Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

18

Sûredeki Ayet No: 

43

Ayet No: 

2183

Sayfa No: 

298

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَلَمْ تَكُن لَّهُ فِئَةٌ يَنصُرُونَهُ مِن دُونِ اللَّهِ وَمَا كَانَ مُنتَصِرًا

Çeviriyazı: 

velem tekül lehû fietüy yenṣurûnehû min dûni-llâhi vemâ kâne münteṣirâ.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Onun Allah'tan başka yardım edecek adamları yoktur ve Allah'a karşı kendi nefsini de kurtaramadı.

Diyanet İşleri: 

Ona, Allah'tan başka yardım edebilecek adamları da yoktu, kendi kendini de kurtaramadı.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ona Allah'tan başka yardım edecek bir topluluk olmadığı gibi onun da bu zararı gidermeye bir kudreti yoktu.

Şaban Piriş: 

Allah’tan başka ona yardım edecek topluluk da yoktu. Kendindi kendine bile yardım edemedi.

Edip Yüksel: 

ALLAH'tan başka kendisine yardım edecek bir destek bulamadı. Kendini de kurtaramadı.

Ali Bulaç: 

Allah'ın dışında ona yardım edecek bir topluluk yoktu, kendi kendine de yardım edemedi.

Suat Yıldırım: 

Hasılı o, Allah'tan başka kendisine sahip çıkacak bir topluluk da bulamadı, kendi kendini de kurtaramadı.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve onun için Allah´tan başka yardım edecek bir cemaat de yok idi ve kendisine yardım edebilecek bir halde değildi.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Allah dışında kendisine yardım edecek bir topluluğu da çıkmadı. Kendi kendini de kurtaramadı.

Bekir Sadak: 

Dizi dizi Rabbine sunulduklarinda onlara: «And olsun ki, sizi ilk defa yarattigimiz gibi Bize geldiniz. Sizi bir yere toplamak icin soz vermedigimizi iddia etmistiniz degil mi?» denir.

İbni Kesir: 

Allah´tan başka ona yardım edecek adamları da yoktu. Yardım edilen de olmadı.

Adem Uğur: 

Kendisine Allah´tan başka yardım edecek destekçileri olmadığı gibi kendi kendini de kurtaracak güçte değildi.

İskender Ali Mihr: 

Ve Allah´tan başka ona yardım edecek kimseler yoktu. Ve o, yardım alan (yardım edilen) olmadı.

Celal Yıldırım: 

Ona Allah´tan başka yardım edecek bir çevre ve topluluğu da yoktu

Tefhim ul Kuran: 

Allah´ın dışında ona yardım edecek bir topluluk yoktu, kendi kendine de yardım edemedi.

Fransızca: 

Il n'eut aucun groupe de gens pour le secourir contre (la punition) d'Allah. Et il ne put se secourir lui-même.

İspanyolca: 

No hubo grupo que, fuera de Alá, pudiera auxiliarle, ni pudo defenderse a sí mismo.

İtalyanca: 

E non ci fu schiera che potesse essergli d'aiuto contro Allah ed egli stesso non potè aiutarsi.

Almanca: 

Und für ihn gab es keine Gruppe, die ihm anstelle von ALLAH beisteht, und er war keineswegs ein Siegender.

Çince: 

除真主外,没有群众援助他,他也不能自助。

Hollandaca: 

Er was geen leger dat hem tegen God kon verdedigen, en hij was niet in staat om zich tegen zijne wraak te beschermen.

Rusça: 

Не было у него людей, которые бы помогли ему вместо Аллаха, и он не мог помочь самому себе.

Somalice: 

uma ahaanin koox u gargaarta oo ka soo hadhay Eebe mana aha mid gargaarta.

Swahilice: 

Wala hakuwa nacho kikundi cha kumsaidia badala ya Mwenyezi Mungu, wala mwenyewe hakuweza kujisaidia.

Uygurca: 

ئۇنىڭغا اﷲ تىن باشقا ياردەم قىلىدىغان (يەنى ئۇنىڭدىن بۇ بالانى دەپئى قىلىدىغان) ھېچ جامائە بولمىدى، ئۆزىگىمۇ ئۆزى ياردەم قىلالمىدى (يەنى بالانى ئۆزىدىن دەپئى قىلالمىدى)

Japonca: 

かれには,アッラーの外に援助する人もなく,自分を守ることも出来なかった。

Arapça (Ürdün): 

«ولم تكن» بالتاء والياء «له فئة» جماعة «ينصرونه من دون الله» عند هلاكها «وما كان منتصرا» عن هلاكها بنفسه.

Hintçe: 

और ख़ुदा के सिवा उसका कोई जत्था भी न था कि उसकी मदद करता और न वह बदला ले सकता था इसी जगह से (साबित हो गया

Tayca: 

และเขาไม่มีพรรคพวกจะช่วยเขาได้ นอกจากอัลลอฮ์ และเขาก็มิได้เป็นผู้ช่วยเหลือ

İbranice: 

לא היה מי שיעזור לו מפני אלוהים, והוא נשאר חסר אונים

Hırvatça: 

I nije imao nikoga ko bi mu mogao pomoći, osim Allaha; a sam sebi nije mogao pomoći.

Rumence: 

Şi nu a avut pe nimeni care să-l ajute în afară de Dumnezeu. Şi nu a fost ajutat.

Transliteration: 

Walam takun lahu fiatun yansuroonahu min dooni Allahi wama kana muntasiran

Türkçe: 

Allah dışında kendisine yardım edecek bir topluluğu da çıkmadı. Kendi kendini de kurtaramadı.

Sahih International: 

And there was for him no company to aid him other than Allah, nor could he defend himself.

İngilizce: 

Nor had he numbers to help him against Allah, nor was he able to deliver himself.

Azerbaycanca: 

Allahdan başqa ona yardım edə biləcək kəslər yox idi və o da (öz-özünə) kömək edə biləcək bir halda deyildi.

Süleyman Ateş: 

Allah'tan başka, kendisine yardım eden bir topluluğu da olmadı, kendi kendisini de kurtaramadı.

Diyanet Vakfı: 

Kendisine Allah'tan başka yardım edecek destekçileri olmadığı gibi kendi kendini de kurtaracak güçte değildi.

Erhan Aktaş: 

Allah’tan başka kendisine yardım edecek kimseler olmadı. Ve kendi kendisini de koruyamadı.

Kral Fahd: 

Kendisine Allah’tan başka yardım edecek destekçileri olmadığı gibi kendi kendini de kurtaracak güçte değildi.

Hasan Basri Çantay: 

Ona Allahdan başka yardım edecek bir cemaat yokdu. Kendisi de öc alabilecek değildi.

Muhammed Esed: 

Çünkü şimdi artık onun ne Allah yerine kendisine yardım ulaştıracak kimsesi vardı, ne de kendi başının çaresine bakabilecek durumdaydı.

Gültekin Onan: 

Tanrı´nın dışında ona yardım edecek bir topluluk yoktu, kendi kendine de yardım edemedi.

Ali Fikri Yavuz: 

Allah’dan gayri, kendisine yardım edecek bir topluluğu da yoktu, Allah’ın intikamından kendi nefsini de kurtaramadı.

Portekizce: 

E não houve ajuda que o defendesse de Deus, nem pôde salvar-se.

İsveççe: 

Han hade inga hjälpare utom Gud och han kunde inte hjälpa sig själv.

Farsça: 

و برایش گروهی نبود که او را در برابر خدا یاری دهند، و خودش هم قدرت نداشت که عذاب را از خود برطرف کند.

Kürtçe: 

کەسانێک نەبوو یارمەتی بدەن و بێن بەھانایەوە بێجگە لە خوا خۆیشی سەرکەوتوو نەبوو

Özbekçe: 

Унга Аллоҳдан бошқа ёрдам берадиган гуруҳ бўлмади, ўзи ҳам нусрат қозона олмади.

Malayca: 

Dan ia tidak mendapat sebarang golongan yang boleh menolongnya, selain dari Allah; dan ia pula tidak dapat membela dirinya sendiri.

Arnavutça: 

Dhe, ai nuk kishte kurrfarë shoqërie, që t’i ndihmonte atij, përpos Perëndisë, e ai nuk ishte i ndihmuar as nga vetvetja.

Bulgarca: 

И нямаше той хора, които да го защитят от Аллах, нито сам се защити.

Sırpça: 

И није имао никога ко би могао да му помогне, осим Аллаха; а сам себи није могао да помогне.

Çekçe: 

A neměl čeleď žádnou, jež by mu pomohla kromě Boha, a nedočkal se pomoci.

Urduca: 

نہ ہوا اللہ کو چھوڑ کر اس کے پاس کوئی جتھا کہ اس کی مدد کرتا، اور نہ کر سکا وہ آپ ہی اس آفت کا مقابلہ

Tacikçe: 

Ғайри Худо гурӯҳе, ки ба ёриаш бархезанд, набуд ва худи ӯ қудрат надошт.

Tatarca: 

Вә ул кәфергә Аллаһудан башка ярдәм бирүчеләр булмады һәм үз көче белән дә котыла алмады.

Endonezyaca: 

Dan tidak ada bagi dia segolonganpun yang akan menolongnya selain Allah; dan sekali-kali ia tidak dapat membela dirinya.

Amharca: 

ለእርሱም ከአላህ ሌላ የሚረዱት ጭፍሮች አልነበሩትም፡፡ ተረጂም አልነበረም፡፡

Tamilce: 

மேலும், அல்லாஹ்வை அன்றி அவனுக்கு உதவுகிற கூட்டம் எதுவும் அவனுக்கு இருக்கவில்லை. இன்னும், அவன் தன்னைத் தானே பாதுகாப்பவனாகவும் இருக்கவில்லை.

Korece: 

하나님 외에도 그를 도와줄 무리가 없었고 또한 스스로를 보 호할 수도 없었노라

Vietnamca: 

Và ngoài Allah, y không có một phái đảng nào giúp đỡ y và y cũng không tự cứu lấy được mình.