарыгыз белмәгән нәрсәләрегезне Тәүрат белән өйрәтелдегез. Шул – Тәүратны, әлбәттә, Аллаһ иңдерде", – дип. Аннары аларны үз ирекләренә куй! Батыл диннәре, ялган сүзләре белән уйнап йөрсеннәр.

Endonezyaca: 

Dan mereka tidak menghormati Allah dengan penghormatan yang semestinya, di kala mereka berkata: "Allah tidak menurunkan sesuatupun kepada manusia". Katakanlah: "Siapakah yang menurunkan kitab (Taurat) yang dibawa oleh Musa sebagai cahaya dan petunjuk bagi manusia, kamu jadikan kitab itu lembaran-lembaran kertas yang bercerai-berai, kamu perlihatkan (sebahagiannya) dan kamu sembunyikan sebahagian besarnya, padahal telah diajarkan kepadamu apa yang kamu dan bapak-bapak kamu tidak mengetahui(nya)?" Katakanlah: "Allah-lah (yang menurunkannya)", kemudian (sesudah kamu menyampaikan Al Quran kepada mereka), biarkanlah mereka bermain-main dalam kesesatannya.

Amharca: 

«አላህ በሰው ላይ ምንም አላወረደም» ባሉም ጊዜ አላህን ተገቢ ክብሩን አላከበሩትም፡፡ (እንዲህ) በላቸው፡- «ያንን ብርሃንና ለሰዎች መሪ ኾኖ ሙሳ ያመጣውን መጽሐፍ ክፍልፍሎች የምታደርጉት ስትኾኑ ማን አወረደው (የወደዳችኋትን) ትገልጿታላችሁ ብዙውንም ትደብቃላችሁ፡፡ እናንተም አባቶቻችሁም ያላወቃችሁትን ተስተማራችሁ፤»

Tamilce: 

“மனிதர்கள் மீது (வேதத்தில்) எதையும் அல்லாஹ் இறக்கவில்லை’’ என்று அவர்கள் கூறியபோது அல்லாஹ்வை அவனுடைய தகுதிக்கு தகுந்தாற்போல் அவர்கள் அறியவில்லை. (நபியே!) கூறுவீராக: “மக்களுக்கு ஒளியாகவும் நேர்வழியாகவும் மூஸா கொண்டு வந்த வேதத்தை இறக்கியவன் யார்? அதை நீங்கள் பல ஏடுகளாக ஆக்கி, அவற்(றில் சிலவற்)றை வெளிப்படுத்தினீர்கள், இன்னும் அதிகமானதை மறைத்தும் விடுகிறீர்கள். நீங்களும் உங்கள் மூதாதைகளும் அறியாதவற்றை (நீங்கள்) கற்பிக்கப்பட்டீர்கள்.” (நபியே!) “அல்லாஹ் (அதை இறக்கினான்)’’ என்று நீர் கூறிவிட்டு, அவர்களை அவர்கள் மூழ்குவதிலேயே (-அவர்களின் பொய்யான கேலி பேச்சுகளில்) விளையாடியவர்களாக நீர் விட்டுவிடுவீராக.

Korece: 

그들은 하나님의 진리를 알 지 못하고 말하길 하나님은 인간 에게 아무것도 계시한 것이 없도 다 하더라 일러 가로되 모세가 인간을 위한 빛과 복음으로 가져온 성서는 누가 보냈느뇨 너희는 그 것을 너희가 원하는 대로 각각의 종이에 기록하여 보이며 한편으로는 많은 내용을 숨기더라 너희는 너희와 너희 선조들이 알지 못한 것을 배웠노라 일러가로되 하나님께서 그것을 보내셨으며 그들이 공론에 빠지도록 두어라 하였느니라

Vietnamca: 

(Những kẻ đa thần) đã đánh giá Allah không đúng về Ngài khi bọn họ bảo: “Allah đã không ban xuống bất cứ gì cho người phàm cả.” Ngươi (hỡi Thiên Sứ) hãy hỏi họ: “Vậy ai đã ban xuống Kinh (Tawrah), Kinh Sách mà Musa đã mang đến như một nguồn ánh sáng và sự chỉ đạo cho nhân loại? (Tuy nhiên), các người (những người Do Thái) chỉ phơi bày ra một số (điều phù hợp với ý muốn của các người) trên các miếng da thuộc và giấu đi nhiều điều (nghịch lại với dục vọng của các người). Các người đã được dạy cho những điều mà cả các người và cha mẹ của các người đã không từng biết.” Ngươi hãy nói: “Allah (đã ban xuống).” Rồi Ngươi hãy mặc kệ bọn họ vui đùa trong sự lầm lạc đó.