Arapça:
رَضُوا بِأَن يَكُونُوا مَعَ الْخَوَالِفِ وَطُبِعَ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَفْقَهُونَ
Çeviriyazı:
raḍû biey yekûnû me`a-lḫavâlifi veṭubi`a `alâ ḳulûbihim fehüm lâ yefḳahûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar, oturanlarla beraber oturmaktan hoşlandılar. Kalblerine mühür vuruldu. Bundan dolayı onlar anlayışsızdırlar.
Diyanet İşleri:
Geri kalan kadınlarla beraber bulunmaya razı oldular. Kalbleri kapanmıştır, bu yüzden anlamazlar.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Onlar, oturup kalanlarla beraber olmaya razı olmuşlardır ve kalplerine mühür vurulmuştur onların, muhakkak ki onlar anlamazlar.
Şaban Piriş:
Geride kalan kadınlarla beraber olmaya razı oldular. Kalpleri mühürlendi. Onlar (kendileri için iyi olan şeyleri) anlamazlar.
Edip Yüksel:
Geride kalanlarla birlikte olmaya razı oldular. Sonunda kalpleri mühürlendi. Bundan ötürü anlayamazlar.
Ali Bulaç:
(Savaştan) Geri kalanlarla birlikte olmayı seçtiler. Onların kalpleri mühürlenmiştir. Bundan dolayı kavrayıp-anlamazlar.
Suat Yıldırım:
Savaştan geri kalan kadınlarla birlikte oturmaya razı oldular.Kalplerine mühür vuruldu, artık onlar (cihattaki hikmeti, Resullullaha itaat etmedeki mutluluğu) anlayamazlar. [47,20; 33,19]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Onlar, geriye kalanlar ile beraber olmaya razı oldular ve onların kalpleri üzerine mühür vurulmuştur. Artık onlar güzelce anlayamazlar.
Yaşar Nuri Öztürk:
Geride kalan kadınlarla beraber olmayı yeğlediler. Kalpleri üzerine mühür basılmıştır. Artık anlayıp kavrayamazlar.
Bekir Sadak:
Binek vermen icin sana geldiklerinde, «Size binek bulamiyorum» dedigin zaman, sarfedecek bir sey bulamadiklari icin uzuntuden gozyasi dokerek geri donenlere de sorumluluk yoktur.
İbni Kesir:
Geri kalanlarla birlikte oturmaya razı oldular. Kalblerine mühür vurulmuştur onların. Bu yüzden onlar iyice anlamazlar.
Adem Uğur:
Geride kalan kadınlarla beraber olmaya razı oldular, onların kalplerine mühür vuruldu. Bu yüzden onlar anlamazlar.
İskender Ali Mihr:
Geri kalanlarla beraber olmaya razı oldular. Ve onların kalplerinin üzeri tabedildi (mühürlendi). Artık onlar fıkıh edemezler.
Celal Yıldırım:
Geriye kalan kadınlarla beraber olmaya istekli çıktılar
Tefhim ul Kuran:
(Savaştan) Geri kalanlarla birlikte olmayı seçtiler. Onların kalbleri mühürlenmiştir. Bundan dolayı kavrayıp anlamazlar.
Fransızca:
Il leur plaît, (après le départ des combattants) de demeurer avec celles qui sont restées à l'arrière. Leurs coeurs ont été scellés et ils ne comprennent rien .
İspanyolca:
Prefieren quedarse con las mujeres dejadas detrás. Han sido sellados sus corazones, así que no entienden.
İtalyanca:
Hanno preferito rimanere con [le donne] lasciate a casa. I loro cuori sono stati sigillati e non comprenderanno.
Almanca:
Sie waren einverstanden, mit den Zurückgebliebenen zu sein. Und ihre Herzen wurden versiegelt, so begreifen sie nicht.
Çince:
他们愿意和妇女们在一起,他们的心已封闭了,故他们不是明理的。
Hollandaca:
Zij zijn er toe geneigd, met hen achter te blijven, en hunne harten zijn verzegeld; daarom begrijpen zij niet.
Rusça:
Они были довольны тем, что оказались среди тех, кто остался позади. Их сердца запечатаны, и они не понимают истины.
Somalice:
waxay ka raalli noqdeen inay noqdaan kuwa dib maray, waxaana la daboolay quluubtooda waxna ma kasayaan.
Swahilice:
Wameridhia kuwa pamoja na wabakiao nyuma, na nyoyo zao zikapigwa muhuri; kwa hivyo hawafahamu.
Uygurca:
ئۇلار ئۆيلىرىدە قالغۇچىلار (يەنى ئاياللار، كېسەللەر ۋە ئاجىزلار) بىلەن بىللە بولۇشقا رازى بولدى، ئۇلارنىڭ دىللىرى پېچەتلەندى. شۇنىڭ ئۈچۈن، ئۇلار (جىھادتىكى پەيغەمبەرگە ئىتائەت قىلىشتىن كېلىدىغان بەختنى) چۈشەنمەيدۇ
Japonca:
かれらは背後で(家に)留まる者と一緒にいることを好む。かれらの心は封じられた。だからかれらは悟らない。
Arapça (Ürdün):
«رضوا بأن يكونوا مع الخوالف» جمع خالفة أي النساء اللاتي تخلَّفن في البيوت «وطبع على قلوبهم فهم لا يفقهون» الخير.
Hintçe:
ये इस बात से ख़ुश हैं कि पीछे रह जाने वालों (औरतों, बच्चों, बीमारो के साथ बैठे) रहें और (गोया) उनके दिल पर मोहर कर दी गई तो ये कुछ नहीं समझतें
Tayca:
“พวกเขายินดีในการที่พวกเขาจะอยู่กับบรรดาผู้ที่อยู่เบื้องหลัง และได้ถูกประทับตราไว้แล้วบนหัวใจของพวกเขา แล้ว ดังนั้นพวกเขาจึงไม่เข้าใจ”
İbranice:
הם (הצבועים) רוצים להיות עם הנשארים (עם הנשים והילדים והזקנים ובעלי המום ,) כי נחתמו לבבותיהם, לכן, הם לא יבינו
Hırvatça:
Zadovoljavaju se da budu s onima koji ne idu u boj, srca njihova su zapečaćena, pa oni ne shvaćaju.
Rumence:
Sunt bucuroşi să stea cu cei lăsaţi în urmă. Inimile le-au fost pecetluite şi ei nu înţeleg nimic!
Transliteration:
Radoo bian yakoonoo maAAa alkhawalifi watubiAAa AAala quloobihim fahum la yafqahoona
Türkçe:
Geride kalan kadınlarla beraber olmayı yeğlediler. Kalpleri üzerine mühür basılmıştır. Artık anlayıp kavrayamazlar.
Sahih International:
They were satisfied to be with those who stay behind, and their hearts were sealed over, so they do not understand.
İngilizce:
They prefer to be with (the women), who remain behind (at home): their hearts are sealed and so they understand not.
Azerbaycanca:
Onlar arxada qalanlarla (qadınlar, uşaqlar və xəstələrlə) bir yerdə qalmağı özlərinə rəva bildilər. Onların ürəkləri möhürlənmişdir, buna görə də (Allahın öyüd-nəsihətini, cihadın savabını, ondan boyun qaçırmağın rəzalətini) anlamazlar.
Süleyman Ateş:
Geride kalan kadınlarla beraber olmağa razı oldular, kalbleri mühürlendi, artık onlar anlamazlar.
Diyanet Vakfı:
Geride kalan kadınlarla beraber olmaya razı oldular, onların kalplerine mühür vuruldu. Bu yüzden onlar anlamazlar.
Erhan Aktaş:
Onlar, geride kalanlarla(1) beraber olmayı tercih ettiler. Kalpleri mühürlendi, artık onlar anlamazlar.
Kral Fahd:
Geride kalan kadınlarla beraber olmaya razı oldular, onların kalplerine mühür vuruldu. Bu yüzden onlar anlamazlar.
Hasan Basri Çantay:
Onlar oturanlarla beraber olmalarını hoş gördüler. Kalblerine mühür vurulmuş onların. Bundan dolayı onlar (cihâdda olan hikmeti, gaayeyi, Resule muvaafakatdaki seâdeti, ondan geri kalmanın şekâavetini) iyice anlamazlar.
Muhammed Esed:
Geride kalanlarla birlikte olmayı yeğlediler ve bu yüzden de onların kalpleri mühürlendi; öyle ki, artık hakkı kavrayamazlar.
Gültekin Onan:
(Savaştan) Geri kalanlarla birtikte olmayı seçtiler. Onların kalpleri mühürlenmiştir. Bundan dolayı kavrayamazlar (la yefkahum).
Ali Fikri Yavuz:
Kadınlarla beraber olmaya razı oldular. Onların kalbleri üzerine nifak damgası vuruldu. Artık onlar, cihaddaki saadeti ve geri kalmaktaki şekaveti anlayamazlar.
Portekizce:
Preferiram ficar com os incapazes e seus corações foram sigilados; por isso não compreendem.
İsveççe:
De var nöjda med att få stanna hemma med de [andra] som lämnades kvar, och deras hjärtan förseglades så att de inte [längre] kunde se [sanningens ljus].
Farsça:
آنان راضی شده اند که با خانه نشینان باشند!! بر دل هایشان مهر تیره بختی زده شده پس [به همین سبب] آنان [منافع جهاد در راه خدا و بهره های آخرتی آن را] نمی فهمند.
Kürtçe:
ڕازی بوون بەوەی کەلەگەڵ بەجێ ھێڵراوان دا بن (وەک ئافرەت و منداڵ و پەککەوتەکانان) وە مۆر نراوە بەسەر دڵیاندا بۆیە ئەوان ھیچ تێناگەن و نازانن
Özbekçe:
Улар хотин-халажлар билан бирга бўлишга рози бўлдилар ва қалбларига муҳр босилди. Бас, улар англамаслар. (Улар ўзлари хоҳлаб пасткашлик қилдилар. Шу сабабдан қалбларига муҳр босилди. Энди улар ўз фойдаларини англамайдилар. Агар англаганларида жиҳоддан қочмас эдилар.)
Malayca:
Mereka suka tinggal bersama-sama orang-orang yang ditinggalkan (kerana uzur), dan (dengan sebab itu) hati mereka dimeteraikan atasnya, sehingga mereka tidak dapat memahami sesuatu.
Arnavutça:
Kënaqen të jenë me ata që nuk shkojnë në luftë, zemrat e tyre janë të vulosura e ata nuk kuptojnë!
Bulgarca:
Предпочетоха да са заедно с оставащите и бяха запечатани сърцата им, та не схващат.
Sırpça:
Задовољавају се да буду са онима који не иду у бој, њихова срца су запечаћена, па они не схватају.
Çekçe:
Zalíbilo se jim, že byli s těmi, kdož zůstali vzadu, a byla zapečetěna srdce jejich, takže nic nepochopili.
Urduca:
ان لوگوں نے گھر بیٹھنے والیوں میں شامل ہونا پسند کیا اور ان کے دلوں پر ٹھپہ لگا دیا گیا، اس لیے ان کی سمجھ میں اب کچھ نہیں آتا
Tacikçe:
Ба он розӣ шудаанд, ки ҳамроҳи хонанишинон бошанд, бар дилҳояшон мӯҳр ниҳода шуда ва намефаҳманд.
Tatarca:
Алар өйдә калучы хатын һәм балалар белән бергә өйдә калырга риза булдылар, күңелләренә монафикълык чире беркетелде, иңде алар үзләренә нәрсә файдалы вә нәрсә зарарлы – шуны да аңламаслар.
Endonezyaca:
Mereka rela berada bersama orang-orang yang tidak berperang, dan hati mereka telah dikunci mati maka mereka tidak mengetahui (kebahagiaan beriman dan berjihad).
Amharca:
በቤት ከሚቀሩት ጋር መኾናቸውን ወደዱ፡፡ በልቦቻቸውም ላይ (ዝገት) ታተመባቸው፡፡ ስለዚህ እነሱ አያውቁም፡፡
Tamilce:
பின் தங்கிய பெண்களுடன் அவர்கள் இருந்துவிடுவதைக் கொண்டு திருப்தியடைந்தனர். இன்னும், அவர்களுடைய உள்ளங்கள் மீது முத்திரையிடப்பட்டது. ஆகவே, அவர்கள் சிந்தித்து விளங்க மாட்டார்கள்.
Korece:
그들은 여성들과 함께 남아 있음을 기뻐하고 또한 그들의 마 음이 봉하여져 있으니 그들은 이 해하지 못하더라
Vietnamca:
Chúng hài lòng với việc chúng được ở lại cùng với những người ở lại nhà. Trái tim của chúng đã bị đóng dấu niêm phong nên chúng không nhận thức được (điều gì là tốt cho chúng).
Ayet Linkleri: