Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

9

Sûredeki Ayet No: 

48

Ayet No: 

1283

Sayfa No: 

195

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

لَقَدِ ابْتَغَوُا الْفِتْنَةَ مِن قَبْلُ وَقَلَّبُوا لَكَ الْأُمُورَ حَتَّىٰ جَاءَ الْحَقُّ وَظَهَرَ أَمْرُ اللَّهِ وَهُمْ كَارِهُونَ

Çeviriyazı: 

leḳadi-btegavu-lfitnete min ḳablü veḳallebû leke-l'ümûra ḥattâ câe-lḥaḳḳu veżahera emru-llâhi vehüm kârihûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Şurası kesindir ki, bunlar daha önce de fitne çıkarmak istediler ve sana türlü işler çevirdiler. Nihayet hak yerini buldu ve Allah'ın emri onların zoruna gitmesine rağmen açığa çıktı.

Diyanet İşleri: 

And olsun ki, daha önce de fitne koparmak istemişlerdi. Sana karşı bir takım işler çeviriyorlardı, sonunda onlar istemedikleri halde hak ortaya çıktı, Allah'ın emri üstün geldi.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Andolsun ki onlar, bundan önce de fitne ve fesat peşinde koşmuşlar, işini gevşetmeye uğraşıp aleyhine düzenler kurmuşlardı da sonucu gerçek olan yardım vaadi gelip çatmış ve Allah'ın dini, onların zoruna gitse de meydana çıkmıştı.

Şaban Piriş: 

(Münafıklar) Daha önce de fitne koparmak istemişlerdi. Sana karşı bir takım işler çeviriyorlardı. Sonunda hak geldi, onların istememesine rağmen Allah’ın emri üstün oldu.

Edip Yüksel: 

Daha önce de kargaşalık çıkarmayı arzulamışlardı ve senin işlerini tersine çevirmişlerdi. Nihayet gerçek geldi ve ALLAH'ın yasası, onlara rağmen egemen oldu.

Ali Bulaç: 

Andolsun, daha önce onlar fitne aramışlardı. Ve sana karşı birtakım işler çevirmişlerdi. Sonunda onlar, istemedikleri halde hak geldi ve Allah'ın emri ortaya çıkıp-üstünlük sağladı.

Suat Yıldırım: 

Gerçekten bunlar daha önce de fitne çıkarmak istemişler ve işleri tersyüz ederek seni yanıltmaya çalışmışlardı.Nihayet, onlar hoşlanmasa da hakikat ortaya çıkmış ve Allah'ın emri galebe çalmıştı.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Muhakkak ki onlar daha evvel fitne çıkarmak istemişlerdi ve sana işleri altüst etmişlerdi. Tâ ki, hak geldi ve onların kerih görmüş olmalarına rağmen Allah Teâlâ´nın emri zahir oldu.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Yemin olsun ki, onlar önceden de fitne çıkarmak istemiş ve nice işleri sana, olduğundan başka türlü göstermişlerdi. Nihayet hak geldi, onların istememesine rağmen Allah'ın emri galebe çaldı.

Bekir Sadak: 

De ki: «Istekli yahut isteksiz olarak verin, nasil olsa kabul edilmeyecektir. Siz suphesiz fasik bir topluluksunuz.»

İbni Kesir: 

Andolsun ki, onlar daha önce de fitne aramışlar ve sana karşı bir takım işler çevirmişlerdi. Nihayet Hak geldi ve onlar istemedikleri halde Allah´ın emri zahir oldu.

Adem Uğur: 

Andolsun onlar önceden de fitne çıkarmak istemişler ve sana nice işler çevirmişlerdi. Nihayet hak geldi ve onlar istemedikleri halde Allah´ın emri yerini buldu.

İskender Ali Mihr: 

Andolsun ki

Celal Yıldırım: 

And olsun ki, onlar bundan önce de fitne çıkarmak istemişlerdi, sana karşı birtakım entrikalar çevirmişlerdi. Hoşlanmadıkları halde hak geldi ve Allah´ın emri üstünlük sağladı.

Tefhim ul Kuran: 

Andolsun, daha önce onlar fitne aramışlardı. Ve sana karşı birtakım işler çevirmişlerdi. Sonunda onlar, istemedikleri halde hak geldi ve Allah´ın emri ortaya çıkıp üstünlük sağladı.

Fransızca: 

Ils ont, auparavant, cherché à semer la discorde (dans vos rangs) et à embrouiller tes affaires jusqu'à ce que vint la vérité et triomphât le commandement d'Allah, en dépit de leur hostilité.

İspanyolca: 

Ya buscaron antes soliviantar y enredaron bien tus asuntos hasta que vino la Verdad y apareció la orden de Alá, a despecho de ellos.

İtalyanca: 

Già prima fomentavano ribellione ostacolando i tuoi progetti, finchè venne la verità e trionfò il decreto di Allah, nonostante la loro avversione.

Almanca: 

Gewiß, bereits waren sie vorher um Fitna bemüht und wollten deine Angelegenheiten (durch Intrigen) durcheinander bringen, bis dieWahrheit kam und die Sache ALLAHs siegte, während sie (diesem) abgeneigt sind.

Çince: 

从前他们确已图谋离间,他们千方百计地想谋害你,直到真理降临,真主的事业获得了胜利,同时他们是憎恶的。

Hollandaca: 

Reeds vroeger trachtten zij opstand te veroorzaken, en zij verwarden uwe zaken, tot de waarheid verscheen en Gods bevel duidelijk werd gemaakt, hoewel zij er afkeerig van waren.

Rusça: 

Они и раньше стремились посеять смуту и представляли тебе дела в искаженном виде, пока не явилась истина и не проявилось веление Аллаха, хотя это и было им ненавистно.

Somalice: 

waxay idinla dooneen fidno mar hore waxayna kuu gagadiyeen umuuraha intuu ka yimaado xaqu oo ka muuqdo amarka Eebe (xaqa) iyagoo nici.

Swahilice: 

Tangu zamani walitaka kukutilieni fitna, na wakakupindulia mambo juu chini, mpaka ikaja Haki na ikadhihirika amri ya Mwenyezi Mungu, na wao wamechukia.

Uygurca: 

ئىلگىرى ئۇلار تاكى اﷲ نىڭ ياردىمى كەلگەنگە، اﷲ نىڭ دىنى ئۈستۈنلۈك قازانغانغا قەدەر، ھەقىقەتەن، بۆلگۈنچىلىك سېلىشقا ئورۇنغان، ساڭا ھىيلە - مىكىرلەرنى ئىشلەتكەن ئىدى، ھالبۇكى، ئۇلار بۇنداق بولۇشىنى (يەنى دىننىڭ ئۈستۈنلۈك قازىنىشىنى) يامان كۆرگۈچىلەردۇر

Japonca: 

かれらは,以前も不穏の行為を考えて,あなたにたいして事態を転覆させた。だがかれらの意に反して,真理が実現し,アッラーの教えが明示された。

Arapça (Ürdün): 

«لقد ابتغوا» لك «الفتنة من قبل» أول ما قدمت المدينة «وقلَّبوا لك الأمور» أي أحالوا الفكر في كيدك وإبطال دينك «حتى جاء الحق» النصر «وظهر» عَزَّ «أمر الله» دينه «وهم كارهون» له فدخلوا فيه ظاهرا.

Hintçe: 

(ए रसूल) इसमें तो शक़ नहीं कि उन लोगों ने पहले ही फ़साद डालना चाहा था और तुम्हारी बहुत सी बातें उलट पुलट के यहॉ तक कि हक़ आ पहुंचा और ख़ुदा ही का हुक्म ग़ालिब रहा और उनको नागवार ही रहा

Tayca: 

“แท้จริงนั้นพวกเขาได้แสวงหาความวุ่นวาย มาก่อนแล้ว และวางแผนต่าง ๆนานา เพื่อต่อต้าน เจ้า จนกระทั่งความจริง ได้มา และพระบัญชาของอัลลอฮ์ได้ประจักษ์ขึ้น ทั้ง ๆ ที่พวกเขาไม่พอใจ”

İbranice: 

כבר מקודם תכננו ליצור מחלוקת (בין המאמינים,) וניסו להכשיל אותך, עד אשר הופיע הצדק ודבר אלוהים ניצח, והם מלאו רוגז

Hırvatça: 

Oni su i prije smutnju priželjkivali i smicalice ti smišljali sve dok nije Istina došla i Allahova vjera zavladala, a oni to voljeli nisu.

Rumence: 

Odinioară ei au vrut să aţâţe la răzvrătire şi să-ţi răstoarne treburile până ce a venit adevărul, iar porunca lui Dumnezeu s-a ivit în ciuda urii lor.

Transliteration: 

Laqadi ibtaghawoo alfitnata min qablu waqallaboo laka alomoora hatta jaa alhaqqu wathahara amru Allahi wahum karihoona

Türkçe: 

Yemin olsun ki, onlar önceden de fitne çıkarmak istemiş ve nice işleri sana, olduğundan başka türlü göstermişlerdi. Nihayet hak geldi, onların istememesine rağmen Allah'ın emri galebe çaldı.

Sahih International: 

They had already desired dissension before and had upset matters for you until the truth came and the ordinance of Allah appeared, while they were averse.

İngilizce: 

Indeed they had plotted sedition before, and upset matters for thee, until,- the Truth arrived, and the Decree of Allah became manifest much to their disgust.

Azerbaycanca: 

Onlar əvvəl də (Ühüd döyüşündə) fitnə törətmək istəmiş və sənin üçün bir para işləri alt-üst etmişdilər. Nəhayət, onlar istəmədikləri halda, haqq gəldi və Allahın əmri zahir oldu.

Süleyman Ateş: 

(Onlar) önceden de fitne çıkarmak istediler ve sana nice işleri ters çevirdiler. Nihayet hak geldi, onlar istemedikleri halde Allah'ın emri galebe çaldı.

Diyanet Vakfı: 

Andolsun onlar önceden de fitne çıkarmak istemişler ve sana nice işler çevirmişlerdi. Nihayet hak geldi ve onlar istemedikleri halde Allah'ın emri yerini buldu.

Erhan Aktaş: 

Daha önce de fitne çıkarmak istemişler ve sana karşı türlü işler çevirmişlerdi. Nihâyet, Hakk(1) geldi ve onlar istemedikleri halde, Allah’ın emri gerçekleşti.

Kral Fahd: 

Andolsun onlar önceden de fitne çıkarmak istemişler ve sana nice işler çevirmişlerdi. Nihayet hak geldi ve onlar istemedikleri halde Allah'ın emri yerini buldu.

Hasan Basri Çantay: 

Andolsun ki onlar bundan evvel de fitne (ve fesâd) aramışlar, senin hakkında bir takım işler (dolablar) çevirmişlerdi. Nihayet Hak (nusret ve te´yîd-i ilâhî) geldi. Allahın emri (dîni), onların fenalarına gitmesine rağmen, zuhur ve galebe etdi.

Muhammed Esed: 

Aslında onlar bundan önce de fitne çıkarmaya çalışmışlar ve sana karşı (ey Peygamber) türlü türlü düzenler kuragelmişlerdi, ta ki onların hiç hoşuna gitmese de hak vahyedilip Allahın yargı ve iradesi kendini gösterinceye kadar.

Gültekin Onan: 

Andolsun, daha önce onlar fitne aramışlardı. Ve sana karşı birtakım / nice buyrukları (tersine) çevirmişlerdi (kallebu). Sonunda onlar, istemedikleri halde gerçek geldi ve Tanrı´nın buyruğu ortaya çıktı.

Ali Fikri Yavuz: 

Doğrusu bunlar, daha önce (Uhud savaşında) fitne çıkarmak istemişler ve sana türlü işler çevirmişlerdi. Nihayet onlar istemedikleri halde, zafer geldi ve Allah’ın dini üstün çıktı.

Portekizce: 

Já, antes, haviam tratado de suscitar dissensões e intentado desbaratar os teus planos, até que chegou a verdade, eprevaleceram os desígnios de Deus, ainda que isso os desgostasse.

İsveççe: 

Även tidigare försökte de vigla upp dina män och vållade dig många svårigheter, till dess att sanningen kom fram och Guds vilja uppenbarades - till deras stora förargelse.

Farsça: 

قطعاً پیش از این هم فتنه جویی می کردند و امور را بر تو وارونه و دگرگون می ساختند، تا آنکه [یاریِ] حق آمد و فرمان خدا [که تحقّق پیروزی و موفقیت شماست] آشکار شد، در حالی که آنان خوش نداشتند.

Kürtçe: 

سوێند بەخوا بەڕاستی دەستیان دابوویە ئاژاوە و (بشێوی) لەمەو پێش و جۆرەھا فەرمان و پیلانیان بۆ (لاوازکردنت) بەکارھێنا ھەتا ڕاستی ھات وە کارو فەرمانی خوا سەرکەوت کە ئەوان پێیان ناخۆش بوو

Özbekçe: 

Батаҳқиқ, бундан аввал ҳам, улар ёқтирмасалар-да, ҳақ келиб, Аллоҳнинг иши устун бўлгунича, фитна қўзиб, сенга ишларни ағдар-тўнтар қилишар эди. (Яъни, мунофиқлар аввалдан фитначи бўлиб келганлар. Улар Пайғамбаримиз (с. а. в.) Мадинаи Мунавварага келган пайтларида устма-уст фитна қўзғашган. Доимо ишларни остин-устин қилиб бузиб юришган. Токи Аллоҳ имкон бериб, душманлар устидан ғалаба қозониб, Ислом куч-қувватга эга бўлгандагина, қўрққанларидан бир оз бўшашиб қолишган эди.)

Malayca: 

Sesungguhnya mereka telah lakukan fitnah semenjak dahulu lagi, dan mereka merancangkan terhadapmu (wahai Muhammad) berbagai tipu daya, sehingga datanglah kebenaran, dan nyatalah (kemenangan) ugama Allah (Islam), sedang mereka tidak suka kepadanya.

Arnavutça: 

Ata edhe më parë përpiqeshin të të bëjnë ngatërresa dhe t’i pshtjellojnë punët e tua, derisa erdhi e Vërteta dhe u tregua e qartë feja e Perëndisë, e ata e urrenin këtë.

Bulgarca: 

Стремяха се и по-рано към смут и преобръщаха заради теб делата, докато не дойде истината и не се прояви повелята на Аллах, въпреки че те ненавиждат това.

Sırpça: 

Они су и пре прижељкивали смутњу и смишљали су ти смицалице све док није дошла Истина и док није завладала Аллахова вера, а они то нису волели.

Çekçe: 

A již dříve usilovali, aby vznikl rozkol, a převraceli věci pro tebe, až vyšla pravda najevo a objevil se rozkaz Boží, přestože se jim to nelíbilo.

Urduca: 

اس سے پہلے بھی اِن لوگوں نے فتنہ انگیزی کی کوششیں کی ہیں اور تمہیں ناکام کرنے کے لیے یہ ہر طرح کی تدبیروں کا الٹ پھیر کر چکے ہیں یہاں تک کہ ان کی مرضی کے خلاف حق آ گیا اور اللہ کا کام ہو کر رہا

Tacikçe: 

Пеш аз ин ҳам фитнагарӣ мекарданд ва корҳоро барои ту вожгуна ҷилва медоданд то он гоҳ, ки ҳақ ғолиб омад ва фармони Худованд ошкор шуд, дар ҳоле, ки аз он нописандӣ доштанд.

Tatarca: 

Тәхкыйк ошбу Тәбук сугышыннан элек тә фетнәне булдырырга теләделәр, сине фетнәгә салу өчен һәрбер эштә хыйлаф эш кылдылар, хәтта хаклык килеп Аллаһуның мөэминнәргә ярдәме бирелеп, Аллаһ дине заһир булганга чаклы, гәрчә ислам диненең өскә чыгуын мөшрикләр вә монафикълар яратмасалар да.

Endonezyaca: 

Sesungguhnya dari dahulupun mereka telah mencari-cari kekacauan dan mereka mengatur pelbagai macam tipu daya untuk (merusakkan)mu, hingga datanglah kebenaran (pertolongan Allah) dan menanglah agama Allah, padahal mereka tidak menyukainya.

Amharca: 

እነርሱ ጠይዎች ሲኾኑ እውነቱ እስከመጣና የአላህም ትዕዛዝ እስከተገለጸ ድረስ ከዚህ በፊት ሁከትን በእርግጥ ፈለጉ፡፡ ነገሮችንም ሁሉ አገላበጡልህ፡፡

Tamilce: 

திட்டவட்டமாக (அவர்கள் இதற்கு) முன்னர் குழப்பத்தைத் தேடியுள்ளனர். இன்னும், காரியங்களை உமக்கு (தலைகீழாய்)ப் புரட்டி(க் காண்பித்த)னர். இறுதியாக (வெற்றி எனும்) சத்தியம் வந்தது. இன்னும், அவர்கள் வெறுப்பவர்களாக இருந்த நிலையில் அல்லாஹ்வின் கட்டளை(யாகிய அவனது மார்க்கம்) வென்றது.

Korece: 

그들은 그 이전에도 교란을 음모하여 그대를 괴롭히려 하였으나 진리와 그들이 싫어하는 하나 님의 말씀이 승리하였노라

Vietnamca: 

Thật vậy, trước đó chúng đã mong muốn gây rối và muốn đảo lộn các công việc của Ngươi (Thiên Sứ Muhammad), cho tới khi sự thật đã đến cũng như mệnh lệnh của Allah đã được thể hiện thì chúng càng tức tối.