Cuz 19

 
00:00

ellâ yescüdû lillâhi-lleẕî yuḫricü-lḫab'e fi-ssemâvâti vel'arḍi veya`lemü mâ tuḫfûne vemâ tü`linûn.

Arapça:

أَلَّا يَسْجُدُوا لِلَّهِ الَّذِي يُخْرِجُ الْخَبْءَ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَيَعْلَمُ مَا تُخْفُونَ وَمَا تُعْلِنُونَ

Türkçe:

"Göklerde ve yerdeki sırrı açığa çıkaran, onların gizlediklerini de açıkladıklarını da bilen Allah'a secde etmemek gayretindeler."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran, gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allah'a secde etmezler.

Diyanet Vakfı:

(Şeytan böyle yapmış ki) göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran, gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allah'a secde etmesinler.

İngilizce:

(Kept them away from the Path), that they should not worship Allah, Who brings to light what is hidden in the heavens and the earth, and knows what ye hide and what ye reveal.

Fransızca:

Que ne se prosternent-ils devant Allah qui fait sortir ce qui est caché dans les cieux et la terre, et qui sait ce que vous cachez et aussi ce que vous divulguez ?

Almanca:

damit sie kein Sudschud für ALLAH vollziehen, Der das Verborgene in den Himmeln und auf Erden hervorbringt, und ER weiß, was ihr verbergt und was ihr offenlegt.

Rusça:

Это было сделано для того, чтобы они не поклонялись Аллаху, Который выявляет все сокрытое на небесах и на земле и знает то, что вы скрываете, и то, что вы обнаруживаете.

Açıklama:
 
00:00

allâhü lâ ilâhe illâ hüve rabbü-l`arşi-l`ażîm.

Arapça:

اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ ۩

Türkçe:

"O Allah ki, tanrı yok kendinden başka, o büyük arşın rabbidir O."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Halbuki) O büyük Arş'ın sahibi olan Allah'tan başka tapılacak yoktur.

Diyanet Vakfı:

(Halbuki) büyük Arş'ın sahibi olan Allah'tan başka tanrı yoktur.

İngilizce:

Allah!- there is no god but He!- Lord of the Throne Supreme!

Fransızca:

Allah ! Point de divinité à part Lui, le Seigneur du Trône Immense .

Almanca:

ER ist ALLAH, es gibt keine Gottheit außer Ihm, Der HERR vom gewaltigen Al'ahrsch."

Rusça:

Нет иного божества, кроме Аллаха, Господа великого Трона".

Açıklama:
 
00:00

ḳâle senenżuru eṣadaḳte em künte mine-lkâẕibîn.

Arapça:

۞ قَالَ سَنَنظُرُ أَصَدَقْتَ أَمْ كُنتَ مِنَ الْكَاذِبِينَ

Türkçe:

Süleyman dedi: "Doğru mu söyledin yoksa yalancılardan mısın, göreceğiz!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Süleyman Hüdhüd'e) dedi ki: "Doğru mu söyledin, yoksa yalancılardan mısın, bakacağız."

Diyanet Vakfı:

(Süleyman Hüdhüd'e) dedi ki: Doğru mu söyledin, yoksa yalancılardan mısın, bakacağız.

İngilizce:

(Solomon) said: "Soon shall we see whether thou hast told the truth or lied!

Fransızca:

Alors, Salomon dit : "Nous allons voir si tu as dis la vérité ou si tu as menti.

Almanca:

Er sagte: "Wir werden sehen, ob du wahrhaftig oder von den Lügnern warst.

Rusça:

Он сказал: "Посмотрим, сказал ли ты правду или же являешься одним из лжецов.

Açıklama:
 
00:00

iẕheb bikitâbî hâẕâ feelḳih ileyhim ŝümme tevelle `anhüm fenżur mâẕâ yerci`ûn.

Arapça:

اذْهَب بِّكِتَابِي هَٰذَا فَأَلْقِهْ إِلَيْهِمْ ثُمَّ تَوَلَّ عَنْهُمْ فَانظُرْ مَاذَا يَرْجِعُونَ

Türkçe:

"Şu yazımı götürüp onlara at. Sonra onlardan uzaklaş da bak bakalım, nasıl davranacaklar."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şu mektubumu götür, onu kendilerine ver, sonra onlardan biraz çekil de, ne sonuca varacaklarına bak.

Diyanet Vakfı:

Şu mektubumu götür, onu kendilerine ver, sonra onlardan biraz çekil de, ne sonuca varacaklarına bak.

İngilizce:

Go thou, with this letter of mine, and deliver it to them: then draw back from them, and (wait to) see what answer they return...

Fransızca:

Pars avec ma lettre que voici; puis lance-la à eux; ensuite tiens-toi à l'écart d'eux pour voir ce que sera leur réponse.

Almanca:

Fliege mit diesem meinem Schreiben (dorthin), wirf es über ihnen ab, dann wende dich von ihnen ab, dann warte ab, was sie entgegnen."

Rusça:

Отправляйся с этим посланием от меня и брось его им. Затем встань поодаль и погляди, что они ответят".

Açıklama:
 
00:00

ḳâlet yâ eyyühe-lmeleü innî ülḳiye ileyye kitâbün kerîm.

Arapça:

قَالَتْ يَا أَيُّهَا الْمَلَأُ إِنِّي أُلْقِيَ إِلَيَّ كِتَابٌ كَرِيمٌ

Türkçe:

Melike dedi ki: "Ey ileri gelenler, bana önemli bir mektup bırakıldı."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Süleyman'ın mektubunu alan Sebe melikesi): "Beyler, ulular! Bana çok önemli bir mektup bırakıldı" dedi.

Diyanet Vakfı:

(Süleyman'ın mektubunu alan Sebe'melikesi,) "Beyler, ulular! Bana çok önemli bir mektup bırakıldı" dedi.

İngilizce:

(The queen) said: "Ye chiefs! here is delivered to me - a letter worthy of respect.

Fransızca:

La reine dit : "ô notables ! Une noble lettre m'a été lancée.

Almanca:

Sie sagte: "Ihr Entscheidungsträger! Mir wurde ein würdevolles Schreiben zugeworfen.

Rusça:

Она сказала: "О знать! Мне было брошено благородное письмо.

Açıklama:
 
00:00

innehû min süleymâne veinnehû bismi-llâhi-rraḥmâni-rraḥîm.

Arapça:

إِنَّهُ مِن سُلَيْمَانَ وَإِنَّهُ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ

Türkçe:

"Süleyman'dan bir mektup. Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla başlıyor."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Mektup Süleyman'dandır, Rahmân ve Rahîm Allah'ın adıyla (başlamakta)dır.

Diyanet Vakfı:

"Mektup Süleyman'dandır, rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla (başlamakta) dır."

İngilizce:

It is from Solomon, and is (as follows): 'In the name of Allah, Most Gracious, Most Merciful:

Fransızca:

Elle vient de Salomon; et c'est : "Au nom d'Allah, le Tout Miséricordieux, le Très Miséricordieux,

Almanca:

Gewiß, es ist von Sulaiman. Und es (beginnt) doch mit Bismil-lahir-rahmanir-rahim :

Rusça:

Оно - от Сулеймана (Соломона), и в нем сказано: "Во имя Аллаха, Милостивого, Милосердного!

Açıklama:
 
00:00

ellâ ta`lû `aleyye ve'tûnî müslimîn.

Arapça:

أَلَّا تَعْلُوا عَلَيَّ وَأْتُونِي مُسْلِمِينَ

Türkçe:

"Söylediği şu: Bana büyüklük taslamaya kalkmayın. Teslim olarak huzuruma gelin."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bana karşı baş kaldırmayın, teslimiyet göstererek bana gelin diye (yazmaktadır).

Diyanet Vakfı:

"Bana baş kaldırmayın, teslimiyet gösterip bana gelin, diye (yazmaktadır)".

İngilizce:

Be ye not arrogant against me, but come to me in submission (to the true Religion).'

Fransızca:

Ne soyez pas hautains avec moi et venez à moi en toute soumission".

Almanca:

Erhebt euch nicht über mich und kommt zu mir als Muslime!"

Rusça:

Не превозноситесь предо мною и явитесь ко мне покорными"".

Açıklama:
 
00:00

ḳâlet yâ eyyühe-lmeleü eftûnî fî emrî. mâ küntü ḳâṭi`aten emran ḥattâ teşhedûn.

Arapça:

قَالَتْ يَا أَيُّهَا الْمَلَأُ أَفْتُونِي فِي أَمْرِي مَا كُنتُ قَاطِعَةً أَمْرًا حَتَّىٰ تَشْهَدُونِ

Türkçe:

Melike dedi: "Ey danışmanlarım, bu meselem konusunda bana fikir verin. Siz onaylamadıkça, hiçbir işe kesin karar vermem."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Sonra Melike) dedi ki: "Beyler, ulular! Bu işimde bana bir fikir verin. (Bilirsiniz) siz yanımda olmadan hiçbir işi kestirip atmam."

Diyanet Vakfı:

(Sonra Melike) dedi ki: Beyler, ulular! Bu işimde bana bir fikir verin. (Bilirsiniz) siz yanımda olmadan (size danışmadan) hiçbir işi kestirip atmam.

İngilizce:

She said: "Ye chiefs! advise me in (this) my affair: no affair have I decided except in your presence."

Fransızca:

Elle dit : "ô notables ! Conseillez-moi sur cette affaire : je ne déciderai rien sans que vous ne soyez présents (pour me conseiller)".

Almanca:

Sie sagte: "Ihr Entscheidungsträger! Gebt mir eine Fatwa über meine Angelegenheit! Ich werde nie eine Entscheidung treffen, bis ihr dabei anwesend seid."

Rusça:

Она сказала: "О знать! Посоветуйте, как мне поступить. Я никогда не принимала решений самостоятельно, пока вы находились рядом со мной".

Açıklama:
 
00:00

ḳâlû naḥnü ülû ḳuvvetiv veülû be'sin şedîdiv vel'emru ileyki fenżurî mâẕâ te'mürîn.

Arapça:

قَالُوا نَحْنُ أُولُو قُوَّةٍ وَأُولُو بَأْسٍ شَدِيدٍ وَالْأَمْرُ إِلَيْكِ فَانظُرِي مَاذَا تَأْمُرِينَ

Türkçe:

Dediler ki: "Biz çok güçlüyüz, çok yaman savaşırız. Buyruk senin. Ne karar vereceğini sen bilirsin."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlar, şöyle cevap verdiler: "Biz güçlü kuvvetli kimseleriz, zorlu savaş erbabıyız, buyruk ise senindir; artık ne emredeceğini düşün taşın."

Diyanet Vakfı:

Onlar, şu cevabı verdiler: Biz güçlü kuvvetli kimseleriz, zorlu savaş erbabıyız; buyruk ise senindir; artık ne buyuracağını sen düşün.

İngilizce:

They said: "We are endued with strength, and given to vehement war: but the command is with thee; so consider what thou wilt command."

Fransızca:

Ils dirent : "Nous sommes détenteurs d'une force et d'une puissance redoutable. Le commandement cependant t'appartient. Regarde donc ce que tu veux ordonner".

Almanca:

Sie sagten: "Wir verfügen über Macht und über starke Kampfmoral. Also das Befehlen ist deins, so überlege dir, was du anordnest."

Rusça:

Они сказали: "Мы обладаем силой и великой мощью, но решение остается за тобой. Подумай, что ты прикажешь делать".

Açıklama:
 
00:00

ḳâlet inne-lmülûke iẕâ deḫalû ḳaryeten efsedûhâ vece`alû e`izzete ehlihâ eẕilleh. vekeẕâlike yef`alûn.

Arapça:

قَالَتْ إِنَّ الْمُلُوكَ إِذَا دَخَلُوا قَرْيَةً أَفْسَدُوهَا وَجَعَلُوا أَعِزَّةَ أَهْلِهَا أَذِلَّةً ۖ وَكَذَٰلِكَ يَفْعَلُونَ

Türkçe:

Melike dedi: "Şu bir gerçek ki krallar bir kente/bir memlekete girdiler mi, orada bozgun çıkarırlar; oranın onurlu insanlarını zelil-sefil ederler. İşte böyle yaparlar."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Melike, "Hükümdarlar bir memlekete girdiler mi orayı perişan ederler ve halkının ulularını hakir hâle getirirler. (Herhalde) Onlar da böyle yapacaklardır" dedi.

Diyanet Vakfı:

Melike: Hükümdarlar bir memlekete girdiler mi, orayı perişan ederler ve halkının ulularını alçaltırlar. (Herhalde) onlar da böyle yapacaklardır, dedi.

İngilizce:

She said: "Kings, when they enter a country, despoil it, and make the noblest of its people its meanest thus do they behave.

Fransızca:

Elle dit : "En vérité, quand les rois entrent dans une cité ils la corrompent, et font de ses honorables citoyens des humiliés. Et c'est ainsi qu'ils agissent.

Almanca:

Sie sagte: "Gewiß, wenn die Könige eine Ortschaft einnehmen, richten sie in ihr Verderben an und machen die Einflußreichen ihrer Bewohner zu Erniedrigten. Und solcherart machen sie.

Rusça:

Она сказала: "Когда цари вторгаются в селение, они разрушают его и превращают его самых славных жителей в самых униженных. Вот так они поступают.

Açıklama:

Sayfalar

Cuz 19 beslemesine abone olun.