Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

51

Sûredeki Ayet No: 

29

Ayet No: 

4704

Sayfa No: 

521

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَأَقْبَلَتِ امْرَأَتُهُ فِي صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَقِيمٌ

Çeviriyazı: 

feaḳbeleti-mraetühû fî ṣarratin feṣakket vechehâ veḳâlet `acûzün `aḳîm.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Bunun üzerine karısı (Sâre) bir çığlık atarak geldi ve elini yüzüne vurarak: "Ben kısır bir kocakarıyım, nasıl çocuğum olur?" dedi.

Diyanet İşleri: 

Bunun üzerine karısı hayretle seslenerek geldi, elleriyle yüzünü kapayarak: "kısır bir kocakarı!" dedi.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Derken karısı, onlara dönmüştü de bir çığlık atıp eliyle yüzüne vurmuştu ve ben kısır bir kocakarıyım demişti.

Şaban Piriş: 

Karısı bir çığlık içinde çıka gelip, (elleriyle) yüzüne vurarak: "Ben, kısır bir kocakarıyım" dedi.

Edip Yüksel: 

Karısı hayret içinde, (hayretten) yüzüne vurarak, "Kısır bir yaşlı kadın!" dedi.

Ali Bulaç: 

Böylece karısı çığlıklar kopararak geldi ve yüzüne vurarak: "Kısır, yaşlı bir kadın (mı doğum yapacakmış)? dedi.

Suat Yıldırım: 

Evin öbür köşesinden bunu duyan eşi, elini yüzüne vurarak: “Vay başıma gelene! Ben kısır bir kocakarı iken mi doğuracağım!” diye çığlık attı.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

51:28

Yaşar Nuri Öztürk: 

Derken, karısı bir çığlık içinde döndü; yüzüne vurarak şöyle dedi: "Ben, doğurma yaşını geçmiş bir kocakarıyım!"

Bekir Sadak: 

Bunun uzerine, suclu milletin arasinda bulunan muminleri cikardik.

İbni Kesir: 

Bunun üzerine zevcesi hayretle seslenerek döndü, yüzünü kapayarak: Kısır bir kocakarı, dedi.

Adem Uğur: 

Karısı çığlık atarak geldi. Elini yüzüne çarparak: &quot

İskender Ali Mihr: 

Bunun üzerine hanımı (bu haberi) çığlık atarak karşıladı. Ve yüzüne vurarak: “Ben kısır ihtiyar bir kadınım.” dedi.

Celal Yıldırım: 

Bunun üzerine, İbrahim´in eşi bir çığlık atarak geldi ve elini yüzüne vurarak, «kısır yaşlı bir kadın !» dedi..

Tefhim ul Kuran: 

Böylece karısı çığlıklar kopararak geldi ve yüzüne vurarak: «Kısır, yaşlı bir kadın (mı doğum yapacakmış)?» dedi.

Fransızca: 

Alors sa femme s'avança en criant, se frappa le visage et dit : "Une vieille femme stérile...

İspanyolca: 

Su mujer, entonces, se puso a gritar. Golpeóse el rostro y dijo: «Pero ¡si soy una vieja estéril!»

İtalyanca: 

Venne dunque sua moglie gridando, colpendosi il volto e dicendo: «Sono una vecchia sterile!».

Almanca: 

Dann kam seine Frau in lautem Überschwang, schlug sich auf ihr Gesicht und sagte: "Ich bin doch eine unfruchtbare Alte!"

Çince: 

他的女人便喊叫著走来,她打自己的脸,说:我是一个不能生育的老妇人。

Hollandaca: 

Zijne vrouw kwam nader; zij gaf een gil, sloeg zich in het aangezicht, en zeide ik ben een oude vrouw en onvruchtbaar!

Rusça: 

Его жена стала кричать и бить себя по лицу. Она сказала: "Старая бесплодная женщина!"

Somalice: 

Markaasay soo qaabishay haweenaydiisii iyadoo ku qaylyi wajigana garaaci Ma Habar mandhalays ah (yaa wax dhali).

