Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

6

Sûredeki Ayet No: 

105

Ayet No: 

894

Sayfa No: 

141

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَكَذَٰلِكَ نُصَرِّفُ الْآيَاتِ وَلِيَقُولُوا دَرَسْتَ وَلِنُبَيِّنَهُ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ

Çeviriyazı: 

vekeẕâlike nüṣarrifü-l'âyâti veliyeḳûlû deraste velinübeyyinehû liḳavmiy ya`lemûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

İşte böylece âyetleri türlü türlü çevirip açıklıyoruz ki, onlar sana: "Sen bunları bir yerlerden okuyup öğrenmişsin" desinler ve bilen bir toplum için de onu iyice beyan edelim.

Diyanet İşleri: 

Sana, "Sen okumuşsun" derler; oysa Biz, öğrenecek kimselere ayetleri böylece türlü türlü açıklamaktayız.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Sen bunu öğrenmişsin dememeleri için delilleri çeşitçeşit bildirmede ve bilen topluluğa apaçık anlatmadayız.

Şaban Piriş: 

Biz ayetleri türlü türlü olarak beyan ederiz. Tâ ki onlar, sen (Ehli Kitaptan) öğrendin derler. Biz, (hak ve batılı) bilen kimselere ayetleri böylece açıklamaktayız.

Edip Yüksel: 

"Sen ders almışsın," demeleri için ve bilen bir topluma açıklamak için ayetleri böyle sergiliyoruz.

Ali Bulaç: 

İşte Biz, ayetleri çeşitli biçimlerde böyle açıklıyoruz. Öyle ki sana: "Sen ders almışsın" desinler ve Biz de bilebilen bir topluluğa onu açıkça göstermiş olalım.

Suat Yıldırım: 

İşte Biz, âyetleri iyice anlayıp kavramaları için farklı üslûplarla, türlü türlü beyan ederiz.Biliyoruz ki onlar neticede “Sen ders almışsın!” diyeceklerdir.Âyetleri böyle türlü türlü açıklamamız, bilmek isteyen kimselere, Kur'ân’ı iyice beyan etmek içindir. [25,4-5; 2,26; 22,53; 74,31; 17,82; 41,44]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve işte Biz âyetleri böyle türlü türlü beyan ederiz. Tâ ki onlar, «Sen ders almışsın,» desinler. Ve Biz onu bilir olan bir kavim için açıkça beyan edelim.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Ayetleri bu şekilde, çeşitli başlıklarla veriyoruz ki, "Sen ders aldın!" desinler, biz de ilimden nasiplenen bir toplum için onu iyice açıklayalım.

Bekir Sadak: 

Onlarin kalblerini, gozlerini, ona ilk defa inanmadiklari gibi ceviririz

İbni Kesir: 

İşte Biz, ayetleri sana böylece türlü türlü açıklarız. Ta ki onlar

Adem Uğur: 

Böylece biz âyetleri geniş geniş açıklıyoruz ki, &quot

İskender Ali Mihr: 

Ve işte böyle âyetleri ayrı ayrı açıklıyoruz. Ve “Sen ders (bu ilmi) almışsın.” desinler diye ve onu, bilen bir kavme beyan etmemiz için.

Celal Yıldırım: 

İşte biz böylece âyetleri çeşit çeşit açıklayıp şekilden şekile çeviririz. O kadar ki, «sen okumuş öğrenim yapmışsın» derler

Tefhim ul Kuran: 

İşte biz, ayetleri çeşitli biçimlerde böyle açıklamaktayız. Öyle ki onlar sana: «Sen ders almışsın» desinler ve biz de bilebilen bir topluluğa onu açıkça göstermiş olalım.

Fransızca: 

C'est ainsi que Nous expliquons les versets. Et afin qu'ils disent : "Tu as étudié". Et afin de l'exposer clairement à des gens qui savent.

İspanyolca: 

Así exponemos las aleyas para que digan: «Tú has estudiado» y para explicarlo Nosotros a gente que sabe.

İtalyanca: 

Spieghiamo così i Nostri segni, affinché siano spinti a dire: «Li hai studiati», e per esporli a quelli che sanno.

Almanca: 

Und solcherart verdeutlichen WIR die Ayat. Und sie werden sagen: "Du hast (dies) studiert ". Doch WIR werden dies verdeutlichen für Menschen, die über Wissen verfügen.

Çince: 

我这样阐述一切迹象,以便他们说你曾研究过经典,以便我为有知识的民众阐明理。

Hollandaca: 

Zoo verklaren wij onze teekens op verschillende wijzen, opdat zij zouden zeggen, gij hebt met ijver geleerd; en opdat wij hen er van zouden onderrichten, die ons verstaan.

Rusça: 

Вот так Мы излагаем различным образом аяты, чтобы они сказали: "Ты обучился этому!" - и чтобы Мы разъяснили его людям знающим.

Somalice: 

Saasaannu u gagadinnaa (Caddaynaa) Aayaadka inay Dhahaan waad Akhrisatay iyo Inaan u Caddayno Ciddii wax Garan.

Swahilice: 

Na namna hivyo tunazisarifu Aya, na wao wakwambie: Umesoma. Na ili tuyabainishe kwa watu wanao jua.

Uygurca: 

ئۇلار (يەنى مۇشرىكلار): (ئى مۇھەممەد!) سەن (قۇرئاننى باشقىلاردىن) ئۆگەندىڭ دەيدۇ دەپ، ھەقنى بىلىدىغان قەۋمگە بايان قىلىمىز دەپ، ئايەتلەرنى مۇشۇنداق شەكىللەردە بايان قىلدۇق

Japonca: 

われはこのように印を提示する。これはかれらが,「あなたは,克明に教えられた。」と言い,また知識ある人々にそれを解明するためである。

Arapça (Ürdün): 

«وكذلك» كما بينا ما ذكر «نصرِّف» نبين «الآيات» ليعتبروا «وليقولوا» أي الكفار في عاقبة الأمر «دارست» ذاكرت أهل الكتاب وفي قراءة دَرَسْت أي كتب الماضين وجئت بهذا منها «ولنبيِّنه لقوم يعلمون».

Hintçe: 

और हम (अपनी) आयतें यूं उलट फेरकर बयान करते है (ताकि हुज्जत तमाम हो) और ताकि वह लोग ज़बानी भी इक़रार कर लें कि तुमने (क़ुरान उनके सामने) पढ़ दिया और ताकि जो लोग जानते है उनके लिए (क़ुरान का) खूब वाजेए करके बयान कर दें

Tayca: 

และในทำนองเดียวกัน เราจะแจกแจงโองการทั้งหลายไว้ และเพื่อพวกเขาจะได้กล่าวว่า เจ้า(มุฮัมมัด) ได้ศึกษามา และเพื่อเราจะได้ให้แจ่มแจ้งแก่กลุ่มชนที่รู้

İbranice: 

וכך אנו חוזרים על האותות, ויאמרו, 'למדת זאת ואנו נבאר זאת לאנשים אשר יודעים (את האמת)

Hırvatça: 

I eto, tako Mi izlažemo ajete da bi oni rekli: "Ti si to učio", i da bismo to objasnili ljudima koji znaju.

Rumence: 

Noi astfel tâlcuim semnele şi ei n-au decât să spună că le-ai învăţat! Noi le vom arăta oamenilor care ştiu.

Transliteration: 

Wakathalika nusarrifu alayati waliyaqooloo darasta walinubayyinahu liqawmin yaAAlamoona

Türkçe: 

Ayetleri bu şekilde, çeşitli başlıklarla veriyoruz ki, "Sen ders aldın!" desinler, biz de ilimden nasiplenen bir toplum için onu iyice açıklayalım.

Sahih International: 

And thus do We diversify the verses so the disbelievers will say, "You have studied," and so We may make the Qur'an clear for a people who know.

İngilizce: 

Thus do we explain the signs by various (symbols): that they may say, "Thou hast taught (us) diligently," and that We may make the matter clear to those who know.

Azerbaycanca: 

Biz ayələrimizi belə açıqlayırıq ki, onlar (sənin peyğəmbərliyini inkar edənlər): “Sən dərs almısan (bunları başqalarından öyrənmisən)”, - desinlər və Biz də onu (Qur’anı) bilən (elm və bilik sahibi olan) bir camaata izah edək. (Kafirlər Allahın birliyini, qüdrət və əzəmətini inkar etməklə daha şiddətli əzaba layiq olsunlar, mö’minlər isə onları təsdiq etdikləri üçün daha çox savab qazansınlar).

Süleyman Ateş: 

İşte böylece ayetleri döne döne açıklıyoruz ki (onlar sana): "Sen ders almışsın (bunları bir yerden okumuş, öğrenmişsin)" desinler ve bilen bir toplum için de onu iyice açıklayalım.

Diyanet Vakfı: 

Böylece biz ayetleri geniş geniş açıklıyoruz ki, "Sen ders almışsın" desinler de biz de anlayan toplum için Kur'an'ı iyice açıklayalım.

Erhan Aktaş: 

İşte böylece Biz, âyetleri döne döne açıklıyoruz. Varsın “Sen ders almışsın.” desinler.(1) Oysa bilen(2) bir halk için onu(3) ayrıntılı bir şekilde açıklıyoruz.

Kral Fahd: 

Böylece biz âyetleri geniş geniş açıklıyoruz ki, «Sen ders almışsın» desinler de biz de anlayan toplum için Kur’an'ı iyice açıklayalım.

Hasan Basri Çantay: 

İşte biz âyetleri böylece türlü türlü beyan ederiz. Tâki onlar: «Sen okumuşsun» desinler ve biz onu (Kur´ânı) bilecek zümrelere besbelli edelim.

Muhammed Esed: 

Böylece Biz mesajlarımızı çok yönlü olarak dile getiriyoruz ki "Sen (bütün bunlardan) iyi ders almışsın!" diyebilsinler ve mesajları, onları kavrama yeteneğine sahip insanlara açıklayabilelim.

Gültekin Onan: 

İşte biz ayetleri çeşitli biçimlerde böyle açıklıyoruz. Öyle ki sana: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

İşte biz, âyetleri beyan eder ve halden hale çeviririz ki, Mekke’liler: “- Sen ders görmüşsün, çok okumuşsun” desinler (küfürde ısrar etsinler). Biz, Kur’an’ı, anlayanlara beyan eder ve açıklarız.

Portekizce: 

Assim dispomos os sinais para refutar os iníquos. Então, não poderão contestar-te, a não ser dizendo que tens tudoestudado, e para explicá-los aos homens que têm conhecimento.

İsveççe: 

Vi förtydligar budskapen så att de säger: "Du har lärt [läxan]!" och så att de insiktsfulla får full klarhet.

Farsça: 

این چنین، آیات [خود] را به صورت های گوناگون بیان می کنیم [تا هدف هایی تحقق یابد] ، یکی اینکه منکران با متهم کردن تو که این آیات را از دیگران فرا گرفته ای، شقاوت خود را کامل کنند و دیگر اینکه آن را برای گروهی که دانایند، روشن سازیم.

Kürtçe: 

ئاوا جۆر و شێوەی بەڵگەکان دەگۆڕین دەبا ھەر بڵێن خوێندووتە وپێتووتراوە, وە بۆ ئەوەی چاک ڕوونی بکەینەوە بۆ کۆمەڵێک کەتێدەگەن و شارەزان

Özbekçe: 

Шундай қилиб, дарс олгансан, дейишлари учун ва билган қавмларга баён қилишинг учун оятларни тасарруф қилурмиз.

Malayca: 

Dan demikianlah Kami menerangkan ayat-ayat keterangan Kami satu persatu (dengan berbagai cara, untuk menimbulkan keingkaran mereka) dan supaya mereka (yang ingkar itu menuduhmu dengan) berkata: "Engkau telah mempelajarinya (dari orang- orang lain) ", dan supaya kami menerangkan (Al-Quran) itu kepada orang-orang yang (mahu) mengetahui.

Arnavutça: 

Kështu, Ne, në mënyrë të ndryshme i tregojmë dokumentet, për të thënë ata: “Ti i ke mësuar ato (prej librave të mëparshëm)!” dhe t’ju shpjegojmë Kur’anin njerëzve që dinë (të drejtën).

Bulgarca: 

Така подробно разясняваме знаменията, че [неверниците] да кажат: “Ти си учил”, и за да разкрием този [Коран] на хора знаещи.

Sırpça: 

И ето, тако Ми излажемо доказе да би они казали: „Ти си то учио“, и да бисмо то објаснили људима који знају.

Çekçe: 

A takto My činíme znamení srozumitelnými, aby mohli říci: 'Tys studoval!' a abychom to vysvětlili lidu, jenž pochopení má.

Urduca: 

اِس طرح ہم اپنی آیات کو بار بار مختلف طریقوں سے بیان کرتے ہیں اور اس لیے کرتے ہیں کہ یہ لوگ کہیں تم کسی سے پڑھ آئے ہو، اور جو لوگ علم رکھتے ہیں ان پر ہم حقیقت کو روشن کر دیں

Tacikçe: 

Оёти Худоро инчунин гуногун баён мекунем, то мабод, ки бигӯянд, ки аз касе дарс гирифтаӣ ва мо ин оётро барои аҳли дониш баён мекунем.

Tatarca: 

Әнә шулай аятьләребезне бәян итәбез, ягъни сезгә кирәк һәр мәсьәләне ачыклыйбыз, янә мөшрикләр: "Ий Мухәммәд, син бу Коръәнне кемнән булса да күчереп сөйлисең", – дип әйтсеннәр өчен, аларның күңелләренә ирешми торган хакны бәян кылабыз, гомумән, белә торган кешеләргә шәригать хөкемнәрен бәян кылмаклыгыбыз өчен Коръәнне иңдердек.

Endonezyaca: 

Demikianlah Kami mengulang-ulangi ayat-ayat Kami supaya (orang-orang yang beriman mendapat petunjuk) dan supaya orang-orang musyrik mengatakan: "Kamu telah mempelajari ayat-ayat itu (dari Ahli Kitab)", dan supaya Kami menjelaskan Al Quran itu kepada orang-orang yang mengetahui.

Amharca: 

እንደዚሁም « (እንዲገመግሙና ያለፉትን መጻሕፍት) አጥንተሃልም» እንዲሉ ለሚያውቁ ሕዝቦችም (ቁርኣንን) እንድናብራራው አንቀጾችን እንገልጻለን፡፡

Tamilce: 

(நேர்வழியை நாடுவோர் நேர்வழிபெற நமது) வசனங்களை இவ்வாறு விவரிக்கிறோம். இன்னும், நீர் படித்தீர் என்று அவர்கள் சொல்வதற்காகவும், அறிகின்ற மக்களுக்கு நாம் அதைத் தெளிவுபடுத்துவதற்காகவும் (நம் வசனங்களை தொடர்ந்து விவரிக்கிறோம்).

Korece: 

그렇게하여 하나님은 여러가지 상징으로 말씀을 설명하도다그들은 말하길 그대는 공부하여 그것에 이르렀느뇨 라고 하더라 하나님은 아는 백성들을 위하여 그것을 설명하리라

Vietnamca: 

Như thế đó, TA giải thích rõ ràng các Lời Mặc Khải (của TA) để (những kẻ đa thần khỏi) nói rằng Ngươi (Thiên Sứ) đã học (được điều đó từ dân Kinh Sách) và để TA làm sáng tỏ vấn đề cho đám người hiểu biết.