Arapça:
بَشِيرًا وَنَذِيرًا فَأَعْرَضَ أَكْثَرُهُمْ فَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ
Çeviriyazı:
beşîrav veneẕîrâ. fea`raḍa ekŝeruhüm fehüm lâ yesme`ûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderilmiştir. Fakat insanların çoğu yüz çevirmişlerdir. Artık onlar gerçeği işitmezler.
Diyanet İşleri:
Bu Kitap, merhametli olan Allah katından indirilmedir; bilen bir millet için müjdeci ve uyarıcı olmak üzere Arapça okunarak, ayetleri uzun uzun açıklanmıştır. Ama insanların çoğu yüz çevirmiştir, onlar işitmezler de: "Bizi çağırdığın şeye karşı kalblerimiz kapalıdır, kulaklarımızda ağırlık, bizimle senin aranda anlaşmamıza engel vardır; istediğini yap, biz de yapacağız" derler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Müjdecidir ve korkutucu, fakat çoğu yüz çevirmiştir, onlar, duymazlar.
Şaban Piriş:
Müjdeci ve uyarıcı olarak. Fakat onların çoğu yüz çevirdi. Artık dinlemezler.
Edip Yüksel:
Bir müjdeci ve bir uyarıcıdır. Ancak onların çoğunluğu ondan yüz çevirmiştir; onlar işitmezler.
Ali Bulaç:
Bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak. Ama çoğu yüz çevirdiler. Artık onlar dinlemezler.
Suat Yıldırım:
Bu kitap, Allah'ın rahmeti ile müjdelemek, cezasını haber vererek uyarmak için gönderildi.Buna rağmen insanların çoğu ondan yüz çevirdiler. Onlar artık dinlemezler.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Müjdeleyici ve korkutucu olarak (indirilmiştir). Fakat onların çoğu yüz çevirmişlerdir. Artık onlar dinlemezler.
Yaşar Nuri Öztürk:
Muştulayıcı ve uyarıcı olarak. Onların pek çoğu yüz çevirdi; kulak verip dinlemezler onlar.
Bekir Sadak:
Yeryuzune sabit daglar yerlestirdi, onu bereketli kildi
İbni Kesir:
Müjdeleyici ve uyarıcı olarak. Ama onların çoğu yüz çevirmiştir, artık onlar işitmezler.
Adem Uğur:
Bu kitap müjdeleyici ve uyarıcıdır. Fakat onların çoğu yüz çevirdi. Artık dinlemezler.
İskender Ali Mihr:
Müjdeleyici ve uyarıcı olarak. Fakat onların çoğu yüz çevirdiler. Artık onlar işitmezler.
Celal Yıldırım:
Hem müjde verici, hem uyarıcıdır. Buna rağmen onların çoğu yüzçevirmişlerdir, işitmemektedirler.
Tefhim ul Kuran:
Bir müjde verici ve bir uyarıcı korkutucu olarak. Ama onların çoğu yüz çevirdiler. Artık onlar dinlemezler.
Fransızca:
annonciateur [d'une bonne nouvelle] et avertisseur. Mais la plupart d'entre eux se détournent; c'est qu'ils n'entendent pas.
İspanyolca:
como nuncio de buenas nuevas y como monitor. La mayoría, empero, se desvían y, así, no oyen.
İtalyanca:
annunzio e monito; ma la maggior parte di loro si sottrae, senza ascoltare.
Almanca:
Es ist ein Warner und ein Überbringer froher Botschaft. Doch dann wandten sich die meisten ab, sie hören nicht zu.
Çince:
可以做报喜者和警告者;但他们大半退避而不肯听从。
Hollandaca:
Brengende goede tijdingen, en bedreigingen aankondigende, maar het meerendeel hunner wendt zich af en luistert niet daarnaar.
Rusça:
Оно возвещает благую весть и предостерегает, однако большинство их отворачивается и не слышит.
Somalice:
Waana bishaareeye u dige ah, waase ka jeedsadeen badankoodu waxna ma maqlayaan.
Swahilice:
Kitoacho khabari njema, na chenye kuonya. Lakini wengi katika wao wamepuuza; kwa hivyo hawasikii.
Uygurca:
(مۆمىنلەرگە جەننەت بىلەن) خۇش خەۋەر بەرگۈچىدۇر، (كاپىرلارنى دوزاخ بىلەن) ئاگاھلاندۇرغۇچىدۇر. ئۇلار (يەنى مۇشرىكلار) نىڭ تولىسى (ئۇنىڭ ئايەتلىرىنى پىكىر قىلىشتىن) يۈز ئۆرۈدى. ئۇلار (ئۇنىڭغا) قۇلاق سالمايدۇ
Japonca:
吉報と警告(を伝えるもの)である。だがかれらの多くは,背き去って聞こうとはしない。
Arapça (Ürdün):
«بشيراً» صفة قرآناً «ونذيراً فأعرض أكثرهم فهم لا يسمعون» سماع قبول.
Hintçe:
ं(नेको कारों को) ख़़ुशख़बरी देने वाली और (बदकारों को) डराने वाली है इस पर भी उनमें से अक्सर ने मुँह फेर लिया और वह सुनते ही नहीं
Tayca:
เป็นการแจ้งข่าวดีและเป็นการตักเตือน แต่ส่วนมากของพวกเขาผินหลังให้ ดังนั้น พวกเขาจึงไม่ได้ยิน
İbranice:
מבשר ומזהיר, ואולם רובם סובבו גב ואינם מוכנים להקשיב
Hırvatça:
obveselitelj i upozoritelj - ali se većina njih opet okreće, pa ne čuju.
Rumence:
drept binevestitor şi predicator, însă cei mai mulţi întorc spatele şi nu ascultă.
Transliteration:
Basheeran wanatheeran faaAArada aktharuhum fahum la yasmaAAoona
Türkçe:
Muştulayıcı ve uyarıcı olarak. Onların pek çoğu yüz çevirdi; kulak verip dinlemezler onlar.
Sahih International:
As a giver of good tidings and a warner; but most of them turn away, so they do not hear.
İngilizce:
Giving good news and admonition: yet most of them turn away, and so they hear not.
Azerbaycanca:
(Bu Qur’an) həm (mö’minlərə Cənnətlə) müjdə verəndir və həm də (kafirləri cəhənnəm əzabı ilə) qorxudan. Onların (Məkkə əhlinin) əksəriyyəti (Qur’andan) üz döndərib (onu) dinləməz (Allahın kəlamının qüdsiyyəti, hikməti haqqında düşünməz).
Süleyman Ateş:
Müjdeleyici ve uyarıcı olarak (gönderilmiştir). Fakat çokları yüz çevirmiştir; onlar işitmezler.
Diyanet Vakfı:
Bu kitap müjdeleyici ve uyarıcıdır. Fakat onların çoğu yüz çevirdi. Artık dinlemezler.
Erhan Aktaş:
Haber verici ve uyarıcı olarak. Fakat insanların çoğu ondan yüz çevirmekte ve onu dinlememektedirler.
Kral Fahd:
Bu kitap müjdeleyici ve uyarıcıdır. Fakat onların çoğu yüz çevirdi, artık dinlemezler.
Hasan Basri Çantay:
41:2
Muhammed Esed:
güzel haberleri müjdeleyici ve uyarıcı olarak. Fakat (bu ilahi kelam insanlara ne zaman tebliğ edilse) çoğu yüz çevirir ki (mesajını) duymasınlar;
Gültekin Onan:
Bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak. Ama çoğu yüz çevirdiler. Artık onlar dinlemezler.
Ali Fikri Yavuz:
Hem (cenneti) müjdeleyici, hem (ateşten) korkutucu olarak... Fakat onların (Mekke kâfirlerinin) çoğu, (Kur’an’dan) yüz çevirdiler. Artık onlar dinleyip hakkı kabul etmezler.
Portekizce:
É alvissareiro e admoestador; porém, a maioria dos humanos o desdenha, sem ao menos escutá-lo.
İsveççe:
med varsel om hopp och glädje - och med ord till varning. Men de flesta [människor] vänder sig bort och vill inte lyssna [när den läses högt],
Farsça:
مژده دهنده و بیم دهنده است. ولی بیشتر آنان [از این دریای معارف] روی گرداندند و به گوشِ [جان] نمی شنوند.
Kürtçe:
مژدەدەر وترسێنەرە کەچی زۆربەیان گوێی پێ نادەن و بۆیە (قورئان) نابیستن
Özbekçe:
Хушхабар бергувчи ва огоҳлантиргувчи бўлган ҳолидадир. Бас, кўплари ундан юз ўгирдилар. Энди улар эшитмаслар.
Malayca:
Ia membawa berita yang mengembirakan (bagi orang-orang yang beriman) dan membawa amaran (kepada orang-orang yang ingkar); dalam pada itu kebanyakan mereka berpaling ingkar (tidak mahu mengetahui dan memahaminya), maka dengan sebab itu mereka tidak menerima dan tidak mematuhinya.
Arnavutça:
si sihariques dhe paralajmërues, por shumica e tyre janë shmangë (prej studimit të tij) e nuk duan të dëgjojnë,
Bulgarca:
благовестител и предупредител. Но повечето от тях се отвръщат и не се вслушват.
Sırpça:
Доносилац радосних вести и опомена - али се већина њих опет окреће, неће да чују.
Çekçe:
... jako zvěstovatele a varovatele - většina z nich se však odvrací a nechce naslouchat
Urduca:
بشارت دینے والا اور ڈرا دینے والا مگر اِن لوگوں میں سے اکثر نے اس سے رو گردانی کی اور وہ سن کر نہیں دیتے
Tacikçe:
Ҳам муждадиҳанда аст ва ҳам бимдиҳанда. Бештарашон аз он эъроз кардаанд (рӯй гардондаанд) ва сухан намешунаванд.
Tatarca:
Ул Коръән аның белән гамәл кылучыларны шатландырыр, вә аның белән гамәл кылмаучыларга җәһәннәм ґәзабы хәзерләнде, дип хәбәр бирер. Бәлки кешеләрнең күбрәге Коръәннән баш тартты, алар Коръәннең хак сүзләрен ишетмәсләр. Баш тарткач ничек ишетсен?
Endonezyaca:
yang membawa berita gembira dan yang membawa peringatan, tetapi kebanyakan mereka berpaling, tidak mau mendengarkan.
Amharca:
አብሳሪና አስፈራሪ ሲኾን (ተወረደ)፡፡ አብዛኛዎቻቸውም ተዉት፡፡ እነርሱም አይሰሙም፡፡
Tamilce:
(இந்த வேதம்) நற்செய்தி கூறக்கூடியதும், அச்சமூட்டி எச்சரிக்கக் கூடியதும் ஆகும். ஆக, அவர்களில் அதிகமானோர் (இதை) புறக்கணித்தனர். ஆக, அவர்கள் (இதன் நல்லுபதேசங்களை) செவியுறுவதில்லை.
Korece:
복음과 경고를 잔하고 있노 라 그러나 그들 대다수는 외면하 고 듣지 아니하며
Vietnamca:
(Nó) là nguồn tin mừng và là lời cảnh báo. Tuy nhiên, đa số bọn họ quay mặt ngoảnh đi nên không nghe được (sự chỉ đạo và hướng dẫn).
Ayet Linkleri: