Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

76

Sûredeki Ayet No: 

13

Ayet No: 

5604

Sayfa No: 

579

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

مُّتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الْأَرَائِكِ ۖ لَا يَرَوْنَ فِيهَا شَمْسًا وَلَا زَمْهَرِيرًا

Çeviriyazı: 

müttekiîne fîhâ `ale-l'erâik. lâ yeravne fîhâ şemsev velâ zemherîrâ.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Orada donatılmış koltuklar üzerine dayanmışlardır: Orada ne yakıcı güneş görürler, ne de şiddetli soğuk.

Diyanet İşleri: 

Orada tahtlara yaslanırlar; orada yakıcı sıcak ve dondurucu soğuk görmezler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Yaslanırlar orada tahtlara, orada ne güneş görürler, ne zemheri.

Şaban Piriş: 

Orada koltuklara kurulmuşlar. Ne yakıcı güneş, ne de dondurucu soğuk görürler.

Edip Yüksel: 

Orada koltuklara yaslanırlar; orada ne (yakıcı) güneş ne de dondurucu soğuk görürler.

Ali Bulaç: 

Orada tahtlar üzerinde yaslanıp-dayanmışlardır. Orada ne (yakıcı) bir güneş ve ne de dondurucu bir soğuk görürler.

Suat Yıldırım: 

Koltuklarında diledikleri gibi dinlenir, orada ne güneş sıcağı görürler, ne de dondurucu soğuklara uğrarlar.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Orada tahtlar üzerine yaslanırlar, orada ne bir güneş ve ne de bir şiddetli soğuk görürler.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Koltuklar üzerine yaslanarak otururlar orada. Ne bir güneş görürler orada ne de kavurucu bir soğuk...

Bekir Sadak: 

Yanlarinda olumsuz gencler dolasir

İbni Kesir: 

Orada tahtlara yaslanırlar, ne yakıcı sıcak ne de dondurucu soğuk görmezler.

Adem Uğur: 

Orada koltuklara kurulmuş olarak bulunurlar

İskender Ali Mihr: 

Orada tahtlar üzerinde yaslanırlar. Orada güneş (şiddetli sıcak) ve şiddetli dondurucu soğuk görmezler.

Celal Yıldırım: 

Orada tahtlara ve kanepelere yaslanırlar, orada ne güneş, ne de dondurucu bir soğuk görürler.

Tefhim ul Kuran: 

Orada, tahtlar üzerinde yaslanıp dayanmışlardır. Onlar, orada ne (yakıcı) bir güneş ve ne de dondurucu bir soğuk görürler.

Fransızca: 

ils y seront accoudés sur des divans, n'y voyant ni soleil ni froid glacial .

İspanyolca: 

Reclinados allí en sofás, estarán resguardados allí del calor y del frío excesivo.

İtalyanca: 

Adagiati su alti divani, non dovranno subire né il sole, né il freddo pungente.

Almanca: 

angelehnt darin auf Liegen. Sie sehen darin weder Sonne noch Mond .

Çince: 

他们在乐园中,靠在床上,不觉炎热,也不觉严寒。

Hollandaca: 

Daarin zullen zij op zetels rusten; zij zullen daar zon noch maan zien.

Rusça: 

Они будут лежать на ложах, прислонившись, и не увидят там ни солнца, ни стужи.

Somalice: 

Waxayna ku Dangiigsan Sariiro Sare, iyagoon ku arkayn qorrax iyo Dhaxan midna.

Swahilice: 

Humo wataegemea juu ya viti vya enzi, hawataona humo jua kali wala baridi kali.

Uygurca: 

ئۇلار جەننەتتە تەختلەرگە يۆلىنىپ ئولتۇرىدۇ، ئۇلار جەننەتتە قاتتىق ئىسسىقنىمۇ، قاتتىق سوغۇقنىمۇ كۆرمەيدۇ

Japonca: 

その(楽園の)中で,寝床の上にゆったりと身を伸ばし,かれらは酷暑の太陽も,水る寒気もおぼえないであろう。

Arapça (Ürdün): 

«متكئين» حال من مرفوع أدخلوها المقدر «فيها على الأرائك» السرر في الحجال «لا يروْن» لا يجدون حال ثانية «فيها شمسا ولا زمهريرا» لا حرا ولا بردا وقيل الزمهرير القمر فهي مضيئة من غير شمس ولا قمر.

Hintçe: 

वहाँ वह तख्तों पर तकिए लगाए (बैठे) होंगे न वहाँ (आफताब की) धूप देखेंगे और न शिद्दत की सर्दी

Tayca: 

นอนเอกเขนก อยู่บนเก้าอี้นวมยาวในสวนสวรรค์ พวกเขาจะไม่พบเห็นแสงอาทิตย์ และความเหน็บหนาว

İbranice: 

הם ינוחו (בגן עדן) על כסאות מלכות נישאים. הם לא יחזו שם בחום הכבד של השמש, ולא בקור עז

Hırvatça: 

Naslonjeni na divane, oni u njemu ni Sunce ni veliku hladnoću neće osjetiti,

Rumence: 

Culcaţi pe paturi de nuntă nu vor suferi nici de soarele arzător şi nici de gerul pişcător.

Transliteration: 

Muttakieena feeha AAala alaraiki la yarawna feeha shamsan wala zamhareeran

Türkçe: 

Koltuklar üzerine yaslanarak otururlar orada. Ne bir güneş görürler orada ne de kavurucu bir soğuk...

Sahih International: 

[They will be] reclining therein on adorned couches. They will not see therein any [burning] sun or [freezing] cold.

İngilizce: 

Reclining in the (Garden) on raised thrones, they will see there neither the sun's (excessive heat) nor (the moon's) excessive cold.

Azerbaycanca: 

Onlar orada (o cənnətlərdə) taxtlara söykənəcək, orada nə günəş (qızmar isti), nə də sərt soyuq görəcəklər.

Süleyman Ateş: 

Orada divanlar üzerinde yastıklara dayanırlar. Orada ne (yakıcı) güneş görürler, ne de dondurucu soğuk.

Diyanet Vakfı: 

Orada koltuklara kurulmuş olarak bulunurlar; ne yakıcı sıcak görülür orada, ne de dondurucu soğuk.

Erhan Aktaş: 

Orada, tahtlara kurulacaklar. Orada ne şiddetli bir sıcak ne de dondurucu bir soğuk görecekler.

Kral Fahd: 

Orada koltuklara kurulmuş olarak bulunurlar; ne yakıcı sıcak görülür orada, ne de dondurucu soğuk.

Hasan Basri Çantay: 

(Oraya girin) hepiniz, içinde tahtlar üzerine yaslama (bahtiyarlar) olarak, orada ne bir güneş, ne de bir zemheri görmeyerek,

Muhammed Esed: 

Orada sedirlere uzanacaklar ve ne (yakıcı bir) güneş, ne de şiddetli bir soğuk görmeyecekler,

Gültekin Onan: 

Orada tahtlar üzerinde yaslanıp dayanmışlardır. Orada ne (yakıcı) bir güneş ve ne de dondurucu bir soğuk görürler.

Ali Fikri Yavuz: 

Orada koltuklar üzerine dayanmış bir haldedirler. Orada ne bir güneş (rahatsızlığı) görürler, ne de soğuk...

Portekizce: 

Onde, reclinados sobre almofadas, não sentirão calor nem frio excessivos,

İsveççe: 

I denna [lustgård] skall de vila på divaner, stödda [på mjuka kuddar], och där skall de varken utsättas för solens [hetta] eller för köld;

Farsça: 

در آنجا بر تخت ها تکیه می زنند، در حالی که آفتابی [که از گرمایش ناراحت شوند] و سرمایی [که از سختی اش به زحمت افتند] نمی بینند،

Kürtçe: 

پاڵی تیا دەدەنەوە لەسەر تەخت وقەنەفەی زۆر، نابینن تێیدا نە گەرمی ڕۆژ وە نە سەرمای بەهێز (واتە ھەوایەکی زۆر خۆشی ھەیە)

Özbekçe: 

У ерда сўриларда суянган ҳолдалар. У ерда қуёшни ҳам, совуқни ҳам кўрмаслар.

Malayca: 

Mereka berehat di dalam Syurga dengan berbaring di atas pelamin-pelamin (yang berhias), mereka tidak nampak di situ adanya matahari (usahkan hawa panasnya), dan tidak juga merasai suasana yang terlampau sejuk;

Arnavutça: 

(ata) të mbështetur në kanape, nuk do ta ndjejnë as vapën (e Diellit) dhe as të ftohtit (e dimërit),

Bulgarca: 

облегнати там на престоли. Не ще виждат там ни зной, ни мраз.

Sırpça: 

Наслоњени на диване, они у њему ни Сунце ни велику хладноћу неће да осете,

Çekçe: 

tam na poduškách odpočívat budou a nespatří tam ani slunce žár, ani mráz spalující

Urduca: 

وہاں وہ اونچی مسندوں پر تکیے لگائے بیٹھے ہونگے نہ اُنہیں دھوپ کی گرمی ستائے گی نہ جاڑے کی ٹھر

Tacikçe: 

Дар он ҷо бар тахтҳо такя задаанд на ҳеҷ офтобе мебинанд ва на хунукии сахте.

Tatarca: 

Алар җәннәттә яхшы диваннарга таянучылардыр, анда кояш эсселеген һәм суыкны күрмәсләр.

Endonezyaca: 

di dalamnya mereka duduk bertelakan di atas dipan, mereka tidak merasakan di dalamnya (teriknya) matahari dan tidak pula dingin yang bersangatan.

Amharca: 

በውስጧ በባለ አጎበር አልጋዎች ላይ ተደጋፊዎች በውስጧ ፀሐይንም ጨረቃንም የማያዩ ሲኾኑ፡፡

Tamilce: 

அவர்கள் அதில் கட்டில்களில் சாய்ந்தவர்களாக (சொர்க்க இன்பங்களை அனுபவிப்பவர்களாக) இருப்பார்கள். அதில் சூரியனையோ குளிரையோ காண மாட்டார்கள். (அங்கு உஷ்ணமும் இருக்காது, கடும் குளிரும் இருக்காது.)

Korece: 

그들은 천국의 높은 안락의자에 기대어 작열하는 태양의 열 사와 추위도 맛보지 아니 하노라

Vietnamca: 

Trong đó, họ sẽ ngả mình trên những chiếc ghế dài có lưng tựa. Họ sẽ không còn nhìn thấy (cái nóng của) mặt trời cũng như cảnh giá lạnh và rét buốt.