Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

58

Sûredeki Ayet No: 

16

Ayet No: 

5120

Sayfa No: 

544

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

اتَّخَذُوا أَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَن سَبِيلِ اللَّهِ فَلَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ

Çeviriyazı: 

itteḫaẕû eymânehüm cünneten feṣaddû `an sebîli-llâhi felehüm `aẕâbüm mühîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Yeminlerini kalkan yapıp Allah'ın yolundan çevirdiler. Onlar için küçük düşürücü bir azab vardır.

Diyanet İşleri: 

Yeminlerini kalkan edindiler de, Allah yolundan alıkoydular; onlara alçaltıcı bir azap vardır.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Yeminlerini bir kalkan edinmedeler de halkı Allah yolunda menetmedeler, onlaradır artık aşağılatıcı bir azap.

Şaban Piriş: 

Yeminlerini kalkan edindiler, Allah yolundan alıkoydular. Onlara aşağılatıcı bir azap vardır.

Edip Yüksel: 

Yeminlerini kalkan edinerek ALLAH'ın yolundan saptırdılar. Onlar alçaltıcı bir azabı haketmişlerdir.

Ali Bulaç: 

Onlar, yeminlerini bir siper edindiler, böylece Allah'ın yolundan alıkoydular. Artık onlar için alçaltıcı bir azap vardır.

Suat Yıldırım: 

Onlar yeminlerini siper edinip Allah'ın yolundan insanları uzaklaştırdılar. Onlara zelil ve perişan eden bir azap vardır.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Yemînlerini bir kalkan ittihaz ettiler de (nâsı) Allah yolundan çevirdiler, artık onlar için bir rüsvay edici azap vardır.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Yeminlerini kalkan edinip Allah'ın yolundan alıkoydular. Küçük düşürücü bir azap var onlar için.

Bekir Sadak: 

Allah´a ve ahiret gunune inanan bir millettir, babalari veya ogullari veya kardesleri ya da akrabalari olsa bile Allah´a ve peygamberine karsi gelenlere, sevgi beslediklerini gormezsin. Iste Allah, imani bunlarin kalblerine yazmis, katindan bir nur ile onlari desteklemistir. Onlari, iclerinden irmaklar akan, icinde temelli kalacaklari cennetlere koyar. Allah onlardan hosnut olmustur, onlar da Allah´tan hosnut olmustur. iste bunlar, Allah´tan yana olanlardir. iyi bilin ki, saadete erecek olanlar, Allah´tan yana olanlardir. *

İbni Kesir: 

Onlar

Adem Uğur: 

Onlar yeminlerini kalkan yapıp Allah´ın yolundan alıkoydular. Bu yüzden onlara küçük düşürücü bir azap vardır.

İskender Ali Mihr: 

Yeminlerini siper edindiler. Böylece (insanları) Allah´ın yolundan men ettiler. Artık onlar için alçaltıcı (rüsva edici) azap vardır.

Celal Yıldırım: 

Yeminlerini siper edindiler de Allah yolundan alıkoydular. Onlar için rezil ve rüsvay edici bir azâb vardır.

Tefhim ul Kuran: 

Onlar, yeminlerini bir siper edindiler, böylece Allah´ın yolundan alıkoydular. Artık onlar için alçaltıcı bir azab vardır.

Fransızca: 

Prenant leurs serments comme boucliers, ils obstruent le chemin d'Allah. Ils auront donc un châtiment avilissant.

İspanyolca: 

Se han escudado en sus juramentos y han desviado a otros del camino de Alá. Tendrán un castigo humillante.

İtalyanca: 

facendosi scudo dei loro giuramenti, frappongono ostacoli sulla via di Allah. Avranno un avvilente castigo.

Almanca: 

Sie nahmen sich ihre Eide als Schutzschild, dann hielten sie von ALLAHs Weg ab. So ist für sie erniedrigende Peinigung bestimmt.

Çince: 

他们以自己的盟誓为护符,因而妨碍主道,故他们将受凌辱的刑罚。

Hollandaca: 

Zij bedienen zich van hunne eeden als van een kleed, en zij hebben de menschen van Gods weg afgeleid.

Rusça: 

Они сделали свои клятвы щитом и сбили других с пути Аллаха. Им уготованы унизительные мучения.

Somalice: 

Dhaartoodii bay gaashaan ka dhigteen dadkana xaqiibay ka leexiyeen waxayna mudan yihiin cadaab wax ihaaneeya.

Swahilice: 

Wamefanya viapo vyao ni ngao, na wakaipinga Njia ya Mwenyezi Mungu. Basi hao watapata adhabu ya kufedhehesha.

Uygurca: 

ئۇلار (يالغان) قەسەملىرىنى قالقان قىلىۋالدى، كىشىلەرنى اﷲ نىڭ يولىدىن توستى، ئۇلار خار قىلغۇچى ئازابقا دۇچار بولىدۇ

Japonca: 

かれらは誓いを(かれらの悪行の)隠れ場とし,アッラーの道から(人びとを)阻む。かれらは恥ずべき懲罰を受けるであろう。

Arapça (Ürdün): 

«اتخذوا إيمانهم جُنَّةٌ» سترا على أنفسهم وأموالهم «فصدوا» بها المؤمنين «عن سبيل الله» أي الجهاد فيهم بقتلهم وأخذ أموالهم «فلهم عذاب مهين» ذو إهانة.

Hintçe: 

उन लोगों ने अपनी क़समों को सिपर बना लिया है और (लोगों को) ख़ुदा की राह से रोक दिया तो उनके लिए रूसवा करने वाला अज़ाब है

Tayca: 

พวกเขาได้ยึดถือเอาการสาบานของพวกเขาเป็นโล่ห์ป้องกัน แล้วพวกเขาก็ขัดขวางผู้คนให้ออกจากทางของอัลลอฮ ดังนั้นสำหรับพวกเขาจะได้รับการลงโทษอย่างน่าอดสู

İbranice: 

הם לקחו לעצמם את שבועת השקר שלהם כמחסה, וידיחו אנשים מדרכו של אלוהים, ולכן מחכה להם עונש נוראי

Hırvatça: 

Uzeli su svoje zakletve štitom, i odvraćaju od Allahova puta, pa im zato pripada ponižavajuća patnja.

Rumence: 

Ei îşi iau jurămintele ca pavăză şi-i împiedică pe oameni de la calea lui Dumnezeu. Ei vor avea o osândă umilitoare.

Transliteration: 

Ittakhathoo aymanahum junnatan fasaddoo AAan sabeeli Allahi falahum AAathabun muheenun

Türkçe: 

Yeminlerini kalkan edinip Allah'ın yolundan alıkoydular. Küçük düşürücü bir azap var onlar için.

Sahih International: 

They took their [false] oaths as a cover, so they averted [people] from the way of Allah, and for them is a humiliating punishment.

İngilizce: 

They have made their oaths a screen (for their misdeeds): thus they obstruct (men) from the Path of Allah: therefore shall they have a humiliating Penalty.

Azerbaycanca: 

Onlar andlarını özlərinə sipər etdilər və (xalqı) Allah yolundan döndərdilər. Onları alçaldıcı bir əzab gözləyir.

Süleyman Ateş: 

Yeminlerini kalkan yapıp Allah'ın yoluna engel oldular. Onlar için küçük düşürücü bir azab vardır.

Diyanet Vakfı: 

Onlar yeminlerini kalkan yapıp Allah'ın yolundan alıkoydular. Bu yüzden onlara küçük düşürücü bir azap vardır.

Erhan Aktaş: 

Yeminlerini kullanarak insanları Allah’ın yolundan çevirdiler. Artık onlar için alçaltıcı bir azâp vardır.

Kral Fahd: 

Onlar yeminlerini kalkan yapıp Allah'ın yolundan alıkoydular. Bu yüzden onlara küçük düşürücü bir azap vardır.

Hasan Basri Çantay: 

Onlar yeminlerini bir kalkan edindiler de (bununla insanları) Allah yolundan çevirdiler. İşte onların hakkı horlatıcı bir azâbdır.

Muhammed Esed: 

Onlar ahidlerini (yalancılıklarına ve sahtekarlıklarına) örtü yaptılar ve böylece başkalarını Allah yolundan alıkoydular. Bu nedenle onları alçaltıcı bir azap beklemektedir.

Gültekin Onan: 

Onlar, yeminlerini bir siper edindiler, böylece Tanrı´nın yolundan alıkoydular. Artık onlar için alçaltıcı bir azab vardır.

Ali Fikri Yavuz: 

Onlar, yeminlerini bir kalkan edindiler de, (insanları) Allah’ın dininden çevirdiler. Onun için, onlara, hararetli bir azab var.

Portekizce: 

Fizeram dos seus juramentos uma coberta (para as suas más ações), e desencaminharam-se da senda de Deus; porém,sofrerão um castigo afrontoso.

İsveççe: 

De svär sina eder för att skydda sig och på så sätt leder de [andra] bort från Guds väg. De har [att vänta] ett förnedrande straff.

Farsça: 

آنان سوگندهایشان را [برای تبرئه خود از خیانت به پیامبر و مؤمنان] سپر قرار داده اند، در نتیجه [مردم را] از راه خدا بازداشتند پس برای آنان عذابی خوارکننده است.

Kürtçe: 

(دوو ڕووەکان) سوێندەکانیان کردبووە قەڵغانی (درۆ وخراپەکانیان) وە ڕێگری (خەڵك)یان کرد لەڕێبازی خوا ئەمجا بۆ ئەوان ھەیە سزای ڕیسواکەر

Özbekçe: 

Қасамларини ўзлари учун тўсиқ қилиб олдилар. Бас, Аллоҳнинг йўлидан тўсдилар. Улар хорловчи азоб бор!

Malayca: 

Mereka menjadikan sumpahnya sebagai perisai (untuk menyelamatkan diri dan harta bendanya daripada dirampas atau dibunuh), maka dengan yang demikian dapatlah mereka menghalang (dirinya dan orang lain) dari jalan Allah; oleh itu mereka beroleh azab seksa yang menghina.

Arnavutça: 

betimet e tyre i kanë bërë perde, andaj i pengojnë nga rruga e Perëndisë; ata i prêt dënimi i poshtëruar.

Bulgarca: 

Те сторват от своите клетви прикритие и възпират от пътя на Аллах. За тях има унизително мъчение.

Sırpça: 

Штите се својим заклетвама, и тако одвраћају од Аллаховог пута, па им зато припада понижавајућа патња.

Çekçe: 

Zaštítili se přísahami svými a odvracejí od cesty Boží - a pro ně připraven je trest zahanbující.

Urduca: 

اُنہوں نے اپنی قسموں کو ڈھال بنا رکھا ہے جس کی آڑ میں وہ اللہ کی راہ سے لوگوں کو روکتے ہیں، اِس پر ان کے لیے ذلت کا عذاب ہے

Tacikçe: 

Аз савгандҳояшон сипаре сохтаанд. Ва аз роҳи Худо рӯйгардон шуданд. Пас барои онҳост азобе хоркунанда!

Tatarca: 

Ялган антларын үзләренә калкан иттеләр ягъни аның белән җаннарын сакладылар, югыйсә монафикъларга үлем җәзасы тиешледер. Алар кешеләрне Аллаһ юлында сугышудан, ислам диненә керүдән һәм Коръән белән гамәл кылудан тыйдылар, аларга хур итүче каты ґәзабтыр.

Endonezyaca: 

Mereka menjadikan sumpah-sumpah mereka sebagai perisai, lalu mereka halangi (manusia) dari jalan Allah; karena itu mereka mendapat azab yang menghinakan.

Amharca: 

መሓሎቻቸውን ጋሻ አድርገው ያዙ፡፡ ከአላህም መንገድ አገዱ፡፡ ስለዚህ ለእነርሱ አዋራጅ ቅጣት አልላቸው፡፡

Tamilce: 

அவர்கள் தங்கள் சத்தியங்களை (தாங்கள் தப்பிப்பதற்கு) ஒரு கேடயமாக எடுத்துக் கொண்டனர். ஆக, அல்லாஹ்வின் மார்க்கத்தை விட்டும் (பாமர மக்களை) தடுக்கிறார்கள். ஆகவே, இழிவுதரக்கூடிய தண்டனை அவர்களுக்கு உண்டு.

Korece: 

그들은 거짓된 믿음으로 스 스로를 숨기어 하나님의 길에서 벗어나려 하니 그들에게는 굴욕적 인 응벌이 있을 뿐이라

Vietnamca: 

Chúng lấy lời thề (giả dối) của mình làm vỏ bọc. Vì vậy, chúng đã ngăn cản (mọi người) khỏi con đường của Allah. (Rồi đây) chúng sẽ phải chịu một sự trừng phạt nhục nhã.