Arapça:
إِنَّا سَخَّرْنَا الْجِبَالَ مَعَهُ يُسَبِّحْنَ بِالْعَشِيِّ وَالْإِشْرَاقِ
Çeviriyazı:
innâ seḫḫarne-lcibâle me`ahû yüsebbiḥne bil`aşiyyi vel'işrâḳ.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz, dağları onun emrine vermiştik. Akşamsabah onunla birlikte tesbih ederlerdi.
Diyanet İşleri:
Doğrusu Biz, akşam sabah onunla beraber tesbih eden dağları, kuşları da toplu halde onun buyruğu altına vermiştik. Her biri ona yönelmekteydi.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Şüphe.yok ki biz, dağları ram etmiştik ona, akşam ve kuşluk çağlarında, onunla beraber Rabbi tenzih ederlerdi.
Şaban Piriş:
Doğrusu biz dağlara boyun eğdirdik, akşam ve sabah onlar kendisiyle (Davud ile) birlikte (Allah'ı) tesbih ederlerdi.
Edip Yüksel:
Dağları onun emrine vermiştik; onunla birlikte akşamleyin ve tan doğumu (Tanrı'yı) yüceltirlerdi.
Ali Bulaç:
Doğrusu Biz dağlara boyun eğdirdik, akşam ve sabah kendisiyle birlikte (Allah'ı) tesbih ederlerdi.
Suat Yıldırım:
Biz sabah akşam kendisiyle zikir ve ibadet etmeleri için dağları, toplu haldeki kuşları onun hizmetine vermiştik. Her biri onun âhengine katılır, beraber zikrederlerdi. [34,10]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Muhakkak ki, dağları musahhar kıldık, O´nunla beraber akşamleyin ve kuşluk vakti tesbih ederlerdi.
Yaşar Nuri Öztürk:
Dağları onunla birlikte buyruk altına almıştık: Akşam-sabah birlikte tespih ederlerdi.
Bekir Sadak:
SÙ Davud: «And olsun ki, senin disi koyununu kendi disi koyunlarina katmak istemekle sana haksizlikta bulunmustur. Dogrusu ortakcilarin cogu birbirlerinin haklarina tecavuz ederler. Inanip yararli is isleyenler bunun disindadir ki sayilari da ne kadar azdir!» demisti. Davud, kendisini denedigimizi sanmisti da, Rabbinden magfiret dileyerek egilip secdeye kapanmis, tevbe etmis Allah´a ynelmisti.
İbni Kesir:
Biz, gerçekten dağları onun buyruğuna vermiştik. Sabah ve akşam tesbih ederlerdi.
Adem Uğur:
Biz, dağları onun emrine vermiştik. Akşam sabah onunla beraber tesbih ederlerdi.
İskender Ali Mihr:
Muhakkak ki Biz, dağları ona musahhar (emrine amade) kıldık. İşrak vakti ve akşam vakti onunla beraber tesbih ederlerdi.
Celal Yıldırım:
Kuşları da toplu halde Ona emrine verdik
Tefhim ul Kuran:
Doğrusu biz dağlara boyun eğdirdik, akşam ve sabah onlar kendisiyle birlikte (Allah´ı) tesbih ederlerdi.
Fransızca:
Nous soumîmes les montagnes à glorifier Allah, soir et matin, en sa compagnie,
İspanyolca:
Sujetamos, junto con él, las montañas para que glorificaran por la tarde y por la mañana.
İtalyanca:
Obbligammo le montagne a renderCi gloria con lui, alla sera e al mattino;
Almanca:
WIR ließen mit ihm die Felsenberge gratis fügbar sein, sie lobpreisen abends und nach dem Sonnenaufgang.
Çince:
我确已使诸山服从他,他们早晚赞颂。
Hollandaca:
Wij dwongen de bergen, onzen lof met hem te verkondigen, des avonds en bij het opgaan der zon;
Rusça:
Мы подчинили горы, и они славословили вместе с ним после полудня и утром.
Somalice:
Annagaa u sakhirray (u fudaynay) Buuraha, wayna la tasbiixsadaan Galab iyo Subaxba.
Swahilice:
Hakika tuliidhalilisha milima pamoja naye ikisabihi jioni na asubuhi pamoja naye.
Uygurca:
بىز ھەقىقەتەن تاغلارنى (داۋۇدقا) بويسۇندۇرۇپ بەردۇق، ئۇلار داۋۇد بىلەن ئەتىگىنى - ئاخشىمى تەسبىھ ئېيتاتتى
Japonca:
われは山々を従わせ,かれと共に朝夕に讃美させ,
Arapça (Ürdün):
«إنا سخرنا الجبال معه يسبحن» بتسبيحه «بالعشيّ» وقت صلاة العشاء «والإشراق» وقت صلاة الضحى وهو أن تشرق الشمس ويتناهى ضوءُها.
Hintçe:
बेशक वह हमारी बारगाह में बड़े रूजू करने वाले थे हमने पहाड़ों को भी ताबेदार बना दिया था कि उनके साथ सुबह और शाम (खुदा की) तस्बीह करते थे
Tayca:
แท้จริง เราได้ทำให้ภูเขาแซ่ซ้องสดุดีพร้อมกับเขา ทั้งในยามพลบค่ำและยามรุ่งอรุณ
İbranice:
אנחנו הכנענו את ההרים להצטרף אליו (אל דוד) ולשבח אותנו בזריחה ובשקיעה
Hırvatça:
Mi smo brda potčinili da zajedno s njim slave i veličaju Allaha prije nego što Sunce zađe i poslije, pošto grane,
Rumence:
Noi am supus munţii să preamărească laolaltă cu el, în amurg şi la răsărit,
Transliteration:
Inna sakhkharna aljibala maAAahu yusabbihna bialAAashiyyi waalishraqi
Türkçe:
Dağları onunla birlikte buyruk altına almıştık: Akşam-sabah birlikte tespih ederlerdi.
Sahih International:
Indeed, We subjected the mountains [to praise] with him, exalting [Allah] in the [late] afternoon and [after] sunrise.
İngilizce:
It was We that made the hills declare, in unison with him, Our Praises, at eventide and at break of day,
Azerbaycanca:
Biz dağları ona ram etmişdik. Onlar axşam-səhər onunla birlikdə (Allahı) təqdis edib şə’ninə tə’riflər deyərdilər.
Süleyman Ateş:
Biz dağları onunla beraber (tesbih etmeleri için) boyun eğdirmiştik; akşam sabah onunla tesbih ederler (onun yaptığı tesbihle çınlarlar)dı.
Diyanet Vakfı:
Biz, dağları onun emrine vermiştik. Akşam sabah onunla beraber tesbih ederlerdi.
Erhan Aktaş:
Dağları boyun eğdirdik. Akşamdan gündoğumuna(1) onunla birlikte tesbih(2) ederlerdi.
Kral Fahd:
Doğrusu biz akşam sabah onunla beraber tesbih eden dağları,
Hasan Basri Çantay:
Gerçek biz dağları (kendisine) müsahhar kıldık ki bunlar akşamlayın ve kuşluk vakti onunla birlikde durmayıb tesbîh ederlerdi.
Muhammed Esed:
(ve bunun için,) her sabah ve her akşam sınırsız kudret ve egemenliğimizi anarken dağları o´na eşlik ettirirdik,
Gültekin Onan:
Doğrusu biz dağlara boyun eğdirdik, akşam ve sabah kendisiyle birlikte (Tanrı´yı) tesbih ederlerdi.
Ali Fikri Yavuz:
Gerçekten biz, dağları onun emrine bağlı kıldık da, akşamleyin ve kuşluk vakti onunla beraber tesbih ederlerdi.
Portekizce:
Em verdade, submetemos-lhe as montanhas, para que com ele Nos glorificassem ao anoitecer e ao amanhecer.
İsveççe:
Vi lät bergen förena sig med honom, vid dagens slut och i soluppgången, i lovsång till Vår ära,
Farsça:
همانا ما کوه ها را مسخّر و رام کردیم که با او در شبان گاه و هنگام برآمدن آفتاب تسبیح می گفتند،
Kürtçe:
بەڕاستی ئێمە چیاکانمان رام ھێنا بوو تەسبیحاتی خوایان دەکرد لەگەڵ ئەو (لەگەڵ داوددا) بەئێواران و بەیانیاندا
Özbekçe:
Албатта, Биз унга тоғларни бўйсундирдик. Улар у билан кечки пайту эрталаб тасбиҳ айтардилар.
Malayca:
Sesungguhnya Kami telah mudahkan gunung-ganang turut bertasbih memuji Kami bersama-sama dengannya; pada waktu petang dan ketika terbit matahari.
Arnavutça:
Na ia kemi nënshtruar bjeshkët që bashkë me të t’i luten Perëndisë, në mbrëmje dhe në mëngjes,
Bulgarca:
Накарахме Ние планините да прославят с него вечер и в зори.
Sırpça:
Ми смо потчинили брда да заједно са њим увече и у зору славе и величају Аллаха.
Çekçe:
a jak podmanili jsme mu hory, aby spolu s ním pěly slávu Boží za večera i za svítání,
Urduca:
ہم نے پہاڑوں کو اس کے ساتھ مسخر کر رکھا تھا کہ صبح و شام وہ اس کے ساتھ تسبیح کرتے تھے
Tacikçe:
Мо кӯҳҳоро ром кардем ва кӯҳҳо ҳар шомгоҳу бомдодон бо ӯ тасбеҳ мекарданд.
Tatarca:
Без Дауд пәйгамбәргә зекердә тауларны иярттек, аның белән бергә иртә вә кич тәсбих әйтерләр иде.
Endonezyaca:
Sesungguhnya Kami menundukkan gunung-gunung untuk bertasbih bersama dia (Daud) di waktu petang dan pagi,
Amharca:
እኛ ተራራዎችን ከቀትር በኋላና በረፋድም ከእርሱ ጋር የሚያወድሱ ሲሆኑ ገራንለት፡፡
Tamilce:
நிச்சயமாக நாம் (அவருக்கு) மலைகளை வசப்படுத்தினோம். அவருடன் மாலையிலும் காலையிலும் அவை (அல்லாஹ்வை) துதிக்கும்.
Korece:
실로 하나님은 산천으로 하여금 그와 함께 아침과 저녁으로 합장하여 하나님을 찬양하라 했노라
Vietnamca:
Quả thật, TA đã chế ngự núi non cùng với (Dawood) tán dương TA đêm ngày.
Ayet Linkleri: