Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

54

Sûredeki Ayet No: 

4

Ayet No: 

4850

Sayfa No: 

528

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَلَقَدْ جَاءَهُم مِّنَ الْأَنبَاءِ مَا فِيهِ مُزْدَجَرٌ

Çeviriyazı: 

veleḳad câehüm mine-l'embâi mâ fîhi müzdecer.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Andolsun ki onlara (kötülükten) vazgeçirecek nice önemli haberler gelmiştir.

Diyanet İşleri: 

And olsun ki, onları bu hallerinden vazgeçirecek nice haberler gelmiştir.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ve andolsun, öyle haberler geldi onlara ki o haberlerde onları vazgeçirecek, onlara öğüt verecek şeyler vardı.

Şaban Piriş: 

Muhakkak, (onları bu hallerinden) korkutup, vazgeçirecek nice haberler gelmiştir.

Edip Yüksel: 

Oysa, kötülüklerini engelleyecek uyarılar dolu haberler kendilerine gelmiş bulunuyor.

Ali Bulaç: 

Andolsun, onlara (kendilerini şirkten ve bozulmalardan) caydırıp vazgeçirtecek nice haberler geldi.

Suat Yıldırım: 

Oysa onlara kendilerini inkârdan vazgeçirecek ibretler ihtiva eden nice olaylar bildirilmişti!

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Andolsun ki, onlara haberlerden öylesi gelmiştir ki, onda sakındıracak öğüt vardır.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Yemin olsun ki, onlara haberlerden, içinde ihtar, sakındırma ve tehdit bulunanı gelmiştir.

Bekir Sadak: 

O da: «Ben yenildim, bana yardim et» diye Rabbine yalvarmisti.

İbni Kesir: 

Andolsun ki

Adem Uğur: 

Andolsun onlara, kötülükten önleyecek nice önemli haberler gelmiştir.

İskender Ali Mihr: 

Ve andolsun ki onlara, içinde caydırıcı şeyler bulunan haberlerden geldi.

Celal Yıldırım: 

And olsun ki, onlara öyle haberler geldi ki içinde onları (tutumlarından) vazgeçirecek olanı da vardı.

Tefhim ul Kuran: 

Andolsun, onlara (kendilerini şirkten ve bozulmalardan) caydırıp vazgeçirtecek nice haberler geldi.

Fransızca: 

Ils ont pourtant reçu comme nouvelles de quoi les empêcher (du mal);

İspanyolca: 

Ya han recibido noticias disuasivas,

İtalyanca: 

Certamente sono giunte a loro storie che dovrebbero dissuaderli [dal male],

Almanca: 

Und gewiß, bereits kamen zu ihnen von den Mitteilungen, worin es Warnung gab.

Çince: 

包含警戒的许多消息,确已来临他们了,

Hollandaca: 

En nu is eene zending tot hen gekomen, waarin eene afschrikking voor hardnekkig ongeloof ligt opgesloten.

Rusça: 

До них уже дошли известия, которые удерживали от неверия.

Somalice: 

Waxaana ugu yimid dhab ahaan warar ku dheehan waano.

Swahilice: 

Na bila ya shaka zimewajia khabari zenye makaripio.

Uygurca: 

ئۇلار ھەقىقەتەن (قۇرئان) خەۋەرلىرىدىن ئىبرەت ئېلىنىدىغان مىقداردا نەرسە كەلدى

Japonca: 

これまで,様々な消息は,既に(宙?)され,それで充分自制出来たはず。

Arapça (Ürdün): 

«ولقد جاءهم من الأنباء» أخبار إهلاك الأمم المكذبة رسلهم «ما فيه مزدجر» لهم اسم مكان والدال بدل من تاء الافتعال وازدجرته وزجرته: نهيته بغلظة وما موصولة أو موصوفة.

Hintçe: 

और उनके पास तो वह हालात पहुँच चुके हैं जिनमें काफी तम्बीह थीं

Tayca: 

และโดยแน่นอน ได้มีข่าวคราว (ในอดีต) มายังพวกเขาแล้ว ซึ่งในนั้นมีข้อตักเตือน (แก่พวกเขา)

İbranice: 

וכבר באו אליהם הרבה קורות שבכוחן להרתיע

Hırvatça: 

I došle su im vijesti u kojima je ono što treba da ih odvrati

Rumence: 

cu o înţelepciune pătrunzătoare. Prevenirile nu le sunt însă de folos!

Transliteration: 

Walaqad jaahum mina alanbai ma feehi muzdajarun

Türkçe: 

Yemin olsun ki, onlara haberlerden, içinde ihtar, sakındırma ve tehdit bulunanı gelmiştir.

Sahih International: 

And there has already come to them of information that in which there is deterrence -

İngilizce: 

There have already come to them Recitals wherein there is (enough) to check (them),

Azerbaycanca: 

And olsun ki, onlara (pis əməllərdən) çəkindirən neçə-neçə xəbərlər gəlmişdir.

Süleyman Ateş: 

Andolsun, onlara, (batılda kalmalarını) önleyecek (ibret verici olayları anlatan) haberler geldi.

Diyanet Vakfı: 

Andolsun onlara, kötülükten önleyecek nice önemli haberler gelmiştir.

Erhan Aktaş: 

Ant olsun ki onlara, yanılgılarını giderecek nice haberler geldi.

Kral Fahd: 

Andolsun onlara, kötülükten önleyecek nice önemli haberler gelmiştir.

Hasan Basri Çantay: 

Andolsun ki onlara (kendilerini küfür ve inâddan şiddetle) vaz geçirecek nice mühim haberler gelmişdir.

Muhammed Esed: 

Ve bakın, onlara (küstahlıklarını) önleyecek birçok haber gelmiştir;

Gültekin Onan: 

Andolsun, onlara (kendilerini şirkten ve bozulmalardan) caydırıp vazgeçirtecek nice haberler geldi.

Ali Fikri Yavuz: 

And olsun, onlara (ibret alıncak) kıssalardan öyleleri de geldi ki, onlarda inkârdan alıkoyacak haberler var

Portekizce: 

E, sem dúvida, tiveram bastante admoestação exemplificada.

İsveççe: 

De har fått lyssna till berättelser som borde ha hållit dem tillbaka

Farsça: 

بی تردید آنچه از خبرها [ی گذشتگان] که [در آن] مایه بازداشتن [از کفر و شرک و گناهان] است برای آنان آمده است.

Kürtçe: 

بێگومان ھەواڵی زۆر (لەناوبردنی یاخیانیان) پێ گەیشتووە (لەقورئاندا) کە بیانگێڕێتەوە (لە بت پەرستی)

Özbekçe: 

Ва, дарҳақиқат, уларга зажри бор хабарлардан келган эди.

Malayca: 

Dan sesungguhnya! Telah sampai kepada mereka (dengan perantaraan Al-Quran), sebahagian dari kisah-kisah dan berita (umat-umat yang telah lalu), yang mengandungi perkara-perkara yang cukup untuk mencegah mereka (dari perbuatan kufur itu).

Arnavutça: 

Dhe, u patën ardhë atyre, me të vërtetë, lajme të cilat shpiejnë frikë,

Bulgarca: 

Дойдоха вече при тях вести, които да ги възпират,

Sırpça: 

И дошле су им вести у којима је оно што треба да их одврати од неверства

Çekçe: 

A věru dostalo se jim již některých zvěstí, jež výstrahy obsahují

Urduca: 

اِن لوگوں کے سامنے (پچھلی قوموں کے) وہ حالات آ چکے ہیں جن میں سرکشی سے باز رکھنے کے لیے کافی سامان عبرت ہے

Tacikçe: 

Ва барояшон хабарҳое омадааст, ки дар онҳо пандаст.

Tatarca: 

Тәхкыйк аларга килде пәйгамбәрләрне ялганга тотучыларның хәлләреннән хәбәрләр, анда булган гыйбрәтләрне аңлап Аллаһуга карышудан тыелырга булганнар.

Endonezyaca: 

Dan sesungguhnya telah datang kepada mereka beberapa kisah yang di dalamnya terdapat cegahan (dari kekafiran).

Amharca: 

ከዜናዎችም በእርሱ ውስጥ መገሰጥ ያለበት ነገር በእርግጥ መጣላቸው፡፡

Tamilce: 

திட்டவட்டமாக எச்சரிக்கை உள்ள செய்திகள் அவர்களிடம் வந்துவிட்டன.

Korece: 

이미 그들을 경고한 이야기들 이 그들에게 이르렀으며

Vietnamca: 

Quả thật, các thông điệp đã đến với chúng, trong đó có sự răn đe.