Sayfa 477

 
00:00

ḥâ-mîm.

Arapça:

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ حم

Türkçe:

Hâ, Mîm.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hâ Mîm.

Diyanet Vakfı:

Ha. Mim.

İngilizce:

Ha Mim:

Fransızca:

Ha, Mim .

Almanca:

Ha-mim .

Rusça:

Ха. Мим.

Açıklama:
 
00:00

tenzîlüm mine-rraḥmâni-rraḥîm.

Arapça:

تَنزِيلٌ مِّنَ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ

Türkçe:

Rahman ve Rahîm'den indirilmedir bu...

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bu Kur'ân Rahmân ve Rahîm olan Allah tarafından indirilmiştir.

Diyanet Vakfı:

(Kur'an) rahman ve rahim olan Allah katından indirilmiştir.

İngilizce:

A Revelation from (Allah), Most Gracious, Most Merciful;-

Fransızca:

[C'est] une Révélation descendue de la part du Tout Miséricordieux, du Très Miséricordieux.

Almanca:

Dies ist eine sukzessive Hinabsendung von Dem Allgnade Erweisenden, Dem Allgnädigen.

Rusça:

Ниспосланное от Милостивого, Милосердного

Açıklama:
 
00:00

kitâbün füṣṣilet âyâtühû ḳur'ânen `arabiyyel liḳavmiy ya`lemûn.

Arapça:

كِتَابٌ فُصِّلَتْ آيَاتُهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لِّقَوْمٍ يَعْلَمُونَ

Türkçe:

Bilgi ile donanmış bir toplum için ayetleri, Arapça bir Kur'an halinde ayrıntılı kılınmış bir kitaptır bu.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bu, Arapça bir Kur'an olarak, âyetleri bilen bir kavim için ayırt edilip açıklanmış bir kitaptır.

Diyanet Vakfı:

(Bu,) bilen bir kavim için, ayetleri Arapça okunarak açıklanmış bir kitaptır.

İngilizce:

A Book, whereof the verses are explained in detail;- a Qur'an in Arabic, for people who understand;-

Fransızca:

Un Livre dont les versets sont détaillés (et clairement exposés), un Coran [lecture] arabe pour des gens qui savent,

Almanca:

Es ist eine Schrift, deren Ayat verdeutlicht wurde, ein arabischer Quran für Leute, die wissen.

Rusça:

является Писанием, аяты которого разъяснены в виде Корана на арабском языке для людей знающих.

Açıklama:
 
00:00

beşîrav veneẕîrâ. fea`raḍa ekŝeruhüm fehüm lâ yesme`ûn.

Arapça:

بَشِيرًا وَنَذِيرًا فَأَعْرَضَ أَكْثَرُهُمْ فَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ

Türkçe:

Muştulayıcı ve uyarıcı olarak. Onların pek çoğu yüz çevirdi; kulak verip dinlemezler onlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderilmiştir. Fakat insanların çoğu yüz çevirmişlerdir. Artık onlar gerçeği işitmezler.

Diyanet Vakfı:

Bu kitap müjdeleyici ve uyarıcıdır. Fakat onların çoğu yüz çevirdi. Artık dinlemezler.

İngilizce:

Giving good news and admonition: yet most of them turn away, and so they hear not.

Fransızca:

annonciateur [d'une bonne nouvelle] et avertisseur. Mais la plupart d'entre eux se détournent; c'est qu'ils n'entendent pas.

Almanca:

Es ist ein Warner und ein Überbringer froher Botschaft. Doch dann wandten sich die meisten ab, sie hören nicht zu.

Rusça:

Оно возвещает благую весть и предостерегает, однако большинство их отворачивается и не слышит.

Açıklama:
 
00:00

veḳâlû ḳulûbünâ fî ekinnetim mimmâ ted`ûnâ ileyhi vefî âẕâninâ vaḳruv vemim beyninâ vebeynike ḥicâbün fa`mel innenâ `âmilûn.

Arapça:

وَقَالُوا قُلُوبُنَا فِي أَكِنَّةٍ مِّمَّا تَدْعُونَا إِلَيْهِ وَفِي آذَانِنَا وَقْرٌ وَمِن بَيْنِنَا وَبَيْنِكَ حِجَابٌ فَاعْمَلْ إِنَّنَا عَامِلُونَ

Türkçe:

Dediler ki: "Bizi çağırdığı o şeye karşı kalplerimiz kılıflar içinde; kulaklarımızda bir ağırlık, seninle bizim aramızda da bir perde var. O halde, sen işini yap, muhakkak biz de işimizi yapacağız."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlar: "Ey Muhammed! Senin bizi davet ettiğin şeye karşı kalplerimiz kapalıdır. Kulaklarımızda da bir ağırlık vardır. Seninle bizim aramızda anlaşmamıza engel bir de perde vardır. Sen istediğini yap, çünkü biz yapıyoruz" dediler.

Diyanet Vakfı:

Ve dediler ki: Bizi çağırdığın şeye karşı kalplerimiz kapalıdır. Kulaklarımızda da bir ağırlık vardır. Bizimle senin aranda bir perde bulunmaktadır. Onun için sen (istediğini) yap, biz de yapmaktayız!

İngilizce:

They say: "Our hearts are under veils, (concealed) from that to which thou dost invite us, and in our ears in a deafness, and between us and thee is a screen: so do thou (what thou wilt); for us, we shall do (what we will!)"

Fransızca:

Et ils diront : "Nos coeurs sont voilés contre ce à quoi tu nous appelles, nos oreilles sont sourdes. Et entre nous et toi, il y a une cloison, Agis donc de ton côté; nous agissons du notre".

Almanca:

Und sie sagten: "Unsere Herzen sind unter Bedeckung dem gegenüber, wozu du uns rufst, und in unseren Ohren ist Schwerhörigkeit, und zwischen uns und dir gibt es einen Sichtschutz, also handle! Gewiß, wir handeln ebenfalls."

Rusça:

Они говорят: "Наши сердца закрыты для того, к чему ты призываешь нас, наши уши поражены глухотой, а между нами и тобой - завеса. Трудись же, и мы будем трудиться".

Açıklama:
 
00:00

ḳul innemâ ene beşerum miŝlüküm yûḥâ ileyye ennemâ ilâhüküm ilâhüv vâḥidün festeḳîmû ileyhi vestagfirûh. veveylül lilmüşrikîn.

Arapça:

قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يُوحَىٰ إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ فَاسْتَقِيمُوا إِلَيْهِ وَاسْتَغْفِرُوهُ ۗ وَوَيْلٌ لِّلْمُشْرِكِينَ

Türkçe:

De ki: "Ben sadece sizin gibi bir insanım. İlahınızın bir tek ilah olduğu bana vahyediliyor. O halde şaşıp sendelemeden O'na yönelin ve O'ndan af dileyin. Vay haline ortak koşanların!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ey Muhammed! De ki: "Ben sadece sizin gibi bir insanım, ancak bana ilâhınızın bir tek ilâh olduğu vahyediliyor. Artık hep O'na yönelin ve O'ndan bağışlanma dileyin. Vay O'na ortak koşanların haline!

Diyanet Vakfı:

De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana ilahınızın bir tek İlah olduğu vahy olunuyor. Artık O'na yönelin, O'ndan mağfiret dileyin. Ortak koşanların vay haline!

İngilizce:

Say thou: "I am but a man like you: It is revealed to me by Inspiration, that your Allah is one Allah: so stand true to Him, and ask for His Forgiveness." And woe to those who join gods with Allah,-

Fransızca:

Dis : "Je ne suis qu'un homme comme vous. Il m'a été révélé que votre Dieu est un Dieu unique. Cherchez le droit chemin vers Lui et implorez Son pardon". Et malheur aux Associateurs

Almanca:

Sag: "Ich bin doch nur ein Mensch wie ihr, zu mir wird Wahy zuteil, daß euer Gott nur ein einziger Gott ist, so steht aufrichtig Ihm gegenüber und bittet Ihn um Vergebung!" Und Niedergang sei für die Muschrik!

Rusça:

Скажи: "Я - такой же человек, как и вы. Мне внушено в откровении, что ваш бог - Бог Единственный. Идите к Нему прямым путем и просите у Него прощения. И горе многобожникам,

Açıklama:
 
00:00

elleẕîne lâ yü'tûne-zzekâte vehüm bil'âḫirati hüm kâfirûn.

Arapça:

الَّذِينَ لَا يُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُم بِالْآخِرَةِ هُمْ كَافِرُونَ

Türkçe:

Onlar zekâtı vermezler. Ölüm sonrası hayatı inkâr edenler de onlardır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlar, zekatı vermezler, ahireti de inkâr ederler.

Diyanet Vakfı:

Onlar zekatı vermezler; ahireti inkar edenler de onlardır.

İngilizce:

Those who practise not regular Charity, and who even deny the Hereafter.

Fransızca:

qui n'acquittent pas la Zakat et ne croient pas en l'au-delà !

Almanca:

Diejenigen, welche die Zakat nicht entrichten, und sie sind dem Jenseits gegenüber kufr-betreibend.

Rusça:

которые не выплачивают закята и не веруют в Последнюю жизнь".

Açıklama:
 
00:00

inne-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti lehüm ecrun gayru memnûn.

Arapça:

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ أَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ

Türkçe:

İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara gelince, onlar için minnet altına sokmayan bir ödül vardır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şüphesiz ki, iman edip, salih amel işleyenler için de bitmez tükenmez bir mükafat vardır.

Diyanet Vakfı:

Şüphesiz iman edip iyi iş yapanlar için tükenmeyen bir mükafat vardır.

İngilizce:

For those who believe and work deeds of righteousness is a reward that will never fail.

Fransızca:

Ceux qui croient et accomplissent de bonnes oeuvres auront une énorme récompense jamais interrompue.

Almanca:

Gewiß, für diejenigen, die den Iman verinnerlicht und gottgefällig Gutes getan haben, ist eine nicht ausgehende Belohnung bestimmt.

Rusça:

Воистину, тем, которые уверовали и совершали праведные деяния, уготована неиссякаемая награда.

Açıklama:
 
00:00

ḳul einneküm letekfürûne billeẕî ḫaleḳa-l'arḍa fî yevmeyni vetec`alûne lehû endâdâ. ẕâlike rabbü-l`âlemîn.

Arapça:

۞ قُلْ أَئِنَّكُمْ لَتَكْفُرُونَ بِالَّذِي خَلَقَ الْأَرْضَ فِي يَوْمَيْنِ وَتَجْعَلُونَ لَهُ أَندَادًا ۚ ذَٰلِكَ رَبُّ الْعَالَمِينَ

Türkçe:

De ki: "Siz, yerküreyi iki günde yaratana gerçekten nankörlük edip O'na ortaklar mı koşuyorsunuz? Âlemlerin Rabbi'dir O."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

De ki: "Siz yeri iki günde yaratanı gerçekten inkâr edip duracak mısınız? Bir de O'na eşler koşuyorsunuz ha? O bütün âlemlerin Rabbidir."

Diyanet Vakfı:

De ki: Gerçekten siz, yeri iki günde yaratanı inkar edip O'na ortaklar mı koşuyorsunuz? O, alemlerin Rabbidir.

İngilizce:

Say: Is it that ye deny Him Who created the earth in two Days? And do ye join equals with Him? He is the Lord of (all) the Worlds.

Fransızca:

Dis : "Renierez-vous [l'existence] de celui qui a créé la terre en deux jours, et Lui donnerez-vous des égaux ? Tel est le Seigneur de l'univers,

Almanca:

Sag: "Betreibt ihr etwa Kufr Demjenigen gegenüber, Der die Erde in zwei Ayyam erschuf, und setzt ihr Ihm etwas als Ebenbürtiges bei?! Dieser ist doch Der HERR aller Schöpfung."

Rusça:

Скажи: "Неужели вы не веруете в Того, Кто создал землю за два дня, и равняете с Ним других? Он же - Господь миров.

Açıklama:
 
00:00

vece`ale fîhâ ravâsiye min fevḳihâ vebârake fîhâ veḳaddera fîhâ aḳvâtehâ fî erbe`ati eyyâm. sevâel lissâilîn.

Arapça:

وَجَعَلَ فِيهَا رَوَاسِيَ مِن فَوْقِهَا وَبَارَكَ فِيهَا وَقَدَّرَ فِيهَا أَقْوَاتَهَا فِي أَرْبَعَةِ أَيَّامٍ سَوَاءً لِّلسَّائِلِينَ

Türkçe:

O, yeryüzüne, denge ve dayanıklık sağlayan dağları üstünden yerleştirdi. Onda bereketlere vücut verdi. Ve onda, azıklarını dört günde takdir edip düzenledi. İsteyip duranlar için eşit miktarda olmak üzere...

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O, yerin üstünde sabit dağlar yarattı. Orada bereketler meydana getirdi. Orada araştırıp soranlar için rızıkları tam dört günde belli bir seviyede takdir edip, düzene koydu.

Diyanet Vakfı:

O, yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi. Orada bereketler yarattı ve orada tam dört günde isteyenler için fark gözetmeden gıdalar takdir etti.

İngilizce:

He set on the (earth), mountains standing firm, high above it, and bestowed blessings on the earth, and measure therein all things to give them nourishment in due proportion, in four Days, in accordance with (the needs of) those who seek (Sustenance).

Fransızca:

C'est Lui qui fermement fixé des montagnes au-dessus d'elle, l'a bénie, et lui assigna ses ressources alimentaires en quatre jours d'égale durée. [Telle est la réponse] à ceux qui t'interrogent.

Almanca:

Und ER machte in ihr Festigende (Berge) von über ihr, setzte Baraka in sie und bestimmte in ihr ihre Nahrungen in ganzen vier Ay-yam für die Benötigenden.

Rusça:

Он воздвиг над землей незыблемые горы, наделил ее благодатью и распределил на ней пропитание для страждущих (или для тех, кто спрашивает) за четыре полных дня.

Açıklama:

Sayfalar

Sayfa 477 beslemesine abone olun.