
raḍû biey yekûnû me`a-lḫavâlifi veṭubi`a `alâ ḳulûbihim fehüm lâ yefḳahûn.
Arapça:
رَضُوا بِأَن يَكُونُوا مَعَ الْخَوَالِفِ وَطُبِعَ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَفْقَهُونَ
Türkçe:
Geride kalan kadınlarla beraber olmayı yeğlediler. Kalpleri üzerine mühür basılmıştır. Artık anlayıp kavrayamazlar.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar, oturanlarla beraber oturmaktan hoşlandılar. Kalblerine mühür vuruldu. Bundan dolayı onlar anlayışsızdırlar.
Diyanet Vakfı:
Geride kalan kadınlarla beraber olmaya razı oldular, onların kalplerine mühür vuruldu. Bu yüzden onlar anlamazlar.
İngilizce:
They prefer to be with (the women), who remain behind (at home): their hearts are sealed and so they understand not.
Fransızca:
Il leur plaît, (après le départ des combattants) de demeurer avec celles qui sont restées à l'arrière. Leurs coeurs ont été scellés et ils ne comprennent rien .
Almanca:
Sie waren einverstanden, mit den Zurückgebliebenen zu sein. Und ihre Herzen wurden versiegelt, so begreifen sie nicht.
Rusça:
Они были довольны тем, что оказались среди тех, кто остался позади. Их сердца запечатаны, и они не понимают истины.
Açıklama:
