Arapça:
أَنَّىٰ لَهُمُ الذِّكْرَىٰ وَقَدْ جَاءَهُمْ رَسُولٌ مُّبِينٌ
Çeviriyazı:
ennâ lehümü-ẕẕikrâ veḳad câehüm rasûlüm mübîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar için bunu düşünüp öğüt almak nerede? Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir de peygamber gelmişti.
Diyanet İşleri:
Nerde onlarda öğüt almak? Kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti ve ondan yüz çevirmişler, "Belletilmiş bir deli" demişlerdi.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Siz neredesiniz, öğüt alma nerede ve andolsun ki onlara, her şeyi açıklayan bir Peygamber geldi de.
Şaban Piriş:
Nerede onlarda öğüt almak? Kendilerine apaçık bir rasûl gelmişti.
Edip Yüksel:
Mesaja aldırış etmediler. Halbuki kendilerine apaçık bir elçi gelmişti.
Ali Bulaç:
Onlar için öğüt alıp-düşünmek nerede? Onlara, açıklayan bir elçi gelmişti.
Suat Yıldırım:
Onlar nerede, iman nerede! Onlar ibret alan, hisse kapan insanlar değil.Böyle olmadıkları için, gerçekleri apaçık anlatan Peygamber geldiği halde ona sırtlarını döndüler de: “Bu, başkaları tarafından bir şeyler belletilmiş delinin teki!” dediler.
Ömer Nasuhi Bilmen:
(13-14) Onlar için öğüt almak nerede! Halbuki, muhakkak onlara apaçık bildiren bir peygamber geldi. Sonra ondan yüz çevirdiler ve «Öğretilmiş bir mecnûndur,» dediler.
Yaşar Nuri Öztürk:
Nerede onlarda öğüt almak? Yemin olsun, delillerle açıklayan bir resul gelmişti onlara.
Bekir Sadak:
«Allah´a karsi ustun gelmeye kalkismayin
İbni Kesir:
Nerede onlarda öğüt almak? Kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti.
Adem Uğur:
Nerede onlarda öğüt almak? Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir elçi gelmişti.
İskender Ali Mihr:
Onlara (herşeyi) açıklayan bir resûl gelmişti. (Buna rağmen resûlün söylediklerinden) ibret almadılar.
Celal Yıldırım:
(13-14) Onların düşünüp ibret alması nerede ? Gerçekten kendilerine (Hakk´ı) açıklayan bir peygamber geldiği halde onlar O´ndan yüzçevirdiler de «öğretilmiş bir deli» dediler.
Tefhim ul Kuran:
Onlar için öğüt alıp düşünmek nerede? Onlara, açıklayan bir peygamber gelmişti.
Fransızca:
D'où leur vient cette prise de conscience alors qu'un Messager explicite leur est déjà venu,
İspanyolca:
¿De qué les servirá la amonestación, si ha venido a ellos un Enviado que habla claro
İtalyanca:
Da dove viene questa loro coscienza? Già giunse loro un messaggero esplicito,
Almanca:
Woher soll denn für sie die Ermahnung sein, und bereits kam zu ihnen ein deutlicher Gesandter?!
Çince:
他们怎能觉悟呢?显赫的使者,确已来临他们,
Hollandaca:
Wat heeft onze vermaning hen in dezen toestand gebaat, toen een duidelijke gezant tot hen kwam.
Rusça:
Но как они могут помянуть такое назидание, если к ним уже приходил разъясняющий посланник.
Somalice:
Goormay waantoobi isagoos u yimid Rasuul cad «muuqda».
Swahilice:
Nini faida ya kukumbuka kwao? Na alikwisha wafikia Mtume mwenye kubainisha.
Uygurca:
(ئازاب كۆتۈرۈلۈپ كەتكەندە) ئۇلار قانداقمۇ ئىبرەت ئالسۇن، ھالبۇكى، ئۇلارغا روشەن پەيغەمبەر كەلدى (شۇنداق تۇرۇقلۇق ئۇلار ئىمان ئېيتمىدى)
Japonca:
どうして(再び)かれらに訓示があろう。かれらには公明な使徒が確かに来たのに,
Arapça (Ürdün):
قال تعالى: «أنَّى لهم الذكرى» أي لا ينفعهم الإيمان عند نزول العذاب «وقد جاءهم رسول مبين» بين الرسالة.
Hintçe:
(उस वक्त) भला क्या उनको नसीहत होगी जब उनके पास पैग़म्बर आ चुके जो साफ़ साफ़ बयान कर देते थे
Tayca:
ข้อตักเตือนนั้นจะเป็นผลแก่พวกเขาได้อย่างไร ทั้ง ๆ ที่ได้มีร่อซูลผู้ชี้แจงอย่างแจ้งชัดมายังพวกเขาแล้ว
İbranice:
הכיצד תהיה להם התזכורת, לאחר שכבר בא אליהם שליח שהזהיר אותם באופן ברור
Hırvatça:
A kako da tada pouku prime, a već im je bio došao Poslanik jasni
Rumence:
Cum de au amintirea? Un profet cu vorba limpede a venit la ei.
Transliteration:
Anna lahumu alththikra waqad jaahum rasoolun mubeenun
Türkçe:
Nerede onlarda öğüt almak? Yemin olsun, delillerle açıklayan bir resul gelmişti onlara.
Sahih International:
How will there be for them a reminder [at that time]? And there had come to them a clear Messenger.
İngilizce:
How shall the message be (effectual) for them, seeing that an Messenger explaining things clearly has (already) come to them,-
Azerbaycanca:
Onlara hara, öyüd-nəsihət eşitmək hara?! Halbuki onlara açıq-aşkar bir peyğəmbər gəldi,
Süleyman Ateş:
Artık onlar nasıl düşünüp öğüt alacaklar (öğüt alma zamanı geçti)? Oysa kendilerine apaçık bir elçi gelmişti.
Diyanet Vakfı:
Nerede onlarda öğüt almak? Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir elçi gelmişti.
Erhan Aktaş:
Nerede öğüt almak! Oysaki onlara apaçık bir Resûl gelmişti.
Kral Fahd:
Nerede onlarda öğüt almak? Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir elçi gelmişti.
Hasan Basri Çantay:
Onlar için düşünüb ibret almak nerede? Kendilerine (hakıykatleri) açıklayan bir peygamber geldiği halde.
Muhammed Esed:
(Ama) bu hatırlama (Son Saat´te) onlara ne fayda sağlar ki? Çünkü onlara daha önce hakikati apaçık ortaya koyan bir elçi gelmişti,
Gültekin Onan:
Onlar için öğüt alıp düşünmek nerede? Onlara, açıklayan bir elçi gelmişti.
Ali Fikri Yavuz:
Onlar için düşünmek, ibret almak nerede? Doğrusu kendilerine apaçık anlatan bir Peygamber geldi de,
Portekizce:
Como se não se recordassem de quando lhes chegou um elucidativo Mensageiro,
İsveççe:
Men varifrån skall den påminnelse komma som påverkar dem? Ett sändebud har ju kommit till dem och klart framfört sitt budskap;
Farsça:
[در آن موقعیت سخت] چگونه برای آنان جای پند گرفتن و هوشیاری است و حال آنکه [پیش از این عذاب] پیامبری روشنگر برای آنان آمد [و پند نگرفتند.]
Kürtçe:
چۆن تەمێ خواردەبن وئامۆژگاری وەردەگرن کە بەڕاستی پێغەمبەرێکی ڕوون وئاشکرایان بۆ ھاتووە
Özbekçe:
Уларга қаёқдан ҳам эслатма бўлсин. Ҳолбуки, уларга очиқ-ойдин Пайғамбар келган эди.
Malayca:
Bagaimana mereka dapat beringat (menyempurnakan janji mereka hendak beriman itu)? Pada hal mereka telah pun didatangi seorang Rasul yang memberi keterangan-keterangan (yang cukup untuk mereka beriman)!
Arnavutça:
E, prej nga ata do të marrin këshilla, e madje u pat ardhur atyre Pejgamberi (me argumente) të qarta?
Bulgarca:
Как ще са се поучили, когато при тях дойде явен Пратеник,
Sırpça:
А како да сада приме поуку, а већ им је био дошао истинити Посланик?!
Çekçe:
K čemu je jim nyní připomenutí? Vždyť přišel k nim již posel zjevný,
Urduca:
اِن کی غفلت کہاں دور ہوتی ہے؟ اِن کا حال تو یہ ہے کہ اِن کے پاس رسول مبین آ گیا
Tacikçe:
Куҷо панд мегиранд? Ҳол он ки чун паёмбари равшангар бар онҳо фиристода шуд,
Tatarca:
Аллаһ әйтер: "Хәзер кайда инде аларга вәгазьләнеп төзәлергә ирек бирелмәк, бу вакыттагы иман файда бирмәс, бит аларга дөньяда пәйгамбәрлеге ачыкланган Мухәммәд г-м килде.
Endonezyaca:
Bagaimanakah mereka dapat menerima peringatan, padahal telah datang kepada mereka seorang rasul yang memberi penjelasan,
Amharca:
(ቅጣቱ በወረደ ጊዜ) ለእነርሱ መግገሰጽ እንዴት ይኖራቸዋል? አስረጅ መልክተኛ የመጣቸው ሲኾን (የካዱም ሲኾኑ)፡፡
Tamilce:
(தண்டனை வந்த பின்னர்) நல்லறிவு பெறுவது அவர்களுக்கு எப்படி பலன் தரும்? திட்டமாக அவர்களிடம் தெளிவான ஒரு தூதர் வந்தார்.
Korece:
그 교훈이 그들에게 유용하 겠느뇨 진리를 밝혀주는 선지자가 그들에게 이미 임하셨도다
Vietnamca:
Làm thế nào sẽ có cho chúng một lời nhắc nhở (tại thời điểm đó)? Quả thật, một Sứ Giả đã đến với chúng một cách công khai (để cảnh báo chúng).
Ayet Linkleri: