Arapça:
وَلَقَدْ جَاءَهُم مِّنَ الْأَنبَاءِ مَا فِيهِ مُزْدَجَرٌ
Çeviriyazı:
veleḳad câehüm mine-l'embâi mâ fîhi müzdecer.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Andolsun ki onlara (kötülükten) vazgeçirecek nice önemli haberler gelmiştir.
Diyanet İşleri:
And olsun ki, onları bu hallerinden vazgeçirecek nice haberler gelmiştir.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ve andolsun, öyle haberler geldi onlara ki o haberlerde onları vazgeçirecek, onlara öğüt verecek şeyler vardı.
Şaban Piriş:
Muhakkak, (onları bu hallerinden) korkutup, vazgeçirecek nice haberler gelmiştir.
Edip Yüksel:
Oysa, kötülüklerini engelleyecek uyarılar dolu haberler kendilerine gelmiş bulunuyor.
Ali Bulaç:
Andolsun, onlara (kendilerini şirkten ve bozulmalardan) caydırıp vazgeçirtecek nice haberler geldi.
Suat Yıldırım:
Oysa onlara kendilerini inkârdan vazgeçirecek ibretler ihtiva eden nice olaylar bildirilmişti!
Ömer Nasuhi Bilmen:
Andolsun ki, onlara haberlerden öylesi gelmiştir ki, onda sakındıracak öğüt vardır.
Yaşar Nuri Öztürk:
Yemin olsun ki, onlara haberlerden, içinde ihtar, sakındırma ve tehdit bulunanı gelmiştir.
Bekir Sadak:
O da: «Ben yenildim, bana yardim et» diye Rabbine yalvarmisti.
İbni Kesir:
Andolsun ki
Adem Uğur:
Andolsun onlara, kötülükten önleyecek nice önemli haberler gelmiştir.
İskender Ali Mihr:
Ve andolsun ki onlara, içinde caydırıcı şeyler bulunan haberlerden geldi.
Celal Yıldırım:
And olsun ki, onlara öyle haberler geldi ki içinde onları (tutumlarından) vazgeçirecek olanı da vardı.
Tefhim ul Kuran:
Andolsun, onlara (kendilerini şirkten ve bozulmalardan) caydırıp vazgeçirtecek nice haberler geldi.
Fransızca:
Ils ont pourtant reçu comme nouvelles de quoi les empêcher (du mal);
İspanyolca:
Ya han recibido noticias disuasivas,
İtalyanca:
Certamente sono giunte a loro storie che dovrebbero dissuaderli [dal male],
Almanca:
Und gewiß, bereits kamen zu ihnen von den Mitteilungen, worin es Warnung gab.
Çince:
包含警戒的许多消息,确已来临他们了,
Hollandaca:
En nu is eene zending tot hen gekomen, waarin eene afschrikking voor hardnekkig ongeloof ligt opgesloten.
Rusça:
До них уже дошли известия, которые удерживали от неверия.
Somalice:
Waxaana ugu yimid dhab ahaan warar ku dheehan waano.
Swahilice:
Na bila ya shaka zimewajia khabari zenye makaripio.
Uygurca:
ئۇلار ھەقىقەتەن (قۇرئان) خەۋەرلىرىدىن ئىبرەت ئېلىنىدىغان مىقداردا نەرسە كەلدى
Japonca:
これまで,様々な消息は,既に(宙?)され,それで充分自制出来たはず。
Arapça (Ürdün):
«ولقد جاءهم من الأنباء» أخبار إهلاك الأمم المكذبة رسلهم «ما فيه مزدجر» لهم اسم مكان والدال بدل من تاء الافتعال وازدجرته وزجرته: نهيته بغلظة وما موصولة أو موصوفة.
Hintçe:
और उनके पास तो वह हालात पहुँच चुके हैं जिनमें काफी तम्बीह थीं
Tayca:
และโดยแน่นอน ได้มีข่าวคราว (ในอดีต) มายังพวกเขาแล้ว ซึ่งในนั้นมีข้อตักเตือน (แก่พวกเขา)
İbranice:
וכבר באו אליהם הרבה קורות שבכוחן להרתיע
Hırvatça:
I došle su im vijesti u kojima je ono što treba da ih odvrati
Rumence:
cu o înţelepciune pătrunzătoare. Prevenirile nu le sunt însă de folos!
Transliteration:
Walaqad jaahum mina alanbai ma feehi muzdajarun
Türkçe:
Yemin olsun ki, onlara haberlerden, içinde ihtar, sakındırma ve tehdit bulunanı gelmiştir.
Sahih International:
And there has already come to them of information that in which there is deterrence -
İngilizce:
There have already come to them Recitals wherein there is (enough) to check (them),
Azerbaycanca:
And olsun ki, onlara (pis əməllərdən) çəkindirən neçə-neçə xəbərlər gəlmişdir.
Süleyman Ateş:
Andolsun, onlara, (batılda kalmalarını) önleyecek (ibret verici olayları anlatan) haberler geldi.
Diyanet Vakfı:
Andolsun onlara, kötülükten önleyecek nice önemli haberler gelmiştir.
Erhan Aktaş:
Ant olsun ki onlara, yanılgılarını giderecek nice haberler geldi.
Kral Fahd:
Andolsun onlara, kötülükten önleyecek nice önemli haberler gelmiştir.
Hasan Basri Çantay:
Andolsun ki onlara (kendilerini küfür ve inâddan şiddetle) vaz geçirecek nice mühim haberler gelmişdir.
Muhammed Esed:
Ve bakın, onlara (küstahlıklarını) önleyecek birçok haber gelmiştir;
Gültekin Onan:
Andolsun, onlara (kendilerini şirkten ve bozulmalardan) caydırıp vazgeçirtecek nice haberler geldi.
Ali Fikri Yavuz:
And olsun, onlara (ibret alıncak) kıssalardan öyleleri de geldi ki, onlarda inkârdan alıkoyacak haberler var
Portekizce:
E, sem dúvida, tiveram bastante admoestação exemplificada.
İsveççe:
De har fått lyssna till berättelser som borde ha hållit dem tillbaka
Farsça:
بی تردید آنچه از خبرها [ی گذشتگان] که [در آن] مایه بازداشتن [از کفر و شرک و گناهان] است برای آنان آمده است.
Kürtçe:
بێگومان ھەواڵی زۆر (لەناوبردنی یاخیانیان) پێ گەیشتووە (لەقورئاندا) کە بیانگێڕێتەوە (لە بت پەرستی)
Özbekçe:
Ва, дарҳақиқат, уларга зажри бор хабарлардан келган эди.
Malayca:
Dan sesungguhnya! Telah sampai kepada mereka (dengan perantaraan Al-Quran), sebahagian dari kisah-kisah dan berita (umat-umat yang telah lalu), yang mengandungi perkara-perkara yang cukup untuk mencegah mereka (dari perbuatan kufur itu).
Arnavutça:
Dhe, u patën ardhë atyre, me të vërtetë, lajme të cilat shpiejnë frikë,
Bulgarca:
Дойдоха вече при тях вести, които да ги възпират,
Sırpça:
И дошле су им вести у којима је оно што треба да их одврати од неверства
Çekçe:
A věru dostalo se jim již některých zvěstí, jež výstrahy obsahují
Urduca:
اِن لوگوں کے سامنے (پچھلی قوموں کے) وہ حالات آ چکے ہیں جن میں سرکشی سے باز رکھنے کے لیے کافی سامان عبرت ہے
Tacikçe:
Ва барояшон хабарҳое омадааст, ки дар онҳо пандаст.
Tatarca:
Тәхкыйк аларга килде пәйгамбәрләрне ялганга тотучыларның хәлләреннән хәбәрләр, анда булган гыйбрәтләрне аңлап Аллаһуга карышудан тыелырга булганнар.
Endonezyaca:
Dan sesungguhnya telah datang kepada mereka beberapa kisah yang di dalamnya terdapat cegahan (dari kekafiran).
Amharca:
ከዜናዎችም በእርሱ ውስጥ መገሰጥ ያለበት ነገር በእርግጥ መጣላቸው፡፡
Tamilce:
திட்டவட்டமாக எச்சரிக்கை உள்ள செய்திகள் அவர்களிடம் வந்துவிட்டன.
Korece:
이미 그들을 경고한 이야기들 이 그들에게 이르렀으며
Vietnamca:
Quả thật, các thông điệp đã đến với chúng, trong đó có sự răn đe.
Ayet Linkleri: