Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

22

Sûredeki Ayet No: 

39

Ayet No: 

2634

Sayfa No: 

337

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

أُذِنَ لِلَّذِينَ يُقَاتَلُونَ بِأَنَّهُمْ ظُلِمُوا ۚ وَإِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ نَصْرِهِمْ لَقَدِيرٌ

Çeviriyazı: 

üẕine lilleẕîne yüḳâtelûne biennehüm żulimû. veinne-llâhe `alâ naṣrihim leḳadîr.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Kendilerine savaş açılan kimselere (kâfirlere karşı koymak için) izin verildi. Çünkü onlar zulme uğradılar. Şüphesiz Allah onları zafere ulaştırmaya kadirdir.

Diyanet İşleri: 

Haksızlığa uğratılarak kendilerine savaş açılan kimselerin karşı koyup savaşmasına izin verilmiştir. Allah onlara yardım etmeğe elbette Kadir'dir.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Kendileriyle savaşa girişilenlere, zulme uğradıklarından dolayı savaşmaya izin verildi ve şüphe yok Allah'ın, onlara yardım etmeye gücü yeter elbette.

Şaban Piriş: 

Kendileriyle savaşılanlara (müminlere), zulme uğramış olmaları sebebiyle, (savaş konusunda) izin verildi. Allah, onlara yardım etmeye elbette kadirdir.

Edip Yüksel: 

Zulmedilerek kendilerine savaş açılanlara izin verilmiştir. ALLAH onları desteklemeye elbette kadirdir.

Ali Bulaç: 

Kendilerine zulmedilmesi dolayısıyla, onlara karşı savaş açılana (mü'minlere, savaşma) izni verildi. Şüphesiz Allah, onlara yardım etmeye güç yetirendir.

Suat Yıldırım: 

Kendilerine savaş açılan müminlere, savaşmaları için izin verildi. Çünkü onlar zulme mâruz kaldılar. Allah onlara zafer vermeye elbette kadirdir. [39,36; 65,3; 9,14-16; 3,142; 47,31]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Kendileriyle mukatelede bulunanlara zulmolunduklarından dolayı izin verildi, ve şüphe yok ki, Allah onlara yardım etmeğe elbette kâdirdir.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Kendilerine savaş açılanlara savaşma izni verilmiştir. Çünkü onlar zulme uğratıldılar. Allah onlara yardıma elbette kadirdir.

Bekir Sadak: 

Nice kasabalarin halkini haksizlik yaparken yok ettik. Artik catilari cokmus, kuyulari metruk, saraylari bombos kalmistir.

İbni Kesir: 

Zulmedildikleri için savaşanlara izin verildi. Allah, onlara yardım etmeye elbette Kadir´dir.

Adem Uğur: 

Kendileriyle savaşılanlara (müminlere), zulme uğramış olmaları sebebiyle, (savaş konusunda) izin verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette kadirdir.

İskender Ali Mihr: 

Zulme uğramaları sebebiyle savaşanlara (savaşmaları için) izin verildi. Ve şüphesiz Allah, onlara yardıma muhakkak ki kaadirdir.

Celal Yıldırım: 

Kendileriyle savaş açılıp da zulme uğrayanlara, savaşmaları için İzin verilmiştir. Şüphesiz ki Allah´ın onlara yardımda bulunmaya kudreti yeter.

Tefhim ul Kuran: 

Kendilerine zulmedilmesi dolayısıyla, onlara karşı savaş açılana (mü´minlere savaşma) izni verildi. Şüphesiz Allah, onlara yardım etmeye güç yetirendir.

Fransızca: 

Autorisation est donnée à ceux qui sont attaqués (de se défendre) - parce que vraiment ils sont lésés; et Allah est certes Capable de les secourir -

İspanyolca: 

Les está permitido a quienes son atacados, porque han sido tratados injustamente. -Alá es, ciertamente, poderoso para auxiliarles-.

İtalyanca: 

A coloro che sono stati aggrediti è data l'autorizzazione [di difendersi], perché certamente sono stati oppressi e, in verità, Allah ha la potenza di soccorrerli ;

Almanca: 

Erlaubnis (zum bewaffneten Kampf) wurde denjenigen, die bekämpft werden, erteilt, weil ihnen Unrecht zugefügt wurde. Und gewiß, ALLAH ist doch allmächtig, ihnen zum Sieg zu verhelfen.

Çince: 

被进攻者,已获得反抗的许可,因为他们是受压迫的。 真主对于援助他们,确是全能的。

Hollandaca: 

Aan hen is verlof gegeven, de wapenen tegen de ongeloovigen op te vatten, als zij onrechtvaardig door hen vervolgd worden (en God is zekerlijk in staat hen te ondersteunen).

Rusça: 

Дозволено тем, против кого сражаются, сражаться, потому что с ними поступили несправедливо. Воистину, Аллах способен помочь им.

Somalice: 

waxaa loo Idmay kuwa lala Dagaallami (inay Dagaalamaan) maxaayeelay waa la Dulmiyey Eebena Gargaarkooda wuu Karaa.

Swahilice: 

Wameruhusiwa kupigana wale wanao pigwa vita kwa sababu wamedhulumiwa - na kwa yakini Mwenyezi Mungu ni Muweza wa kuwasaidia -

Uygurca: 

ھۇجۇم قىلىنغۇچىلارغا، زۇلۇمغا ئۇچرىغانلىقلىرى ئۈچۈن، (قارشىلىق كۆرسىتىشكە) رۇخسەت قىلىنىدى، اﷲ ئۇلارغا ياردەم بېرىشكە ئەلۋەتتە قادىر

Japonca: 

戦いをし向ける者に対し(戦闘を)許される。それはかれらが悪を行うためである。アッラーは,かれら(信者)を力強く援助なされる。

Arapça (Ürdün): 

«أذن للذين يقاتلون» أي للمؤمنين أن يقاتلوا، وهذه أول آية نزلت في الجهاد «بأنهم» أي بسبب أنهم «ظلموا» لظلم الكافرين إياهم «وإن الله على نصرهم لقدير».

Hintçe: 

जिन (मुसलमानों) से (कुफ्फ़ार) लड़ते थे चूँकि वह (बहुत) सताए गए उस वजह से उन्हें भी (जिहाद) की इजाज़त दे दी गई और खुदा तो उन लोगों की मदद पर यक़ीनन क़ादिर (वत वाना) है

Tayca: 

สำหรับบรรดาผู้ (ที่ถูกโจมตีนั้น) ได้รับอนุญาตให้ต่อสู้ได้ เพราะพวกเขาถูกข่มเหง และแท้จริงอัลลอฮ์ทรงสามารถที่จะช่วยเหลือพวกเขาได้อย่างแน่นอน

İbranice: 

מורשה לאלה אשר נלחמים כי הם קופחו (להגן על עצמם,) כי רק לאלוהים היכולת לתת להם את הניצחון

Hırvatça: 

Dopušteno je onima koji su napadnuti da se bore, zato što im je zulum učinjen - a Allah je, doista, kadar da ih pomogne.

Rumence: 

Puterea de a se apăra le este dată celor care sunt atacaţi, căci ei sunt cei nedreptăţiţi, iar Dumnezeu pe ei îi ajută, căci El este Puternic.

Transliteration: 

Othina lillatheena yuqataloona biannahum thulimoo wainna Allaha AAala nasrihim laqadeerun

Türkçe: 

Kendilerine savaş açılanlara savaşma izni verilmiştir. Çünkü onlar zulme uğratıldılar. Allah onlara yardıma elbette kadirdir.

Sahih International: 

Permission [to fight] has been given to those who are being fought, because they were wronged. And indeed, Allah is competent to give them victory.

İngilizce: 

To those against whom war is made, permission is given (to fight), because they are wronged;- and verily, Allah is most powerful for their aid;-

Azerbaycanca: 

Zülmə mə’ruz qaldıqlarına görə vuruşanlara (kafirlərə qarşı Allah yolunda döyüşməyə) izin verilmişdir. Allah onlara kömək etməyə, əlbəttə, qadirdir!

Süleyman Ateş: 

Kendileriyle savaşılan(mü'min)lere (karşı koyma) izn(i) verildi. Çünkü onlara zulmedilmiştir ve şüphesiz Allah, onlara yardım etmeğe kadirdir.

Diyanet Vakfı: 

Kendileriyle savaşılanlara (müminlere), zulme uğramış olmaları sebebiyle, (savaş konusunda) izin verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette kadirdir.

Erhan Aktaş: 

Kendileriyle savaşılan kimselerin, zulme uğramaları nedeniyle, savaşmalarına izin verildi. Kuşkusuz Allah, onlara yardım etmeye kadirdir.

Kral Fahd: 

Kendileriyle savaşılanlara (müminlere), zulme uğramış olmaları sebebiyle, (savaş konusunda) izin verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette kadirdir.

Hasan Basri Çantay: 

Kendileriyle mukaatele edilen (ya´nî düşmanların hücumuna uğrayan mü´min) lere, uğradıkları o zulümden dolayı, (bilmukaabele harbe) izin verildi. Şübhesiz ki Allah onlara yardım etmiye elbette kemâliyle kaadirdir.

Muhammed Esed: 

Kendilerine haksız yere saldırılan kimselere (savaşma) izni verilmiştir -ve şüphesiz Allah onlara yardım ulaştıracak güçtedir-:

Gültekin Onan: 

Kendilerine zulmedilmesi dolayısıyla, onlara karşı savaş açılana (müminlere, savaşma) izni verildi. Şüphesiz Tanrı, onlara yardım etmeye güç yetirendir.

Ali Fikri Yavuz: 

Kendilerine savaş açılan müminlere, (kâfirlere karşı savaş için) izin verildi. Çünkü onlar zulmedildiler. Şüphe yok ki Allah, müminlere zafer vermeğe kadirdir.

Portekizce: 

Ele permitiu (o combate) aos que foram atacados; em verdade, Deus é Poderoso para socorrê-los.

İsveççe: 

TILLÅTELSE [att kämpa] har de mot vilka ett orättfärdigt krig förs - och Gud har makt att ge dem stöd -

Farsça: 

به کسانی که [ستمکارانه] مورد جنگ و هجوم قرار می گیرند، چون به آنان ستم شده اذن جنگ داده شده، مسلماً خدا بر یاری دادن آنان تواناست.

Kürtçe: 

رێگەدرا (بەجەنگ و جیھاد کردن) بە ئەو (موسڵمانانەی) شەڕیان لەگەڵدا دەکرێت لەبەر ئەوەی کە بەڕاستی ستەمیان لێکراوە وە بێگومان خوا بۆ سەرخستنیان بە توانایە

Özbekçe: 

Ўзларига қарши уруш очганларга уларга зулм қилингани учун (урушга) изн берилди. Албатта, Аллоҳ уларга нусрат беришга қодирдир. (Демак, кофирлар аввал мусулмонларга қарши уруш очган. Мусулмонлар ҳужумга ва зулмга учраганлар. Энди улар ўзларини ҳимоя қилмасалар, бўлмайди. Кофирлар уларни йўқ қилиб юборишлари мумкин. Мусулмонлар урушга кирсалар, Аллоҳ уларга ёрдам беришга қодирдир.)

Malayca: 

Diizinkan berperang bagi orang-orang (Islam) yang diperangi (oleh golongan penceroboh), kerana sesungguhnya mereka telah dianiaya; dan sesungguhnya Allah Amat Berkuasa untuk menolong mereka (mencapai kemenangan).

Arnavutça: 

U lejohet (lufta) atyre që janë të sulmuar, ngase ju është bërë zullum atyre – dhe Perëndia, me të vërtetë, është i fuqishëm që t’u ndihmojë, -

Bulgarca: 

На онези, срещу които е обявена война, им се позволи [да воюват], защото бяха угнетени - Аллах има сила да им помогне,

Sırpça: 

Допушта се одбрана онима које други нападну, зато што им се насиље чини – а Аллах је, заиста, способан да их помогне.

Çekçe: 

A těm, kdož chtějí, je dovoleno, aby bojovali kvůli tomu, že jim bylo ukřivděno. A Bůh věru je schopen poskytnout jim pomoc,

Urduca: 

اجازت دے دی گئی اُن لوگوں کو جن کے خلاف جنگ کی جا رہی ہے، کیونکہ وہ مظلوم ہیں، اور اللہ یقیناً ان کی مدد پر قادر ہے

Tacikçe: 

Ба касоне, ки ба ҷанг ба сарашон тохт овардаанд ва мавриди ситам қарор гирифтаанд, рухсат дода шуд ва Худо бар пирӯз гардониданашон тавоност.

Tatarca: 

Кәферләр өстенә сугыш белән барырга мөэминнәргә Аллаһудан рөхсәт бирелде, кәферләрдән золым күргәннәре өчен, тәхкыйк Аллаһ мөэминнәргә ярдәм бирергә кадир.

Endonezyaca: 

Telah diizinkan (berperang) bagi orang-orang yang diperangi, karena sesungguhnya mereka telah dianiaya. Dan sesungguhnya Allah, benar-benar Maha Kuasa menolong mereka itu,

Amharca: 

ለእነዚያ ለሚገደሉት (ምእመናን) እነርሱ የተበደሉ በመኾናቸው (መጋደል) ተፈቀደላቸው፡፡ አላህም እነርሱን በመርዳት ላይ በእርግጥ ቻይ ነው፡፡

Tamilce: 

சண்டையிடப்படுபவர்களுக்கு - நிச்சயமாக அவர்கள் அநீதியிழைக்கப்பட்டார்கள் என்பதற்காக - (தங்களிடம் சண்டை செய்பவர்களை எதிர்த்து போர் புரிய) அனுமதி அளிக்கப்பட்டுள்ளது. இன்னும், நிச்சயமாக அல்லாஹ் அவர்களுக்கு உதவி செய்ய பேராற்றலுடையவன் ஆவான்.

Korece: 

침략하는 자들에 대항하여 투쟁하는 것이 너희에게 허락되나 니 모든 잘못은 침략자들에게 있 노라 하나님은 전지전능하사 너희 에게 승리를 주시니라

Vietnamca: 

Ngài (Allah) cho phép những người (có đức tin) bị (những kẻ đa thần) áp bức được quyền chiến đấu đánh trả lại. Quả thật, Allah toàn năng trong việc trợ giúp họ.

Rubu tag: 

Hizb tag: