Arapça:
يَسْمَعُ آيَاتِ اللَّهِ تُتْلَىٰ عَلَيْهِ ثُمَّ يُصِرُّ مُسْتَكْبِرًا كَأَن لَّمْ يَسْمَعْهَا ۖ فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ
Çeviriyazı:
yesme`u âyâti-llâhi tütlâ `aleyhi ŝümme yüṣirru müstekbiran keel lem yesma`hâ. febeşşirhü bi`aẕâbin elîm.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O kimse Allah'ın kendisine okunan âyetlerini işitir de, sonra sanki kibrinden hiç işitmemiş gibi ısrar eder. İşte sen onu, can yakıcı bir azabla müjdele!
Diyanet İşleri:
Kendine okunan Allah'ın ayetlerini dinleyip, sonra, onları hiç duymamış gibi büyüklük taslamakta direnen, yalancı ve günahkar kişinin vay haline! Ona can yakıcı bir azap müjdele.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ona okununca Allah'ın ayetlerini dinler de sonra gene hiç duymamış gibi ululanıp ısrar eder; artık müjdele onu elemli bir azapla.
Şaban Piriş:
Kendisine okunan Allah’ın ayetlerini duyar da, sonra büyüklenerek sanki onları hiç duymamış gibi ısrar eder. Acı azabı ona müjdele!..
Edip Yüksel:
Kendisine okunan ALLAH'ın ayetlerini işittikten sonra, sanki onları hiç işitmemiş gibi büyüklük taslayarak direniyor. Onu acı bir cezayla müjdele.
Ali Bulaç:
Kendisine Allah'ın ayetleri okunurken işitir, sonra müstekbirce (inatla büyüklük taslayarak) sanki işitmemiş gibi ısrar eder. Artık sen onu acı bir azapla müjdele.
Suat Yıldırım:
Yalana, sahtekârlığa, günaha dadanan her kimsenin vay haline! Böylesi, Allah'ın kendisine okunan âyetlerini işitir de sonra kibrine yediremeyip büyüklük taslayarak, sanki onları hiç işitmemiş gibi inkârında direnir. Ona gayet acı bir azabı müjdele!
Ömer Nasuhi Bilmen:
Allah´ın âyetlerinin kendisine karşı okunur olduğunu işitir de sonra böbürlenerek ısrar eder, sanki onlar işitmemiştir. Artık onu acıklı bir azap ile müjdele!
Yaşar Nuri Öztürk:
Ki Allah'ın ayetlerinin kendisine okunuşunu dinler, sonra böbürlenmiş olarak inadında devam eder. Sanki hiç duymamıştır onları. Artık acıklı bir azapla muştula böylesini.
Bekir Sadak:
Inanmislara de ki: Allah´in bir milleti yaptiklarina karsilik cezalandiracagi gunlerin gelecegini ummayanlari simdilik bagislasinlar.
İbni Kesir:
Kendisine okunan Allah´ın ayetlerini dinleyip de sonra onları hiç duymamış gibi büyüklük taslamakta direnir. Ona elim bir azabı müjdele.
Adem Uğur:
O, Allah´ın kendisine okunan âyetlerini işitir de sonra büyüklük taslayarak sanki hiç onları duymamış gibi (küfründe) direnir. İşte onu acı bir azap ile müjdele!
İskender Ali Mihr:
Kendisine okunan, Allah´ın âyetlerini işitir. Sonra onu işitmemiş gibi kibirlenerek israr eder. Artık onu, elîm azap ile müjdele.
Celal Yıldırım:
Allah´ın âyetleri kendisine karşı okununca dinler ve hemen sonra büyüklük taslayarak sanki hiç işitmemiş gibi ısrar edip durur. Artık onu elem verici bir azâb ile müjdele.
Tefhim ul Kuran:
Kendisine Allah´ın ayetleri okunurken işitir, sonra müstekbirce (inatla büyüklük taslayarak) sanki onları işitmemiş gibi ısrar eder. Artık sen onu acı bir azabla müjdele.
Fransızca:
Il entend les versets d'Allah qu'on lui récite puis persiste dans son orgueil, comme s'il ne les avait jamais entendus. Annonce-lui donc un châtiment douloureux.
İspanyolca:
que, a pesar de oír las aleyas de Alá que se le recitan, se obstina en su altivez como si no las hubiera oído! ¡Anúnciale un castigo doloroso!
İtalyanca:
che ode recitare davanti a sé i versetti di Allah, ma insiste nella sua superbia, come se non li avesse affatto uditi! Annunciagli dunque un doloroso castigo.
Almanca:
der ALLAHs Ayat hört, wie sie ihm vortragen wird, dann in Arroganz sich erhebend beharrt, als hätte er sie nicht gehört. So überbringe ihm die "frohe Botschaft" über eine qualvolle Peinigung.
Çince:
他听见别人对他宣读真主的迹象时,便自大而固执,好象没有听见似的,所以你应当以痛苦的刑罚向他报喜。
Hollandaca:
Die de teekens van God hoort, welke hem worden voorgelezen, en daarna trotsch in zijne ongetrouwdheid blijft volharden, al hoorde hij die niet! Bedreig hem met eene pijnlijke straf.
Rusça:
Он выслушивает аяты Аллаха, которые читаются ему, а затем надменно упорствует, словно он вовсе не слышал их. Обрадуй же его вестью о мучительных страданиях.
Somalice:
oo maqli aayaadka Eebe oo la akhrin haddana daa'ima gaalnimo, isagoo iskibrin sidii isagoon maqlin, ugu bishaaree cadaab daran.
Swahilice:
Anaye sikia Aya za Mwenyezi Mungu akisomewa, kisha anashikilia yale yale aliyo katazwa, na anajivuna, kama kwamba hakuzisikia. Basi mbashirie adhabu chungu!
Uygurca:
ئۇ اﷲ نىڭ ئايەتلىرىنىڭ ئۆزىگە ئوقۇپ بېرىلىۋاتقانلىقىنى ئاڭلاپ تۇرىدۇ، ئاندىن تەكەببۇرلۇق قىلغان ھالدا گويا ئۇنى ئاڭلىمىغاندەك (كۇفرىدا) چىڭ تۇرىدۇ (گۇمراھلىقتا تېخىمۇ ئەزۋەيلەيدۇ)، ئۇنىڭغا قاتتىق ئازاب بىلەن خۇش خەۋەر بەرگىن
Japonca:
アッラーの啓示がかれに読誦されるのを聞いても,なお強情,高慢で,それが聞こえないかのようである。それなら痛ましい懲罰をかれらに告げ知らせよ。
Arapça (Ürdün):
«يسمع آيات الله» القرآن «تتلى عليه ثم يصر» على كفره «مستكبراً» متكبراً عن الإيمان «كأن لم يسمعها فبشره بعذاب أليم» مؤلم.
Hintçe:
कि ख़ुदा की आयतें उसके सामने पढ़ी जाती हैं और वह सुनता भी है फिर ग़ुरूर से (कुफ़्र पर) अड़ा रहता है गोया उसने उन आयतों को सुना ही नहीं तो (ऐ रसूल) तुम उसे दर्दनाक अज़ाब की ख़ुशख़बरी दे दो
Tayca:
เขาได้ฟังอายาต (อัลกุรอาน) ของอัลลอฮฺถูกสาธยายแก่เขา แล้วเขาก็ดื้อรั้นอย่างยะโส ประหนึ่งว่าเขาไม่เคยฟังอายาตมาก่อนเลยดังนั้นจงแจ้งข่าวแก่เขาถึงการลงโทษอันเจ็บปวด
İbranice:
השומע את אותות אלוהים נקראים בפניו וממשיך ביהירותו כאילו מעולם לא שמע אותם. בשר לו על העונש הכואב
Hırvatça:
I koji čuje Allahove ajete kad mu se uče, zatim ustraje u nevjerovanju, oholeći se kao da ih ni čuo nije - njemu patnju bolnu navijesti.
Rumence:
El ascultă versetele lui Dumnezeu recitându-i-se, însă stă îngâmfat de parcă nici nu le-ar fi auzit. Vesteşte-i o dureroasă osândă!
Transliteration:
YasmaAAu ayati Allahi tutla AAalayhi thumma yusirru mustakbiran kaan lam yasmaAAha fabashshirhu biAAathabin aleemin
Türkçe:
Ki Allah'ın ayetlerinin kendisine okunuşunu dinler, sonra böbürlenmiş olarak inadında devam eder. Sanki hiç duymamıştır onları. Artık acıklı bir azapla muştula böylesini.
Sahih International:
Who hears the verses of Allah recited to him, then persists arrogantly as if he had not heard them. So give him tidings of a painful punishment.
İngilizce:
He hears the Signs of Allah rehearsed to him, yet is obstinate and lofty, as if he had not heard them: then announce to him a Penalty Grievous!
Azerbaycanca:
O, Allahın ayələrini özünə oxunduğunu eşidir, sonra guya onları eşitmirmiş kimi (Allahın əmrinə qarşı) təkəbbür göstərərək (küfründə) israr edib durur. (Ya Peyğəmbər!) Beləsinə şiddətli bir əzabla müjdə ver!
Süleyman Ateş:
O, Allah'ın ayetlerinin kendisine okunduğunu işitir de sonra büyüklük taslayarak sanki hiç onları işitmemiş gibi (küfründe) direnir. Onu, acı bir azab ile müjdele.
Diyanet Vakfı:
O, Allah'ın kendisine okunan ayetlerini işitir de sonra büyüklük taslayarak sanki hiç onları duymamış gibi (küfründe) direnir. İşte onu acı bir azap ile müjdele!
Erhan Aktaş:
Böyle kimseler, kendilerine okunan Allah’ın âyetlerini duyduktan sonra, büyüklük taslayarak sanki hiç duymamış gibi davranır. Artık onu can yakıcı bir azâpla haberdar et.
Kral Fahd:
O, Allah'ın kendisine okunan âyetlerini işitir de sonra büyüklük taslayarak sanki hiç onları duymamış gibi (küfründe) direnir. İşte onu acı bir azap ile müjdele!
Hasan Basri Çantay:
Ki kendisine karşı Allahın âyetleri okunurken işidir de sonra büyüklük taslayıcı olarak bunları hiç işitmemiş gibi (küfründe) ısraar eder. İşte onu çok elem verici bir azâb ile müjdele.
Muhammed Esed:
o ki, kendisine iletilen Allah´ın mesajlarını duyar ama sanki onları duymamış gibi küstahça umursamazlığında devam eder! Bu sebeple ona acıklı bir azabı haber ver!
Gültekin Onan:
Kendisine Tanrı´nın ayetleri okunurken işitir, sonra müstekbirce (inatla büyüklük taslayarak) sanki işitmemiş gibi israr eder. Artık sen onu acı bir azabla müjdele.
Ali Fikri Yavuz:
Yüzüne karşı Allah’ın ayetleri okunurken işitir de, sonra kibrinden bunları hiç işitmemiş gibi (küfrü üzerinde) ısrar eder. İşte (Ey Rasûlüm) onu, acıklı bir azab ile müjdele.
Portekizce:
Que escuta os versículos de Deus, quando lhe são recitados, e se obstina, ensoberbecido, como se não os tivesse ouvido!Anuncia-lhe um doloroso castigo.
İsveççe:
som, när han hör Guds budskap läsas upp för honom, förskansar sig bakom en högmodigt avvisande hållning, som om han ingenting hört! Låt honom veta att [han skall få utstå] ett svårt lidande!
Farsça:
که آیات خدا را در حالی که بر او می خوانند می شنود، آن گاه از روی سرکشی و تکبّر چنان که گویی آن را نشنیده است [بر کفر، عناد، دشمنی و مخالفتش] پافشاری می کند؛ پس او را به عذابی دردناک بشارت ده.
Kürtçe:
کە بەڵگەکانی خوا دەبیستێت وبۆی دەخوێنرێتەوە لەپاشان (لەسەر کافری) بەردەوامە چونکە خۆبەزل زانە ئەڵێی ھەر نەیبیستووە، دەی مژدەی پێبدە بەسزایەکی سەخت
Özbekçe:
У ўзига тиловат қилинган Аллоҳнинг оятларини эшитади-ю, сўнгра худди эшитмагандек мутакаббирлик қилиб туриб олади. Бас, унга аламли азоб хушхабарини бер.
Malayca:
Yang mendengar ayat-ayat penerangan Allah sentiasa dibacakan kepadanya, kemudian dia terus berlagak sombong (enggan menerimanya), seolah-olah ia tidak mendengarnya; oleh itu gembirakanlah dia dengan azab seksa yang tidak terperi sakitnya.
Arnavutça:
(i cili) dëgjon argumentet e Perëndisë që i lexohen, e përsëri është mendjemadh (e duke mos pranuar), thuajse nuk i ka dëgjuar ato, sihariqoje atë me dënim të dhembshëm!
Bulgarca:
Чува той знаменията на Аллах да му се четат, после надменно упорства, сякаш че не ги е чул. Възвести го за болезнено мъчение!
Sırpça:
који чује Аллахове речи кад му се читају, затим устраје у неверовању, охолећи се као да их није ни чуо - њему наговести болну патњу.
Çekçe:
jenž naslouchá znamením Božím, když jsou mu sdělována, však potom v pýše své setrvává, jako by je ani neslyšel! O trestu bolestném zvěst oznam jemu!
Urduca:
جس کے سامنے اللہ کی آیات پڑھی جاتی ہیں، اور وہ اُن کو سنتا ہے، پھر پورے استکبار کے ساتھ اپنے کفر پر اِس طرح اڑا رہتا ہے کہ گویا اس نے اُن کو سنا ہی نہیں ایسے شخص کو درد ناک عذاب کا مژدہ سنا دو
Tacikçe:
Оёти Худоро, ки бар ӯ хонда мешавад, мешунавад. Он гоҳ ба гарданкашӣ сахт меистад, чунон ки гӯӣ ҳеҷ нашунидааст. Пас ба азобе дардовараш башорат (хушхабар) деҳ.
Tatarca:
Аңа укылган Аллаһ аятьләрен ул ишетер, соңра тәкәбберләнеп, ишетмәгәнгә салышып, кабул итүдән баш тартыр, андый кешегә рәнҗеткүче ґәзаб булачагы белән хәбәр бир.
Endonezyaca:
dia mendengar ayat-ayat Allah dibacakan kepadanya kemudian dia tetap menyombongkan diri seakan-akan dia tidak mendengarnya. Maka beri khabar gembiralah dia dengan azab yang pedih.
Amharca:
የአላህን አንቀጾች በእርሱ ላይ የሚነበቡለት ሲኾኑ ይሰማል፡፡ ከዚያም የኮራ ሲኾን እንዳልሰማት ኾኖ (በክሕደቱ ላይ) ይዘወትራል፡፡ በአሳማሚም ቅጣት አብስረው፡፡
Tamilce:
அவன், தனக்கு முன் அல்லாஹ்வின் வசனங்கள் ஓதப்படுவதை செவியுறுகிறான். பிறகு, பெருமை பிடித்தவனாக அவனோ அவற்றை செவியுறாதவனைப் போல (நிராகரிப்பிலேயே) பிடிவாதம் பிடிக்கிறான். ஆக, துன்புறுத்தும் தண்டனையைக் கொண்டு அவனுக்கு நற்செய்தி கூறுவீராக!
Korece:
암송된 하나님의 말씀을 들은그가 그 말씀을 듣지 아니했던 것처럼 거만하고 오만해 하니 그에 게 고통스러운 응벌이 있을 것이 라고 전할
Vietnamca:
Hắn nghe các Lời Mặc Khải của Allah đã được đọc cho hắn rồi vẫn ngoan cố kiêu ngạo như thể hắn không nghe thấy gì. Vậy, hãy báo cho hắn biết về một sự trừng phạt đau đớn (ở Đời Sau).
Ayet Linkleri: