Arapça:
ذَٰلِكَ بِأَنَّهُ كَانَت تَّأْتِيهِمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَقَالُوا أَبَشَرٌ يَهْدُونَنَا فَكَفَرُوا وَتَوَلَّوا ۚ وَّاسْتَغْنَى اللَّهُ ۚ وَاللَّهُ غَنِيٌّ حَمِيدٌ
Çeviriyazı:
ẕâlike biennehû kânet te'tîhim rusülühüm bilbeyyinâti feḳâlû ebeşeruy yehdûnenâ. fekeferû vetevellev vestagne-llâh. vellâhü ganiyyün ḥamîd.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Böyledir, çünkü onlara peygamberleri, açık deliller getirirlerdi, fakat onlar: "Bir insan mı bize yol gösterecek?" dediler ve yüz çevirdiler. Allah da muhtaç olmadığını gösterdi. Allah zengindir, övülmeye lâyıktır.
Diyanet İşleri:
Bu, kendilerine peygamberleri belgelerle geldiğinde: "Bizi doğru yola bir insan mı eriştirecek?" diyerek inkar edip gerçeğe yüz çevirmelerinden ötürüdür. Allah hiçbir şeye muhtaç olmadığını ortaya koymuştur. Allah müstağnidir, övülmeğe layık olandır.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Bu da, peygamberlerinin, apaçık delillerle onlara geldikleri halde onların, bir insan mı bize doğru yolu gösterecek deyip de kafir olmalarından ve yüz çevirmelerindendir ve Allah da onlardan müstağni olduğunu göstermiştir ve Allah, müstağnidir ve hamde layık, odur.
Şaban Piriş:
Bu, peygamberleri onlara apaçık delillerle getirdiklerinde: Bize bir insan mı yol gösterecek? demeleri sebebiyledir. Küfrettiler ve yüz çevirdiler. Allah (onların imanından) müstağnidir. Allah, zengindir, hamde layıktır.
Edip Yüksel:
Çünkü, elçileri onlara apaçık kanıtlarla gidiyorlar ve onlar ise, "Bize doğru yolu bir insan mı gösterecek?" diyorlardı. Böylece inkar edip yüz çeviriyorlardı. ALLAH hiç bir şeye muhtaç değildir. ALLAH Zengindir, Övülendir.
Ali Bulaç:
Bu, kendilerine apaçık belgelerle elçiler geldiği halde "bizi bir beşer mi hidayete ulaştıracak?" demeleri ve bu yüzden inkar edip saparak yüz çevirmeleri nedeniyledir. Allah da (onlara karşı) müstağni olduğunu (hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını) gösterdi. Allah Ğani'dir, Hamid'dir.
Suat Yıldırım:
Böyle oldu... Çünkü peygamberleri onlara açık açık delillerle geldiler. Fakat bunlar: “Bizim gibi bir beşer mi bize yol gösterecekmiş!” dediler. Onların nübüvvetlerini inkâr edip, sırt çevirdiler, Allah da müstağnî olduğunu açıkladı. Gerçekten Allah ganîdir, hamîddir (hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, bütün övgülere lâyık olan O'dur).
Ömer Nasuhi Bilmen:
Şundan dolayı ki, şüphe yok onlara Peygamberleri beyyineler ile gelir olmuşlardı da onlar: «Bir beşer mi bizi doğru yola iletecek?» demişler, sonra kâfir olmuşlar ve yüz çevirmişlerdi. Allah da (onlardan) müstağni olmuştur. Ve Allah bihakkın ganîdir, hamîddir.
Yaşar Nuri Öztürk:
Bu böyledir. Çünkü resulleri onlara apaçık deliller getirip dururken onlar: "Bir insan mı bize kılavuzluk edecek?!" deyip küfre saptılar ve yüz çevirdiler. Ve Allah hiçbir şeye muhtaç olmadığını gösterdi. Allah, sınırsız zenginliğin, sonsuz övgülerin sahibidir.
Bekir Sadak:
Allah´a itaat edin
İbni Kesir:
Bunun sebebi şudur: Peygamberleri onlara apaçık deliller getiriyorlardı da onlar
Adem Uğur:
(O azabın sebebi) şu ki, onlara peygamberleri apaçık deliller getirmişlerdi, fakat onlar: Bir beşer mi bizi doğru yola götürecekmiş? dediler, inkâr ettiler ve yüz çevirdiler. Allah da hiçbir şeye muhtaç olmadığını gösterdi. Allah zengindir, hamde lâyıktır.
İskender Ali Mihr:
İşte bu, onlara resûlleri beyyineler (açık deliller) getirdiği zaman: “Bir beşer mi bizi hidayete erdirecek?” demeleri sebebiyledir. Böylece inkâr ettiler ve yüz çevirdiler. Ve Allah, müstağni olduğunu (Kendisinin hiçbir şeye ve de onların îmânlarına da ihtiyacı olmadığını) gösterdi. Ve Allah
Celal Yıldırım:
Bu böyledir. Çünkü onlara, peygamberleri açık belgelerle geldiler, onlar ise, «bir insan mı bize doğru yolu gösterip bizi ona ulaştıracak ?!» dediler de kâfir oldular ve yüz çevirdiler. Allah da müstağni olduğunu açıkladı. Allah ganiydir ve en güzel övgüye lâyıktır.
Tefhim ul Kuran:
Bu, kendilerine apaçık belgelerle peygamberler geldiği halde onların «bizi bir beşer mi hidayete ulaştıracak?» demeleri ve bu yüzden küfre saparak yüz çevirmeleri nedeniyledir. Allah da (onlara karşı) müstağni olduğunu (hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını) gösterdi. Allah Ğaniy´dir, Hamid´dir.
Fransızca:
il en est ainsi parce que leurs messagers leur venaient avec des preuves évidentes, et qu'ils ont dit : "Sont-ce des hommes qui nous guideront ? " Ils mécrurent alors et se détournèrent et Allah Se passa [d'eux] et Allah Se suffit à Lui-même et Il est Digne de louange.
İspanyolca:
Porque vinieron a ellos sus enviados con las pruebas claras y dijeron: «¿Es que van a dirigirnos unos mortales?» No creyeron y volvieron la espalda. Pero Alá no necesitaba de ellos. Alá Se basta a Sí mismo, es digno de alabanza.
İtalyanca:
E ciò in quanto vennero ad essi con le prove i loro messaggeri, ma dissero: «Sarà un uomo a guidarci?». Non credettero e voltarono le spalle, ma Allah non ha bisogno [di loro]. Allah basta a Se Stesso ed è il Degno di lode.
Almanca:
Dies, weil ihre Gesandten zu ihnen doch mit klaren Zeichen zu kommen pflegten, dann sagten sie: "Menschen leiten uns recht?" Dann betrieben sie Kufr und wandten sich ab. Und ALLAH ist auf niemanden angewiesen. Und ALLAH ist absolut autark, alllobenswürdig.
Çince:
这是因为他们族中的使者显示他们许多明证,他们却说:难道凡人也能引道我们?故他们不信道而违背之。真主曾表示无求於他们的信仰,真主是无求的,是可颂的。
Hollandaca:
Dit zullen zij ondergaan, omdat hunne gezanten met duidelijke bewijzen hunner zending tot hen kwamen, en zij zeiden: zullen menschen ons leiden? Daarom geloofden zij niet en wenden zich af. Maar God had niemand noodig; want God is zich zelven toereikend en waardig geprezen te worden.
Rusça:
Это - за то, что посланники приходили к ним с ясными знамениями, а они говорили: "Неужели люди поведут нас прямым путем?" Они не уверовали и отвернулись. Аллах обошелся без них, ведь Аллах - Богатый, Достохвальный.
Somalice:
Arrintaas waxaa ugu wacan in Rasuullo ula yimaadeen xujooyin ayna dheheen (Gaaladii) ma dadbaa na hanuunin ayna gaaloobeen oo jeedsadeen, iskana deeqtoonaysiiyeen (weynaysiiyeen) Eebe, Eebana waa midka hodanka ah lana mahadiyo.
Swahilice:
Hayo ni kwa kuwa walikuwa wakiwajia Mitume wao kwa hoja zilizo wazi, nao wakasema: Hivyo binaadamu ndio atuongoe? Basi wakakufuru, na wakageuka upande. Mwenyezi Mungu akawa hana haja nao. Na Mwenyezi Mungu ni Mkwasi, si mhitaji, naye ni Msifiwa.
Uygurca:
بۇ شۇنىڭ ئۈچۈندۇركى، ئۇلارغا پەيغەمبەرلىرى روشەن مۆجىزىلەر بىلەن كەلگەن ئىدى، ئۇلار: «ئىنسان بىزنى ھىدايەت قىلالامدۇ؟» دېدى. (پەيغەمبەرنى) ئىنكار قىلدى، (ئىماندىن) يۈز ئۆرۈدى. اﷲ (ئۇلارنىڭ ئىمانىغا) موھتاج ئەمەستۇر، اﷲ مەخلۇقاتتىن بىھاجەتتۇر، مەدھىيىگە لايىقتۇر
Japonca:
それは使徒たちが,様々な明証をもってかれらのもとに来たのにも拘らず,「人間が,わたしたちを導けようか。」と言ったためである。それでかれらは信じょうとせず背き去った。だがアッラーは,何も求められない。アッラーは,満ち足られる御方讃美されるべき御方であられる。
Arapça (Ürdün):
«ذلك» أي عذاب الدنيا «بأنه» ضمير الشأن «كانت تأتيهم رسلهم بالبينات» الحجج الظاهرات على الإيمان «فقالوا أبَشَرٌ» أريد به الجنس «يهدوننا فكفروا وتولوْا» عن الإيمان «واستغنى الله» عن إيمانهم «والله غني» عن خلقه «حميد» محمود في أفعاله.
Hintçe:
ये इस वजह से कि उनके पास पैग़म्बर वाज़ेए व रौशन मौजिज़े लेकर आ चुके थे तो कहने लगे कि क्या आदमी हमारे हादी बनेंगें ग़रज़ ये लोग काफ़िर हो बैठे और मुँह फेर बैठे और ख़ुदा ने भी (उनकी) परवाह न की और ख़ुदा तो बे परवा सज़ावारे हम्द है
Tayca:
นั่นเป็นเพราะว่าบรรดาร่อซูลของพวกเขาได้มายังพวกเขาพร้อมด้วยหลักฐานอันชัดแจ้งแต่พวกเขาได้กล่าวว่าสามัญชนเช่นนี้นะหรือจะชี้แนะทางให้แก่เรา พวกเขาได้ปฏิเสธศรัทธา และผินหลังให้แต่อัลลอฮฺทรงพอเพียง(จากการศรัทธาของพวกเขา) เพราะอัลลอฮฺเป็นผู้ทรงมั่งมีอย่างเหลือหลายเป็นผู้ทรงได้รับการสรรเสริญ
İbranice:
זה מפני שהשליחים (שנשלחו הרווח וההפסד מאלוהים) הביאו להם אותות בהירים, ואמרו ':האומנם בני- האדם ידריכו אותנו,'? וכפרו והפנו את גבם ואולם אלוהים אינו זקוק לדבר ,ואלוהים הוא העשיר ולו כל התהילה
Hırvatça:
To je zato što su govorili, kad su im poslanici njihovi jasne dokaze donosili: "Zar da nas ljudi upućuju Pa nisu vjerovali i okretali su se; a Allahu nije niko potreban, Allah je neovisan i hvaljen!
Rumence:
Aceasta, căci trimişii le veneau cu dovezi vădite, însă ei le spuneau: “Nişte oameni să ne călăuzească?” Ei fură tăgăduitori şi întoarseră spatele, iar Dumnezeu s-a lipsit de ei. Dumnezeu este Bogatul, Lăudatul.
Transliteration:
Thalika biannahu kanat tateehim rusuluhum bialbayyinati faqaloo abasharun yahdoonana fakafaroo watawallaw waistaghna Allahu waAllahu ghaniyyun hameedun
Türkçe:
Bu böyledir. Çünkü resulleri onlara apaçık deliller getirip dururken onlar: "Bir insan mı bize kılavuzluk edecek?!" deyip küfre saptılar ve yüz çevirdiler. Ve Allah hiçbir şeye muhtaç olmadığını gösterdi. Allah, sınırsız zenginliğin, sonsuz övgülerin sahibidir.
Sahih International:
That is because their messengers used to come to them with clear evidences, but they said, "Shall human beings guide us?" and disbelieved and turned away. And Allah dispensed [with them]; and Allah is Free of need and Praiseworthy.
İngilizce:
That was because there came to them messengers with Clear Signs, but they said: "Shall (mere) human beings direct us?" So they rejected (the Message) and turned away. But Allah can do without (them): and Allah is free of all needs, worthy of all praise.
Azerbaycanca:
Çünki peyğəmbərləri onlara açıq-aşkar mö’cüzələr gətirir, onlar isə: “Məgər bizi doğu yola (özümüz kimi adi) bir insanmı salacaqdır?!” – deyərək (o peyğəmbərləri) inkar edir və (haqdan) üz döndərirlər. Allahın (onların ibadətinə) ehtiyacı yoxdur. Allah heç bir şeyə möhtac deyildir. O, (hər cür) şükrə (tə’rifə) layiqdir!
Süleyman Ateş:
Çünkü onlara elçileri, açık deliller getirirlerdi, fakat onlar, "Bir insan mı bize yol gösterecek" deyip inkar ettiler ve yüz çevirdiler. Allah da (hiçbir şeye) muhtaç olmadığını gösterdi. Allah zengindir, övülmüştür.
Diyanet Vakfı:
(O azabın sebebi) şu ki, onlara peygamberleri apaçık deliller getirmişlerdi, fakat onlar: Bir beşer mi bizi doğru yola götürecekmiş? dediler, inkar ettiler ve yüz çevirdiler. Allah da hiçbir şeye muhtaç olmadığını gösterdi. Allah zengindir, hamde layıktır.
Erhan Aktaş:
İşte bu, Resûlleri kendilerine açık kanıt içeren bilgilerle geldiklerinde: “Bir beşer mi bizi doğru yola iletecek?” diyerek, kabul etmeyerek yüz çevirmelerindendir. Allah’ın onların îmân etmelerine ihtiyacı yoktur. Allah, Hiçbir Şeye Muhtaç Olmayan’dır, Övgüye Değer Yegâne Varlık’tır.
Kral Fahd:
(O azabın sebebi) şu ki, onlara peygamberleri apaçık deliller getirmişlerdi. Fakat onlar: "Bir beşer mi bizi doğru yola götürecekmiş?" dediler, inkâr ettiler ve yüz çevirdiler. Allah da hiçbir şeye muhtaç olmadığını gösterdi. Allah zengindir, hamde lâyıktır.
Hasan Basri Çantay:
Bu, şu hakıykat yüzündendir : Peygamberleri onlara apaçık mu´cizeler getiriyorlardı da onlar «Bizi insan mı doğru yola götürecekmiş?» demişlerdi. Bu suretle küfretmişler, arka dönmüşlerdi. Allah ise hiçbir şey´e muhtâc olmadığını göstermişdi. Allah her şeyden müstağnidir, her hamde (ancak O) lâyıkdır.
Muhammed Esed:
Böyledir, çünkü onlara elçileri hakikatin bütün kanıtları ile defalarca geldiler, ancak onlar (her defasında): "Yalnızca ölümlü insanlar mı bizim rehberimiz olacak?" şeklinde cevap verdiler. Böylece hakikati inkar ettiler ve ondan uzaklaştılar. Ama Allah (onlara) muhtaç değildi. Çünkü Allah Kendine yeterlidir, övgüye layık olandır.
Gültekin Onan:
Bu, kendilerine apaçık belgelerle elçiler geldiği halde "
Ali Fikri Yavuz:
Çünkü, onlara peygamberleri mucizelerle geliyordu da onlar: “-Bizi bir insan mı yola getirecek? deyib inkâr etmişler ve yüz çevirmişlerdi. Allah da (değil onların imanına), hiç bir şeye muhtaç olmadığını gösterdi. Allah hiç bir şeye muhtaç değildir, hamd edilmeğe lâyıktır.
Portekizce:
Isto porque, quando os seus mensageiros lhes apresentaram as evidências, disseram: Acaso, os humanos hão deencaminhar-nos? E renegaram (a Mensagem), recusando-a; porém, Deus pode prescindir deles, porque Deus é por Si,Opulento, Laudabilíssimo.
İsveççe:
så är det därför att de, när sändebuden kom till dem med klara bevis, svarade: "Är det då människor som skall vägleda oss?" - och så förnekade de sanningen och vände ryggen till. Men Gud behöver dem inte - Gud är Sig själv nog; allt lov och pris tillkommer Honom.
Farsça:
آن [عقوبت و عذاب دردناک] به سبب آن است که پیامبرانشان همواره دلایل روشن برای آنان آوردند، ولی گفتند: آیا بشر [ی مانند خودمان] ما را راهنمایی می کنند؟! پس کافر شدند و [از حق] روی گرداندند و خدا [از ایمان و طاعتشان] اظهار بی نیازی کرد، و خدا بی نیاز و ستوده است.
Kürtçe:
ئەو (سزایە) بێگومان بەھۆی ئەوەوەبوو کە پێغەمبەرەکانیان بۆھات بەبەڵگەی ئاشکراوە، کە چی دەیانووت چۆن ئەبێت ئادەمییەك لە خۆمان ڕێنمونیمان بکات، ئەمجا بێ بڕوا بوون وڕوویان وەرگێڕا، وە خواش بێ نیازیی نواند (لە باوەڕھێنانیان) وەخوا دەوڵەمەندە وشایستەی ستایشە
Özbekçe:
Бунинг боиси шундаки, уларга Пайғамбарлари ойдин далиллар билан келардилар, улар бўлса, бизни башар ҳидоятга бошлайдими, деб куфрга кетардилар ва (ҳақдан) юз ўгирардилар. Ва Аллоҳ беҳожат бўлди. Аллоҳ беҳожат ва мақталгандир.
Malayca:
(Balasan) yang demikian itu, kerana sesungguhnya mereka pernah didatangi Rasul- rasul (yang diutus kepada) mereka dengan membawa keterangan-keterangan yang jelas nyata, maka mereka berkata:" Patutkah manusia (yang seperti kami - menjadi Rasul untuk) memberi petunjuk kepada kami?" Lalu mereka kufur ingkar serta berpaling (dari kebenaran); dan Allah pun menyatakan tidak berhajatNya (kepada iman dan ketaatan mereka lalu membinasakan mereka); dan Allah sememangnya Maha Kaya, lagi tetap Terpuji.
Arnavutça:
ngase kur profetët e tyre vinin me dokumente të qarta, ata thoshin: “A njeriu (si ne) do të na tregojë rrugën?” Dhe nuk besuan, e u kthyen (prej këshillave); e Perëndisë nuk i nevojitet asgjë, Ai është i pavarur dhe i lavdishëm!
Bulgarca:
Така е, техните пратеници им донасяха ясните знаци, а те казваха: “Нима хора ще ни напътват?” И не повярваха, и се отвърнаха. Но Аллах не се нуждае от тях. Аллах е пребогат, всеславен.
Sırpça:
То је зато што су говорили, кад су им њихови посланици јасне доказе доносили: “Зар да нас људи упућују?” Па нису веровали и окретали су се; а Аллаху није нико потребан, Аллах је независан и хваљен!
Çekçe:
A to proto, že přišli k nim poslové jejich s jasnými důkazy, ale oni řekli: 'Cožpak nás mají vést smrtelníci?' A neuvěřili, zády se odvrátili a Bůh se bez nich obešel, vždyť Bůh je soběstačný a chvályhodný.
Urduca:
اِس انجام کے مستحق وہ اس لیے ہوئے کہ اُن کے پاس اُن کے رسول کھلی کھلی دلیلیں اور نشانیاں لے کر آتے رہے، مگر اُنہوں نے کہا "کیا انسان ہمیں ہدایت دیں گے؟" اس طرح انہوں نے ماننے سے انکار کر دیا اور منہ پھیر لیا، تب اللہ بھی ان سے بے پروا ہو گیا اور اللہ تو ہے ہی بے نیاز اور اپنی ذات میں آپ محمود
Tacikçe:
Ин ба ҷазои он буд, ки паёмбаронашон бо далелҳои равшан бар онон фиристода шуданд, Ва онҳо гуфтанд: «Оё одамиён моро ҳидоят мекунанд?» Пас кофир шуданд ва рӯйгардон гаштанд ва Худо беҳоҷат асту тавонгар ва сазовори ситоиш аст.
Tatarca:
Аларга дөньяда һәм ахирәттә ґәзаб тиешле булды менә бу сәбәпле, тәхкыйк аларга пәйгамбәрләре төрле могҗизалар һәм Исламның хаклыгына ачык дәлилләр белән килә иделәр, алар әйттеләр: "Әйә безне туры юлга кешеме күндерер?" Ягъни пәйгамбәрләрнең фәрештәдән булуын теләделәр. Алар шуның өчен пәйгамбәрләрне инкяр иттеләр вә хакны кабул итүдән баш тарттылар, Аллаһ моңсыздыр аларның ышануларына һич ихтыяҗы юктыр. Аллаһ бай вә һәр эшендә мактаулы.
Endonezyaca:
Yang demikian itu adalah karena sesungguhnya telah datang kepada mereka Rasul-Rasul mereka membawa keterangan-keterangan lalu mereka berkata: "Apakah manusia yang akan memberi petunjuk kepada kami?" lalu mereka ingkar dan berpaling; dan Allah tidak memerlukan (mereka). Dan Allah Maha Kaya lagi Maha Terpuji.
Amharca:
ይህ (ቅጣት) እርሱ መልክተኞቻቸው በአስረጂዎች ይመጡባቸው ስለ ነበሩ «ሰዎችም ይመሩናልን?» ስላሉና ስለካዱ (ከእምነት) ስለ ዞሩም ነው፡፡ አላህም (ከእነሱ እምነት) ተብቃቃ፡፡ አላህም ተብቃቂ ምስጉን ነው፡፡
Tamilce:
அதற்கு காரணம், நிச்சயமாக அவர்களிடம் அவர்களின் தூதர்கள் தெளிவான அத்தாட்சிகளுடன் வந்து கொண்டிருந்தனர். ஆக, “மனிதர்களா எங்களுக்கு நேர்வழி காட்டுவார்கள்?” என்று அவர்கள் (ஏளனமாக) கூறினார்கள். ஆகவே, அவர்கள் நிராகரித்தனர். இன்னும் (நேர்வழியை விட்டும்) விலகினார்கள். அல்லாஹ்வும் அவர்களை விட்டு தேவையற்றவனாக இருக்கிறான். அல்லாஹ் முற்றிலும் நிறைவானவன் (படைப்புகளிடம் எவ்வித தேவையும் அற்றவன்), மகா புகழுக்குரியவன் ஆவான்.
Korece:
그것은 분명한 예증으로 선지자들이 그들에게 이르렀을 때 인 간이 우리를 인도한단 말이뇨 라 고 그들은 말하면서 불신하고 외 면하였기 때문이라 하나님은 풍성함과 영광으로 충만하시니라
Vietnamca:
Đó là bởi vì các Sứ Giả của chúng đã từng đến gặp chúng với những bằng chứng rõ ràng, nhưng chúng nói: “Liệu một người phàm tục có thể hướng dẫn chúng ta ư?” Vậy là chúng đã không tin và quay đi. Và Allah không cần đến chúng bởi Allah là Đấng Miễn Cần, Đấng Đáng Được Ca Ngợi.
Ayet Linkleri: