Hizb 23

em yeḳûlûne-fterâh. ḳul ini-fteraytühû fe`aleyye icrâmî veenâ berîüm mimmâ tücrimûn.

Türkçe:
Yoksa, "Onu kendisi uydurdu." mu diyorlar? De ki: "Eğer onu uydurmuşsam işlediğim suç benim aleyhimedir. Ama ben, sizin işlemekte olduğunuz suçlardan sorumlu değilim."
İngilizce:
Or do they say, "He has forged it"? Say: "If I had forged it, on me were my sin! and I am free of the sins of which ye are guilty!
Fransızca:
Où bien ils disent : il l'a inventé ? Dis : "Si je l'ai inventé, que mon crime retombe sur moi ! Et je suis innocent de vos criminelles accusations".
Almanca:
Oder sagen sie etwa: "Er hat ihn (den Quran) erdichtet." Sag: "Sollte ich ihn erdichtet haben, so bleibt meine schwere Verfehlung an mir hängen, doch ich bin schuldlos dem gegenüber, was ihr an schweren Verfehlungen verübt!”
Rusça:
Или же они говорят: "Он сочинил его". Скажи: "Если я сочинил его, то на мне лежит мой грех, но к вашим преступлениям я непричастен".
Arapça:
أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ ۖ قُلْ إِنِ افْتَرَيْتُهُ فَعَلَيَّ إِجْرَامِي وَأَنَا بَرِيءٌ مِّمَّا تُجْرِمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? De ki; "Eğer uydurdumsa vebali benim boynumadır. Bense sizin yüklendiğiniz vebalden uzağım".
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Yoksa, "Bunu uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Eğer onu uydurduysam günahım bana aittir. Fakat ben sizin işlediğiniz günahtan uzağım."

veûḥiye ilâ nûḥin ennehû ley yü'mine min ḳavmike illâ men ḳad âmene felâ tebteis bimâ kânû yef`alûn.

Türkçe:
Nûh'a şöyle vahyolundu: "Toplumundan, daha önce inanmış olanlar dışında hiç kimse iman etmeyecektir. Artık onların yaptıkları yüzünden tasalanıp durma."
İngilizce:
It was revealed to Noah: "None of thy people will believe except those who have believed already! So grieve no longer over their (evil) deeds.
Fransızca:
Et il fut révélé à Noé : "De ton peuple, il n'y aura plus de croyants que ceux qui ont déjà cru. Ne t'afflige pas de ce qu'ils faisaient.
Almanca:
Und Nuh wurde als Wahy zuteil: "Gewiß, von deinen Leuten wird niemand den Iman verinnerlichen, außer denjenigen, die bereits den Iman verinnerlicht haben, also sei nicht wehmütig wegen dem, was sie zu tun pflegten.
Rusça:
Нуху (Ною) было внушено в откровении: "Верующими из твоего народа будут только те, которые уже уверовали. Посему не печалься от того, что они совершают.
Arapça:
وَأُوحِيَ إِلَىٰ نُوحٍ أَنَّهُ لَن يُؤْمِنَ مِن قَوْمِكَ إِلَّا مَن قَدْ آمَنَ فَلَا تَبْتَئِسْ بِمَا كَانُوا يَفْعَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ayrıca Nuh'a şöyle vahyettik: "Bil ki kavminden şimdiye kadar iman etmiş olanlardan başka artık kimse iman etmeyecektir. Onun için yaptıkları şeylerden dolayı kederlenme."
Diyanet Vakfı:
Nuh'a vahyolundu ki: Kavminden iman etmiş olanlardan başkası artık (sana) asla inanmayacak. Öyle ise onların işlemekte olduklarından (günahlardan) dolayı üzülme.

vaṣne`i-lfülke bia`yüninâ vevaḥyinâ velâ tüḫâṭibnî fi-lleẕîne żalemû. innehüm mugraḳûn.

Türkçe:
Vahyimize bağlı olarak gözlerimizin önünde gemiyi yap. Ve zulmedenler hakkında benimle karşılıklı laf edip durma. Onlar, mutlaka boğulacaklardır.
İngilizce:
But construct an Ark under Our eyes and Our inspiration, and address Me no (further) on behalf of those who are in sin: for they are about to be overwhelmed (in the Flood).
Fransızca:
Et construis l'arche sous Nos yeux et d'après Notre révélation. Et ne M'interpelle plus au sujet des injustes, car ils vont être noyés".
Almanca:
Und baue das Schiff unter Unserer Aufsicht und nach Unserem Wahy und flehe Mich nicht an wegen denjenigen, die Unrecht begangen haben, gewiß, sie werden ertrinken."
Rusça:
Воздвигни ковчег у Нас на Глазах и по откровению Нашему, и не проси Меня за тех, которые были несправедливы. Воистину, они будут потоплены".
Arapça:
وَاصْنَعِ الْفُلْكَ بِأَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا وَلَا تُخَاطِبْنِي فِي الَّذِينَ ظَلَمُوا ۚ إِنَّهُم مُّغْرَقُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bizim gözetimimiz altında ve vahyimize göre gemiyi yap. Zulüm yapanlar hakkında da bana bir şey söyleme. Çünkü onlar kesinlikle suda boğulacaklardır.
Diyanet Vakfı:
Gözlerimizin önünde ve vahyimiz (emrimiz) uyarınca gemiyi yap ve zulmedenler hakkında bana (bir şey) söyleme! Onlar mutlaka boğulacaklardır!

veyaṣne`u-lfülke veküllemâ merra `aleyhi meleüm min ḳavmihî seḫirû minh. ḳâle in tesḫarû minnâ feinnâ nesḫaru minküm kemâ tesḫarûn.

Türkçe:
Gemiyi yapıyordu. Toplumundan herhangi bir grup yanından geçtikçe onunla alay ediyorlardı. Dedi ki Nûh "Bizimle alay ediyorsanız, biz de sizinle alay edeceğiz. Tıpkı sizin eğlendiğiniz gibi."
İngilizce:
Forthwith he (starts) constructing the Ark: Every time that the chiefs of his people passed by him, they threw ridicule on him. He said: "If ye ridicule us now, we (in our turn) can look down on you with ridicule likewise!
Fransızca:
Et il construisait l'arche. Et chaque fois que des notables de son peuple passaient près de lui, ils se moquaient de lui. Il dit : "Si vous vous moquez de nous, eh bien, nous nous moquerons de vous, comme vous vous moquerez [de nous].
Almanca:
Und er begann das Schiff zu bauen. Und immer wieder, wenn eine Gruppe seiner Leute bei ihm vorbeiging, verspottete sie ihn. ER sagte: "Wenn ihr uns verspottet, so verspotten wir euch doch genauso, wie ihr uns verspottet!
Rusça:
Он сооружал ковчег, и каждый раз, когда мимо него проходили знатные люди из его народа, они глумились над ним, а он говорил: "Если вы глумитесь над нами, то и мы будем глумиться над вами, подобно тому, как глумитесь вы.
Arapça:
وَيَصْنَعُ الْفُلْكَ وَكُلَّمَا مَرَّ عَلَيْهِ مَلَأٌ مِّن قَوْمِهِ سَخِرُوا مِنْهُ ۚ قَالَ إِن تَسْخَرُوا مِنَّا فَإِنَّا نَسْخَرُ مِنكُمْ كَمَا تَسْخَرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gemiyi yapıyordu, kavminden bazı ileri gelen gruplar, onun yanından gelip geçtikçe, onunla alay ediyorlardı. Nuh dedi ki: "Bizimle eğleniyorsunuz, biz de sizinle tıpkı bizimle eğlendiğiniz gibi alay edip eğleneceğiz."
Diyanet Vakfı:
Nuh gemiyi yapıyor, kavminden ileri gelenler ise, yanına her uğradıkça onunla alay ediyorlardı. Dedi ki: "Eğer bizimle alay ediyorsanız, iyi bilin ki siz nasıl alay ediyorsanız biz de sizinle alay edeceğiz!

fesevfe ta`lemûne mey ye'tîhi `aẕâbüy yuḫzîhi veyeḥillü `aleyhi `aẕâbüm müḳîm.

Türkçe:
"Rezil eden azabın kime geleceğini, sürekli azabın kimin başına ineceğini yakında bileceksiniz."
İngilizce:
But soon will ye know who it is on whom will descend a penalty that will cover them with shame,- on whom will be unloosed a penalty lasting:
Fransızca:
Et vous saurez bientôt à qui viendra un châtiment qui l'humiliera, et sur qui s'abattra un châtiment durable ! "
Almanca:
Ihr werdet noch wissen, wem eine erniedrigende Peinigung zuteil werden wird und wen eine dauernde Peinigung überkommen wird.
Rusça:
Вы непременно узнаете, кого поразит унизительная кара, кого постигнут вечные мучения".
Arapça:
فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ مَن يَأْتِيهِ عَذَابٌ يُخْزِيهِ وَيَحِلُّ عَلَيْهِ عَذَابٌ مُّقِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O perişan edici azabın kime geleceğini ve o sürekli azabın kimin başına ineceğini ilerde bileceksiniz.
Diyanet Vakfı:
Kendisini rezil edecek azabın kime geleceğini ve sürekli bir azabın kimin başına ineceğini yakında bileceksiniz."

ḥattâ iẕâ câe emrunâ vefâra-ttennûru ḳulne-ḥmil fîhâ min küllin zevceyni-ŝneyni veehleke illâ men sebeḳa `aleyhi-lḳavlü vemen âmen. vemâ âmene me`ahû illâ ḳalîl.

Türkçe:
Nihayet emrimiz gelip de tandır kaynayınca şöyle seslendik: "Yükle içine her birinden ikişer çift ve aleyhinde hüküm verilen hariç olmak üzere aileni, bir de iman etmiş olanları." Ama Nûh'la birlikte çok az bir kısmı iman etmişti.
İngilizce:
At length, behold! there came Our command, and the fountains of the earth gushed forth! We said: "Embark therein, of each kind two, male and female, and your family - except those against whom the word has already gone forth,- and the Believers." but only a few believed with him.
Fransızca:
Puis, lorsque Notre commandement vint et que le four se mit à bouillonner [d'eau], Nous dîmes : "Charge [dans l'arche] un couple de chaque espèce ainsi que ta famille - sauf ceux contre qui le décret est déjà prononcé - et ceux qui croient". Or, ceux qui avaient cru avec lui étaient peu nombreux.
Almanca:
Als dann Unsere Bestimmung eintraf und die Erdoberfläche sprudelte, sagten WIR: "Nimm darauf mit von allen (Tieren) zwei Paare, deine Familie außer denjenigen, über welche die Bestimmung (zum Ertrinken) bereits ergangen ist, und alle, die den Iman verinnerlichten!" Und mit ihm haben nur Wenige den Iman verinnerlicht.
Rusça:
А когда явилось Наше веление и разразилась потоком печь, Мы сказали: "Погрузи на него от каждого вида по паре и свою семью, за исключением тех, о которых уже было сказано Слово, а также тех, кто уверовал". Но уверовали вместе с ним лишь немногие.
Arapça:
حَتَّىٰ إِذَا جَاءَ أَمْرُنَا وَفَارَ التَّنُّورُ قُلْنَا احْمِلْ فِيهَا مِن كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ وَأَهْلَكَ إِلَّا مَن سَبَقَ عَلَيْهِ الْقَوْلُ وَمَنْ آمَنَ ۚ وَمَا آمَنَ مَعَهُ إِلَّا قَلِيلٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Nihayet emrimiz geldiği ve tennur (tandır veya geminin kazanı) tutuşup parladığı zaman dedik ki; "Erkeği ve dişisi olan her canlıdan ikişer tane, aleyhlerinde hüküm verilmiş olanların dışında, aileni ve iman etmiş olanları geminin içine yükle". Zaten beraberinde iman edenler çok az idi.
Diyanet Vakfı:
Nihayet emrimiz gelip de sular coşup yükselmeye başlayınca Nuh'a dedik ki: "(Canlı çeşitlerinin) her birinden iki eş ile -(boğulacağına dair) aleyhinde söz geçmiş olanlar dışında- aileni ve iman edenleri gemiye yükle!" Zaten onunla beraber pek azı iman etmişti.

veḳâle-rkebû fîhâ bismi-llâhi mecrâhâ vemürsâhâ. inne rabbî legafûrur raḥîm.

Türkçe:
Nûh dedi: "Binin içine! Onun akıp gitmesi de demir atması da Allah'ın adıyladır. Benim Rabbim elbette ki Gafûr'dur, Rahîm'dir."
İngilizce:
So he said: "Embark ye on the Ark, In the name of Allah, whether it move or be at rest! For my Lord is, be sure, Oft-Forgiving, Most Merciful!"
Fransızca:
Et il dit : "Montez dedans. Que sa course et son mouillage soient au nom d'Allah. Certes mon Seigneur est Pardonneur et Miséricordieux".
Almanca:
Und er sagte: "Steigt in es hinein mit dem Namen ALLAHs, Der es fahren und landen läßt. Gewiß, mein HERR ist zweifelsohne allvergebend, allgnädig."
Rusça:
Он сказал: "Садитесь на него! С именем Аллаха он будет плыть и останавливаться. Воистину, Господь мой - Прощающий, Милосердный".
Arapça:
۞ وَقَالَ ارْكَبُوا فِيهَا بِسْمِ اللَّهِ مَجْرَاهَا وَمُرْسَاهَا ۚ إِنَّ رَبِّي لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Nuh dedi ki; "Allah'ın adıyla binin içine. Onun akışı da, duruşu da (O'nun adıyladır). Hiç şüphesiz Rabbim gerçekten çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.
Diyanet Vakfı:
(Nuh) dedi ki: "Gemiye binin! Onun yüzüp gitmesi de, durması da Allah'ın adıyladır. Şüphesiz ki Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir."

vehiye tecrî bihim fî mevcin kelcibâli venâdâ nûḥun-bnehû vekâne fî ma`ziliy yâ büneyye-rkem me`anâ velâ teküm me`a-lkâfirîn.

Türkçe:
Gemi onları, dağlar gibi dalgalar üstünden yürütüp götürüyordu. Nûh onlardan ayrı bir yerde duran oğluna seslendi: "Oğulcuğum, bizimle beraber bin, kâfirlerle beraber olma."
İngilizce:
So the Ark floated with them on the waves (towering) like mountains, and Noah called out to his son, who had separated himself (from the rest): "O my son! embark with us, and be not with the unbelievers!"
Fransızca:
Et elle vogua en les emportant au milieu des vagues comme des montagnes. Et Noé appela son fils, qui restait en un lieu écarté (non loin de l'arche) : "ô mon enfant, monte avec nous et ne reste pas avec les mécréants".
Almanca:
Und es fuhr mit ihnen durch Wogen wie Berge, dann rief Nuh seinen Sohn, der abgetrennt war: "Mein Söhnchen, steig mit uns hinein und sei nicht mit den Kafir!"
Rusça:
Он поплыл с ними по волнам, подобным горам, и Нух (Ной) воззвал к своему сыну, который одиноко стоял в стороне: "Сын мой! Садись с нами и не оставайся с неверующими".
Arapça:
وَهِيَ تَجْرِي بِهِمْ فِي مَوْجٍ كَالْجِبَالِ وَنَادَىٰ نُوحٌ ابْنَهُ وَكَانَ فِي مَعْزِلٍ يَا بُنَيَّ ارْكَب مَّعَنَا وَلَا تَكُن مَّعَ الْكَافِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gemi içindekilerle birlikte, dağlar gibi dalgalar arasında akıp gidiyordu. Nuh ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna bağırdı: "Yavrucuğum, gel, bizimle beraber bin! Kâfirlerle beraber olma!"
Diyanet Vakfı:
Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. Nuh, gemiden uzakta bulunan oğluna: Yavrucuğum! (Sen de) bizimle beraber bin, kafirlerle beraber olma! diye seslendi.

ḳâle seâvî ilâ cebeliy ya`ṣimünî mine-lmâ'. ḳâle lâ `âṣime-lyevme min emri-llâhi illâ mer raḥim. veḥâle beynehüme-lmevcü fekâne mine-lmugraḳîn.

Türkçe:
Oğlu cevap verdi: "Bir dağa sığınacağım, beni sudan korur." Nûh dedi: "Allah'ın merhamet ettiği dışında bugün hiç kimse için Allah'ın kararından kurtaracak yoktur." Ve ikisi arasına dalga girdi de o, boğulanlar arasına katıldı.
İngilizce:
The son replied: "I will betake myself to some mountain: it will save me from the water." Noah said: "This day nothing can save, from the command of Allah, any but those on whom He hath mercy! "And the waves came between them, and the son was among those overwhelmed in the Flood.
Fransızca:
Il répondit : "Je vais me réfugier vers un mont qui me protégera de l'eau". Et Noé lui dit : "Il n'y a aujourd'hui aucun protecteur contre l'ordre d'Allah. (Tous périront) sauf celui à qui Il fait miséricorde". Et les vagues s'interposèrent entre les deux, et le fils fut alors du nombre des noyés.
Almanca:
Er sagte: "Ich werde einen Berg aufsuchen, der mich vor dem Wasser schützt." Er sagte: "Heute gibt es 1 keinen Schützenden vor ALLAHs Bestimmung außer für diejenigen, denen ER Gnade erwies." Die Wogen trennten sie jedoch, so war er von den Ertrunkenen.
Rusça:
Он сказал: "Я укроюсь на горе, которая спасет меня от воды". Он сказал: "Сегодня никто не спасет от воли Аллаха, если только Он не смилостивится". Тут волна разлучила их, и он оказался в числе потопленных.
Arapça:
قَالَ سَآوِي إِلَىٰ جَبَلٍ يَعْصِمُنِي مِنَ الْمَاءِ ۚ قَالَ لَا عَاصِمَ الْيَوْمَ مِنْ أَمْرِ اللَّهِ إِلَّا مَن رَّحِمَ ۚ وَحَالَ بَيْنَهُمَا الْمَوْجُ فَكَانَ مِنَ الْمُغْرَقِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, dedi ki; "Ben, beni sudan koruyacak bir dağa çıkacağım". Nuh da "Bu gün Allah'ın merhamet ettiğinden başkasını, Allah'ın bu emrinden koruyacak kimse yoktur." dedi. Derken dalga aralarına giriverdi. O da boğulanlardan oldu.
Diyanet Vakfı:
Oğlu: Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım, dedi. (Nuh): "Bugün Allah'ın emrinden (azabından), merhamet sahibi Allah'tan başka koruyacak kimse yoktur" dedi. Aralarına dalga girdi, böylece o da boğulanlardan oldu.

veḳîle yâ arḍu-ble`î mâeki veyâ semâü aḳli`î vegîḍa-lmâü veḳuḍiye-l'emru vestevet `ale-lcûdiyyi veḳîle bü`del lilḳavmi-żżâlimîn.

Türkçe:
Ve denildi: "Ey yer! Suyunu yut ve ey gök, sen de tut." Ve su çekidi. İş bitirilmişti. Gemi, Cûdi üzerine oturdu ve haykırıldı: "O zalimler topluluğu geri gelmez olsun!"
İngilizce:
Then the word went forth: "O earth! swallow up thy water, and O sky! Withhold (thy rain)!" and the water abated, and the matter was ended. The Ark rested on Mount Judi, and the word went forth: "Away with those who do wrong!"
Fransızca:
Et il fut dit : "ô terre, absorbe ton eau ! Et toi, ciel, cesse [de pleuvoir] ! ". L'eau baissa, l'ordre fut exécuté, et l'arche s'installa sur le Joudi , et il fut dit : "Que disparaissent les gens pervers" !
Almanca:
Und es wurde gesagt: "Erde! Verschlinge dein Wasser! Himmel! Höre auf (zu regnen)!" Und das Wasser wurde eingesickert und die Bestimmung erfüllt und es (das Schiff) stand auf Aldschudi und es wurde gesagt: "Nieder mit den unrechtbegehenden Leuten!"
Rusça:
И было сказано: "О земля, поглоти свою воду! О небо, перестань!" Вода спала, и свершилось веление. Ковчег пристал к аль-Джуди, и было сказано: "Да сгинут люди несправедливые!"
Arapça:
وَقِيلَ يَا أَرْضُ ابْلَعِي مَاءَكِ وَيَا سَمَاءُ أَقْلِعِي وَغِيضَ الْمَاءُ وَقُضِيَ الْأَمْرُ وَاسْتَوَتْ عَلَى الْجُودِيِّ ۖ وَقِيلَ بُعْدًا لِّلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah tarafından denildi ki: "Ey yeryüzü suyunu yut! Ey gökyüzü sen de suyunu kes! Ve sular çekildi. Emir yerine gelmiş oldu. Gemi de Cudi dağı üzerine oturdu. O zalim kavme böylece dünyadan uzak olun denildi.
Diyanet Vakfı:
(Nihayet) "Ey yer suyunu yut! Ve ey gök (suyunu) tut!" denildi. Su çekildi; iş bitirildi; (gemi de) Cudi (dağının) üzerine yerleşti. Ve: "O zalimler topluluğunun canı cehenneme!" denildi.

Sayfalar

Hizb 23 beslemesine abone olun.