Swahilice: 

Ndipo mkewe akawaelekea, na huku anasema na akijipiga usoni kwa mastaajabu, na kusema: Mimi ni kikongwe na tasa!

Uygurca: 

ئىبراھىمنىڭ ئايالى سۈرەن سېلىپ كېلىپ (ئەجەبلەنگەنلكىدىن ئۆزىنىڭ) يۈزىنى كاچاتلاپ: «مەن تۇغماس موماي تۇرسام (قانداق تۇغىمەن؟)» دېدى

Japonca: 

するとかれの妻は声をあげて進み出て,額を打って,「わたしは老婆で,石女ですのに。」と言った。

Arapça (Ürdün): 

«فأقبلت امراته» سارة «في صرَّة» صيحة حال، أي جاءت صائحة «فصكت وجهها» لطمته «وقالت عجوز عقيم» لم تلد قط وعمرها تسع وتسعون سنة وعمر إبراهيم مائة سنة، أو عمره مائة وعشرون سنة وعمرها تسعون سنة.

Hintçe: 

तो (ये सुनते ही) इबराहीम की बीवी (सारा) चिल्लाती हुई उनके सामने आयीं और अपना मुँह पीट लिया कहने लगीं (ऐ है) एक तो (मैं) बुढ़िया (उस पर) बांझ

Tayca: 

แล้วภริยาของเขาก็ได้ออกมาตะโกนพลางตบหน้าของนาง แล้วกล่าวว่า “หญิงแก่เป็นหมัน”

İbranice: 

אז הגיעה אשתו בצעקה, סטרה על פניה ואמרה: 'זקנה ועקרה אני

Hırvatça: 

I pojavi se žena njegova uzvikujući i po licu se udarajući i reče: "Ja sam stara, nerotkinja!

Rumence: 

Femeia sa înaintă văitându-se şi lovindu-se peste faţă. Ea spuse: “O bătrână stearpă?...”

Transliteration: 

Faaqbalati imraatuhu fee sarratin fasakkat wajhaha waqalat AAajoozun AAaqeemun

Türkçe: 

Derken, karısı bir çığlık içinde döndü; yüzüne vurarak şöyle dedi: "Ben, doğurma yaşını geçmiş bir kocakarıyım!"

Sahih International: 

And his wife approached with a cry [of alarm] and struck her face and said, "[I am] a barren old woman!"

İngilizce: 

But his wife came forward (laughing) aloud: she smote her forehead and said: "A barren old woman!"

Azerbaycanca: 

(Bunu eşidən) zövcəsi (Sara) çağır-bağır salıb (təəccübündən əlini) üzünə çırparaq dedi: “Mən qoca, qısır bir qarıyam! (Mənim necə uşağım ola bilər?)”

Süleyman Ateş: 

Karısı (Sare) çığlık içinde geldi (hayretten elini) yüzüne vurarak: "(Ben) Kısır bir koca karı(yım, benden nasıl çocuk olur)?" dedi.

Diyanet Vakfı: 

Karısı çığlık atarak geldi. Elini yüzüne çarparak: "Ben kısır bir kocakarıyım!" dedi.

Erhan Aktaş: 

Bunun üzerine hanımı şaşkınlık içinde, yüzüne vurarak yüksek sesle: “Ben kısır, ihtiyar bir kadınım.” dedi.

Kral Fahd: 

Karısı çığlık atarak geldi. Elini yüzüne çarparak: «Ben kısır bir kocakarıyım!» dedi.

Hasan Basri Çantay: 

Bunun üzerine (İbrâhîmin) zevcesi (Sâre) bir feryâd içinde yönelib (elini) yüzüne vurdu. «(Ben) doğurmaz bir koca karı (yım)» dedi.

Muhammed Esed: 

Bunun üzerine karısı çığlık atarak (misafirlerin) yanına geldi ve (şaşkınlık içinde) yüzüne vurarak feryad etti: "(Benim gibi) kısır bir kocakarıdan mı!"

Gültekin Onan: 

Böylece karısı çığlıklar kopararak geldi ve yüzüne vurarak: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Bunun üzerine (İbrahîm’in) hanımı bir çığlık içinde döndü de elini yüzüne çarptı: “- Ben, kısır bir koca karıyım! (Nasıl çocuğum olabilir)” dedi.

Portekizce: 

E sua mulher irrompeu, (rindo) em voz alta; e, batendo na própria face, disse: Eu, uma anciã estéril!

İsveççe: 

Då närmade sig hans hustru och slog sig för pannan med ett jämmerrop och utbrast: "En gammal orkeslös och ofruktsam kvinna [som jag]!"

Farsça: 

در این میان همسرش [که مژده را شنیده بود] با فریادی [از روی تعجب] در حالی که به چهره اش زد سر رسید و گفت: پیرزنی نازا [و فرزند؟!]

Kürtçe: 

جاژنەکەی قریوەیەکی کرد وھات وە دای بەڕوومەتی خۆیدا (وەك باووی ژنان) وە ووتی پیرەژنێکی نەزۆك (چۆن منداڵی دەبێت)

Özbekçe: 

Хотини қичқириб келди ва ўз юзига шапалоқ тушириб: «Туғмас кампир-а?!» деди.

Malayca: 

(Mendengarkan berita yang mengembirakan itu), maka datanglah isterinya sambil menjerit (kehairanan) lalu menepuk mukanya sambil berkata: "Aku sudah tua, lagi mandul, (bagaimana aku boleh mendapat anak)?"

Arnavutça: 

Dhe, u duk gruaja e tij, duke thërritur dhe duke e rrahur fytyrën, e tha: “Vallë, unë plaka, sterile (a mund) të lind?!

Bulgarca: 

И пристъпи жена му с вик, удряйки лицето си, и рече: “Но аз съм бездeтна старица!”

Sırpça: 

И појави се жена његова узвикујући и по лицу се удари од чуда, рекавши: “Зар ја, стара, нероткиња!?”

Çekçe: 

Pak žena jeho přiběhla vzrušena a do tváře se bila a volala: 'Vždyť já neplodná jsem již stařena!'

Urduca: 

یہ سن کر اُس کی بیوی چیختی ہوئی آگے بڑھی اور اس نے اپنا منہ پیٹ لیا اور کہنے لگی، "بوڑھی، بانجھ!"

Tacikçe: 

Ва занаш фарёдзанон омад ва бар рӯй заду гуфт: Ман пиразане нозоям».

Tatarca: 

Кунакларның сүзен ишетеп Ибраһимнең хатыны Сара кунаклар алдына тавышланып чыкты, вә йөзенә сугып әйтте: "Мин бала тапмый торган карчыкмын миндә кайдан бала булсын", – дип.

Endonezyaca: 

Kemudian isterinya datang memekik lalu menepuk mukanya sendiri seraya berkata: "(Aku adalah) seorang perempuan tua yang mandul".

Amharca: 

ሚስቱም እየጮኸች መጣች፡፡ ፊቷንም መታች፡፡ «መካን አሮጊት ነኝ» አለችም፡፡

Tamilce: 

ஆக, (இதை செவிமடுத்த) அவருடைய மனைவி சத்தத்தோடு முன்னோக்கி வந்தார். ஆக, தனது முகத்தை அறைந்தார். இன்னும், “(நான் ஒரு) மலடியான கிழவி ஆயிற்றே” என்று கூறினாள்.

Korece: 

이때 크게 웃으며 그의 아내가 다가와 그녀의 이마를 때리며 늙고 불임의 여성이 애를 갖는단 말이요 라고 말하매

Vietnamca: 

Nhưng vợ của (Ibrahim) bước đến vừa lấy tay đập vào trán của mình vừa nói: “Tôi là một bà lão hiếm muộn, (làm sao sinh con được)?”