Arapça:
وَلَوْ أَنَّهُمْ أَقَامُوا التَّوْرَاةَ وَالْإِنجِيلَ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْهِم مِّن رَّبِّهِمْ لَأَكَلُوا مِن فَوْقِهِمْ وَمِن تَحْتِ أَرْجُلِهِم ۚ مِّنْهُمْ أُمَّةٌ مُّقْتَصِدَةٌ ۖ وَكَثِيرٌ مِّنْهُمْ سَاءَ مَا يَعْمَلُونَ
Çeviriyazı:
velev ennehüm eḳâmü-ttevrâte vel'incîle vemâ ünzile ileyhim mir rabbihim leekelû min fevḳihim vemin taḥti ercülihim. minhüm ümmetüm muḳteṣideh. vekeŝîrum minhüm sâe mâ ya`melûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer onlar, Tevrat'ı, İncil'i ve kendilerine indirileni gereğince uygulasalardı, hem üstlerindeki, hem de ayaklarının altındaki (nimetlerden bol bol) yerlerdi. Onların arasında ılımlı bir grup da vardı. Böyle olmakla beraber onların çoğunun yaptıkları ne kadar kötüdür!
Diyanet İşleri:
Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve Rablerinden kendilerine indirilen Kuran'ı gereğince uygulasalardı, her yönden nimete ermiş olurlardı. İçlerinde orta yolu tutan bir zümre vardı, çoğunun işledikleri ise kötü idi.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Tevrat'ın, İncil'in ve Rablerinden sana indirilen kitabın hükümlerini tutsalardı tepelerinden ayaklarının altlarından nimetlere nail olurlar, onları yerlerdi. İçlerinde geri ve aşırı olmayan insaf ehli de var, fakat çoğunun yaptığı işler, ne de kötü.
Şaban Piriş:
Eğer onlar, Tevrat’ı, İncil’i ve Rablerinden kendilerine indirilen Kur’an’ı gereğince uygulasalardı üzerlerindeki ve altlarındaki (nimetlerden bol bol) yerlerdi. İçlerinden orta yolu tutan bir ümmet vardır, fakat onların çoğunun yaptıkları ise ne kötüdür.
Edip Yüksel:
Tevrat'ı, İncil'i ve kendilerine indirilenleri uygulasalardı onları baştan ayağa nimetlere boğardık. İçlerinde ılımlı bir toplum varsa da çoğu kötülük işlemekte.
Ali Bulaç:
Ve eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve kendilerine Rablerinden indirileni (Kur'an'ı) ayakta tutsalardı, elbette üstlerinden ve ayaklarının altından (sayısız nimeti) yiyeceklerdi. İçlerinde aşırı olmayan (mutedil) bir ümmet vardır. Onlardan çoğunun yaptıkları ise ne kötüdür!
Suat Yıldırım:
Eğer onlar Tevrat'ı, İncil’i ve Rab’leri tarafından kendilerine indirilen Kur’ân’ın hükümlerini hakkıyla yerine getirselerdi, muhakkak ki yukarıdan yağmur gibi yağan ve yerden biten nimetler içinde kalır, onlardan yerlerdi.Onlardan mûtedil bir zümre de vardır, ama onların çoğunun yaptıkları şeyler pek çirkin işlerdir. [7,96; 30,41; 7,159; 57,27; 35,32-33]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve eğer onlar Tevrat´ı ve İncil´i ve onlara Rableri tarafından indirilmiş olanı dosdoğru tutsalar idi elbette hem üstlerinden hem de ayakları altından yiyeceklerdi. Onlardan mutedil bir cemaat vardır. Onlardan birçoğunun yaptıkları ise ne kadar fenadır!
Yaşar Nuri Öztürk:
Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve kendilerine indirilmiş olanı gerektiği şekilde uygulasalardı elbetteki hem üstlerinden hem ayaklarının altından rızıklanacaklardı. İçlerinde orta yolu izleyen bir topluluk var. Ama onların çoğunluğunun yapmakta olduğu ne kadar da kötü!
Bekir Sadak:
And olsun ki Israilogullarindan soz aldik ve onlara peygamberler gonderdik. Nefislerinin hoslanmadigi bir seyle onlara her peygamber geliste, bir kismini yalanlarlar ve bir kismini da oldururlerdi.
İbni Kesir:
Eğer onlar
Adem Uğur:
Eğer onlar Tevrat´ı, İncil´i ve Rablerinden onlara indirileni (Kur´an´ı) doğru dürüst uygulasalardı, şüphesiz hem üstlerinden, hem de ayaklarının altından yerlerdi (yeraltı ve yerüstü servetlerinden istifade ederek refah içinde yaşarlardı). Onlardan aşırılığa kaçmayan (iktisatlı, mutedil) bir zümre vardır
İskender Ali Mihr:
Ve eğer Kitap Ehli, Tevrat ve İncil´i ve Rabb´lerinden kendilerine indirileni, gereği gibi uygulasalardı (yerine getirselerdi),mutlaka onlar, hem üstlerinden hem de ayaklarının altından (nice nimetler) yerlerdi. Onlardan bir kısmı (evliyalık mertebesine ulaşmış, henüz daimi zikre ulaşmamış) muktesid olan bir ümmettir. Ve (fakat) onlardan bir çoğunun yaptıkları şey ne kötü.
Celal Yıldırım:
Ve eğer Kitap Ehli, Tevrat ve incîl´i ve Rablerinden kendilerine indirilen (Kur´ân hükümlerini) dosdoğru yerine getirselerdi, herhalde hem üstlerinden, hem ayaklarının altından (nice nimetler) yerlerdi. Onlardan mutedil (ve insaflı) bir grup yok değildir. Çoğu ise ne kötü İşler yapıyorlar !
Tefhim ul Kuran:
Ve eğer onlar Tevrat´ı, İncil´i ve kendilerine Rabblerinden indirileni (Kur´an´ı) ayakta tutsalardı, elbette üstlerinden ve ayaklarının altından (sayısız nimeti) yiyeceklerdi. İçlerinde aşırı olmayan (mutedil) bir ümmet vardır. Onlardan çoğunun yapmakta oldukları ise ne kötüdür!.
Fransızca:
S'ils avaient appliqué la Thora et l'évangile et ce qui est descendu sur eux de la part de leur Seigneur, ils auraient certainement joui de ce qui est au-dessus d'eux et de ce qui est sous leurs pieds . Il y a parmi eux un groupe qui agit avec droiture; mais pour beaucoup d'entre eux, comme est mauvais ce qu'ils font !
İspanyolca:
Si obsevaran la Tora, el Evangelio y la Revelación que han recibido de su Señor, disfrutarían de los bienes del cielo y de la tierra. Hay entre ellos una comunidad que se mantiene moderada, pero ¡qué mal hacen muchos otros de ellos!
İtalyanca:
Se avessero obbedito alla Torâh e al Vangelo e a quello che scese su di loro da parte del loro Signore, avrebbero certamente goduto di quello che c'è sopra di loro e di quello che c'è ai loro piedi. Tra loro c'è una comunità che segue una via di moderazione, ma ben malvagio è quello che fanno molti di loro.
Almanca:
Und hätten sie doch eingehalten At-taurat, Alindschil und das, was ihnen von ihrem HERRN hinabgesandt wurde, gewiß hätten sie reichlich von über ihnen und von unter ihren Füßen zu speisen bekommen. Unter ihnen ist eine gemäßigte Umma - doch viele von ihnen (den anderen) - es ist schlimm, was sie tun.
Çince:
假若他们遵守《讨拉特》和《引支勒》和他们的主所降示他们的其他经典,那末,他们必得仰食头上的,俯食脚下的。他们中有一伙中和的人;他们中有许多行为恶劣的人。
Hollandaca:
En indien zij den pentateuch in acht nemen en het evangelie en dat wat vroeger door hunnen Heer werd nedergezonden, zullen zij zeker eten van goede spijzen, van boven hen en onder hunnen voet. Onder hen zijn er, die oprecht handelen; maar hoe slecht is het wat velen onder hen doen!
Rusça:
Если бы они руководствовались Тауратом (Торой), Инджилом (Евангелием) и тем, что было ниспослано им от их Господа, то они питались бы тем, что над ними, и тем, что у них под ногами. Среди них есть умеренный народ (праведники, уверовавшие в Пророка Мухаммада), но плохо то, что совершают многие из них.
Somalice:
Hadday ku Camal falaan Tawreed, Injiil, iyo waxa looga soo Dejiyey Xagga Eebahoodna waxay ka Cuni lahaayeen Korkooda iyo Hoostooda, «barwaaqo» waxaa ka mid ah Umad Dhex dhexaysa wax badan oo ka mid ahna waxaa Xun Waxay Fali.
Swahilice:
Na lau kuwa wangeli ishika Taurati na Injili na yote waliyo teremshiwa kutokana na Mola wao Mlezi, basi hapana shaka wangeli kula vya juu yao na vya chini ya miguu yao. Wapo watu miongoni mwao walio sawa, lakini wengi wao wanayo yafanya ni mabaya mno.
Uygurca:
ئەگەر ئۇلار تەۋراتقا، ئىنجىلغا ۋە پەرۋەردىگارى تەرىپىدىن ئۇلارغا نازىل قىلىنغان باشقا كىتابلارغا ئەمەل قىلسا ئىدى، ئۇلار چوقۇم ئۈستىلىرىدىن ۋە ئاياغلىرى ئاستىدىن يەر ئىدى (يەنى ئۇلارغا ئاسمان - زېمىندىن كەڭ رىزىق بېرىلەتتى)، ئۇلاردىن بىر جامائە (يەنى مۇھەممەد ئەلەيھىسسالامغا ئىمان ئېيتقانلار) توغرا يولدىدۇر. ئۇلارنىڭ نۇرغۇنلىرى نېمىدېگەن يامان ئىش قىلغۇچىلار!
Japonca:
もしかれらが律法と福音,そして主からかれらに下されたものを順奉するならば,かれらの上からも足許からも,必ず(豊かに)糧を与えられるであろう。かれらの中には,正義を行う一団もいる。だが多くの者の行うところは,邪悪である。
Arapça (Ürdün):
«ولو أنهم أقاموا التوراة والإنجيل» بالعمل بما فيهما ومنه الإيمان بالنبي صلى الله عليه وسلم «وما أنزل إليهم» من الكتب «من ربِّهم لأكلوا من فوقهم ومن تحت أرجلهم» بأن يوسع عليهم الرزق ويفيض من كل جهة «منهم أمَّة» جماعة «مقتصدة» تعمل به وهم من آمن بالنبي صلى الله عليه وسلم كعبد الله بن سلام وأصحابه «وكثير منهم ساء» بئس «ما» شيئا «يعملونـ» ـه.
Hintçe:
और अगर यह लोग तौरैत और इन्जील और (सहीफ़े) उनके पास उनके परवरदिगार की तरफ़ से नाज़िल किये गए थे (उनके एहकाम को) क़ायम रखते तो ज़रूर (उनके) ऊपर से भी (रिज़क़ बरस पड़ता) और पॉवों के नीचे से भी उबल आता और (ये ख़ूब चैन से) खाते उनमें से कुछ लोग तो एतदाल पर हैं (मगर) उनमें से बहुतेरे जो कुछ करते हैं बुरा ही करते हैं
Tayca:
และหากว่าเขาเหล่านั้น ได้ตำรงไว้ซึ่งอัต-เตารอต และอัล-อินญีล และสิ่งที่ถูกปผระทานลงมา แก่พวกเขาจากพระเจ้าของพวกเขาแล้ว แน่นอนพวกเขาก็ได้บริโภคไปแล้วที่มาจากเบื้องบน ของพวกเขา และที่มาจาภายใต้เท้า ของพวกเขาในหมู่พวกเขานั้นมีกลุ่มหนึ่งที่มีความยุติธรรม และมากมายในหมู่พวกเขานั้น ช่างเลวร้ายจริง ๆ สิ่งที่พวกเขากระทำกัน
İbranice:
ולו קיימו את התורה ואת האוונגליון ואת כל אשר הורד אליהם מעם ריבונם, היו אוכלים בשפע מכל אשר מעליהם ומתחתיהם. אמנם יש ביניהם מחנה של אנשים הגונים, אך רובם רע אשר עושים (וחוטאים)
Hırvatça:
Da se oni pridržavaju Tevrata i lndžila i onoga što im objavljuje Gospodar njihov, imali bi šta jesti, i od onoga što je iznad njih i od onoga što je ispod nogu njihovih. Ima ih i umjerenih, ali ružno je ono što radi većina njih.
Rumence:
Dacă ar păzi Tora, Evanghelia şi ceea ce le-a fost pogorât de la Domnul lor, ar mânca din ceea ce este deasupra lor şi din ceea ce este sub picioarele lor. Printrei ei sunt oameni cumpătaţi, însă cei mai mulţi săvârşesc rele.
Transliteration:
Walaw annahum aqamoo alttawrata waalinjeela wama onzila ilayhim min rabbihim laakaloo min fawqihim wamin tahti arjulihim minhum ommatun muqtasidatun wakatheerun minhum saa ma yaAAmaloona
Türkçe:
Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve kendilerine indirilmiş olanı gerektiği şekilde uygulasalardı elbetteki hem üstlerinden hem ayaklarının altından rızıklanacaklardı. İçlerinde orta yolu izleyen bir topluluk var. Ama onların çoğunluğunun yapmakta olduğu ne kadar da kötü!
Sahih International:
And if only they upheld [the law of] the Torah, the Gospel, and what has been revealed to them from their Lord, they would have consumed [provision] from above them and from beneath their feet. Among them are a moderate community, but many of them - evil is that which they do.
İngilizce:
If only they had stood fast by the Law, the Gospel, and all the revelation that was sent to them from their Lord, they would have enjoyed happiness from every side. There is from among them a party on the right course: but many of them follow a course that is evil.
Azerbaycanca:
Əgər onlar Tövrata, İncilə və Rəbbi tərəfindən özlərinə nazil edilənə (ilahi kitabların sonuncusu olan Qur’ana) düzgün əməl etsəydilər, onlar həm (başları) üstündə, həm də ayaqları altında olanlardan (göylərin və yerin ne’mətlərindən) yeyərdilər. Onlar arasında mö’tədil (islam dininə qarşı heç bir ədavət bəsləməyib onun müqəddəsliyini e’tiraf edən) bir camaat vardır. Lakin onların çoxusunun gördüyü işlər necə də pisdir!
Süleyman Ateş:
Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve Rablerinden kendilerine indirileni gereğince uygulasalardı, muhakkak ki üstlerinde(ki ağaçların meyvelerinde)n ve ayaklarının altın(daki ürünler)den yerlerdi. İçlerinde tutumlu (ılımlı) bir ümmet var, ama onlardan çoğu, ne kötü işler yapıyorlar?
Diyanet Vakfı:
Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve Rablerinden onlara indirileni (Kur'an'ı) doğru dürüst uygulasalardı, şüphesiz hem üstlerinden, hem de ayaklarının altından yerlerdi (yeraltı ve yerüstü servetlerinden istifade ederek refah içinde yaşarlardı). - Onlardan aşırılığa kaçmayan (iktisatlı, mutedil) bir zümre vardır; fakat çoğunun yaptıkları ne kötüdür!
Erhan Aktaş:
Eğer onlar, Tevrât’ı, İncil’i ve Rabb’lerinden kendilerine indirileni gereğince uygulasalardı hem üstlerinden hem de ayaklarının altından(1) yiyeceklerdi. İçlerinde muktesid(2) bir topluluk var. Ve onlardan çoğu da kötü işler yapıyorlar.
Kral Fahd:
Eğer onlar Tevrat'ı, İncil’i ve Rablerinden onlara indirileni (Kur'an’ı) doğru dürüst uygulasalardı, şüphesiz hem üstlerinden, hem de ayaklarının altından yerlerdi (yeraltı ve yerüstü servetlerinden istifade ederek refah içinde yaşarlardı). Onlardan aşırılığa kaçmayan (iktisatlı, mutedil) bir zümre vardır; fakat çoğunun yaptıkları ne kötüdür!
Hasan Basri Çantay:
Bir de eğer onlar Tevrâtı, İncili ve Rablerinden kendilerine indirilen (Kur´ânın hükümlerîn) i dosdoğru tutsalar (tatbîk ve icra etseler) di muhakkak ki hem üstlerinden, hem ayaklarının altından yiyeceklerdi. (Her taraflarından Allahın ni´metlerine gark olacaklardı). İçlerinde iktisatçı (mutedil, tarafsız, yahud iktisâd bilgisine vâkıf) bir zümre de vardır. Onlardan bir çoğunun yapmakda oldukları ise ne kadar kötüdür.
Muhammed Esed:
eğer onlar Tevrata, İncile ve Rableri tarafından kendilerine indirilmiş olan bütün (vahiy)lere uymuş olsalardı, gökyüzünün ve yerin tüm nimetlerinden yararlanırlardı. Onların bir kısmı doğru bir yol tutarlar; çoğuna gelince, yaptıkları ne kötüdür onların!
Gültekin Onan:
Ve eğer onlar Tevrat´ı, İncil´i ve kendilerine rablerinden indirileni ayakta tutsalardı, elbette üstlerinden ve ayaklarının altından [sayısız nimeti] yiyeceklerdi. İçlerinde aşırı olmayan (mutedil) bir ümmet vardır. Onlardan çoğunun yaptıkları ise ne kötüdür.
Ali Fikri Yavuz:
Bir de onlar, Tevrat’a, İncil’e, Rablerinden kendilerine indirilen bütün ilâhî kitaplara inanarak amel edip duraydılar, şüphesiz ki, hem üstlerinden (ağaç meyvalarından) hem de ayaklarının altlarından (hububatlardan= tahıllardan) yiyeceklerdi (bol bol rızıklanacaklardı). İçlerinden bir topluluk mûtedildir. (Hz. Peygambere iman etmişlerdir). Fakat çoğu ne fena işler yapıyorlar!
Portekizce:
E se tivessem sido observantes da Tora, do Evangelho e de tudo quanto lhes foi revelado por seu Senhor,alimentar-se-iam com o que está acima deles e do que se encontra sob seus pés. Entre eles, há alguns moderados; porém,quão péssimo é o que faz a maioria deles!
İsveççe:
Om de i alla delar ville följa Tora och Evangeliet och det som har uppenbarats för dem av deras Herre [med denna Koran], skulle de få njuta himmelens och jordens alla gåvor. Bland dem finns sådana som följer en rak kurs utan överdrifter eller avvikelser, men många av dem begår förkastliga handlingar.
Farsça:
و اگر آنان تورات و انجیل [واقعی] و آنچه را که از سوی پروردگارشان به آنان نازل شده برپا می داشتند، بی تردید از برکات آسمان و زمین بهره مند می شدند. از آنان گروهی میانه رو و معتدل اند، و بسیاری از آنان بد است آنچه را انجام می دهند.
Kürtçe:
وە بێگومان ئەگەر ئەو نامەدارانە تەورات و ئینجیلیان کار پێ بکردایە ھەروەھا ئەو قورئانەی کەھێنراوەتە خوارەوە بۆیان لەلایەن پەروەردگاریانەوە بێگومان ڕۆزیان دەخوارد لەلای سەرویانەوە (لە ئاسمانەوە) وە لە ژێرپێیانەوە (لە زەویەوە) تێیاندایە دەستە و کۆمەڵێکی ڕێک و پێک بەڵام زۆرێک لەوان ئەوەی دەیکەن زۆر بەد و خراپە
Özbekçe:
Агар улар Тавротга, Инжилга ва уларга Роббиларидан нозил бўлган нарсага амал қилганларида эди, албатта, тепаларидан ҳам, оёқлари остидан ҳам (ризқ) еган бўлардилар. Улардан мўътадил тоифалар ҳам бор. Уларнинг кўпларининг қилган нарсалари жуда ҳам ёмон. (Албатта, иймон ва тақво Аллоҳ таолодан нозил бўлган Таврот ва Инжилни, бошқа илоҳий китобларни, жумладан, Қуръони Каримни ҳаётга татбиқ этишни тақазо қилади. Таврот ҳам, Инжил ҳам Муҳаммадга (с. а. в.) иймон келтиришга, у кишининг динига киришга амр қилган. Ҳамма Исломга кириши, сўнгги Пайғамбарга эргашиши ва Қуръони Каримга амал этиши лозим. Қуръони Карим келишидан олдин Таврот ва Инжилга амал қилганларида ҳам, ушбу оятдаги илоҳий ваъдага ноил бўлар эдилар. Қуръони Карим келгандан кейин унга амал қилинса ҳам, албатта, ўша ваъдага вафо қилинади.)
Malayca:
Dan kalau mereka bersungguh-sungguh menegakkan (menjalankan perintah-perintah Allah dalam) Taurat dan Injil dan apa yang diturunkan kepada mereka dari Tuhan mereka (Al-Quran), nescaya mereka akan makan (yang mewah) dari atas mereka (langit) dan dari bawah kaki mereka (bumi). Di antara mereka ada sepuak yang adil, dan kebanyakan dari mereka, buruk keji amal perbuatannya.
Arnavutça:
Sikur ata t’i përmbaheshin Teuratit dhe Inxhilit dhe asaj që iu është shpallur nga Zoti i tyre, ata do të kënaqeshin me frytet (që rriten) mbi ata dhe nën këmbët e tyre. Disa prej tyre nuk janë ekstremë, por shumë prej tyre bëjnë vepra të këqija.
Bulgarca:
И ако спазваха Тората и Евангелието, и низпосланото им от техния Господ, щяха да се препитават и от това над тях, и от това под нозете им. Сред тях има и една умерена общност, но лоши са делата на мнозина от тях.
