Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

54

Sûredeki Ayet No: 

3

Ayet No: 

4849

Sayfa No: 

528

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءَهُمْ ۚ وَكُلُّ أَمْرٍ مُّسْتَقِرٌّ

Çeviriyazı: 

vekeẕẕebû vettebe`û ehvâehüm veküllü emrim müsteḳirr.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Yalanladılar, nefislerinin arzularına uydular. Halbuki her iş yerini bulacaktır.

Diyanet İşleri: 

Yalanlarlar da kendi heveslerine uyarlar. Ama her işin karar kılacağı bir sonucu vardır.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ve yalanlarlar ve dileklerine uyarlar ve her iş, kararlaştırılmıştır.

Şaban Piriş: 

Yalanlayıp, heveslerine uydular. Oysa her işin ulaşacağı bir yer vardır.

Edip Yüksel: 

Yalanladılar; arzularına ve tümüyle statükoya uydular.

Ali Bulaç: 

Yalanladılar ve kendi heva (istek ve tutku)larına uydular; oysa her iş 'sonunda kendi amacına varıp karar kılacaktır.'

Suat Yıldırım: 

Onlar hakkı yalan saydılar, heva ve heveslerine uydular. Halbuki her iş gibi bu nübüvvetin de kararlaştırılmış bir sonu elbette vardır.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve onlar tekzîp ettiler ve kendi hevâlarına uydular. Halbuki, her iş kararlaşmıştır.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Yalanladılar; kendi heves ve kuruntularına uydular. Oysaki her iş ve oluş karara, ölçüye ve düzene bağlanmıştır.

Bekir Sadak: 

Bu putperestlerden once Nuh milleti de yalanlamis, kulumuzu yalanlayarak: «Delidir» demislerdi, yolu kesilmisti.

İbni Kesir: 

Ve yalanlayıp kendi heveslerine uyarlar. Ve her iş kararlaşmıştır.

Adem Uğur: 

Yalanladılar ve kendi heveslerine uydular. Halbuki her işin ulaşacağı yeri vardır.

İskender Ali Mihr: 

Ve yalanladılar ve de kendi hevalarına tâbî oldular. Ve bütün işler kararlaştırılmıştır.

Celal Yıldırım: 

(Hakk´ı) yalanladılar da kendi heveslerine uydular. Oysa her işin kararlaştırılmış bir vakti vardır.

Tefhim ul Kuran: 

Yalanladılar ve kendi heva (istek ve tutku)larına uydular

Fransızca: 

et ils [le] traitent de mensonge et suivent leurs propres impulsions, or chaque chose arrivera à son terme [et son but]

İspanyolca: 

Desmienten y siguen sus pasiones. Pero todo está decretado.

İtalyanca: 

Tacciano di menzogna e seguono le loro passioni, ma ogni Decreto è prefissato.

Almanca: 

Und sie leugneten ab und folgten ihren Neigungen. Und jede Angelegenheit hat einen Endpunkt.

Çince: 

他们否认他,而且顺从私欲。每一件事都是确定的。

Hollandaca: 

En zij beschuldigen u, o Mahomet! van bedrog, en volgen hunne eigene lusten: maar ieder ding zal onveranderlijk bepaald wezen.

Rusça: 

Они сочли лжецами посланников и потакали своим желаниям, но каждый поступок утвердится (творения получат вознаграждение за добро и наказание за зло).

Somalice: 

Way beeniyeen (Nabiga iyo xaqa) waxayna raaceen Hawadooda, amar kastana wuxuu leeyahay meel uu ku sugnaado.

Swahilice: 

Na wamekanusha na wamefuata matamanio yao. Na kila jambo ni lenye kuthibiti.

Uygurca: 

ئۇلار (پەيغەمبەر ئەلەيھىسسالامنى) ئىنكار قىلدى، نەپسى خاھىشلىرىغا ئەگەشتى، (ياخشىلىقتىن يا يامانلىقتىن بولسۇن) ھەر ئىش (شۇ ئىشنىڭ ئەھلىنى جەننەتكە يا دوزاخقا) ئورۇنلاشتۇرغۇچىدۇر

Japonca: 

かれらは(訓戒を)虚偽であるとし,自分の欲望に従ってきた。だが一切の事には,定められた結末がある。

Arapça (Ürdün): 

«وكذبوا» النبي صلى الله عليه وسلم «واتبعوا أهواءهم» في الباطل «وكل أمر» من الخير والشر «مستقر» بأهله في الجنة أو النار.

Hintçe: 

और उन लोगों ने झुठलाया और अपनी नफ़सियानी ख्वाहिशों की पैरवी की, और हर काम का वक्त मुक़र्रर है

Tayca: 

และพวกเขาได้ปฏิเสธและปฏิบัติตามอารมณ์ใฝ่ต่ำของพวกเขา และกิจการทุกอย่างย่อมเป็นไปตามกำหนด

İbranice: 

הם יכפרו וילכו אחרי תאוותיהם, אף- על-פי שהכול כבר נקבע

Hırvatça: 

Oni ne vjeruju i povode se za hirovima svojim, a sve će kod svoga cilja skončati.

Rumence: 

Le-a venit dintre veşti una înfricoşătoare

Transliteration: 

Wakaththaboo waittabaAAoo ahwaahum wakullu amrin mustaqirrun

Türkçe: 

Yalanladılar; kendi heves ve kuruntularına uydular. Oysaki her iş ve oluş karara, ölçüye ve düzene bağlanmıştır.

Sahih International: 

And they denied and followed their inclinations. But for every matter is a [time of] settlement.

İngilizce: 

They reject (the warning) and follow their (own) lusts but every matter has its appointed time.

Azerbaycanca: 

Onlar (ayın parçalanmasını, digər mö’cüzələri və Peyğəmbər əleyhissəlamı) təkzib etdilər və öz nəfslərinin istəklərinə uydular. Halbuki hər bir iş qərarlaşdırılmışdır! (Əzəldən müəyyən edilmiş hər bir iş, o cümlədən islam dini və Muhəmməd əleyhissəlamın peyğəmbərliyi bərqərar olacaqdır!)

Süleyman Ateş: 

Yalanladılar, nefislerinin heveslerine uydular. Halbuki her iş, yerini bulacaktır (Allah'ın kararına kimse engel olamaz).

Diyanet Vakfı: 

Yalanladılar ve kendi heveslerine uydular. Halbuki her işin ulaşacağı yeri vardır.

Erhan Aktaş: 

Ve yalanladılar. Kendi tutkularına uydular. Oysa her şey kararlaştırılmıştır.

Kral Fahd: 

Yalanladılar ve kendi heveslerine uydular. Halbuki her işin ulaşacağı yeri vardır.

Hasan Basri Çantay: 

(Peygamberi) tekzîbetdiler. Hevâ (ve heves) lerine uydular. Halbuki (hayr-u şer) her iş bir gaayeye bağlıdır.

Muhammed Esed: 

çünkü onlar kendi arzu ve heveslerine uyarak bunu yalanlamaya şartlanmışlardır. Ama her şeyin doğruluğu sonunda ortaya çıkacaktır.

Gültekin Onan: 

Yalanladılar ve kendi hevalarına uydular

Ali Fikri Yavuz: 

(Kıyameti ve mucizeyi) inkâr ettiler

Portekizce: 

E o rejeitam, e persistem em suas luxúrias; porém, cada coisa terá o seu fim.

İsveççe: 

De är beslutna att avvisa [sanningen] och följer [bara] vad de själva tycker och önskar. Men allt har sin fasta bestämmelse.

Farsça: 

و [قرآن، رسالت پیامبر و معجزه را] انکار کردند و هواهای نفسانی خود را پیروی نمودند، در حالی که هر کاری [چه خیر و چه شر، چه حق و چه باطل در قرارگاه ویژه خود] قرار می گیرد [و اینان به زودی خواهند دانست که قرآن و پیامبر بر حق است یا معبودانشان؟]

Kürtçe: 

وەئەو (بت پەرستانە) باوەڕیان نەھێناو شوێن ھەواو ئارەزووی خۆیان کەوتن لەکاتێکدا ھەموو کارێك سەرەنجامێکی ھەیە

Özbekçe: 

Ва ёлғонга чиқардилар ҳамда ҳавойи нафсларига эргашдилар. Ҳолбуки, ҳар бир иш ўз ўрнини топувчидир.

Malayca: 

Dan (telah menjadi adat) mereka mendustakan (Nabi Muhammad dan mukjizat- mukjizat yang dibawanya) serta menurut hawa nafsu mereka, sedang tiap-tiap perkara tetap (menurut keadaan yang ditentukan oleh Allah).

Arnavutça: 

Ata e përgënjeshtrojnë (të vërtetën) dhe pasojnë kënaqësitë e tyre, e çdo gjë, madje, është e caktuar.

Bulgarca: 

И го взимат за лъжа, и следват своите страсти. Но за всяко дело има край.

Sırpça: 

Они поричу истину и следе своје страси, а све ће се остварити.

Çekçe: 

A za lež je prohlašují a své vášně následují, však ustanovení každé je neměnné.

Urduca: 

اِنہوں نے (اس کو بھی) جھٹلا دیا اور اپنی خواہشات نفس ہی کی پیروی کی ہر معاملہ کو آخر کار ایک انجام پر پہنچ کر رہنا ہے

Tacikçe: 

Ва дурӯғ мепиндоранд ва аз паи ҳавоҳои худ мераванд. Ва ҳар коре дар вақти худ қарор гирифтааст.

Tatarca: 

Вә Коръәнне һәм расүлне ялганга тоттылар вә үзләренең күңелләре теләгән нәрсәгә иярделәр, шуның өчен адаштылар. Бит һәр эш үз урынына урнашучыдыр, ягъни Коръән белән гамәл кылмыйча адашкан кешенең урыны җәһәннәмдер, Коръән белән гамәл кылып һидәятне тапкан мөэминнәрнең урыны җәннәтдер.

Endonezyaca: 

Dan mereka mendutakan (Nabi) dan mengikuti hawa nafsu mereka, sedang tiap-tiap urusan telah ada ketetapannya

Amharca: 

አስተባበሉም፡፡ ዝንባሌዎቻቸውንም ተከተሉ፡፡ ነገርም ሁሉ (ወሰን አለው)፤ ረጊ ነው፡፡

Tamilce: 

இன்னும், அவர்கள் பொய்ப்பித்தனர்; தங்கள் கெட்ட ஆசைகளை பின்பற்றினார்கள். எல்லாக் காரியங்களும் (அவற்றுக்குரிய இடத்தில்) நிலையாகத் தங்கக் கூடியதுதான். (நன்மை, நல்லவர்களை சொர்க்கத்தில் தங்க வைக்கும். பாவம், பாவிகளை நரகத்தில் தங்க வைக்கும்.)

Korece: 

그들은 진리를 거역한 채 그들 의 욕망을 따를 뿐이라 그러나 모든일은 지정된 시각에 이르노라

Vietnamca: 

Chúng đã phủ nhận và chạy theo sỡ thích của (bản thân) chúng. Tuy nhiên, mọi việc sẽ được khẳng định (đúng sai vào Ngày Phán Xét Cuối Cùng).