Rubu 191

İngilizce:
Fransızca:
Almanca:
Rusça:
Arapça:

ḳul innî nühîtü en a`büde-lleẕîne ted`ûne min dûni-llâhi lemmâ câeniye-lbeyyinâtü mir rabbî veümirtü en üslime lirabbi-l`âlemîn.

Türkçe:
De ki: "Ben, Rabbimden bana açık-seçik ayetler gelince, sizin, Allah'ın berisinden yakardıklarınıza kulluk etmekten yasaklandım. Ben, âlemlerin Rabbi'ne teslim olmakla emrolundum."
İngilizce:
Say: "I have been forbidden to invoke those whom ye invoke besides Allah,- seeing that the Clear Signs have come to me from my Lord; and I have been commanded to bow (in Islam) to the Lord of the Worlds."
Fransızca:
Dis : "Il m'a été interdit, une fois que les preuves me sont venues de mon Seigneur, d'adorer ceux que vous invoquez en dehors d'Allah, et il m'a été ordonné de me soumettre au Seigneur de l'univers".
Almanca:
Sag: "Gewiß, mir wurde verboten, dem zu dienen, woran ihr anstelle von ALLAH Bittgebete richtet, als die klaren Zeichen von meinem HERRN zu mir kamen, und mir wurde geboten, daß ich den Islam für Den HERRN aller Schöpfung praktiziere."
Rusça:
Скажи: "Воистину, мне запрещено поклоняться тем, кого вы призываете помимо Аллаха, с тех пор, как ко мне явились ясные знамения от моего Господа, и мне велено покориться Господу миров".
Arapça:
۞ قُلْ إِنِّي نُهِيتُ أَنْ أَعْبُدَ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ لَمَّا جَاءَنِيَ الْبَيِّنَاتُ مِن رَّبِّي وَأُمِرْتُ أَنْ أُسْلِمَ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Bana Rabbimden apaçık deliller geldiği zaman, ben o sizin Allah'ı bırakıp taptıklarınıza ibadet etmekten kesinlikle men edildim ve bana âlemlerin Rabbine teslim olmam emredildi."
Diyanet Vakfı:
(Resulüm)! De ki: Bana Rabbimden apaçık deliller gelince, sizin Allah'ı bırakıp o taptıklarınıza kulluk etmem bana yasaklandı ve bana alemlerin Rabbine teslim olmam emredildi.

hüve-lleẕî ḫaleḳaküm min türâbin ŝümme min nuṭfetin ŝümme min `aleḳatin ŝümme yuḫricüküm ṭiflen ŝümme liteblügû eşüddeküm ŝümme litekûnû şüyûḫâ. veminküm mey yüteveffâ min ḳablü veliteblügû ecelem müsemmev vele`alleküm ta`ḳilûn.

Türkçe:
O O'dur ki; sizi önce topraktan, sonra bir spermden, sonra bir embriyodan yarattı. Sonra sizi bebek olarak annelerinizin karnından çıkarıyor, sonra güçlü çağınıza ulaşasınız ve nihayet ihtiyarlar olasınız diye sizi yaşatıyor. İçinizden bir kısmı daha önce vefat ettiriliyor. Tüm bunlar, belirlenen bir süreye ulaşasınız ve aklınızı işletesiniz diyedir.
İngilizce:
It is He Who has created you from dust then from a sperm-drop, then from a leech-like clot; then does he get you out (into the light) as a child: then lets you (grow and) reach your age of full strength; then lets you become old,- though of you there are some who die before;- and lets you reach a Term appointed; in order that ye may learn wisdom.
Fransızca:
C'est Lui qui vous a créés de terre, puis d'une goutte sperme, puis d'une adhérence puis Il vous fait sortir petit enfant pour qu'ensuite vous atteigniez votre maturité et qu'ensuite vous deveniez vieux, - certains parmi vous meurent plus tôt, - et pour que vous atteigniez un terme fixé, afin que vous raisonniez.
Almanca:
ER ist Derjenige, Der euch aus Erde erschuf, dann aus Nutfa , dann aus 'Alaqa , dann bringt ER euch als Kind heraus, dann damit ihr reif werdet, dann damit ihr Alte werdet - und von euch gibt es manche, deren (Seelen) vorher eingezogen werden - und damit ihr eine festgelegte Frist erreicht. Und damit ihr begreift.
Rusça:
Он - Тот, Кто сотворил вас из земли, потом - из капли, потом - из сгустка крови. Потом Он выводит вас младенцами, чтобы потом вы могли достигнуть зрелого возраста и чтобы потом вы стали стариками, хотя среди вас есть такие, которых упокаивают раньше, и чтобы вы достигли назначенного срока. Быть может, вы уразумеете.
Arapça:
هُوَ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ يُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ ثُمَّ لِتَكُونُوا شُيُوخًا ۚ وَمِنكُم مَّن يُتَوَفَّىٰ مِن قَبْلُ ۖ وَلِتَبْلُغُوا أَجَلًا مُّسَمًّى وَلَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sizi (önce) bir topraktan, sonra bir damla sudan, sonra bir aleka (embriyo)dan yaratan, sonra sizi bir bebek olarak çıkaran, sonra güçlü kuvvetli bir çağa erişmeniz, sonra da ihtiyarlar olmanız için yaşatıp büyüten O'dur. İçinizden kimi de daha önce vefat ettiriliyor. (Bunları Allah) belirli bir süreye ulaşasınız ve aklınızı kullanasınız diye (böyle yapıyor).
Diyanet Vakfı:
Sizi topraktan, sonra meniden, sonra alakadan (aşılanmış yumurtadan) yaratan sonra bebek olarak çıkaran, sonra sizi güçlü kuvvetli bir çağa erişmeniz, sonra da ihtiyarlamanız -ki içinizden daha önce vefat edenler de vardır- ve belli bir vakte ulaşmanız için sizi yaşatan O'dur. Umulur ki düşünürsünüz.

hüve-lleẕî yuḥyî veyümît. feiẕâ ḳaḍâ emran feinnemâ yeḳûlü lehû kün feyekûn.

Türkçe:
O O'dur ki, hem hayat veriyor hem öldürüyor. Bir iş ve oluşa hükmedince, ona sadece "Ol!" der; o hemen oluverir.
İngilizce:
It is He Who gives Life and Death; and when He decides upon an affair, He says to it, "Be", and it is.
Fransızca:
C'est Lui qui donne la vie et donne la mort. Puis quand Il décide une affaire, Il n'a qu'à dire : "Sois", et elle est.
Almanca:
ER ist Derjenige, Der belebt und sterben läßt. Und wenn ER eine Angelegenheit bestimmt, so sagt ER zu ihr nur: "Sei!", und sie ist.
Rusça:
Он - Тот, Кто дарует жизнь и умерщвляет. Когда же Он принимает решение, то стоит Ему сказать: "Будь!" - как это сбывается.
Arapça:
هُوَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ ۖ فَإِذَا قَضَىٰ أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, hem yaşatır, hem öldürür. O, bir şey yapmak isteyince ona sadece "ol!" der, o şey de hemen oluverir.
Diyanet Vakfı:
O, hem dirilten hem de öldürendir. O, herhangi bir işin olmasını dilediği zaman yalnız "Ol!" der, o da oluverir.

elem tera ile-lleẕîne yücâdilûne fî âyâti-llâh. ennâ yuṣrafûn.

Türkçe:
Bakmadın mı Allah'ın ayetleri hakkında tartışanlara, nasıl döndürülüyorlar!
İngilizce:
Seest thou not those that dispute concerning the Signs of Allah? How are they turned away (from Reality)?-
Fransızca:
N'as-tu pas vu comment ceux qui discutent sur les versets d'Allah se laissent détourner ?
Almanca:
Hast du etwa nicht zu denjenigen, die über ALLAHs Ayat disputieren, geschaut, wie sie davon abgebracht werden?!
Rusça:
Разве ты не видел тех, которые препираются относительно знамений Аллаха? До чего же они отвращены от истины?
Arapça:
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِ اللَّهِ أَنَّىٰ يُصْرَفُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bakmaz mısın şimdi Allah'ın âyetleri hakkında mücadeleye kalkanlara! (Haktan) nasıl döndürülüyorlar?
Diyanet Vakfı:
Allah'ın ayetleri hakkında tartışanlara bakmadın mı? Nasıl döndürülüyorlar (onu tasdike yanaşmıyorlar)!

elleẕîne keẕẕebû bilkitâbi vebimâ erselnâ bihî rusülenâ. fesevfe ya`lemûn.

Türkçe:
Kitap'ı ve resullerimiz aracılığıyla gönderdiğimizi yalanlayanlar, yakında bilecekler!
İngilizce:
Those who reject the Book and the (revelations) with which We sent our messengers: but soon shall they know,-
Fransızca:
Ceux qui traitent de mensonge le Livre (le Coran) et ce avec quoi Nous avons envoyé Nos messagers; ils sauront bientôt,
Almanca:
Diejenigen, welche die Schrift leugneten und das, womit WIR Unsere Gesandten entsandten. Also sie werden doch noch wissen,
Rusça:
Они сочли ложью Писание и то, с чем Мы отправили Наших посланников. Но они узнают,
Arapça:
الَّذِينَ كَذَّبُوا بِالْكِتَابِ وَبِمَا أَرْسَلْنَا بِهِ رُسُلَنَا ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kitaba ve Resullerimizi gönderdiğimiz şeylere yalan diyenler, artık ilerde bilecekler.
Diyanet Vakfı:
Onlar, Kitab'ı ve peygamberlerimize gönderdiklerimizi yalanlayanlardır. Onlar yakında (gerçeği) anlayacaklar!

iẕi-l'aglâlü fî a`nâḳihim vesselâsil. yüsḥabûn.

Türkçe:
O zaman, boyunlarında bukağılar, zincirler, sürüklenecekler,
İngilizce:
When the yokes (shall be) round their necks, and the chains; they shall be dragged along-
Fransızca:
quand, des carcans à leur cous et avec des chaînes ils seront traînés
Almanca:
wenn die Fesseln um ihre Hälse sind, sowie die Ketten. Sie werden gezogen
Rusça:
когда с оковами на шеях и в цепях их поволокут
Arapça:
إِذِ الْأَغْلَالُ فِي أَعْنَاقِهِمْ وَالسَّلَاسِلُ يُسْحَبُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O zaman boyunlarında halkalar ve zincirler olduğu halde sürükleneceklerdir.
Diyanet Vakfı:
O zaman boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde, sürüklenecekler,

fi-lḥamîmi ŝümme fi-nnâri yüscerûn.

Türkçe:
Kaynar suyun içine. Sonra da ateşte yakılacaklar.
İngilizce:
In the boiling fetid fluid: then in the Fire shall they be burned;
Fransızca:
dans l'eau bouillante; et qu'ensuite ils brûleront dans le Feu.
Almanca:
in die Gluthitze, dann werden sie im Feuer angezündet.
Rusça:
в кипяток, а потом разожгут в Огне.
Arapça:
فِي الْحَمِيمِ ثُمَّ فِي النَّارِ يُسْجَرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kaynar suda, sonra da ateşte kaynatılacaklardır.
Diyanet Vakfı:
Kaynar suda, sonra da ateşte yakılacaklardır.

ŝümme ḳîle lehüm eyne mâ küntüm tüşrikûn.

Türkçe:
Sonra onlara şöyle denecek: "Ortak koştuklarınız nerede?"
İngilizce:
Then shall it be said to them: "Where are the (deities) to which ye gave part-worship-
Fransızca:
Puis on leur dira : "Où sont ceux que vous associez
Almanca:
Dann wird zu ihnen gesagt: "Wo ist das, was ihr an Schirk betrieben habt
Rusça:
Потом им скажут: "Где те, кого вы приобщали в сотоварищи
Arapça:
ثُمَّ قِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ تُشْرِكُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra da onlara: "Nerede o ortak koştuklarınız?" denilecek.
Diyanet Vakfı:
Sonra onlara: Allah'ı bırakıp da koştuğunuz ortaklar nerededir? denilecek.

min dûni-llâh. ḳâlû ḍallû `annâ bel lem nekün ned`û min ḳablü şey'â. keẕâlike yüḍillü-llâhü-lkâfirîn.

Türkçe:
"Allah'ın berisinden taptıklarınız nerede?" Diyecekler ki: "Bizden uzaklaşıp kayboldular. Doğrusu biz, daha önce hiçbir şeye yakarmıyormuşuz." Allah, inkâr edenleri işte böyle saptırır.
İngilizce:
In derogation of Allah? They will reply: "They have left us in the lurch: Nay, we invoked not, of old, anything (that had real existence)." Thus does Allah leave the Unbelievers to stray.
Fransızca:
à Allah ? " "Ils se sont écartés de nous, diront-ils. Ou plutôt, nous n'invoquions rien, auparavant". Ainsi Allah égare-t-il les mécréants.
Almanca:
anstelle von ALLAH." Sie sagten: "Sie verloren uns. Nein, sondern wir pflegten vorher nichts anzurufen." Solcherart läßt ALLAH die Kafir abirren.
Rusça:
к Аллаху?" Они скажут: "Они скрылись от нас. Да и не молились мы раньше никому". Так Аллах вводит в заблуждение неверующих.
Arapça:
مِن دُونِ اللَّهِ ۖ قَالُوا ضَلُّوا عَنَّا بَل لَّمْ نَكُن نَّدْعُو مِن قَبْلُ شَيْئًا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ الْكَافِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O Allah'tan başkaları (nerede denilecek). Onlar da diyecekler ki: "Hepsi bizden uzaklaşıp gittiler. Daha doğrusu biz bundan önce hiçbir şeye ibadet etmiyormuşuz." İşte Allah, o kâfirleri böyle şaşırtır.
Diyanet Vakfı:
O Allah'tan başka (taptıklarınız). Onlar da:"Bizden uzaklaştılar, zaten biz önceleri hiçbir şeye tapmıyorduk", diyecekler. İşte Allah kafirleri böyle şaşırtır.

Sayfalar

Rubu 191 beslemesine abone olun.