
inne ibrâhîme leḥalîmün evvâhüm münîb.
Türkçe:
İbrahim, gerçekten yufka yürekli bir insandı; herkes için ah eder, içini çekerdi, yalvarıp yakarırdı.
İngilizce:
For Abraham was, without doubt, forbearing (of faults), compassionate, and given to look to Allah.
Fransızca:
Abraham était, certes, longanime, très implorant et repentant.
Almanca:
Gewiß, Ibrahim war zweifelsohne langmütig, anteilnehmend, reumütig.
Rusça:
Воистину, Ибрахим (Авраам) был выдержанным, смиренным и кающимся.
Arapça:
إِنَّ إِبْرَاهِيمَ لَحَلِيمٌ أَوَّاهٌ مُّنِيبٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çünkü İbrahim, çok yumuşak huylu ve çok yufka yürekli (yanık kalbli) idi.
Diyanet Vakfı:
İbrahim cidden yumuşak huylu, bağrı yanık, kendisini Allah'a vermiş biri idi.

yâ ibrâhîmü a`riḍ `an hâẕâ. innehû ḳad câe emru rabbik. veinnehüm âtîhim `aẕâbün gayru merdûd.
Türkçe:
"Ey İbrahim! Bu halinden vazgeç. Rabbinin emri gelmiştir. Geri çevrilemez bir azap onların enselerine binecektir."
İngilizce:
O Abraham! Seek not this. The decree of thy Lord hath gone forth: for them there cometh a penalty that cannot be turned back!
Fransızca:
ô Abraham, renonce à cela; car l'ordre de Ton Seigneur est déjà venu, et un châtiment irrévocable va leur arriver".
Almanca:
Ibrahim! Laß ab davon! Gewiß, die Bestimmung deines HERRN traf bereits ein, und sie (Luts Leute) wird doch eine Peinigung überkommen, die unabwendbar ist.
Rusça:
Ангелы сказали: "О Ибрахим (Авраам)! Оставь споры, ибо твой Господь уже отдал приказ, и их постигнут неотвратимые мучения".
Arapça:
يَا إِبْرَاهِيمُ أَعْرِضْ عَنْ هَٰذَا ۖ إِنَّهُ قَدْ جَاءَ أَمْرُ رَبِّكَ ۖ وَإِنَّهُمْ آتِيهِمْ عَذَابٌ غَيْرُ مَرْدُودٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Melekler: "Ey İbrahim! Bu konuda bizimle tartışmaktan vazgeç. Çünkü Rabbinin emri kesin olarak geldi ve onlara geri çevrilmesi mümkün olmayan bir azap gelecektir.
Diyanet Vakfı:
(Melekler dediler ki): Ey İbrahim! Bundan vazgeç. Çünkü Rabbinin (azap) emri gelmiştir. Ve onlara, geri çevrilmez bir azap mutlaka gelecektir!

velemmâ câet rusülünâ lûṭan sîe bihim veḍâḳa bihim ẕer`av veḳâle hâẕâ yevmün `aṣîb.
Türkçe:
Elçilerimiz Lût'a geldiğinde onlar için kaygılanmış, göğsü daralmış da şöyle demişti: "Bu, zorlu bir gün!"
İngilizce:
When Our messengers came to Lut, he was grieved on their account and felt himself powerless (to protect) them. He said: "This is a distressful day."
Fransızca:
Et quand Nos émissaires (Anges) vinrent à Lot, il fut chagriné pour eux, et en éprouva une grande gêne. Et il dit : "Voici un jour terrible".
Almanca:
Und als Unsere Gesandten bei Lut ankamen, wurde er wegen ihnen mißgestimmt und fühlte sich damit überfordert und sagte: "Dies ist ein schwerer Tag!"
Rusça:
Когда Наши посланцы явились к Луту (Лоту), он огорчился из-за них, почувствовал себя стесненным и сказал: "Это - тяжкий день".
Arapça:
وَلَمَّا جَاءَتْ رُسُلُنَا لُوطًا سِيءَ بِهِمْ وَضَاقَ بِهِمْ ذَرْعًا وَقَالَ هَٰذَا يَوْمٌ عَصِيبٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ne zaman ki, elçilerimiz Lut'a geldiler, bunların gelişleri yüzünden Lut fenalaştı, eli ayağı birbirine dolaştı ve "Bu gün çetin bir gündür." dedi.
Diyanet Vakfı:
Elçilerimiz Lut'a gelince, (Lut) onların yüzünden üzüldü ve onlardan dolayı içi daraldı da "Bu, çetin bir gündür" dedi.

vecâehû ḳavmühû yühra`ûne ileyhi vemin ḳablü kânû ya`melûne-sseyyiât. ḳâle yâ ḳavmi hâülâi benâtî hünne aṭheru leküm fetteḳu-llâhe velâ tuḫzûni fî ḍayfî. eleyse minküm racülür raşîd.
Türkçe:
Lût'un kavmi koşarak onun yanına geldi. Bunlar daha önce de kötülükler yapmışlardı. Lût dedi ki: "Ey toplumum! İşte şunlar kızlarım. Onlar sizin için daha temiz. Allah'tan korkun da misafirlerim önünde beni rezil etmeyin. İçinizde olgun bir adam yok mu?"
İngilizce:
And his people came rushing towards him, and they had been long in the habit of practising abominations. He said: "O my people! Here are my daughters: they are purer for you (if ye marry)! Now fear Allah, and cover me not with shame about my guests! Is there not among you a single right-minded man?"
Fransızca:
Quant à son peuple, ils vinrent à lui, accourant. Auparavant ils commettaient des mauvaises actions. Il dit : "ô mon peuple, voici mes filles : elles sont plus pures pour vous. Craignez Allah donc, et ne me déshonorez pas dans mes hôtes. N'y a-t-il pas parmi vous un homme raisonnable ? "
Almanca:
Dann kamen seine Leute eilig zu ihm - und vorher begingen sie die gottmißfälligen Taten. Er sagte: "Da sind meine Töchter, sie sind doch für euch reiner. Also handelt Taqwa gemäß ALLAH gegenüber und stellt mich nicht bloß vor meinen Gästen! Gibt es unter euch denn keinen verständigen Mann?!"
Rusça:
К нему сбежались его соплеменники, которые уже давно совершали преступления. Он сказал: "О мой народ! Вот мои дочери. Они для вас чище. Побойтесь Аллаха и не позорьте меня перед моими гостями. Неужели среди вас нет благоразумного мужчины?"
Arapça:
وَجَاءَهُ قَوْمُهُ يُهْرَعُونَ إِلَيْهِ وَمِن قَبْلُ كَانُوا يَعْمَلُونَ السَّيِّئَاتِ ۚ قَالَ يَا قَوْمِ هَٰؤُلَاءِ بَنَاتِي هُنَّ أَطْهَرُ لَكُمْ ۖ فَاتَّقُوا اللَّهَ وَلَا تُخْزُونِ فِي ضَيْفِي ۖ أَلَيْسَ مِنكُمْ رَجُلٌ رَّشِيدٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Daha önceleri çirkin işler yapmış olan kavmi harıl harıl koşup geldiler. Lut onlara: "Ey kavmim! İşte size kızlarım, onlar sizin için daha temizdirler. Gelin Allah'tan korkun, beni misafirlerime rezil rüsvay etmeyin. İçinizde hiç aklı başında bir adam yok mu?" dedi.
Diyanet Vakfı:
Lut'un kavmi, koşarak onun yanına geldiler. Daha önce de o kötü işleri yapmaktaydılar. (Lut): "Ey kavmim! İşte şunlar kızlarımdır (onlarla evlenin); sizin için onlar daha temizdir. Allah'tan korkun ve misafirlerimin önünde beni rezil etmeyin! İçinizde aklı başında bir adam yok mu!" dedi.

ḳâlû leḳad `alimte mâ lenâ fî benâtike min ḥaḳḳ. veinneke leta`lemü mâ nürîd.
Türkçe:
Dediler ki: "Senin kızlarında hakkımız olmadığını çok iyi biliyorsun. Ne istediğimizi de çok iyi biliyorsun."
İngilizce:
They said: "Well dost thou know we have no need of thy daughters: indeed thou knowest quite well what we want!"
Fransızca:
Ils dirent : Tu sais très bien que nous n'avons pas le droit sur tes filles . Et en vérité, tu sais bien ce que nous voulons".
Almanca:
Sie sagten: "Gewiß, bereits weißt du doch, daß wir nach deinen Töchtern kein Verlangen haben, und du weißt sicher genau, was wir wollen."
Rusça:
Они сказали: "Ты знаешь, что нам не нужны твои дочери. Тебе известно, чего мы хотим".
Arapça:
قَالُوا لَقَدْ عَلِمْتَ مَا لَنَا فِي بَنَاتِكَ مِنْ حَقٍّ وَإِنَّكَ لَتَعْلَمُ مَا نُرِيدُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar: "Sen de bilirsin ki, bizim senin kızlarınla bir ilgimiz yoktur. Sen bizim ne istediğimizi gayet iyi biliyorsun." dediler.
Diyanet Vakfı:
Dediler ki: Senin kızlarında bizim bir hakkımız olmadığını biliyorsun. Ve sen bizim ne istediğimizi elbette bilirsin.

ḳâle lev enne lî biküm ḳuvveten ev âvî ilâ ruknin şedîd.
Türkçe:
Dedi: "Ah, size karşı koyacak bir gücüm olsaydı yahut sağlam bir kaleye sığınabilseydim."
İngilizce:
He said: "Would that I had power to suppress you or that I could betake myself to some powerful support."
Fransızca:
Il dit : "[Ah ! ] si j'avais de la force pour vous résister ! ou bien si je trouvais un appui solide ! "
Almanca:
Er sagte: "Würde ich doch über Macht gegen euch verfügen oder könnte ich doch Beistand bei einem mächtigen Unterstützenden ersuchen!"
Rusça:
Он сказал: "Если бы у меня была сила, чтобы одолеть вас! Если бы у меня была мощная опора!"
Arapça:
قَالَ لَوْ أَنَّ لِي بِكُمْ قُوَّةً أَوْ آوِي إِلَىٰ رُكْنٍ شَدِيدٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Lut dedi: "Ne olurdu size karşı bir kuvvetim olsaydı, ya da çok sarp bir yere sığınabilseydim."
Diyanet Vakfı:
(Lut:) Keşke benim size karşı (koyacak) bir gücüm olsaydı veya güçlü bir kaleye sığınabilseydim! dedi.

ḳâlû yâ lûṭu innâ rusülü rabbike ley yeṣilû ileyke feesri biehlike biḳiṭ`im mine-lleyli velâ yeltefit minküm eḥadün ille-mraetek. innehû müṣîbühâ mâ eṣâbehüm. inne mev`idehümu-ṣṣubḥ. eleyse-ṣṣubḥu biḳarîb.
Türkçe:
Melekler dediler: "Biz senin Rabbinin elçileriyiz. Sana asla el süremezler. Gecenin bir yerinde aileni götür. İçinizden hiç kimse geri kalmasın; karın müstesna. O, ötekilere çatan belaya çarptırılacaktır. Onların azap vakti, sabah vaktidir. Sabah da ne kadar yakın, değil mi?"
İngilizce:
(The Messengers) said: "O Lut! We are Messengers from thy Lord! By no means shall they reach thee! now travel with thy family while yet a part of the night remains, and let not any of you look back: but thy wife (will remain behind): To her will happen what happens to the people. Morning is their time appointed: Is not the morning nigh?"
Fransızca:
Alors [les hôtes] dirent : "ô Lot, nous sommes vraiment les émissaires de ton Seigneur. Ils ne pourront jamais t'atteindre. Pars avec ta famille à un moment de la nuit. Et que nul d'entre vous ne se retourne en arrière. Exception faite de ta femme qui sera atteinte par ce qui frappera les autres. Ce qui les menace s'accomplira à l'aube. L'aube n'est-elle pas proche ? "
Almanca:
Sie (die Gäste) sagten: "Lut!Wir sind doch Gesandte deines HERRN, sie werden dir nichts antun können. Also brich nachts mit deiner Familie auf und keiner von euch soll sich umsehen - außer deiner Ehefrau, denn gewiß, 0sie wird das treffen, was diese trifft. Gewiß, das ihnen Angedrohte trifft am Morgen ein. Kommt der Morgen etwa nicht bald?!"
Rusça:
Они сказали: "О Лут (Лот)! Мы - посланцы твоего Господа, и они не причинят тебе зла. Отправляйся в путь вместе со своей семьей среди ночи, и пусть никто из вас не оглядывается. И только твою жену поразит то, что поразит остальных. Их срок выйдет утром. Разве утро не близко?"
Arapça:
قَالُوا يَا لُوطُ إِنَّا رُسُلُ رَبِّكَ لَن يَصِلُوا إِلَيْكَ ۖ فَأَسْرِ بِأَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِّنَ اللَّيْلِ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنكُمْ أَحَدٌ إِلَّا امْرَأَتَكَ ۖ إِنَّهُ مُصِيبُهَا مَا أَصَابَهُمْ ۚ إِنَّ مَوْعِدَهُمُ الصُّبْحُ ۚ أَلَيْسَ الصُّبْحُ بِقَرِيبٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Melekler dediler: "Ey Lut! Şundan emin ol ki, biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla zarar veremezler. Sen, gecenin bir kısmı olunca ailenle birlikte hemen buradan çık git. İçinizden hiç kimse geri kalmasın, eşin başka. Çünkü ona da onlara gelecek olan musibet gelecektir. Haberin olsun, helâk zamanları sabah vaktidir. Zaten sabah yakın değil mi?"
Diyanet Vakfı:
(Melekler) dediler ki: Ey Lut! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunamazlar. Sen gecenin bir kısmında ailenle (yola çıkıp) yürü. Karından başka sizden hiçbiri geride kalmasın. Çünkü onlara gelecek olan (azap) şüphesiz ona da isabet edecektir. Onlara vadolunan (helak) zamanı, sabah vaktidir. Sabah yakın değil mi?

felemmâ câe emrunâ ce`alnâ `âliyehâ sâfilehâ veemṭarnâ `aleyhâ ḥicâratem min siccîlim menḍûd.
Türkçe:
Nihayet emrimiz gelince oranın üstünü altına getirdik. Ve üzerlerine, pişirilmiş çamurdan yapılıp istif edilmiş taş yağdırdık.
İngilizce:
When Our Decree issued, We turned (the cities) upside down, and rained down on them brimstones hard as baked clay, spread, layer on layer,-
Fransızca:
Et, lorsque vint Notre ordre, Nous renversâmes [la cité] de fond en comble, et fîmes pleuvoir sur elle en masse, des pierres d'argile succédant les unes aux autres,
Almanca:
Als dann Unsere Bestimmung eintraf, haben WIR ihr Oberstes zuunterst gekehrt und ließen darüber hageln unablässig Steine aus Sidsch-dschil ,
Rusça:
Когда же явилось Наше веление, Мы перевернули вверх дном их селения и последовательно обрушили на них каменья из обожженной глины,
Arapça:
فَلَمَّا جَاءَ أَمْرُنَا جَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهَا حِجَارَةً مِّن سِجِّيلٍ مَّنضُودٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ne zaman ki, emrimiz geldi, o ülkenin altını üstüne getirdik ve üzerlerine istif edilip pişirilmiş çamurdan taşlar yağdırdık.
Diyanet Vakfı:
Emrimiz gelince, oranın altını üstüne getirdik ve üzerlerine (balçıktan) pişirilip istif edilmiş taşlar yağdırdık.

müsevvemeten `inde rabbik. vemâ hiye mine-żżâlimîne bibe`îd.
Türkçe:
Rabbin katında damgalanmış taşlar. Zalimlerden çok uzak değildir bu.
İngilizce:
Marked as from thy Lord: Nor are they ever far from those who do wrong!
Fransızca:
portant une marque connue de ton Seigneur. Et elles (ces pierres) ne sont pas loin des injustes .
Almanca:
die bei deinem HERRN (für Peinigung) gekennzeichnet sind. Und diese sind nicht fern von den Unrecht-Begehenden.
Rusça:
помеченные у твоего Господа. Воистину, они недалеки от беззаконников.
Arapça:
مُّسَوَّمَةً عِندَ رَبِّكَ ۖ وَمَا هِيَ مِنَ الظَّالِمِينَ بِبَعِيدٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bu taşlar Rabbinin katında damgalanmışlardı. Bunlar zalimlerden uzak şeyler değildir.
Diyanet Vakfı:
(O taşlar:) Rabbin katında işaretlenerek (yağdırılmıştır). Onlar zalimlerden uzak değildir.
Sayfalar