Sırpça:
Да се они придржавају Торе и Јеванђеља и онога што им објављује њихов Господар, имали би опскрбу од онога што је изнад њих и од онога што је испод њихових ногу. Има их и постојаних, али ружно је оно што већина њих ради.
Çekçe:
a kdyby dodržovali Tóru a evangelium a to, co sesláno jim bylo od Pána jejich, věru by mohli požívat z toho, co je nad nimi i co je pod nimi. Mezi nimi je obec, jež kráčí středem, avšak jak hnusné je to, co většina z nich provádí.
Urduca:
کاش انہوں نے توراۃ اور انجیل اور اُن دوسری کتابوں کو قائم کیا ہوتا جو اِن کے رب کی طرف سے اِن کے پاس بھیجی گئی تھیں ایسا کرتے تو اِن کے لیے اوپر سے رزق برستا اور نیچے سے ابلتا اگرچہ اِن میں کچھ لوگ راست رو بھی ہیں لیکن ان کی اکثریت سخت بد عمل ہے
Tacikçe:
Ва агар Таврот ва Инҷил ва он чиро, ки аз ҷониби Худо бар онҳо нозил шуда, барпой доранд, аз болои сару зери пояшон рӯзӣ бихӯранд. Баъзе аз онҳо мардуме миёнарав ҳастанд ва бисёрашон бадкирдоранд.
Tatarca:
Әгәр алар Тәүратны һәм Инҗилне үзгәртмичә гамәл кылган булсалар, аннары Раббыларыннан иңдерелгән Коръән белән гамәл кылган булсалар, әлбәттә, өстән дә, аяк асларыннан да киң ризык ашар иделәр. Алардан туры мөэминнәр дә бар, ягъни Коръәнне кабул итеп, аның белән гамәл кылучылар, аларның күбрәкләренең кылган эшләре бик яман, ягъни үз китапларын да үзгәрттеләр, Коръәнне дә кабул итмәделәр.
Endonezyaca:
Dan sekiranya mereka sungguh-sungguh menjalankan (hukum) Taurat dan Injil dan (Al Quran) yang diturunkan kepada mereka dari Tuhannya, niscaya mereka akan mendapat makanan dari atas dan dari bawah kaki mereka. Diantara mereka ada golongan yang pertengahan. Dan alangkah buruknya apa yang dikerjakan oleh kebanyakan mereka.
Amharca:
እነርሱም ተውራትንና ኢንጂልን ከጌታቸውም ወደእነሱ የተወረደውን መጽሐፍ ባቋቋሙ (በሠሩበት) ኖሮ ከበላያቸውና ከእግሮቻቸው ሥር በተመገቡ ነበር፡፡ ከእነሱ ውስጥ ትክክለኞች ሕዝቦች አልሉ፡፡ ከእነሱም ብዙዎቹ የሚሠሩት ነገር ከፋ!
Tamilce:
இன்னும், தவ்ராத்தையும், இன்ஜீலையும், அவர்களுடைய இறைவனிடமிருந்து அவர்களுக்கு இறக்கப்பட்ட (இந்த வேதத்)தையும் அவர்கள் நிலைநிறுத்தி இருந்தால் அவர்களுக்கு மேலிருந்தும், அவர்களுடைய கால்களுக்கு கீழிருந்தும் நிச்சயமாக புசித்திருப்பார்கள். அவர்களில் ஒரு நேர்மையான கூட்டம் இருக்கிறது. இன்னும், அவர்களில் அதிகமானோர், அவர்கள் செய்பவை எல்லாம் மிகக் கெட்டவை ஆகும்.
Korece:
그들이 구약과 신약과 그들주님이 계시한 것을 준수했다면 그들은 그 이상의 참된 진리를 맛보았을 것이라 그들 가운데는 을바른 길로 향하는 무리도 있었 으나 많은 사람들이 저주받을 사 악의 길을 따랐더라
Vietnamca:
Giá như họ thực thi và chấp hành theo Tawrah và Injil cũng như những gì mà Thượng Đế của họ đã ban xuống cho họ (trong Qur’an) thì chắc chắn họ đã hưởng (vô số) thiên lộc từ bên trên họ cũng như từ dưới chân của họ. Trong số họ, có một số ít đi theo chân lý còn đa số toàn làm điều thối tha (tội lỗi).
Ayet Linkleri: